İnönü Üniversitesi Battalgazi Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Gündüz, son yıllarda sıklıkla dillendirilen ‘Kayısıya alternatif ürün bulunmalı’ şeklindeki söylemin, Malatya – kayısı ilişkisinin doğru analiz edilememesinden kaynaklandığını belirterek “Kayısı Malatya’nın en önemli değeridir. Kayısıya alternatif ürün aramak, Barcelona Spor Kulübü’nün dünyanın en iyi futbolcularından olan Messi’ye, Real Madrid’in de Ronaldo’ya en iyi dönemlerinde alternatif araması gibi anlamdan yoksun bir tutumdur” dedi.
Battalgazi MYO tarafından organize edilen Salı Seminerleri’nin yeni dönemi başladı. Bu kapsamda Battalgazi MYO Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Gündüz tarafından hazırlanıp sunulan “Malatya’da Kayısı Kültürüne ve Kayısıya Farklı Bir Bakış” başlıklı seminerde ilginç bilgi ve veriler ortaya çıktı.
“Bu Kadar Özel Bir Ürünün Alternatifi Olmaz”
Kayısıya alternatif ürün arayışlarının mantıktan yoksun olduğunu ifade eden Doç. Dr. Orhan Gündüz, “Kayısıya alternatif söylemi bağlamında, üzüm, ceviz, badem gibi bir takım tarımsal ürünleri temcit pilavı gibi sürekli pişirip pişirip gündemimize sokuyorlar. Real Madrid Ronaldo’nun, Barcelona’da Messi’nin alternatifi var mı ? Yok. Hem kuru kayısıda dünyanın en iyi ülkesi olacaksın hem de bu ürüne alternatif arayacaksın. Bu nasıl mantık?” diye konuştu.
Kayısının varlığının Malatya’da diğer tarımsal ürünlerin üretilmesine engel olmadığını belirten Doç. Dr. Orhan Gündüz, “Cevizi de, üzümü de üret, ama bunu kayısıya alternatif olarak konumlandırma. Kayısının ihracatta şehre sağladığı gelir 1980’de 20 milyon dolarlardan bugün 300-350 milyon dolara ulaşmış. Demek ki bir şeyler yapılmış. Kayısıya alternatif olarak önerdiğiniz ürünler de birer tarım ürünü. Onların da riskleri var. Hastalık ve zararlılar, dolu, don, kuraklık, v.b. onlar içinde geçerli riskler” dedi.
Kayısı için bugün yapılacak en doğru işin dünya ölçeğinde yeni pazarlar bulunması, bu pazarlara yönelik tanınırlık ve bilinirlik çalışmaları yürütülmesi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Gündüz, kayısının çevresel şartlara bağlı sorunlarının çözümü için de risk yönetim stratejilerinin uygulanması gerektiğini söyledi. Bu kapsamda tarımsal risk sigortasının önemli bir işlevi yerine getirdiğini belirten Gündüz, “Bizim kayısımız var bir de riskleri var. Buna karşılık risk yönetimi stratejileri var. Nedir bunlar, mesela tarımsal sigorta. Zarar etmek istemiyorsan bunları gidip sigortalayacaksın” ifadelerini kullandı.
Birden fazla ürün yetiştirilmesi konusunun da sık sık gündeme geldiğini hatırlatan Doç. Dr. Orhan Gündüz, bunun için arazi ölçeklerinin yeterli olmadığını söyledi. Gündüz, “Birden fazla ürün yetiştirelim... Yahu birden fazla ürün yetiştireceğiniz araziniz var mı? 30 veya 40 dönüm arazide ekonomik verimliliği olan birden fazla ürün yetiştirme şansınız var mı? Ortalamanın çok üzerinde araziye sahip olsak evet, birden çok fazla ürün yetiştirebiliriz ama ortalama arazi miktarımız fazla değil. Bizim tutumumuz şu: Önerilerde bulunuyoruz, tavsiyelerde bulunuyoruz ama arkası yok. Arazinin sürekli bölündüğü ve işletme ölçeğinin düştüğü ortamlarda çiftçi geliri azalır, küçük ölçekli arazilerde daha fazla ürün yetiştirerek gelir arttıramazsınız” şeklinde konuştu.
“Kayısı Küresel Isınmaya Katkı Sağlıyor”
Malatya’da bugüne kadar hep kayısının yarattığı katma değerin konuşulduğunu, elde edilecek kazancın hesaplandığını ifade eden Battalgazi MYO Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Gündüz, sıradışı bir konuya değinerek, kayısının üretim sürecinde çevreye verdiği zararlara ilişkin istatistiksel veriler sundu.
Kayısının küresel ısınmaya neden olan ürünlerden biri olduğunu belirten Doç. Dr. Orhan Gündüz, Malatya’da kayısı üreticilerinin ve işletmelerin üretim ve işleme süreçlerinde çeşitli ilaçlar, kimyasallar kullandığına dikkat çekerek “Yaptığımız münferit bilimsel araştırmalar Malatya’da bir yılda kayısı üretimi sırasında 33 bin ton karbondioksit eşdeğeri sera gazı üretildiğini tahmin ettik. Bu kayısı üretimi sırasında meydana gelen bir oran” dedi.
Battalgazi MYO Öğretim Üyesi Doç. Dr. Orhan Gündüz’ün “Malatya’da Kayısı Kültürüne ve Kayısıya Farklı Bir Bakış” başlıklı seminerde yaptığı konuşmada öne çıkan ana başlıklar şöyle:
“Kayısıdan Dolayı 1 Yılda Atmosfere 33 Bin Ton Karbondioksit Eşdeğeri Sera Gazı Salınıyor”
Araştırmalarımız, Malatya’da kayısı işletmeleri yılda yaklaşık 4 bin ton dizel, 3 bin 500 ton azot, 1700 ton fosfor kullanmış. 110 bin ton potasyum, 400 bin ton ahır gübresi, 1200 ton fungusit, 164 ton insektisit, 2500 ton kükürt kullanıldığını gösteriyor. Ne demek bu? Kayısıda oldukça yoğun kimyasal kullandığımızı ifade ediyor bu rakamlar. Sadece kayısı da mı kullanılıyor? Hayır. Kayısı gibi birçok tarım ürünlerinde bu tür kimyasallar kullanılıyor. Normal kullanım düzeyinde mi yoksa normalin üzerinde bir kullanım mı? Bu tartışılabilir. Yaptığımız araştırmaların sonucuna göre, genel kullanımın, normal kullanımdan daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla çevreyi kirleten ürünlerden birisi de kayısıdır. Malatya’da da bu konuya değinen çok fazla çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu alanda yaptığımız çalışmaya göre, yaklaşık bir yılda 33 bin ton karbondioksit eşdeğeri sera gazı üretiyor Malatya’da kayısı üretimi. Bu kayısı üretimi sırasında meydana gelen bir oran. Ha, bu oran normal değerlerin üzerinde mi altında mı onu bilmiyorum ama biliyoruz ki sera gazı da doğayı oldukça tahrip ediyor. Dolayısıyla küresel ısınmaya kayısı üretiminin de oldukça önemli katkısı var.
“Kayısı Üreticisinin % 83’ü Tarım Dışı Yatırıma Yönelmek İstiyor”
Yine araştırmalarımızın ortaya çıkardığı bir başka gerçek, Malatya’da tarımsal üretimde sürdürülebilirlik yüzdesi yüzde 48’dir. Peki bu ne demek? Kayısı üreticileri ile yaptığımız birebir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan şu: Malatya’da tarımsal üretimde devam etme isteği, yüzde 48. Yani üreticinin tarımda geleceğe yönelik beklentileri yüzde 48 oranında karşılanıyor. Bunun da alt başlıkları var . Bunun yanında kayısı üreticileri, ‘tarım alanlarına sanayi tesisi kurulabilir’ diyor. Ne kadar bir oran? Yüzde 42’si. Nerdeyse yarısı yani. Bunun dışında kayısı üreticisinin yüzde 83’ü tarım dışı bir yatırıma yönelmek istiyor. Bu rakamlar ve bu araştırma sonuçları önemli bir sorunu anlamamıza yardımcı olacak verilerdir.
“Gizli İşsizlik Kayısı Nedeniyle Malatya’da Çok Daha Fazla”
Kayısının bir de sosyo -kültürel boyutuyla da ortaya çıkardığı bir takım eylemler var. Mesela bunlardan biri gizli işsizlik olgusudur. Kayısı üretim süreci dolayısıyla Malatya’da gizli işsizlik, çok daha fazladır. Kayısı, gizli işsizliğin yaşandığı bir sektördür. Nedir gizli işsizlik? Çalışıyor gibi görünüp aslında çalışmayan iş gücüdür. Normal şartlarda Türkiye İstatistik Kurumu’nun hesaplamalarında bu kitle çalışıyor gibi görünüyor. Yıl boyu çalışıyor gibi hesaplamalara dahil edilir.
“Malatya’da Konuşulan Konuların % 30’u Kayısıyla İlgili”
Bir başka sosyal boyutu çok fazla gündem oluşturması. Memlekette konuşulan konuların yüzde 30’u kayısı ile ilgili. TV programlarında, gazete haberlerinde gündemin ilk sırası kayısıdır. Bu durum, esasında ne kadar önemli ve ne kadar stratejik bir ürüne sahip olduğumuzu da göstermesi bakımından anlamlı ve önemlidir. Ama bir başka noktası var. İnsanlar bu konuyu konuşarak siyaset yapıyor. Kayısı üzerinden, ekonomik, politik veya sosyal olarak bir takım menfaatler devşiriliyor. Bilen de bilmeyen de kayısı üzerinden yorum yapmaktadır. Dikkat edin, herhangi bir olay meydana geldiğinde o konunun uzmanı olmayanlar daha çok konuşur. Bu konuşanlar da alakası olmayan, hasbelkader, sağdan soldan duyduklarıyla, çoğunlukla da doğru olmayan bilgileri doğruymuş gibi yansıtırlar. Dolayısıyla, ayın zamanda bir sorun olan bu durum, bir başka yönüyle Malatya’nın ürününü gündem yapması bakımından önemli. Yani bir de katkısı var. Başka bir boyutu daha var sosyal ve ekonomik olarak. İl dışından gelen geçici iş gücü. Adıyaman, Urfa veya diğer illerden gelen ve burada kayısı üretimi için çalışan iş gücü var. Bu önemli bir ihtiyacımızı da bertaraf eden bir durum. İş gücü ihtiyacımızı da gidermemiz lazım. En kolay yolu da bizim için bu. Buraya gelip yerleşen insanların da bir takım sorunlar ortaya çıkıyor. Uygun olamayan yaşam ve barınma koşulları açısından ciddi sorunlar oluyor. Ha bu durumu ortadan kaldırmış bazı kayısı işletmecilerini ayıralım. Bu sadece işletmecilerin başa çıkacağı bir durum değil. O kültürlerin gelip Malatya’ya yansıtılması ve buradaki insanların bu durumdan duyduğu rahatsızlık var.
“Malatya’da Çalışan Nüfusun % 34’ü Tarım Sektöründe İstihdam Ediliyor”
Ekonomik boyutuyla ilgili bir diğer durum: ki ekonomik olarak söyleyecek çok fazla bir şey yok. Memleketin en önemli gelir kaynağı. Türkiye’nin de en önemli tarımsal ihraç ürünlerinden birisi. Ekonomik boyutundan çok fazla söz etmeyeceğim. Herkes biliyor. Çünkü Malatya’da çalışan nüfusun yüzde 34’ü tarım sektöründe istihdam ediliyor. Türkiye’de bu oran çok daha düşük. Türkiye ortalamasının çok üstündeyiz. Nüfusumuzun yüzde 25-30’u da işletmeci ailesi bakımından tarımla iştigal ediyor. Ama buna karşın şöyle bir sorun var: TÜİK rakamlarına göre tarımsal gayri safi üretim değerine göre Malatya’da üretilen kayısının gayri safi üretim değeri 950 milyon TL. Türkiye’deki toplam yüksek üretim değerinin yüzde 1’i bile değil. Kayısı iyi bir ürün, para kazandıran bir ürün. Türkiye’de önemli bir ürün, Türkiye’nin ihraç ürünü ama gayri safi üretim değerinin yüzde 1’i bile değil.
“Don Olayı Konusunda Herhangi Bir Mekanizma Üretilmedi”
Bir başka sorunu, don olayı olunca kayısı yandı bitti kül oldu. Burada napacağız? Uygulayacak bir takım politikalarınız varsa uygulamaya koyacaksınız. Söyleyecek ve arkasında duracaksınız. Yoksa söylenecek sözlerin bir anlamı yok. Nisan ayı başında don oldu, hala aynı şeyler konuşuluyor. Ve aynı şeyler söyleniyor. Kayısıda yaşanan don olayı sonrası sürekli aynı şeyler konuşuldu ama arkası kiraz bahçesi. Ne hükümet ve devlet tarafından ne de yerel yöneticiler tarafından hiçbir mekanizma işletilmedi. Borçların ertelenmesine yönelik bir çalışma yapıldı.
“Kuru Kayısı – Yaş Kayısı Tartışması”
Bir başka konu da Malatya’da taze kayısı mı kuru kayısı mı üretilsin tartışması. Cevabı basit tabi ki kuru kayısı. Malatya bir kuru kayısı üretim merkezidir. Kuru kayısı başkentidir. Dünyadaki literatüre böyle geçmiştir. Yapabiliyorsan onu yap. Taze kayısı için ayrıca bir çalışmaya gerek yok. Kuru kayısı Malatya için çok önemli bir ürün. Kayısı olmadığı zaman ekonomi felç. Kayısı olmasa insanların hayatı devam etmiyor. Çocuğunu okula gönderemiyor. Çocuğunu evlendiremiyor, borçlarını ödeyemiyor, dershane parasını biriktiremiyor.
“Kayısıya Alternatif Arayanlara: Messi’nin, Ronaldo’nun Alternatifi var mı?”
Üzüm, ceviz, badem gibi bir takım tarımsal ürünleri temcit pilavı gibi sürekli pişirip pişirip gündemimize sokuyorlar. Real Madrid’de Ronaldo’nun Barcelona’da Messinin alternatifi var mı ? Yok. Hem kuru kayısıda dünyanın en iyi ülkesi olacaksın hem de gelip bu konuya alternatif arayacaksın. Kayısının ihracatta şehre sağladığı gelir 1980’de 20 milyon Dolarlardan 300-350 milyon dolarla çıkmış. Demek ki bir şeyler yapılmış. Alternatif dediğiniz ürünler de birer tarım ürünü. Onun da riski var. Hastalık, zararlılar onu da vurur. Dolu, don, fırtına, kuraklık vesaire onun içinde geçerli. Bizim kayısının tanınabilirlik, tutunabilirliğine yönelik bir şeyler yapmayı tercih etmemiz gerekiyor. Bizim kuru kayısımızın riskleri varsa bununla başa çıkılacak risk yönetimi stratejileri de var. Nedir bu? Örneğin sigorta. Zarar etmek istemiyorsan bunları gidip sigortalayacaksın. Kayısıya alternatif aramak mantık dışı bir tutumdur. Kayısıdan vaz mı geçelim? Vazgeçemeyiz. ABD’de böyle bir yer olsaydı alternatif mi arardı? Aramazdı. Zaten söyledikleri de bu. Kayısıya alternatif aramak mantık dışılıktır.
“Birden Fazla Ürün İçin Gereken Büyüklükte Arazin Var mı?”
Birden fazla ürün yetiştirelim. Yahu birden fazla ürün yetiştireceğiniz araziniz var mı? 30- veya 40 dönüme birden fazla ürün yetiştirme şansınız var mı? Ortalamanın çok üzerinde araziye sahip olsak evet birden çok fazla ürün yetiştirebiliriz ama ortalama arazi miktarımız fazla değil. Bizim tutumumuz şu: Önerilerde bulunuyoruz, tavsiyelerde bulunuyoruz ama arkası yok. Araziyi bölerek, birden fazla ürün yetiştirmek amaçlandığında çiftçinin geliri artmaz aksine azalır.
Ayrıca Malatya’da şöyle bir durum var kayısı için. Biz bir taraftan alternatif ararken bir taraftan da Çinliler geldi, Özbekler geldi, İranlılar geldi, kayısıda bizi geçecekler hadi üretimi arttıralım diye söylemler geliştiriliyor. Bu bir çelişkidir. Birileri böyle derken birileri farklı bir şey diyor. Üretim alanlarını nasıl arttıracağız? Bu da teknik bir konu. Bunun üzerinde çalışan bu konuyu bilenler var. İşi bilenlere bırakacaksınız.
Tarım İl Müdürlüğü’ne: ‘Mono Kültür Tarım’dan Ne Zarar Gördün?’
Yine bir başka söylem. Mono kültür kavramı. Mono kültür tarımdan vazgeçmeliyiz. Tarım İl Müdürlüğü özellikle bunu öneriyor. Niye? Mono kültür tarımdan ne zarar gördün? Mono kültür demek, bir bölgede bir ürünün sürekli olarak yetiştirilmesi. Ne zarar gördün ki kayısıdan kardeşim. Son 30 yıldır memlekette üretiliyor. O kadar fazla bir süre geçmemiş ki. Belki bunu bile yakalamak için 100 yıl geçmesi lazım. Ayrıca monokültür, polikültür tarımın alternatifi değildir. Yetiştiricilik şartları hangisi için elverişli ise o sistemin tercih edilmesi gerekir. Malatya ve Türkiye’de işletme ölçeği de küçük. Kayısı üreticisinin bu sistemle gelirle ilgili sıkıntısı yok. Üreticinin sıkıntısı bir takım riskler. İşte bu riskleri ortadan kaldırmak için sigorta alınabilecek önlemlerden bir tanesi. Bir takım stratejiler geliştirmek lazım. Buna devlet de dahil. Devletin tarıma sürekli bir bebek muamelesi yaparak koruması ve kollaması gerekiyor.
“Büyükşehirde Kırsal Hizmetler ve Politika Geliliştirme ve Uygulama Daire Başkanlığı kurulmalı”
Büyükşehir olduk, köyler kalktı mahalleye dönüştü. Köyler tarımsal uygulamanın en yoğun olduğu alanlardır. Dolayısıyla büyükşehir belediyelerinin bu köyleri mahalleye dönüşmesi sırasında doğabilecek bir takım sıkıntılarda hassas davranması gerekiyor. Birçok belediyede uygulamasını görüyoruz. Tarımla ilgili birimler kuruluyor. Malatya Belediyesi’nin buna yönelik birimin olması gerekiyor. Zaten bunun da kanunda yeri var. Kanun, Büyükşehir Belediyelerinin tarıma destek ve teşvikler verebileceğini söylüyor. Yani Belediyenin görevleri arasında teşvik ve destek de var. Dolayısıyla tarım kesimi için de siyasi bir söylem geliştirenler kazançlı çıkacaktır.. Gidip tarımsal üretimi arttırmaya yönelik politikalar da geliştirebilirler. Kredi verebileceklerini teşvik verebileceklerini söylerler. Bu anlamda Malatya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kırsala hizmet verebilmek için Kırsal Hizmetler ve Politika Geliştirme ve Uygulama Daire Başkanlığı kurulabilir.