1986- 1987 futbol sezonunda o dönem adı 1. Lig olan Süper Ligde yeralan Malatyaspor'da, Teknik Direktör Özkan Sümer'in yardımcısı olarak görev yapan, Sümer'in istifasının ardından onun yerine getirilen ve Türkiye'deki teknik direktörlük kariyeri böylece başlayan Yılmaz Vural'ın yazdığı "İnadım İnat" adlı kitapta, ilginç bir anekdot da yeraldı. Fenerbahçe başta olmak üzere bazı takımlar ile onların yöneticisi, futbolcusu, teknik adamlarına yönelik olarak başlatılan, sonradan bir FETÖ Kumpası olduğu ortaya çıkan 3 Temmuz 2011'deki şike operasyonu kapsamında gözaltına alınan ve 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından açığa alınıp daha sonra meslekten ihraç edilen Malatyalı bir savcı tarafından sorgulanan Yılmaz Vural, okuyucularıyla buluşan kitabında, bu olayı anlattı.
Malatyaspor'daki görevi nedeniyle kendisine sempati duyan savcı tarafından serbest bırakıldığını söyleyen Yılmaz Vural'ın kitabına ilişkin, bu anısına da yer verilen bir yazı odatv.com'da yayınlandı.
odatv.com'da "Yılmaz Vural şike kumpası sürecinde yaşadıklarını anlattı" başlığıyla yayınlanan yazı özetle şöyle:
"..Kitabında spor dünyasının içinden çarpıcı birçok anısını anlatan Yılmaz Vural, 3 Temmuz sürecinde yaşadıklarını da tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Yılmaz Vural, kitapta FETÖ’cü savcı Mehmet Berk’e, kendisini sorgularken, “temizlemeye çalıştığınız şeyin içinde boğulma ihtimalinizi de göz ardı etmemeniz gerekir. Bilmem anlatabildim mi” dediğini de aktarıyor.
31 yıllık teknik direktörlük hayatında yaklaşık 30 takım yöneten Vural, FETÖ’nün şike kumpasında yaşadıklarını şöyle kaleme aldı:
“Yanıma genç bir komiser geldi. ‘Hocam sizi aşağıda misafir edeceğiz bu gece’ dedi. ‘Aşağısı neresi?’ diye sordum safça. Beni nezarethaneye atacak olmaları aklımın ucundan dahi geçmiyordu.
Mevzunun farkına varında ‘Olma öyle şey!’ diye itiraz ettim. ‘Savcı gelsin, ifade verip gideceğim’ diye de ekledim ardından.
- ‘Nedenmiş o?’
- ‘Çünkü Mesai bitti hocam.’
Velhasıl bir şekilde misafir olmaya ikna edilmiştim. Yine memurlar eşliğinde aşağıya indik. Demir parmaklıklar ardından kimler yoktu ki. Yöneticiler, futbolcular, eski futbolcular ve niceleri. Beni gören dalga geçercesine sesleniyordu.
-Vay Yılmaz hocam! Sen de mi?
İçerde kim varsa artık işi dalgaya vurmuş, kendi aralarında neşeyle sohbet ediyor ve durumla dalga geçiyordu. Herkes kısa bir süre içinde oradan çıkacağından son derece emin görünüyordu.
(…)
...Bir süre de mahkeme salonu gibi bir yerde bekletildikten sonra bir savcının karşısına çıkartılmıştım. Bana Fenerbahçe kulübüne girerken çekilen fotoğraflarımı gösterdiler önce. Ardından da Cemil Turan’la yaptığım telefon görüşmesini dinlettiler. O görüşmedeki ‘Bizim çocuğun işini hallettin mi?’ sorusuna takılmışlardı. O cümleyi bir şifre sanıyorlardı. Oysa ben sadece aile dostumun oğlu için ricacı olmuştum.
‘Evet hocam… Durum ortada. Nasıl bir açıklama getireceksin tüm bunlara?’ diye sordu savcı. ‘Bakın beyefendi’ diyerek söze girdim. ‘Ben otuz seneye yakın süredir futbolun içindeyim. Bahsi geçen insanlar benim dostlarım. Düşman değiliz ki biz. Alt tarafı bir maç oynandı ve bitti. İstanbul’a gelmişken onları gördüm ve hasret giderdim. Burada suç nerede?’ diye sordum.
‘Oynadığınız maçta şike olduğu kanaati var hocam’ dedi savcı sert bir ifadeyle.
‘Siz maçı izlediniz mi? Sekseninci dakikaya kadar berabere giden maçı kaybettik ve kaybettiğimiz için muhtemelen küme düşeceğiz. Burada kim nasıl şike yapmış olabilir bana bir anlatsanız.’
“SAVCI BEY YAKTIM SENİ”
Kısa bir sessizlik oldu. ‘Tamam hocam siz çıkabilirsiniz’ dedi savcı, ‘ifadeniz yazılınca sizi tekrar imza için çağıracağım.’ Kısa bir beklemeden sonra çağrılmıştım. ‘Tekrar hoş geldiniz hocam’ dedi savcı. Tam o anda telefonu çalmaya başlamıştı. Telefon müziği de Fenerbahçe marşıydı. ‘Savcı bey yaktım seni’ dedim gülerek. Karşılıklı gülüştük. Beni tekrar aşağı götürdüler. Bir sonraki aşama bu sürecin en önemli ismi çok meşhur bir savcıydı. Onun odasına götürüldüm. Avukatımla birlikte içeri girdik.
Savcı Mehmet Berk, ‘lütfen bizi Yılmaz beyle yalnız bırakın’ diyerek avukatımı dışarı çıkardı. Ardından, ‘Yılmaz hocam…’ diyerek girdi söze. ‘Öncelikle söyleyeyim ki ben Malatyalıyım ve Malatyaspor için yaptıklarınızdan dolayı sizi çocukluğumdan beri çok severim. Aynı zamanda Fenerbahçeliyim de. Hocam lütfen bana bildiğiniz ne varsa anlatın.’
- ‘Madem öyle sizinle bir savcı değil bir arkadaş gibi konuşacağım izin verirseniz.’
- ‘Memnun olurum hocam.’
- ‘Bak kardeşim biz bu işi yanlış yaptık.’ Şaşırmıştı.
- ‘Nesini yanlış yaptık hocam?’ diye sordu.
- ‘Bu işi bir İtalyanlar yaptı bir de İngilizler. İngilizler büyün kulüp temsilcilerini bir odaya aldılar ve tek tek ellerindeki delillerle birlikte dosyalarını açtılar. İlk ve son kez tüm kulüpleri uyardılar. Bir daha olursa affetmeyiz dediler ve şu an dünyanın en temiz ve güzel ligi oynanıyor İngiltere’de. İtalyanlar bizim gibi yaparak her şeyi deşifre ettiler. Kimi kulüpleri küme düşürdüler, kiminin puanını sildiler ama hala o pisliği temizleyemediler. İşte yanlışa düştüğümüz nokta burada sayın savcı. Biz de İtalyanlarla aynı hatayı yaptık. Dünyadaki örneklerini incelemeden, bilgiye başvurmadan iş yapıyoruz biz. Sonucu da ortada… Eğer gidiş yolu bu olacaksa temizlemeye çalıştığınız şeyin içinde boğulma ihtimalinizi de göz ardı etmemeniz gerekir. Bilmem anlatabildim mi?’
Savcı bir bana, bir de önündeki evraka baktı.
‘Serbestsiniz hocam’ dedi, ‘Hakkınızda takipsizlik kararı verdim…’"
odatv.com'daki yazının tamamını aşağıdaki linkten ulaşarak okuyabilirsiniz:
http://odatv.com/yilmaz-vural-sike-kumpasi-surecinde-yasadiklarini-anlatti-2311171200.html
3 Temmuz 2011'de, FETÖ'nün firari savcısı Zekeriya Öz tarafından başlatılan, daha sonra savcı Mehmet Berk'e devredilen şike operasyonu ve soruşturması kapsamında 96 kişi gözaltına alınmış, aralarında Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu 31 kişi mahkemece tutuklanmıştı.
Savcı Mehmet Berk, 93 şüpheli hakkında birkaç ay içerisinde iddianame düzenlemiş, yargılama Özel Yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 14 Şubat 2012 tarihinde başlamıştı. Yargılama 4 ay gibi kısa bir sürede tamamlanmış, 93 sanıktan 48'i çeşitli cezalar alırken, 45'i beraat etmişti. Aziz Yıldırım 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. 17 Ocak 2014 tarihinde Yargıtay 5. Ceza Dairesi, yerel mahkeme kararının belli bir kısmını onamış, bir kısmını düşürmüş, bir kısım hükümleri de bozmuştu. 6 Mart 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından onanarak yasalaşan "Özel Yetkili Mahkemelerin Kaldırılması" şeklindeki yeni yasa düzenlemesi ile şike dosyası, hükümleri bozulan sanıklar yönünden özel yetkili mahkemelere değil, normal ağır ceza mahkemelerine gönderilmiş, dosya, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine düşmüştü. Mahkeme, 13 Ocak 2015'te başlayan davayı, 9 Ekim 2015 tarihindeki 6. duruşmayla sonlandırdı ve tüm sanıkların beraatına karar vermişti. Aziz Yıldırım ise Aralık 2014'te FETÖ'nün Fenerbahçe'ye kumpas kurduğu ve Şike soruşturmasının bir kumpas olduğu iddiasıyla savcılığa başvurarak adli süreci başlatmıştı. Bir süre sonra kumpas operasyonu yapanlara da "Silahlı Terör örgütü kurmak ve yönetmek", "Silahlı Terör örgütüne üye olmak", "Haberleşmenin gizliliğini ihlal", "Özel hayatın gizliliğini ihlal", "iftira", "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlamalarıyla operasyon yapılmıştı. 15 Temmuz Darbe Girişimi'nin ardından meslekten ihraç edilen Savcı Mehmet Berk, FETÖ'cü olduğu yolundaki iddiaları yalanlamıştı.
odatv.com- malatyahaber.com- sabah.com.tr