Kayısı İle Oynamayın!
Eşsiz ürünün tazesinin tipini mi beğenmediniz, kokusunu mu, tadını mı?
Osman KARAKAŞ Yazdı
Kendimi bildim bileli Malatya'da bir kayısı sorunu var. Elin oğlu dünyanın derinliklerine inebildiği kadar indi. Uzayda bilmem kaç milyar kilometre (bilimsel tanım ışık yılı) uzaklıkta yeni gezegenler, yeni galaksiler keşfetti, insansız uzay araçları gönderdi, hâlâ da gönderiyor. Ama biz Allah'ın büyük nimetlerinden biri olan, özünde tüketilmesi için hiç bir kusuru bulunmayan, dalından koparıldığı hali ile tüketilebilen, para kazandıran, sağlık veren ve iyi hissettiren bir süper meyveyi gayya kuyusuna sokup sonra da binlerce sorun üretip çözmeye uğraşıyoruz.
Sorun bizde mi yoksa dünyada eşi benzeri olmayan görünüm, tat ve aromaya sahip olan bu güzelim meyvede mi?
Sorun üretmekte ve onlarla boğuşmakta üstümüze yok. Topyekün klinik vakayız. Araştırılması gerekiyor. Eğitim kurumlarında da ders olarak okutulmalı bu anlayışımız ve içgüdüsel hale gelmiş, DNA'larımıza işlemiş bir hastalık.
Mutlaka çözüm bulunmalı. Aksi halde kapalı bir kutu içine hapsedilmiş, kısır döngü içinde birbirini kemirerek yok eden yaratıklara dönüşeceğiz/dönüşüyoruz.
Öncelikle; kayısının ana vatanı sorunu yıllardır bir öyle bir böyle yazıldı çizildi. Uyarılar kısmen para etti ve devletin resmi web siteleri ile paralar harcanarak yapılan yayınlarda nihayet küçük de olsa bir düzeltme yapıldı. Uzun yıllar, Amerikan kayısısının vitamin ve mineral değerleri Malatya kayısısına aitmiş gibi ya da dünya genelinde farklı yörelerde yetişen meyvelerin birbirinden farkı yokmuş gibi bir anlayışla anlatıldı, reklam yapıldı.
Aslında hiç bir önemi yok bu güzelim meyveyi tüketmemizde, satmamızda ve bir çok alanda faydalanmakta. Ama neden herkes ve özellikle yetkililer ayrı telden çalıyor?
Köken ve tarihi bilmiyor olabiliriz, emin olamayabiliriz. Problem yok. O şekilde dile getirelim. Filan kaynağa göre şöyle, öteki kaynağa göre böyle. Ama; her boyayı boyadık fıstıki yeşil kaldı misali işlerle uğraşıyoruz. Başka ülkede göremezsiniz kimseye bir yararı olmayan mücadele ya da çekişmeleri. Boşuna enerji kaybıdır. Şu an bu satırları yazarken bile aslında enerji kaybı örneği yaşanıyor.
Ama neden?
Benim de bu kısır çekişmede bir payım olsun öyleyse. Kendi halimde yıllardır yaptığım araştırmalara göre de Kayısı'nın ana vatanı Çin DEĞİLDİR! Çin'in işgal ettiği ve Sincan diye yeni isim verdiği, Doğu Türkistan'dır. Tam bölgesi ise Turfan'dır. Bizdeki Turfanda kelimesinin de kökü gibi görünüyor.
Aşağılık kompleksine sahip kimi milletler gibi kayısıyı da ceviz gibi “Büyük” olarak tanımlanan İskender'e mal edip (Kırgızistan) o isimden nemalanmaya çalışmanın mantığı nedir?
Hele hele eski dönemlerde ordular bir yeri mamur etmez, yakıp, yıkıp, yağmalarken ve normal insanın 2-3 katı beslenmek zorunda olan işgal orduları Malatya'yı düşünüp taa Turfan'dan kayısı çekirdeklerini alıp getirmiş ve yılda sadece 2 kez yapılabilen dönemi de bekleyip çekirdekleri dikmiş, fidelemiş ve yine askerliği askıya alıp 3-5 yıl fidan ve sonrasında da ağaç olmasını mı beklemiş?
Nasıl bir mantık bu?
Diğer bir hikâye; Ermeni tüccarlar. Olabilir. Elinizde bir kayıt var mı?
Yok!
O halde?
Orta Asya'da "Eruq" olarak tanımlanan yani bizim Erik gibi anılan bu altın meyve malum Mişmiş olarak eski bir isimle de halk arasında anılmaktadır. E bu isim neyin nesidir?
O da Farsça'dır.
Konu bir bakıma şu Nevruz Bayramı çekişmesi ile benzerlik göstermektedir. Ama Nevruz konusuna girmeyeceğim.
Ermeni tüccarların kayısı değil, kayısı çekirdeğini Anadolu'ya ilk kez getirip getirmedikleri meçhul. Ama bir gerçek var: Bir avuç Ermeni kayısıyı kendi milletlerinin Latince adı ile (Armenius) dünya literatürüne sokmayı başarmıştır. Malum birkaç yıl önce kayısı ile ilgili herhangi bir etkinlik düzenmesi halinde bile kendilerinden izin alınması gerektiği iddiasında da bulunmuşlardır.
Belki de Malazgirt'ten önce (ki bu yönde tezler var) Anadolu'ya ilk gelen konar göçerler kayısıyı Anadolu'nun verimli toprakları ile özellikle de Malatya ile buluşturdu. Ama bir kayıt yok. İşte yazının başında dikkat çektiğimiz gibi kimileri neler yaparken bizler neler yapıyoruz.
KAYISININ GENETİĞİ
Son yıllarda maliyetli bir çalışma ile kayısının genetiği değiştirilmeye çalışıyor. Gerekçesi ise soğuk havaya dayanıklı yeni bir tür geliştirmek ayrıca geç çiçeklenen bir tür geliştirmek.
Neden?
Daha fazla ürün almak.
Az mı ürün alınıyor?
Hayır!
Ama gözümüz aç!
Peki kayalık zirveleri, dağı taşı kayısı yapınca ve daha fazla ürün alınca ne olacak?
Malatya ekonomisi kazanacak (mış)!
Rekoltenin patlama yaptığı zamanlar çiftçi ağlıyor mu?
Evet.
Ürün fazla olunca neden çiftçi ağlıyor?
Çünkü ürün para etmiyor.
Neden ürün para etmiyor?
Çünkü talep belli. Ekonominin temel kanunu: Arz talepten fazla olunca fiyat düşer. Tersi olunca fiyat artar. Amerika’da kayısı bilmem kaç katı imiş. İhracatın yüzde 25 kadarı bu ülkeye yapılıyor. Satma o zaman! Orada işyeri açanlar var kayısıcılardan. Sen de git, tutan mı var?
Bizim ülkemizde bile sebze ve meyve yerinde kaç para, markette kaç para?
Malatyalı bile düzenli ve yeterince kayısı yemezken ya da yiyemez iken kayısısı tanıtmak ve satmak için neden kendimizi paralıyoruz?
Bu kayısı madem anlatıldığı kadar faydalı ise (ki faydalı) neden yemiyoruz ya da öncelikle biz Malatyalı'nın yiyebilmesi için, tüm Türkiye’nin yiyebilmesi için devlet üreticiye destek vermiyor?
Yok canım ne gerek var. Biz yemeyelim, her yıl yüksek fiyattan kayısıyı ihraç edelim, elin oğlu yesin, fayda görsün, bizim vatandaşımız yemese de olur. Önemli olan; Döviz!
Yaklaşık 40 yıldır benim izlenimlerimden çıkan sonuç şu: Kayısı üreticisi her zaman mağdur. Hep sürünüyor, hiç yüzü gülmüyor.
Kayısı ile ilgili tüm beyler ve bayanlar, ilgili kurumlar ve kuruluşlar, aracılar, tezgâhçılar, fırsatçılar, spekülatörler.
Bırakın kayısı ile oynamayı. Olan kalite ve çeşit bize yeter. Doğanın dengesini bozmayın. Bahçe fabrika değildir ki her yıl aynı miktar ve kalitede ürün alabilesin. Doğa şartları, tozlaşma, piyasa şartları kayısının yetişmesi ve değer bulmasında önemli kıstaslardır.
Bırakın genetiği ile oynamayı. Günümüzde sayılı birkaç doğal üründen biri olan kayısıyı mevcut genetiği ile koruyalım. Eğer genetik konusunda bir çalışma yapmak istiyor iseniz öncelikle de piyasadaki hibrit tohum/fidanlarla mücadele edin.
Mevcut ürünün kıymetini bilelim, haşere ve çillenme ilaçları ile kükürtü basıp milleti zehirlemeyelim. Uyduruk kayısılı ürünlere yönelip ürüne saygısızlık etmeyelim, ağız tadımızı bozmayalım. Yok gün kurusu, yok kayısı döneri, yok efendim pestili, son mucize kayısı atomu. Çikolatalıyı da unutmayalım. Bana çikolatalı kayısıyı beğenen bir tek kişi gösterebilir misiniz? Neredeyse 30 yıl oldu. Tuttu mu? Hayır. Satılıyor mu? Evet. Hediye için alınıyor ve neticesi bilinmiyor. Kimse peşine düşüp; “Aman bana çikolatalı kayısı gönderin” demiyor. Kayısı ve/veya kayısı çekirdeği kırıntılı çikolata seyrek olmak koşulu ile olabilir. Örnekleri var. Ama kakaoya batırılmış/ sıvanmış bir üzüm veya diğer meyve var mı?
Ben görmedim, ne başka şehirlerde ne de başka ülkelerde. Var ise de çikolatalı kayısıdan farklı değildir.
Yıl 2016 ve bu kentte halen kayısı nektarı veya konservesi yapan bir firma dahi yok! Bu mu kayısı sorunu çözme mücadelesi. Bunları yapmak bir mücadele değil, yapılınca da bir iş değil. İhtiyaç var ise yapılır. Abartmaya da gerek yok. Bir icat filan gerçekleştirilmiyor. Bunu küçük ve sıradan bir firma dahi yapabilir. Sıradanlığa dahi ulaşmamış zihniyetler neredeyse yarım asırdır kayısı sorunu diye bir sorun üretmiş, toplantıların ardı arkası kesilmiyor, paralar harcanıyor ama vardığımız nokta?
Eşsiz ürünün tazesinin tipini mi beğenmediniz, kokusunu mu yoksa tadını mı?
Bu eşsiz ürünün kabuk olarak bilinen hafif kurutulmuş versiyonunu mu beğenmediniz?
O güzelim vitamin deposu yine eşsiz bir gıda olan çekirdeğinin nesini beğenmediniz de bir de aşırı kükürt yükleyerek çöp haline getiriyorsunuz ve bir de bunu millete yedirip para kazanıyorsunuz?
Doğalı kansere bile iyi gelirken kükürtlenmiş çekirdeği tüketmenin faydalı mı zararlı mı yoksa bir besin değerinin olup olmadığını sözde uzmanlar neden araştırmıyor ya da açıklamıyor?
Aynı tekrar: Kayısı çekirdeği çok faydalı.
Kardeşim hangi kayısının çekirdeği?
Aşı mı, olmayan mı?
Cinsine göre ne ihtiva ediyor ve nelere yararlı?
80 milyon insana alışkanlık kazandırılması halinde bile kayısının piyasa sorunu olmayacaktır. Devlet olarak da kayısı gibi elzem ürünlere sübvansiyon verilmesi için çalışalım, vole vurma peşinde koşmayalım ve bunlarla mücadele edelim. Dünya'da eşi olmayan bu kalitedeki ürüne sahip çıkalım ve her yıl gereksiz feryat figan eylemeyelim.
Son bir cümle ve kapak olsun!
Kayısının ana vatanı ve çevresindeki tüm ülkelerde, coğrafyalarda kayası her öğün sofrada yer alır. En popüler yemeklerden biri olan pilof’un (etli, havuçlu ve kayısılı pirinç pilavı) içinde de mutlaka kayısı vardır. Hangi Malatyalı’nın her sofrasında, ya da yemek masasında sürekli kayısı bulunmaktadır? Ya da Malatya’da kaç hanede şu an kayısı vardır?
Bol kayısılı günler dileğiyle.