Malatya ve İleriye Dönük Projeksiyonu
Malatya'nın tarımı, sanayisi, sosyal yaşamı gibi konularla ilgili kurumlar bir an..
Osman KARAKAŞ
Koronavirüs salgınından birçok ülke ders çıkardı çıkarmaya devam edecek.
Çin’in ilk etapta salgını gizlemesi, büyümeyeceğini düşünüp ekonomik kaygılar nedeniyle dünyayı bilgilendirmemesi, sonrasında birçok ülkenin olayı hafife alması sonucu büyük sayılarda ölümler yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Sağlığına kavuştuğu söylenen insanların da öyle sağlıklarına kavuştuklarını sanmayın. Kalıcı ciddi hasarlar bırakıyor organizmada. Virüsün nasıl ortaya çıktığı hala bir muamma. Başından itibaren yarasa vs safsatalarını konunun uzmanları bile çürüttü. Bence laboratuvar işi. Kaza ile mi bilinçli mi yaşamımıza karıştı, o meçhul.
Türkiye’de zamanında kapıları kapatmayıp “Bize virüs mirüs işlemez” mantığı ile dünyanın en riskli bölgelerine uçak seferlerini devam ettirdi. İşin ciddiyeti ortaya çıkınca bu uygulamaya son verildi. Umarız daha fazla kayıp olmaz.
Ancak; değinmek istediğimiz konu; düzenin bundan böyle eskisi gibi olmayacağı. Bu tezi bir çok kişi destekliyor. Görüldüğü üzere dünyanın en büyük ekonomik doğal yakıtı pazarlarda yerlerde sürünüyor. İnsanlar dışarı çıkamayınca, araç kullanamayınca çok fazla ihtiyaç olmuyor.
Malûm Türkiye’nin en büyük giderlerinin başında petrol geliyor. Zaten üreticilerin fiyatta anlaşamaması, Rusya’nın ekonomisinin dibe vurmasının uzun süredir planlanması nedeniyle düşüşe geçen petrol, evlere kapanılması ile bedavaya bile geldi. Ancak tüm depolar dolu olduğu için yine alan yok.
Türkiye’nin petrol giderleri fiyatların düşmesi ile yüzde 75 azaldı. Evlerden çıkılmaması nedeniyle bu tasarruf aslında yüzde 98’lere kadar yükselmiş durumda. Tabii bu geçici. Ancak en kötü ihtimalle ki iyinin kötüsü, petrol giderlerimiz en az yüzde 50 azalacak.
GIDA MI PETROL MÜ?
Dünya gördü ki; uçaklarınız, askeri gücünüz, teknolojiniz petrolünüz vs korona gibi bir afet karşısında bir işe yaramıyor. Çünkü herkes kendi derdinde. Bugün herhangi bir süper güce birileri fısıldasa; “Gel şu ülkeyi işgal et tam zamanı” dese, kolunu kaldıracak gücü yok. Bu da geçici ancak aslolan “sağlık” ve “gıda”dır. Kanuni’nin dediği gibi, “…Olmaya cihanda devlet, bir nefes sıhhat gibi.”.
Bu dönemde ve benzeri dönemlerde insanları, ülkeleri ayakta tutan ve tutacak olan tek emtia; gıda ve gıda ürünleridir. Artık bunu herkes anladı. Ülkeler şimdi özellikle doğal gıda ürünlerine daha fazla yönelecekler. Vizyon sahibi ülkeler ve uluslararası şirketler yıllardır dünyanın çeşitli ülkelerinde verimli arazileri, sahil bantlarını, ormanları üç kuruşa kapattılar. Bundan böyle bu ilgi daha da artacak. Öyle “250 bin dolar getir ev al arazi al vatandaşlık verelim” reklamları artık çöpten başka bir şey değil. Zaten para getirip yatırım yapan kendisine yatırım yapıyor. Bu ülkeye bağışta mı bulunuyor?
Türkiye ve Malatya şimdiden, boş boş oturmayı faydaya çevirip ileriye dönük projeksiyonlarını yapmalıdır.
Kaçak ve yasal göçmenleri ile 90 milyon nüfusa ulaşan Türkiye’nin, özellikle Suriyeliler’in seri doğumlarla aşırı nüfus artışlarını da dikkate aldığımızda önümüzdeki yıllarda iş ve ürün temininde sıkıntılar yaşayacağımızı görmek için uzman olmaya gerek yok.
Zaten kültür kimyası bozulan Türkiye’nin topraklarındaki yabancıları (Afrikalısından Asyalısına) rehabilite etmesi, asalak durumdan çıkartması, onlara verilen olanakların kendi vatandaşına da sağlaması zorunludur.
Petrolün hayatın en önemli kaynağı olmadığı, asıl değerin gıda olduğu fikrinden hareketle özellikle ata tohumu (Anadolu tohumu) tespit ve koruma başta olmak üzere üretime başlamamız gerekiyor. (Diğer doğal değerleri de eklemek gerekiyor; bitki, hayvan, çevre vs)
Gıda üretimi; Anadolu mercimeğini ihraç edip GDO’lu mercimeği, buğdayı, mısırı, pirinci vs ithal edip bu ülkenin masum insanlarına yedirip gelecek nesilleri en tehlikeli hastalıklara maruz bırakarak köşeler üstüne köşeler dönülerek olmaz! Devlet politikası bu konuda en sert ve teşvik edici tedbirleri süratle almak zorundadır. Aksi takdirde 50 yıl kadar sonra bu ülkenin bütçesi hasta insanları tedavi etmeye yetmeyecek. İnsanlar mutsuz, hasta ve kısa yaşayacak, çalışacak ya da gerektiğinde savaşacak gücü bile kalmayacak.
MALATYA ÖLÇEĞİNDE
Malatya'nın tarımı, sanayisi, sosyal yaşamı gibi konularla ilgili kurumlar bir an önce gerçek hedefler ve bunlara bağlı projeler ortaya koyarak uygulamaya geçmek zorundadırlar. Üç kuruşluk işlere veya reklam amaçlı faydasız faaliyetlere onbinlerce lira harcayıp, bunlar için yüzlerce eleman çalıştırıp boy boy fotoğrafların dev reklam panolarına koyacaklarına işlerini yapmalı ve kalıcı işler için kurumlarındaki elemanları çalıştırmalıdırlar, tabii var ise!
Geleceğe hazırlık öyle eften püften işler ve maske dağıtmak gibi asli (!) görevlerle reklamlarla olmuyor. Gelecek nesil bugünü boşa harcayanları affetmeyecek ve lanetleyecek diye düşünüyorum.
Geçmişte Ankara’ya, bir bakana göndermiş olduğum Malatya önerileri ve Malatya ölçeğinde Türkiye’nin ciddi gelir elde edeceği düşüncelerimi yazmıştım. Bu vesile ile buraya naklederek halka duyurmak, yönetici, kurumlar ve siyasilere bildirmek, önermek amacıyla burada paylaşmak istiyorum:
1- Öncelikle hibrit olmayan yerli tohum üretimine ve tohumların korunması ülkenin geleceği ve gelecek nesillerin sağlığı açısından önem taşımaktadır. İthal hibrit tohumlara 1 yılda ödenen meblağın ise 90 milyar dolar civarında olduğu ifade edilmektedir. Bu sorunun çözümü durumunda hem ülke kazanacak, gelecek nesiller kanser ve kısır vs olmayacak ve doğal beslenecektir.
2- Çin hükumetinin desteği ile faaliyet gösteren alibaba.com ve aliexpress.com Çin ekonomisine büyük katkılarda bulunmaktadır. Sadece alibaba.com üzerinden yapılan dış toptan satışlar yıllık 1 trilyon doları geçti.
Bu online satış sisteminin bir çok örnekleri var çeşitli ülkelerde. Ama Alibaba'nın tek avantajlı tarafı; dünyanın her yerine kargoyu ücretsiz göndermesi. Bu büyük bir avantaj ve Çin Posta idaresi Alibaba üzerinden yapılan satışlarda sembolik ücretler alıyor.
Türkiye'den de yurt dışına yönelik aynı sistem veya sistemlerin kurulması mümkün. Olay tamamıyla web üzerinden yapılıyor. Yapılması gereken; PTT'nin yurt dışı satışlarda belki 1-2 yıl sadece gönderinin gideceği ülkenin posta idaresinin talep ettiği ücreti almak, sonraki yıllarda da kâr amacı gütmeden cüzi miktarda masraflarının karşılığını talep etmek.
Bunun sağlanması durumunda KOBİ'ler ihracat patlaması yaşayabilir, istihdam yaratılabilir ve ekonomiye döviz olarak büyük girdiler sağlanabilir.
3- Malûm güneş enerjisi günümüzün ve geleceğin en ucuz ve temiz enerji kaynağı. Türkiye bu konuda büyük yanlışlıklar yapıyor, dışarıya büyük paralar ödüyor.
Malatya Organize Sanayi Bölgelerinden birinde Çin firmaları ile işbirliği yapılarak, teknoloji transferi yapmaları koşuluyla hem ucuz üretim, hem ekonomik girdi hem de kullanımının yaygınlaşması ile tüketici ve ülke kâra geçecektir.
Türkiye, Çin güneş enerjisi ürünleri ve sistemlerinin Orta Doğu, Avrupa ve Kuzey Afrika pazarına hitap edebilir.
4- Ve kayısı.. Uzun yıllardır kayısı konusunu, pazarı, ürün çeşitlerini, dış ülkelerdeki üretim ve çeşitliliği vs takip ediyorum. Malatya kayısısı ne yazık ki 40 yıldır aynı yerde. 2 kez Kayısıbirlik macerası da kötü niyetli kişilerin yer alması nedeniyle yürümedi.
Öncelikle birlik oluşturulması lazım. Bunun öncesinde de yöre yöre dernekleşme. Birlik oluşumunun ardından Kayısı Vakfı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı uzmanlarının da katılımıyla bir Kayısı Konseyi acilen oluşturulmalıdır. Konsey, Birliğin vereceği bilgiler doğrultusunda bir taban fiyat belirlemeli ve kayısının satışı izne (bilgilendirme) tabii olmalıdır. Birlik ise gerekirse devlet desteği ile destekleme alımlarını adil ve dürüst şekilde yapmalı, satın aldığı ürünü oluşturacağı satış birimi ile satmalıdır.
Kayısının yaş olarak satışının elzem ve önemli olduğundan hareketle, birlik bu konuda gerekli hazırlıkları yapmalı (temin, paketleme, standart, hijyen, eğitim vs) ve Malatya havaalanından dünyanın çeşitli ülkelerine gönderilmek üzere sistemi kurmalıdır.
THY ise geniş kargo ağı ile yaş kayısı satışına maliyetine destek vermelidir. Çünkü ürün ülke ekonomisine girdi sağlamaktadır, üreticinin para kazanması demek, piyasaya para girmesi demektir.
Bu konseye bağlı olarak bir tanıtım ve araştırma birimi kurulmalı, uzmanlar tarafından yapılan çalışmalar çıktılar ile periyodik olarak ilgili yerlere, üreticilere duyurulmalıdır.
Umarız yaşananlardan herkes bir ders çıkarır, özellikle Türkiye ve Malatya yönetiminde olan yetkililer geleceğe yönelik sağlıklı, rantabl program ve sistemleri hayata geçirirler.