'Ben Gendimi Biliyim, Bende Vürüs Yoğh!'
..Bir kaç saniye beni süzüp gözünü dikerek biraz da rahatsız olmuş bir eda ile..
Osman KARAKAŞ
Koronavirüs’ün 19’uncu versiyonu dünyayı kasıp kavurdu. Önceki versiyonlarında kimler etkilendi bilinmiyor. Ancak daha önce virüsü kapmış olabileceğinden şüphelenenler antikor testi yaptırmaları halinde bunu anlayabiliyor. 2019 ve önceki yıllarda ağır solunum hastalığı geçirenler ve grip teşhisi konulanların bir kısmının Kovid-19 ve önceki versiyonlarını geçirmiş olabileceği ifade ediliyor uzmanlar tarafından.
Malum, 2019 yılının sonlarında, kimi bilgilere göre Kasım, kimi bilgilere göre daha önce ilk tespit yapıldı ama gizlendi. Dünyanın haberinin olması Ocak 2020’yi buldu ve nihayetinde Dünya Sağlık Örgütü 31 Ocak’ta Pandemi ilanını yaptı. İşin ciddiyetinin farkında olanlar Çin başta olmak üzere ışı başından itibaren sıkı tuttu. Ancak; “Bize bir şey olmaz” mantığı ile hareket edip, sıradan grip virüsü ile kıyaslayan ülkelerin ölüm sayıları virüsün kaynağı ve 1,5 milyarlık nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkesi Çin’i bile geçti.
Türkiye’de neler yapıldığı konusuna girmeyeceğiz ancak Malatya’da bazı korona tespitleri ile tanıklığımızı anlatarak dikkatli olmak ve virüsün yayılıp daha fazla can almasının önüne geçilmesi adına katkıda bulunmayı amaçladık.
Başlangıçta hükümet kararları ile birçok işyeri kapandı, şehirlerarası ulaşım geçici bir süre askıya alındı, okullar tatil edildi vs. En başından işi ciddiye alan hemşehrilerimiz aynı hassasiyeti göstermeye devam ediyor gibi. Bir virüsün ülke ekonomisini çökertmesine elbette hiçbir hükumet izin vermez. Çünkü insanlar çalışmak ve gelir elde edip yaşamak zorunda, eğitim almak zorunda, sosyal hayatı yaşamak zorunda. Bu nedenle kontrollü normalleşme adımları atıldı. Ancak neredeyse şehir nüfusunun yarısı normalleşme adımlarını virüs tehlikesi yokmuş gibi algıladı.
Kapalı mekânlarda düğünler, nişanlar devam ediyor. İnsanlar tıka basa oturuyor ve bir kısmı maskesiz.
Çay ocakları özellikle akşam saatlerinde tıklım tıklım ve insanlar alçak kürsülerde omuz omuza oturuyor ve maskesiz.
Gündüz vakti lokantalar aynı şekilde.
Toplu ulaşım araçlarına binenlerin maskeleri çenelerinde. Bir kısmı da oturunca tamamen çıkarıyor.
Mahalle aralarında gençlerin 5’i 6’sı biraraya gelip maskesiz oturup omuz omuza şakalaşıyor, sohbet ediyor.
Kent merkezinin parkları Kernek ve İnönü'de (Hürriyet)’te insanlar üst üste misali ve maskesiz. Yaya yollarında yine aynı görüntüler.
Her gün yayınlanan vaka haberleri toplumun genelini etkilemiyor gibi.
Tütün satan bir işyerine uğradığımızda 5 kişi oturmuş fırına verilen öğle yemeğini büyük bir iştahla götürüyorlar (yiyorlar). Kafaları neredeyse birbirine değecek, o kadar yakın oturuyorlar kürsülerde.
-Virüs kapmaktan korkmuyor musunuz? diye soruyorum.
Yanıt hazır!
- Bize bir şey olmaz.
Koronavirüsün normal grip hastalığından 80 kat daha hızlı yayıldığını ve bir o kadar da öldürücü olduğunu anlatmaya çalışıp tedbirli olmaları gerektiğini söylediğimde ise yaşı 27-30 civarında olan genç adam bana; “Abi Allah’ın dediği olur. Kaderimizde var ise yakalanırız, yoksa yok. Virüse mirüse inanmıyorum” diyerek ağzımın payını verdi!
Simit almak için bir işyerine yöneliyorum. Kapı önünde temizlik işçileri oturmuş dinleniyorlar. Gece yarısı.. Birbirlerine çok yakınlar ve maske yok doğal olarak.
Simitlerin poşete konulmasını beklerken biri orta boylu diğeri uzun ve iri kıyım iki erkek kapıda belirdi. Orta boylu kapı önünde arkadaşını beklemeye başladı, diğeri içeri girdi sipariş vermek için sırasını beklemeye başladı. İkisi de maskesiz..
Tezgahta tek kişi var ve benim siparişimi hazırlıyor. Yanıma yanaşıp sırasını bekleyen iri kıyım kişiye soruyorum: "Maske takmıyorsunuz galiba!".
Bir kaç saniye beni süzüp gözünü dikerek biraz da rahatsız olmuş bir eda ile yanıtlıyor: "Masgem cebimde" diyerek sol eli ile pantolonunun cebini gösteriyor.
Bunun üzerine; "Maskenin cebinde olmasının sana bir faydası oluyor mu, seni koruyor mu?" diye sorunca biraz daha rahatsız olmuş bir şekilde ilginç bir yanıt veriyor: "Ben gendimi biliyim. Bende vürüs yoğh".
Ayaküstü sohbet elektrikli bir havada ilerliyor. Bu kez; "Nereden biliyorsun? Virüs ölçümü filan mı yapıyorsun? Öyle bir yöntem yok ki" deyince, kendinden emin kişi bu kez; "Yoğ, ben dikkat ediyim. Virüs olanların yanında durmuyum. Ondan biliyim" diyerek ağzımın payını veriyor!
Hazırlanan poşetimi alıp birkaç adım attıktan sonra dayanamayıp geri döndüm ve seslendim: "Diyelim ki sen kendinden eminsin ve garantili olarak virüs taşımıyorsun. Şu an buradan veya eve giderken virüs kapıp, hasta olmadan evde ailene bulaştırabilirsin. Bunu biliyor musun?" diye sorunca, affalayıp, kısa bir bocalamadan sonra hemen cebindeki maskesini çıkarttı ve bir yandan takarken diğer yandan da; "Doğru söylüysün. Bunu hiç düşünmedim. Haklısın" dedi ve ben de bir vatandaşı daha bilinçlendirip önlemini almasını en azından o gece sağladıktan sonra huzurlu bir şekilde ayrıldım.
Bu tür salgınlarla mücadele etmenin tek yolu, toplumun hep birlikte uyumunun sağlanmasıdır. Bir kısım insanların uyması salgınları ne yazık ki durduramıyor. Zaten toplumun çoğunun farkında olmadığı en önemli konu; maske taktığında korunabileceğini düşünmesi. Yani diğer insanlar takmasa bile kendisi takar ise virüsten korunabileceğini düşünüyorlar. Kimse kendini muhtemel virüs taşıyıcısı olarak görmediğinden, biraz mesafe ve tanıdıklarla birlikte maskesiz birlikte olmaktan bir sakınca ya da risk göremiyorlar.
Oysa yetkililerin, herkesin maske takmasını ciddi şekilde kontrol etmesi gerekiyor. Maske takmak sadece yüzde 5 koruma sağlıyor. Ancak virüslü birinin maske takması durumunda diğer insanların korunma oranı yüzde 70-75'e çıkıyor. Virüs bulaşan kişinin belirtiler göstermesi için 2 haftalık bir kuluçka süresinin geçmesi gerekiyor. Bu durumdaki bir kişi sağlıklı olmakla birlikte aldığı virüsü katlamalı olarak binlerce kişiye bulaştırıp hasta edebilir, ölümüne yol açabilir.
Kimin virüslü olduğunu bilemeyeceğimize göre herkesin maske takması ve fiziki mesafe kurallarına dikkat etmesi kaçınılmazdır.
Özellikle toplu mekânlarda ve toplu ulaşım araçlarında çenesinde maske taşıyanları uyarmamız toplum adına, toplumun sağlığı adına bir görev olmalı, bilgilendirme ve ikna yöntemi ile mutlaka riski azaltmak zorundayız.
Tatlı dilden anlamayan ve toplumun sağlığını ve yaşamını tehlikeye atan hödüklerin de özellikle toplu ulaşım araçlarından indirilmesi konusunda harekete geçmeliyiz.
Bu arada; risk grubunda olan genç yaşlı herkesin zatürre aşısı yaptırması yararlı olacaktır. Hastalıktan kurtulanların akciğerlerinde de hasarlar kaldığını unutmayalım ve çevremizdekilere anlatalım lütfen.
Sağlıkla...
ARŞİV FOTO: Geçtiğimiz günlerde Malatya'da yapılan koronavirüs önlemleri denetiminden..