Festivalin Ardından- MALATYA'DA ÜÇ GÜN- III
Orhan APAYDIN
Gençliğimizde, otomobille İstasyon Virajı’ndan Orduzu Pınarbaşı’na bir tek kırmızı ışığa yakalanmadan gidebilmeyi hayal dahi edemeyeceğimiz kentimizde, 2022’de sadece güney ya da kuzeyden bir çevre yolu hayali var. Bu da gerçekleştiğinde kent merkezindeki trafik sıkışıklığının ortadan kalkabileceği düşünülüyor.
Şimdiden yeni yerleşim bölgelerinde geniş bulvarların açılmış olması sevindirici. Yollar öylesine değişmiş ki, 30 yılımı geçirdiğim İskender Mahallesi’ndeki evimize ulaşabilmek için navigasyon kullandığımda, kendimi 2 ana yolun kavşağında buldum.
Evimiz de yanındaki cami de yıkılmıştı. 4 ayaklı 140 yıllık cami minaresi hala yerindeydi de sokağında 'develeme- (topaç)" çevirip, ‘sülü değnek’ oynadığım evimizin yerini bulabildim.
ARŞİV FOTO: İskender Mahallesi'ndeki tarihi cami
Malatyamızda şimdilerde en kıymetli konut arsalarının Tecde’de olduğu söylendi. Adana’daki eski dernek başkanımız Dr. Atilla Gökçe ile rahmetli Avukat Hayrettin Abacı’nın bu yöredeki bahçelerini anımsadım.
Hayrettin Abi’nin her zaman yanında olan çantasından çıkarıp ikram ettiği sarı elmanın lezzeti hala damak hafızamdaki yerini koruyor. Umarım Yeşilyurt ve Gündüzbey’de daha fazla konut imarı verilmez de bölgenin özelliği kaybedilmez. Özellikle de bahçeler ve eski ilçe merkezindeki cumbalı evler…
FOTO: İskender Mahallesi'ndeki tarihi camiden geriye kalanlar
KERNEK ‘ŞELALECİK’ OLMUŞ
Kısıtlı bir zamanda gezdiğim kentte, önceki gezilerimde gözüme batan, yazılarımda da yer verdiğim bir yapının, Ticaret Lisesi ek binasının yıkılmış olmasına, yıkılan stadyumun yerinin yeşil alan olarak kalmasına sonsuz sevindim. Kız Enstitüsü binasının da kamuoyunun tepkileri sonucu ayakta kalabileceğini öğrendim. Kernek şelalesini otomobilin içinden göremedim. İnip yanımdakilerin göstermesi ile sadece bir ‘şelalecik’ görebildim.
Bir de Kernek adının değiştirilmesi gündemdeymiş. Bu adın tarihi kökenini bilmeyenler, öğrense iyi olur. Kelimenin kökünde Ermenice bir tanım olmasını gündeme getirenler unutmasın ki, Yeni Cami’nin yapımında harikaları yaratanlar, o zamanki Ermeni ustalarımızdı.
Yapmayın sevgili belediye başkanları, yapmayın lütfen.
Kentin hafızasını böyle cömertçe silip atmayınız lütfen.
Beşkonakların bir benzeri olan Halfetin Sokağı’nın (şimdi yok edilmiş olan, bu özgün Malatya sokağının birçok Malatyalı ressama da ilham kaynağı olan yandaki görünümü Orhan APAYDIN tarafından fotoğraflanmış ve bu fotoğraf bir Malatya Klasiği olarak arşivlerde yerini almıştı) yıkımına rıza gösterenlerden olmak istemeyenler dirayetlerini gösterebilmeli.
Aynı durum Yeni (Teze) Caminin restorasyonunda söz konusu olmuşsa da, sonucunu bekleyip göreceğiz.
Bütün bu olumsuzlukları malatyahaber.com’dan izliyordum da, çıplak gözle görmek ızdırap verdi diyebilirim.
‘MALATYALIYIM’ DİYEBİLMEK
Bu hızlı yapılaşma sürerken en büyük endişem Malatya’nın da betonlaşmış bir görünüm kazanması. Her ne kadar bazı yeni bulvarlarda karakteristik mimaride bazı belediye hizmet binaları varsa da, yeterli olduğu söylenemez. Kişi başına 6 m2 aktif yeşil alan övünmesi ne kadar haklı ise, kentiçi trafiğin yeni bir çevre yoluna taşınamamış olması da o kadar eleştiriyi hak ediyor.
Bir de yeni belediye binasının yanında Kayısı Festivali’nin açılış gecesi düzenlenen meydanı ‘meydan’ olmaktan çıkaracak tasarılara belediyeciliğin ‘b’ harfini bilen bir tek kişinin izin vereceğini sanmıyorum.
Yaşım gereği daha çok eski kuşak Malatyalılar ile söyleşebildim. ‘Malatya’da Malatyalı kalmadı’ değerlendirmesine bağlı bir ‘nemelazımcılığa’ katılmıyorum. Tüm kentler artık hızlı göç alıyor. Buna bağlı sosyal ve kültürel yapıda değişiklikler olağanlaştı. Kentlerdeki yerel yönetimler ve STK’lar entegrasyonda aidiyet duygusunu yaratabildiği oranda yabancılaşmaların önüne geçilebiliyor.
Belli ki, ortak değerlerden en popüler olan Malatyaspor konusundaki sıkıntılar bu aidiyette olumsuz etki yapmış. Elazığ ile Adıyaman ile ayrışmak yerine bir ve beraber olmak, hem kentimizi hem de bölgeyi kalkındıracak bir megapol hayalini güçlendirebilmeli düşüncesindeyim. Bunun anahtarını da SİAD’larda ortak çıkar grupları oluşturma, kültür ve sanatın önemini bilmekte aramalı.
VALİ VE BELEDİYE BİR ŞANS
Mini müzelerin yanısıra Fotoğraf Makineleri Müzesi açıp, Sanat Sokağı kuran, çok büyük çalışmalarla Arslantepe’yi UNESCO listesine aldırabilen Malatya’da, kültür-sanat dünyasına ivme kazandırabilecek ortamı yakalayamadım. En çok 10 yılda sanatın yaratacağı birikim ve kıvrak zeka ile bu kurumlarda resim ve heykel yaparak, hızlı okumayı öğrenerek, müzik ve spor yaparak yetişecek gençlerin gelecekteki Malatyasında nasıl bir nesil yaratabileceğini hayal edip projelendirebilmek zor olmasa gerek. Üniversitelerimizin bu konunun neresinde olduklarını da merak ediyorum. ‘Bir fikrim var’ diyenlere kapısını açık tuttuğunu öğrendiğim, halkın da sempati gösterdiği yeni bir Vali ile açılımlar yapma arzusundaki çalışkan bir BŞB Belediye Başkanı ile üniversiteler diyaloğu, uzun yıllar sonra, Malatya için bu alanda bir şans olarak değerlendirilebilir. Buradaki tek sorun “Ben kendi tahtımı kurarım” egosunu aşmış, yetişmiş insan gücünü ortaya çıkarmak olmalı.
Önümüzdeki genel seçimlerden sonrasını ise 1 yıl sonra değerlendirmek daha rasyonel olabilecek.