Kayısı Islah Çalışmaları ve Buna Yönelik ‘Eleştiri'lere Dair
Meyve ıslahı uzun soluklu çalışma gerektirir. Bu en az 25-30 yıl sürer.
Prof.Dr. Bayram Murat Asma bayram.asma@inonu.edu.tr
Yeni kayısı çeşitlerinin geliştirilmesi, bir başka deyimle ıslah edilmesi birçok bilim dalını ilgilendiren çok boyutlu bir çalışma alanıdır.
‘Meyvecilikte ıslah’ kavramı da, birçok bilim dalında bugüne değin edinilmiş bilimsel birikimin; meyveciliğin geliştirilmesi, iyileştirilmesi, hastalıklardan arındırılması, zayıf yönlerinin güçlendirilmesi, ürün yelpazesinin zenginleştirilmesi, coğrafi ve iklimsel koşullara uyumlu, farklı beklentilere sahip tüketici gruplarının ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelik ve nicelikte meyve yetiştiriciliğine yönelik bilimsel faaliyet sürecini ifade eder.
Islah çalışmaları, özellikle meyve ağaçları gibi çok yıllık bitkilerde uzun solukludur. Sadece bilimsel bilgi yetmez; yıllarla ifade edilebilir zamanı, yoğun bir emek ve alnı terini, adanmışlığı, sevmeyi ve tüm bunlarla birlikte finansal anlamda önemli bir bütçeye sahip olmayı gerektirir.
Yani, tarımsal alanda ıslah çalışmaları, biyo-teknoloji yoğunluklu olmasına karşın, robotik nitelikte ruhsuz bir bilimsel çalışma değil, aynı zamanda insan – doğa ilişkisini, doğayı, bu bağlamda meyveciliğin verili genetik varlığının orijinalitesini bozmadan yeniden üreten bir çalışma sürecidir.
Tür, çeşit ve bitki ıslahı… Bu üç kelime hem biyoloji hem de tarımı ilgilendiren kavramlardır. Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikli olarak tür, çeşit ve ıslah kavramalarını tarif edip üzerinde biraz durmakta fayda var.
“Morfolojik ve fizyolojik özellikleri birbirine benzeyen, aynı gen havuzunu paylaşan ve kendi aralarında verimli döller oluşturan canlı grubu” tür olarak adlandırılır.
“Herhangi bir tür içinde diğer genotiplerden belirgin en az bir özelliği nedeniyle ayrılan ve çoğaltma sonucu bu özelliğini homojen bir şekilde yıllarca devam ettirebilen bitkilere” ise çeşit denir.
Daha anlaşılabilir ifadeyle söylemek gerekirse, kayısı bir türdür. Kayısıya aşina olan hemen herkesin yakından tanıdığı Hacıhaliloğlu veya Kabaaşı ise bir alt grubu yani çeşidi temsil eder.
Bu tanımlamayı ‘elma’ örneği üzerinden devam ettirelim: Elma bir tür, Starking, Golden veya Amasya ise çeşittir.
Günümüzde bitki ıslahıyla ilgili birçok tarif yapılmakla birlikte en çok kabul göreni; “Herhangi bir bitki türünde istenilen özellikleri elde etmek için mevcut genetik yapıyı değiştirme sanatı ve bilimi” olarak tanımlanmaktadır. Ancak, burada konunun yabancıları için vurgulanması gereken önemli husus, genetik yapının değiştirilme işleminin yerel, otantik bitki çeşidinde değil, elde edilen yeni çeşit üzerinde yapılmış olmasıdır.
Islah bilimi biyoloji, kimya ve fizik ile yakından ilişkili pozitif bir bilim dalıdır. Diğer taraftan birçok uzmana göre ıslah aynı zamanda bir sanat, ıslahçı ise sanatçıdır. Nasıl bir ressamı diğerlerinden ayıran, farklı kılan özgünlük söz konusu ise aynı kavram bir ıslahçı için de geçerlidir. Yani her ıslahçının geliştirdiği eser (çeşit) farklı, tek ve özgün olmalıdır. Islahçı da tıpkı bir sanatçı gibi duygu ve düşüncelerini eserine (çeşide) yansıtmalıdır.
Bazı özel durumlar hariç, yeni bir çeşit ancak bir ıslah programı süreci içinde ve yine ancak bir ıslahçı tarafından geliştirilebilir. Yukarıda “Bazı özel durumlar hariç” ifadesinde kastedilen doğada nadiren de olsa ‘şans çöğürü’ veya ‘tomurcuk mutasyonu’ sonucu oluşan bazı bitkilerin üstün özelliklere sahip olabildiğidir. Ancak bu şekildeki bitki ıslahında başarı tesadüflere bağlıdır. Ayrıca böyle bir tesadüfün oluşması için çok uzun bir zamana (yüzlerce yıl) ihtiyacımız olmasının yanı sıra böyle tesadüflerin devamlılığı da yoktur.
Yeni bir çeşidin geliştirilebilmesi için öncelikle bir ıslah çalışması ve bu çalışmanın da bir amacı olmalıdır. Mesela, üretimde kayba yol açan hastalık veya zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi, tüketici isteklerinin karşılanması ya da ticari potansiyeli olan (erkenci, geççi vs.) çeşitlerin ıslah edilmesi şeklinde hedefler konmalıdır. Yurtiçinde ve yurtdışında yapılmış çalışmalar gözden geçirilerek benzer çalışmalarda izlenen yöntem ve ulaşılan noktalar taranmalı; “Amerika’nın yeniden keşfedilmesi’ deyimi ile nitelenebilecek ‘tekrar’ çalışmalardan kaçınılmalıdır. Zira, önemli ve bilimsel olan, yürütülecek yeni çalışma ile, bu alandaki bilimsel bilgiye ilave edilecek olan ‘yeni katkı’dır.
Daha sonra ıslah çalışmasında izlenecek yönteme karar verilmelidir. Genellikle yeni bir bitki çeşidinin geliştirilmesinde üç temel yöntem vardır: 1. Melezleme, 2. Mutasyon 3. Transgenik (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar).
Bitki ıslahında ülkemizde ve dünyada en fazla tercih edilen ve kullanılan teknik melezleme (kombinasyon) ıslahıdır. Bu yöntemde seçilen ana ve baba bitkiler (ebeveyn) arasında önce suni tozlama yapılır, elde edilen melez tohumlar çimlendirilip araziye dikilir, 4-5 yıl sonra meyve veren fidanlar elde edilir. Melez bitkilerin verim, meyve ve hastalıklara dayanıklılık durumları analiz edilerek amaca uygun bitki veya bitkiler seçilir. Melezleme ıslahı, doğada arı veya rüzgârın yaptığı işin (tozlama) insan eliyle yapılmasıdır. Yöntemin hiçbir olumsuz yanı bulunmamaktadır. Zira bitkilerden meyve ve tohum elde edebilmek için tozlaşma ve döllemeye ihtiyaç olduğu genel biyoloji kuralıdır.
Mutasyon ıslah tekniği fiziksel ve kimyasal mutajenler kullanılarak tohum veya tomurcukların genetik yapısının değiştirilmesi ve amaca uygun bitkilerin seçilmesidir. Mutasyonların büyük bölümü olumsuzluk içerir ve öldürücüdür. Ancak çok nadir durumlarda mutasyonlardan olumlu sonuçlar ya da başarılar elde edilebilir. Yöntem yeterli miktarda bitki gen kaynaklarına sahip olmayan Kuzey Avrupa Ülkelerinde ve bilimsel araştırma projelerinde tercih edilmektedir.
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ya da diğer bir deyişle transgenik canlılar biyoteknolojik teknikler kullanarak genetik yapının yeniden düzenlenmesine denir. Çoğunlukla bir başka türden (bitki veya hayvan) kesilmiş gen veya DNA parçasının bir vektör vasıtasıyla başka bir türe aktarılmasıdır.
GDO’lu canlılar moleküler genetik, gen mühendisliği ve biyoteknoloji gibi birçok bilim dalının ortak çalışması sonucu ortaya çıkarılan ve ileri düzey bilgi ve teknoloji gerektiren bir alandır.
Uzun raf ömrüne sahip olmasıyla farklılaştırılan ilk GDO’lu ürün olan Flavr Savr domatesinin 1990’lı yılların başında piyasaya sunulmasıyla başlayan bu alandaki çalışmalar her gecen gün hız kazanmaktadır.
Ülkelerin ekonomik büyüme ve diğer ekonomilerle mücadele araçlarından biri haline gelmeye başlayan GDO teknolojisi, en fazla Çin, Brezilya, Kanada, ABD ve Hindistan gibi ülkelerde mısır, soya, pamuk, patates ve kolza gibi bitkilerin ıslahında kullanılmaktadır.
Kimi uzmanlara göre dördüncü ıslah yöntemi ise ‘Seleksiyon’dur. Ancak bu yöntemin kullanılabilmesi için mutlaka daha önceden kalıtsal bir varyasyonun oluşturulmuş olması gerekir. Bu olay doğada herhangi bir böcek veya rüzgârla sağlanır. Seleksiyon yönteminden tohumla üretimin yaygın olduğu ülkelerde veya bir bitkinin primer anavatanında ancak başarı elde edilebilir. Bitki ıslahçıları ebeveyni bilinmeyen ve bu yüzden “şans çöğürü” olarak adlandırılan bu bitkiler için “bitki ıslahçısı” kelimesinden ziyade “bitkiyi bulan” veya “bitkisi keşfeden” kelimelerini kullanmanın daha doğru olacağı belirtilmektedir.
Başarılı bir ıslah programı için; öncelikle iyi bir altyapı, eğitilmiş personel (ıslah konusunda lisansüstü eğitime sahip), yüksek düzeyde varyasyon gösteren bitki materyali ve projenin sağlıklı şekilde yürütülmesine yetecek bir bütçenin olması gerekir.
Dünyada başarılı olmuş tüm ıslah programların ortak paydası sabır, tecrübe, yetenek, nitelikli insan kaynağı ve projeye ayrılan ciddi büyüklükteki bütçedir
Özellikle meyve ıslahı uzun soluklu çalışmaları gerektirir. Bu çalışmalar en az 25-30 yıl sürer. Dünyanın birçok yerinde 50-60 yıl süren çok sayıda ıslah projesi için örnekler vermek zor değildir.
Yeni bir kayısı çeşidi nasıl elde edilir ve nasıl tescil edilir?
Yukarıda kısaca özetlenen üç yöntemin temel amacı bitkinin genetik yapısında değişiklik yapmaktır. Yani ıslahçı diliyle bitkiler arasında varyabilite ya da varyasyon oluşturulmaya çalışılır. Varyasyon meydana geldikten sonra bitkilerin dış görünüşüne bakılarak (yaprak, meyve şekli, verim vb.) binlerce bitki arasından amaca uygun bitki veya bitkiler belirlenmeye çalışılır.
Çöğür populasyonu içerisinden seçilen ümitvar kayısılar (elit) bitkiler aşılanarak çoğaltılır, daha sonra gözlem parseline dikilir. Çöğür gözlem parselinde yapılan kontrollerde takip edilen özelliklerin kalıtsal olup olmadığına bakılır. Eğer istenilen özellik devam ediyorsa beş adet fidan çoğaltılarak “Çeşit Deneme Parseline” dikilir. Fidanlar 3-5 yaşına gelince çeşit adayının 2 yıl süreyle morfolojik, fizyolojik ve pomolojik özelliklerinin analiz edildiği “Çeşit Özellik Raporu” hazırlanarak Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkezine başvuru yapılır. Araştırma Merkezinde görevli uzmanlar tarafından FYD testleri yapılır. F (Farklı), Y (Yeknesak=homojen), D (Durulmuşluk) bakımından bitkiler iki yıl süreyle test ve analizlere tabi tutulur.
Bu testleri başarıyla geçen bitkiler artık yeni bir çeşit olarak tescil edilir ve “Milli Meyve Çeşitleri Listesinde” yayınlanır.
Fransa’da üç kuşak ile başarıya ulaşan bir kayısı ıslah örneği
Fransa’da kayısı ıslahı için yaptığım bir gezide genç yaşına rağmen yirmiden fazla kayısı çeşidi ıslah ederek sektörde zirvede bir ıslahçı bana “Güney Fransa’da Perpignan Bölgesinde Escande Islah Programını 1948 yılında dedesinin başlattığını, kurutmalık erik ve şeftali ıslah çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlandığını, ıslah çalışmalarına sonraki yıllarda ikinci kuşak olarak babasının devam ettiğini söylemişti. Babasının 1979 yılında Türkiye’den kayısı çekirdeği getirterek kurutmalık kayısı çeşitleri ıslah etmeye çalıştığını ancak bu çalışmanın da başarısızlıkla sonuçlandığını; Escande Islah Programı’nda üçüncü kuşak ıslahçısı olarak ıslah tekniğinin inceliklerini öğrenmek için beş yıl süreyle her yaz mevsimi Kaliforniya’da meyve yetiştiriciliği ve ıslahı konusunda faaliyet gösteren bir şirkette çalıştığını, baba ve dedesinin başarısızlıklarından ders alarak kendi başarı hikayesini yazdığını” anlatmıştı.
Kayısı ıslah çalışmalarına yönelik eleştiriler, doğru ve bilimsel bilgi ile mi yapılıyor?
Yukarıda gündeme taşıdığımız sorunun cevabı doğal olarak ‘hayır’dır. Zira, bugüne kadar, kayısı ıslah çalışmalarına yönelik yapılan eleştirilerin bilimsel bilgiden, hatta gündelik bilgiden bile yoksun bir tutumla yapıldığına tanık olduk.
Bilimsel nitelikteki projeler, ‘bilimsellik zırhı’ giymiş, dokunulmaz, eleştirilmez proje ve süreçler değildir. Bu nedenle, tabii ki eleştirilebilinmelidir. Bilimsel ilerlemenin ön koşullarından biri, eleştiriye açık olmak ve eleştirinin değer katıcı bir unsur olduğunu kabul etmektir.
Bu bağlamda, Malatya’da yürütülen kayısı ıslah çalışmalarına ilişkin ‘eleştiri’ değeri taşıdığı da kuşkulu olan, belki de önyargı ile örülü ‘kötücül değerlendirmeler’ olarak nitelenebilecek bazı söylemler konusunda birkaç kelam etmek gerekir diye düşünüyorum.
Mesela Malatya’da 2002 yılından beri devam eden “Çok amaçlı kayısı ıslah projesi” kapsamındaki melezleme çalışmalarının Hacıhaliloğlu, Kabaaşı gibi yerel, otantik kayısı çeşitlerine zarar vereceği, onların genetik yapısını bozacağı gibi görüşler ileri sürülmektedir.
Bu ve benzeri görüşler genetik, melezleme veya kombinasyon ıslahı konusunda ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma’ durumuna güzel bir örnektir. Çünkü, ıslah çalışmasında ana ve baba olarak kullanılan bitkilerin (ebeveyn) genetik yapısında herhangi bir değişiklik yapılmaz. Değişiklik sadece yavrularda meydana gelir. Yani genetik yapıdaki değişim geriye doğru değil ileriye doğrudur.
Süreç sonunda, yerel, otantik ya da orijinal olarak adlandırılan ilk örnekler tüm orijinalitesi ile korunur ve varlığını sürdürür; elde edilen yeni kayısı çeşidi ile de kayısı türünün çeşit yelpazesi niteliksel ve sayısal anlamda zenginleştirilmiş olur. Aynı zamanda tarımsal ekonomi bir kazanım elde etmiş olur.
Bu süreçte, yeni çeşidin otantik çeşidin özgünlüğünü ve özelliklerini deforme etmesi söz konusu değildir. Yeni çeşidin yerel kayısı çeşitleri üzerinde hegemonya kurarak bir kültürel miras niteliği de taşıyan yerel, otantik kayısı çeşitlerini yok olmaya doğru ilerleyen bir süreç başlatmasından da söz edilemez.
“Islah çalışmaları sonucu geliştirilen yeni kayısı çeşitlerinin yüksek şeker içeriğiyle tanınan Malatya Kayısısı’nın imajını olumsuz yönde etkileyeceği” yönündeki görüşü daha seviyeli bir eleştiri olarak düşünülebilir.
Ancak bu iddia da bilimsellik temelinden yoksundur. Eğer yeryüzündeki bütün bitkileri, kayısı çeşitlerini mükemmel kabul edersek (Hemen her bitkinin zayıf yanları olduğunu belirtelim) daha iyi bitkileri nasıl geliştireceğiz? Yeni kayısı çeşitlerini nasıl ıslah edeceğiz?
Evliya Çelebi’nin, 1655 yılında geldiği Malatya’da karşılaştığı, tespit ettiği ve Seyahatnamesi’nde övgüyle bahsettiği 7 kayısı çeşidinin arasında, günümüzün Malatya’sının hakim kayısı çeşitleri olan ne Hacıhaliloğlı ne de Kabaaşı vardır. Malatya’nın Coğrafi İşaretli Hacıhaliloğlu kayısı çeşidi yaklaşık 150, Kabaaşı çeşidi ise 60-65 yıllık bir maziye sahiptir. Üstelik Malatya’da yaklaşık 4.5 milyon Hacıhaliloğlu, 3.5 milyon Kabaaşı ağacı hiç bir sorun olmadan her yıl meyve vermeye devam etmektedir.
Son yıllarda Malatya’da ıslah edilen Alkaya, Levent, Dilbay, Eylül gibi kayısı çeşitleri, Malatya’nın otantik kayısı çeşitlerinin varlıklarına ve sürdürülebilirliklerine herhangi bir zarar vermeden, uzun yılları kapsayan bir emek, sabır ve yetkinlikle elde edildi. Bu çeşitler ile, Malatya kayısıcılığı melezleme çalışmalarından zarar değil, kazanım elde etmeye başlamıştır. Gelecekte bu kazanımlar daha somut bir görünüme kavuştuğunda, bilgi temelli olmayan iddiaların da ortadan kalkacağını düşünüyorum.
Sonuç olarak; özellikle meyve ağaçlarında ıslah çalışmaları uzun soluklu, zorluk düzeyi yüksek ve pahalı araştırmalar olarak kabul edilir. Ancak bu çalışmalar sonucu ıslah edilen çeşitlerin ülkede ve dünyada tanınması ile birlikte ıslahçı ve ıslahçının çalıştığı kurumlar ciddi anlamda prestij kazanır. Üstelik “royalite” adı verilen “ıslahçı hakkı” sayesinde 25 yıl süreyle ıslahçı ve ile çalıştığı kurum maddi ve manevi kazanımlara sahip olur. Bu kazanımlar sadece ıslahçı için değil, üretimin yapıldığı şehir ve ülke için de katma değere dönüşür.
FOTOĞRAF: (Celal Yalvaç Arşivi)