Derme- Fırat- Pınarbaşı..
Derme suyu- Pınarbaşı- Fırat
-Suların Hayat Verdiği Malatya-
Yrd.Doç.Dr. Göknur AKÇADAĞ
Beydağlarının eteklerinden fırsat bulduğu yerlerden çıkan sular, aynı zamanda insanların yerleşme seçimini de belirlemiştir. Su güzergahları boyunca gelişmiş pek çok köy, gelişimini suya borçludur.
Derme suyunun çıktığı Pınarbaşı, ile Fırat nehri iki belirleyici unsur olmuştur. Büyük ölçekte baktığımızda Fırat nehri, Anadolu, Doğu, Güneydoğu Anadolu için akış güzergahı boyunca, tarihi akışı da belirleyen yerleşmelere, akınlara, göçlere, geçişlere sahne olmuştu. Bu özelliklerin yanı sıra, sınır belirleyici özelliği ile Fırat nehri, olayların, savaşların, geçişlerin yanı başındadır. Mısıra hayat veren Nil gibi, Anadolunun Doğusunda kuzeyden güzeye Fırat havzası da bölgeye hayat vermişti, canlandırmıştı.
Başta Derme olmak üzere, Beydağlarının eteklerinden çıkan çeşitli kaynak sularının sağladığı imkanlarla, Tohma suyunun Fırat nehriyle birleştiği noktaya yakınlığıyla, her iki suyun da nimetlerinden faydalanan Malatya yöresi ve sulanan ova, verimli bir saha haline gelmişti. Osmanlı döneminde bol su isteyen çeltik-pirinç ziraatı bile yapılabilmekteydi ve en yüksek vergi miktarını oluşturmaktaydı.
Malatya, Fırat nehrinin Yunanlılar tarafından Melas, Araplar tarafından Kubakib ve Türkler tarafından Tohma suyu adı verilen kolu üzerinde kurulmuştu. Tarih boyunca çeşitli ordular Fıratı geçmek için nehrin Malatya yakınındaki dar kısımlarını kullanmışlardı. Hitit kralı Hattuşili, Akadlı Sargon, I. Murşili ve orduları Fıratı Malatya civarından geçmişlerdi. Moğol hakanı Hülagu, ordusunun geçmesi için Malatya yakınında Fırat üzerinde köprü kurdurmuştu. Osmanlı ordusu Malatya civarına geldiğinde de Sinan Paşa, şehrin Memluklu valisine haber gönderip, Fırat üzerinde köprü kurdurarak askerleri geçirmek istemişti.
Mısır seferini anlatırken bilgi veren Hadidinin dizelerine bakın bu durum nasıl yansımış:
Furat ırmağının geçmeye leşker Malattiye gibi olmaz dahi yer
.
Banazı, Tecde, Çırmıktı, Gündüzbey köyleri boyunca uzanan yeşil vadi ve bahçeleri, Malatya suyundan çıktığı Pınarbaşından Derme suyunun yol bulduğu uzandığı yere kadar koşusu Horata, İnekpınarı suları, Orduzu Pınarbaşından Karakaya baraj gölüne uzanan yolculuğunda sularımız ve hayat verdiği topraklar
Derme Suyu ve Pınarbaşı
Rivayet Edilir ki Hz. İsa Malatyada İken
Derme suyunun bir menkıbesi, söylencesi vardır. 1875-1876 tarihli Diyarbakır sancağı salnamesinde anlatılıyor bu söylence. Derme suyunun kaynağında bir kilise-manasır bulunduğu ifade ediliyor. Kaynayan bu suya da kutsallık atfedilmiştir. Salnamede bu söylence şöyle kaydedilmiş: Bu harap kilisenin menbasında kare şeklinde bir havuz, giderek güçlü akan Derme suyu, Kasaba nahiyesinde yarısı çeltik harıklarına, diğer yarısı boydan boya nahiyeyi geçerek bağ-bahçelerin sulanmasına verilir, Fırata kavuşur. Bu suda yengeç, balık, kurbağa, kaplumbağa bulunmaz ve tadı çok lezzetlidir. Bu güzergah boyunca bir büyük, yirmi büyüdükçe köprüler yer alır. Kaynağından 1,5 saatlik mesafe boyunca suyun yatağında orta kısımda bir beyaz hat uzanır, bu mesafeden sonra bu beyaz hat kaybolur. Bu hat söylencede sözü edilen Hz. İsanın asası ile çizdiği hattır. Rivayet o ki, Hz. İsa bir yaz günü Derme suyunun çıktığı yere uğramış, insanların dudakları ve toprak susuzluktan çatlıyormuş, vadi susuzluktan yanıyormuş, Hz. İsa çare arayarak asasını kaynağın yanındaki kayalara vurmuş, ak köpüklü sular fışkırmış Göllenme olunca asasını yerde sürükleyerek Malatya yönüne doğru yürümüş, asasını izi suya anı olarak kalmış Müridleri buraya bir ayazma yapmışlar. Suyun başındaki işlemeli kapı taşına Deyr-Mesih/Der-i Mesih yazılmış
Bu civarda bulunan mozaikler, ayazmanın varlığına işaret etmektedir, burada oturan ruhanilerin suya dair eski bir söylencesi günümüze kadar ulaşmıştır Su, başka söylenceleri de doğurmuştur. Derme suyunun geçtiği Yeköprü söylencesinde Yeşilyurtta bir kızın rüyasında gördüğü altından su geçen, ortasından yol geçen, üstünden hem su hem de yolgeçen bir köprü yaptırmayı istemiş hayır için. Yelköprü uçurumunda Derme suyunun dökülüp çaya karıştığı yerde köprüyü yaptırmış ve insanlar karşıya geçebilmiş
Der-i Mesih giderek halkın dilinde Derme ye dönüşmüş, Derme suyumuz, Derme mahallemiz, Derme okulumuz benliğimize hatıralarımıza işlemiş.
Malatya içme suyunun çıktığı Gündüzbey Pınarbaşında suyun çıktığı yerde bir ayazma bulunduğu ve kapısında da Deyr-i Mesih adı yazıldığı rivayet edilir. Zamanla bu halk dilinde Derme suyuna dönüşmüştür. Günümüzde Kaptaj adıyla tanınmaktadır. Karadağın eteğinden çıkmaktadır bu hayat kaynağı
Derme kanalının ne zaman yapıldığı belli değildir, zamanla dolarak daralmış, daha sonra geliştirilerek saniyede 6 metreküp su taşıyabilen duruma gelmiştir. Derme suyu kaynağından çıkarak Kapılıka gelir ve oradan Gündüzbey köyüne ulaşır 6 km. yol katedip, oradan Çırmıktı (Yeşilyurt), Tecde, Aşağı Banazı köylerini geçerek 18 km.lik yol katederek şehre ulaşır. Beydağının Malatya şehrine bakan kısmında Kernek denilen yerden kendini aşağı bırakır, Elazığ caddesine çıkmadan önce de bu ana caddeyi Kernekten gelen Derme suyunun kanalla aktığı iki tarafında caddenin uzandığı Kanal Boyu veya Kernek Caddesi keser. Kanal Boyunda akar ve Eski Malatya yolunu tutar. Eski Malatyadan devam eden yolculuğu Fırat nehrinde son bulur.
İçtiğimiz su
Kaynaktan çıkar evimize gelir
Kapılık ve Derme Kanalı
Su ve Teknoloji Malatyaya 19 km. uzaklıkta bulunan Pınarbaşı mevkiinde çıkan Derme suyunun şehre içme suyu olarak gelişi ile ilgili tesisat 1938 yılında tamamlanmıştı. Kaynağından alınan suyun miktarı 35 litre idi. O zamanlar çeşitli köylerde sarf edilenler dışında şehir kenarında 1200 metre mikaplık depoya ulaşan su miktarı saniyede 22 litre idi. Bu tesisatın keşif bedeli o yıllarda 126 bin lira olarak yapılmıştı. Gündüzbey Kapılık mevkiinde bentle kabartılan Derme suyunun 4.00 M3/sec sarfiyatı iska çalışmaları ile kanala alınmıştır. Kapılıkta yapılan regülatör ile, 7500 hektarlık alan sulanabilmiştir. Kaynağından Kileyik köyüne kadar çatlak kayalık araziden geçen kanalda %40 su zayiatı olmaktaydı. Yapılan beton kanal ile su buraya sevk edilmiş ve su kaybı önlenmişti. Regülatör ise, 800 m. açıklığında 3 gözden meydana gelmektedir. 1938 yılında regülatör ve kanalla ilgili inşaat devam etmekteydi.
Malatyada ilk hidroelektrik santral ise 1931de Tecde köyü civarında kurulmuştu. Gündüzbey köyüne giderken yolun sağında bir göl bulunuyordu. Bu göl, şehrin elektriğini sağlayan elektrik fabrikasının baraj gölüydü. Toplam gücü 360 kw olan bu iki tribünlü santral, o sıralarda şehrin elektrik ihtiyacını karşılıyordu. Ancak 1930lardan itibaren başlayan kamu yatırımları ile elektrik gereksinimi artmış, bu santral yetersiz kalmıştı. Daha sonra açılan Pamuklu sanayi, müessesesinin ihtiyacını karşılamak üzere 1950lerde Derme çayında ikinci bir santral kurulma yoluna gidilmişti. Artan elektrik talebi ile Derme suyuna Kernek semtinde 1962-1964de kanal tipi santral yapılmıştır. Suyun beton kanala ve tünellere alınan kısmından artanı, Çay denilen dereye dökülür ve Yeşilyurttan Beylerderesi yönüne ilerler, Beylerderesi vadisiyle buluşur. Diğer bir bölümü ise Gündüzbeyde bahçelerin sulanması için iki arka ayrılır tüm bahçeler bu suyla sulanır.
Beylerderesine yönelen Dermenin bu kolundan bahsedince, tarihi bir olaya değinmeden geçmeyelim: 1401de Malatya ve civarını işgal eden Timur, Dermesih suyu boyunca ilerleyerek oradan güneybatıya yönelmiş, Beylerderesinden geçerek ilerlemiş ve Suriye seferine çıkmıştı.
Bir başka önemli tarihi kayıt:
Moğol yönetimi döneminde Malatya sahasında Fırattan açılacak kanallar ve kurulacak köyler
Daha önce doktora tezimde ve akademik bir makalemde konu ettiğim, güncel bir makalede ilk defa bahsedeceğim bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mukabatabat-i Raşidî adlı eseri muhtelif emirle, oğullarına, diğer memurlara devlet işleri hususunda yazdığı yazılarını ihtiva eden Reşidüddin oğlu Celaluddine Malatya yakınında Fıratın geçtiği mevkide Gazan Han namına açılacak kanallar hakkında bilgi vermiş ve iskân sahasının planları da eklenmiştir. Celaluddin idaresinde açılacak olan kanallar Malatyanın tam yanında Fıratdan ayrılacaktır. Nehr-i Mustacidde-i Gazanî ismini taşıyacak olan kanal hakkında bilgi verdiği mektubunda oğlu Celalüddine Malatya sahasında Fıratdan geniş kanallar çıkarıp, iskan olunan yerlere on kadar büyük köy (karye-i muteber) kurmasını istemektedir. Nehrin batısından Şahabad, Mübarekabad, Sultanabad, Muhmudabad, Gazanabad köyleri kurulucak bu köylerin arasına aynı isimleri taşıyan kanallar açılacaktır. Nehrin diğer tarafına da Zaferabad, arasına aynı isimleri taşıyan kanallar açılacaktır. Yöredeki bazı köy adları bu köylerin kurulmuş olduğuna işaret etmektedir.
Mazide ve suyun altında kalan Kırkgöz Köprüsü Fırat nehri göl oldu
Karakayaya yenilen sadece Değirmentepe, Caferhöyük, İmamoğlu değildi
Çocukluğumuzun en güzel hatıralarından birisi, yapılan gezilerde Tohma kenarına gitmek, Eski Malatyaya 5 kilometre, Yeni Malatya şehrine 17 km. uzaklıkta bulunan, 220 m. Uzunluğundaki Kırkgöz köprüsünün kenarında vakit geçirmekti. 1984ten itibaren baraj gölünün köprüyü su altında bırakması sırasında her hafta gidip, bir hastanın kötüye gidişini izleyip elinden bir şey gelmeyen yakınları, dostları gibi üzüntü duydu Malatyalılar Elini tutup vedalaşan, güç veren dost gibi. Aynı şekilde Kömürhan Köprüsünün su altında kalışını da izlemek Malatyalıların kaderi oldu Aynı dostlukla veda ettiler birbirlerine
Tohma çayı üzerindeki bu Selçuklu dönemi köprüsünden Osmanlı döneminde Kırkgöz yolu bacı vergisi alınmaktaydı. Su altında kalıncaya kadar bu köprü, Malatya-Sivas, Malatya-Arapkir-Kemaliye arasındaki bağlantıyı sağlamıştı. Selçuklu zamanından 1984e uzanan hayatı ve işlevi böylece sona ermiştir.
Derme suyumuz şehre gösterişle döküldüğü yerde bize kendini hatırlattı, usulca yoluna devam etti Kanalboyumuzdan, Yeni Malatyadan Eski Malatyanın yolunu tuttu. Orduzu civarında Arslantepeye de selam verip, Tel suyuyla birleşti, Battalgaziye girmeden
Beraberce yolculuklarını sürdürdüler, binlerce yıllık höyüklerin suyla buluştuğu, bin yılların Fıratına, Tohmasına günümüzün Karakaya baraj gölüne
Suyun bu kadar önemli olduğu günümüz dünyasında, kuraklığın-susuzluğun son zamanlarda daha çok tartışıldığı süreçte, Malatya suları sizce çok kıymetli değil mi?
Fransızların Evian suyu gibi pazarlayarak dünyaya nam salmasak da, şişe suyuna dönüştüremesek de, güzelim suyumuzun kıymetini bilelim, bin yıllardır aktığı gibi akmasını dileyelim.
Debisinde birazcık azalma olsa nice olur halimiz?
Biz ki bin yıllardır elimizi daldırıp, çeşmeye avucumuza doldurup, musluktan direkt içmeye alışmış bir yörenin insanlarıyız
*Göknur Akçadağın bu makalesi tam metin halinde Kaptaj Dergisi, sayı:1de yayınlanmıştır. Yazılar, yazar ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz ve alıntı yapılamaz.
Resimler ve Fırat nehrinden açılması düşünülen kanalları gösteren kroki-kaynak: Göknur Akçadağ