Kayısıda Yine 'Sorun Çözüyormuş Gibi' Yapmak mı?
..‘Kayısı Kurulu’ zarfı ve etiketiyle kurulan bu çalışma grubunu zarf- mazruf ilişkisi bağlamında değerlendirdiğimizde; kurulu oluşturduğu ilan edilen isimlerden..
Güler HAZAR
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında, “Çanlar Kayısı İçin mi Çalıyor?” başlıklı bir yazı yazarak; ‘Önce 24 Ocak depremi, ardından koronavirüsün ciddi biçimde olumsuz yönde etkilediği Malatya şehir ekonomisinin bir de o dönemde yoğun biçimde kayısı bahçelerinde görülmeye başlanan monilya hastalığı ile ilişkili olarak göreceği muhtemel zararları’ gündeme taşımış; ilave olarak, monilya hastalığının tespit edildiği süreçte, hastalığın yaygınlığı konusunda Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile kayısı üreticisi arasındaki derin görüş farklılıklarını dile getirerek, artık kronik hale gelen kayısı ve kayısı üreticisinin sorunlarına çözüm üretecek bir Kayısı Bilim Kurulu kurulması önerisini sunmuş ve bu bağlamda Malatya Valisi Aydın Baruş’un irade göstermesi gerektiğini yazmıştım.
İcracı makamların oluşturacağı kayısı ve kayısı üreticisine yönelik politikalar konusunda bir danışma organı olarak hizmet sunmasını öngördüğüm ‘Kayısı Bilim Kurulu’ konusundaki bu önerimi sunmamın üzerinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra Malatya Valiliği - Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, bir ‘Kayısı Kurulu’ oluşturulduğunu açıkladı.
Benim bir yıl önce sunduğum ‘Kayısı Bilim Kurulu’ önerimin, kurulduğu açıklanan ‘Kayısı Kurulu’nun oluşturulması kararı ve süreci üzerinde ne kadar etkili olduğunu bilmiyorum ama içinde bilim insanlarının da yer aldığı ‘Kayısı Kurulu’nun kurulmuş olması da kayda değer bir çalışmadır.
ANCAK, zarftan çok daha fazla anlamlı ve önemli olan; kuşkusuz, mazruftur; yani zarfın içindeki mektubun içeriğidir.
‘Kayısı Kurulu’ zarfı ve etiketiyle kurulan bu çalışma grubunu zarf – mazruf ilişkisi bağlamında değerlendirdiğimizde; Kurulu oluşturduğu ilan edilen isimlerden bazılarını tenzih ederek söylemeliyiz ki, yola çıkış niyeti iyi olsa bile, kayısının ve kayısı üreticisinin sorunlarının çözümü alanında ilan edilen Kurul üyelerinin çoğunluğu, artı değer üretecek nitelikten uzaktır.
Malatya’nın tarım topraklarının korunması için yürütülen Büyük Ova Koruma Projesi’nin hayata geçirilmesi sürecinde, bu arazileri yapılaşmaya açarak kent rantıyla banka hesaplarını şişirmek isteyen odaklara karşı mücadele eden Tarım ve Orman Malatya İl Müdürü Tahir Macit, hayatını kayısı ve kayısı üreticisinin sorunlarına sahici ve bilimsel çözümler üretmek yolunda harcayan Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Murat Asma ve Ziraat Fakültesi'nden diğer bilim insanlarımızı hariç tuttuğumuzda, Kayısı Kurulu’nun; görevleri zaten başta kayısı olmak üzere Malatya tarımının sorunlarını çözmek olan, ancak çözemeyen kurumlardan ve bu kurumların yöneticilerinden oluşması Malatya’ya yeni ve faydalı bir hizmet üretmeyeceği izlenimi yaratmaktadır.
Çünkü, kayısının sorunlarının temelinde Kayısı Kurulu’nda yer alan Malatya Ticaret Borsası, Ziraat Odaları, Kayısı Araştırma Enstitüsü, TKDK, Malatya Büyükşehir Belediyesi ve diğer kurumların, görevlerini ve sorumluluklarını layıkıyla yerine getirmemeleri bulunmaktadır zaten.
Bu nedenle, Kayısı Kurulu’nun sahici bir arka plana ve altyapıya sahip olduğunu düşünmenin bir hayli zor olduğuna inanıyorum.
Çünkü, sorunu üretenlerin, sorunu çözmesini beklemek saflık olacaktır.
Kayısı Kurulu’nun kurulmuş olması tabii ki doğru bir adım. Fakat artık kayısı ve kayısı üreticisinin sorunlarının çözümüne yönelik ezber bozan farklı yaklaşımlar gerekmiyor mu?
Yıllardan bu yana, kayısıya dair klasik ezberleri tekrarlamaktan başka marifetleri olmayan bir dizi kurum yöneticisini üye yaparak Kurul oluşturmak, gerçekte öyle olmasa bile, ‘yapmış olmak için yapmak’ izlenimi yaratıyor.
Hele, kayısıya dair parmağını bile oynatma zahmetine katlanmayanların Kurul’daki varlığı Kayısı Kurulu’nun sorgulanmasını gerektiriyor.
Mesela; yaklaşık 1 milyar TL (1 katrilyon lira) bütçesinin önemli bir bölümünü israf projelerine harcamaktan asla imtina etmeyen, buna karşılık kayısı odaklı herhangi bir projeye 10 bin TL destek sağlaması gerektiğinde bin bir dereden su getirerek bu desteği vermeyi reddeden Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin Kayısı Kurulu’nda yer alıp, Malatya kayısıcılığına nasıl bir katkı sunacağını merak bile etmiyorum.
Çünkü biliyorum ki Malatya Büyükşehir Belediyesi yönetiminin, Malatya kayısıcılığına katkı sunmak gibi bir derdi yoktur; böyle bir derdi olduğunu gösteren herhangi bir çalışma yürüttüğünü görmedik henüz…
Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan; dönemin AKP Malatya Milletvekili Ömer Faruk Öz’ün başlattığı bir projenin devam ettirilmesi sonucunda merkezi yönetimin finansmanı ile kurulan Kuru Kayısı Lisanslı depoculuk üzerinden konuşuyor ama iki yıldan bu yana, Borsa olarak kendilerinin sıfırdan başlayıp, bitirdiği bir projeden söz etmek mümkün değildir. Malatya Ticaret Borsası'nın bizzat ürettiği tek işin istatistik açıklamaktan başka bir iş olmadığını da vurgulamak yanlış olmayacaktır.
Malatya Kayısı Araştırma Enstitüsü; dünya çapında bilim insanlarının uzun süre Malatya’da yaptığı araştırmalar sonucunda kayısı fidanı yetiştirme ve kayısı gen kaynaklarını koruma konusunda, iklim, toprak ve coğrafya bakımından en doğru yerin Malatya Kayısı Araştırma Enstitüsü’nün Çilesiz – Tecde güzergâhındaki yerleşkesi olduğu tespit edildi ve Enstitü burada kurulduktan sonra yıllarca başarıyla hizmet verdi. Peki sonra ne oldu? İnşaat müteahhitlerinin güdümündeki belediyelerimiz tarafından oraya da göz dikildi ve bölge yapılaşmaya açıldı; gen kaynakları Akçadağ’da bir yerlere taşındı. Şimdi şunu söylemek zorundayız: Malatya kayısıcılığının adeta “mabedi” olarak nitelendirilebilecek kendi yerleşkesinin peşkeş çekilmesine engel olamayan Malatya Kayısı Araştırma Enstitüsü, Kayısı Kurulu’na ne katabilir?
TKDK rutin proje çağrılarının dışında ne yaptı bugüne kadar Malatya kayısısı için? Malatya kayısıcılığının hangi boyutuna ne gibi katkı yaptı TKDK?
Ziraat Odaları'na gelince... İnanılmaz ama tümüyle gerçek; Malatya'da kayısının ve üreticinin sorunlarıyla en fazla ilişkili olması gerekirken, tam tersine kayısı ile en ilişkisiz meslek kuruluşlarının Ziraat Odaları olduğunu söylemek zorundayım. Üreticinin, tarımın sorunları ile ilgilenen; siyasilerin, bürokratların, yöneticilerin yanlışları karşısında sesini yükselten bir Ziraat Odası yöneticisi duydunuz mu bugüne değin? Bir gazeteci olarak ben duymadım; tam tersine kendi kişisel ikballeri ve istikballeri için çalışan Ziraat Odası yöneticileri gördüm. Çiftçiden yapılan kesintilerden oluşan büyük bütçelerin nerelere harcandığının hesabını veremeyen Ziraat Odaları'ndan, zirai don dönemlerinde ağlamak - sızlamak dışında başka bir ses duyulmamıştır şimdiye kadar. Kayısı Kurulu'nda Ziraat Odaları'nın olmaması düşünülemez ama Malatya'daki Ziraat Odaları'nın sıfıra yakın performansıyla Kayısı Kurulu'nda yer almasının Kurul'a katacağı değerin, ne olacağı ya da olmayacağı izaha muhtaç değildir bana göre...
Malatya Ticaret ve Sanayi Odası’nın Kayısı Kurulu’na dahil edilmemiş olması ise bence isabetli bir karar olmuştur. Şöyle ki; Malatya Kayısısı, Türkiye’den, Avrupa Birliği nezdinde, Aydın İnciri’nden sonra Coğrafi Tescil işareti alan ikinci tarım ürünü olarak Türk Tarım Tarihi’ne geçerken, Malatya TSO Yönetiminin beceriksizliği sayesinde, AB Coğrafi Tescil’i aldıktan sonra dünyada fiyatı gerileyen ilk tescilli ürün de Malatya Kayısısı oldu. Fakat Malatya TSO, Coğrafi Tescil’i elinde bulunduran kurum olarak, o belgeyi duvarına asmak dışından herhangi bir katma değere dönüştürmek yolunda bir vizyon geliştiremedi. AB Coğrafi Tescil belgesinin gerektirdiği yönetişimi başaramadı. Malatya’daki birçok meslek kuruluşu gibi günü kurtaran ve sadece gelecek seçime odaklanan çalışmalar dışında yürüttüğü herhangi bir faaliyet olmaması, bu anlamda, AB Coğrafi Tescili gibi olağanüstü bir ayrıcalığı ve avantajı kullanma becerisi gösterememesi Malatya TSO’nun Kayısı Kurulu’nda yerinin olmadığını göstermesi bakımından yeterli gerekçeyi içermektedir.
Tüm bu kurumların pasif, hantal ve verimsiz iş tutma alışkanlıklarına ve yöneticilerinin kayısının ve kayısı üreticisinin sorunlarına odaklanmak yerine kendi kişisel kariyerleri için çalışan duyarsız tutumlarına karşın, yine de doğrudan sektörle ilişkili oldukları için Kayısı Kurulu’nda yer almaları da normal karşılanabilir.
Ve fakat asıl ihtiyacımız olan farklı bakış açıları, farklı yaklaşımlar getirecek, yüz yıllık ezberleri tekrar etmeyecek, yenilikçi yönetim anlayışına sahip, dinamik ve çalışkan kurum ve isimlerdir.
Mesela; Malatya - kayısı ilişkisinin sosyo-ekonomik boyutlarını derinlemesine inceleyen çalışmaları, kayısı ekonomisinin sadece Malatya’da değil bölgede yarattığı değişimi, kayısı pazarlama ekonomisinin sorunlarını yenilikçi bakış açısıyla ele çalışmalarıyla tanınan Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Gündüz’ün bu Kurul’da olmaması büyük eksikliktir. Prof. Dr. Orhan Gündüz’ü farklı kılan, Malatya tarım ekonomisi ve kayısıya dair net ve köşeli tespitlerdir. Kent yöneticileri muhtemelen bu tarzdan hoşlanmayabilir ama çözüm için ihtiyacımız olan şey, yüz yıllık ezberleri, yalanları tekrarlamak değil; Prof. Dr. Orhan Gündüz gibi bilim insanlarının dürüstçe, doğrudan, herhangi bir kişisel çıkar beklentisi olmayan tutumla seslendirdikleri gerçeklerdir. Prof. Dr. Gündüz'ün, Battalgazi MYO Müdürü iken Battalgazi MYO Geleneksel Salı Seminerleri'ndeki konuşmasında; Kayısıya alternatif aranması gibi arayışları çok sert biçimde eleştirmesi bile, başına önemli bir çıkıştı. Prof. Dr. Gündüz, kayısıya alternatif aranmasını, Malatya’nın elindeki değerin farkında olmaması olarak değerlendirip, “Elinde Messi var ve sen bunu değerlendiremeyip alternatif oyuncu arıyorsan, sorun Messi’de değil, Messi’nin becerilerinden yararlanamayan yöneticilerdedir” şeklindeki sözleri, aslında Malatya’nın ihtiyaç duyduğu açıklık ve dürüstlüğü net biçimde ortaya koyması bakımından oldukça değerlidir bana göre.
Malatya’daki kamu kurumlarının, STK’ların temel sorunlarının başında tembellik, hantallık, yöneticilerinin günü kurtarmaya yönelik iş görme tutumu gelmektedir. Bu yaygın tutumun dışına çıkabilen çok az kurumun başında, Malatya Tarım Platformu ve Platformun Başkanı İhsan Akın geliyor. İhsan Akın, Tarım Platformu Başkanlığı ile birlikte Malatya Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanlığını da yürütüyor. Gün 24 saat, hafta 7 gün; İhsan Akın dağ, dere, tepe, köy, yayla, mera demeden gece – gündüz kayısı yetiştiricisinin içinde, hayatı onları dinlemek ve Tarım Platformu’nun imkânları elverdiğince çözüm üretmekle geçiyor. Binlerce kayısı üreticisi aileyi de temsil eden Malatya Tarım Platformu Başkanı İhsan Akın’ın Kayısı Kurulu’nda bulunmaması, Kayısı Kurulu’nun eksikliği anlamına gelir.
Diğer yandan, Kayısı Kurulu’nun üretici temsilcisi yokluğu da, Kurul’un henüz kurulma aşamasında topal ördek olmasına yol açacak düzeyde bir eksikliktir.
Malatya’da, kurduğu örnek kayısı ve meyve bahçesi, kayısının sıfırdan – sofraya kadar tüm aşamalarını bizzat yöneterek ve içinde yaşayarak Malatya’nın yaşayan kayısı kültürü taşıyıcısı ve yaygınlaştırıcısı niteliklerine sahip olan Sevgili Orhan Alkaya Ağabey’in bu Kurul’da yer alması Kurul’a çok şey katacaktır. Orhan Alkaya, sadece bir kayısı üreticisi değil; kayısı işçisinin ve emekçisinin haklarını savunan bir insan hakları savunucusu, geleneksel Malatya kayısı kültürünün yitip gitmemesi için mücadele eden bir kültür insanı, kayısı üreticisinin sorunlarını cesurca dile getiren bir yazar ve Malatya Kayısı Çiçeği Festivali fikrin ilk olarak dillendiren, usta bir fotoğraf sanatçısı… Hayatını kayısıya, Malatya tarımının ve topraklarının korunmasına adayan Orhan Alkaya’nın Kurul’un üretici boyutunu temsil eden bir isim olarak Kayısı Kurulu’nda yer alması için öneri götürülmeliydi.
Bu isimler çoğaltılabilir ama ben sadece örnek birkaç isim vermek istedim.
Bir çift sözüm de kayısı üreticisine:
Üretici olarak artık kendi sorunlarınıza sahip çıkma zamanı gelmedi mi? Kayısı üreticisi olarak yapacağınız tek şey, zirai don olduğunda ağlamak ve TARSİM’den para almak, zirai don olmadığında ise, ‘Rekolte yüksek açıklandı, fiyatlar çok düştü’ yakınmasında mı bulunmaktır? Kaderinize ne zaman sahip çıkmayı düşünüyorsunuz? Mesela, ne zaman bir araya gelip kendi üretici birliklerinizi kurup ürününüze sahip çıkacaksınız? Üreticiler olarak ilçelerinizde ne zaman kooperatifleşmeyi düşüneceksiniz? Yazın 40 derce sıcağında akıttığınız alın terinizi, birkaç uyanık kayısı spekülatörünün elinden ne zaman kurtaracaksınız? Merak ediyorum gerçekten. Ne zaman yapacaksınız bütün bunları; Kayısı, kayısıcılık bittikten sonra mı?
Bir de bir ibret verici bir anekdot aktararak noktalamak istiyorum yazıyı.
Yıllar önce, Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı merhum Haydar Karaduman'ın düzenlediği bir organizasyonda, Malatya'da görev yapmış 5 ya da 6 Vali, Malatya'ya davet edilmiş, bu Valiler Malatya'nın kendileri tarafından gözlemlenmiş sorunları üzerine konuşmalar yapmıştı.
Valiler Konferansı olarak nitelenebilecek bu buluşmada, çok ilginç bir sonuç çıkmıştı: Her Vali, kayısı ve kayısı üreticisinin sorunlarına yönelik birçok çalışma ve faaliyet yürütmüştü. Her Vali, az ya da çok bir şekilde kayısıya odaklanan bazı çalışmalara imza atmıştı. Ama ilginç ve ibret verici olan, hiç bir vali kendisinden önceki Valinin yaptığı çalışmadan haberdar değildi. Konferanstaki her Vali, ilk defa orada diğer Valilerin yaptığı kayısı odaklı çalışmalardan, hazırladığı raporlardan haberdar oluyordu. Ortaya çıkan sonuç şuydu: Malatya'da kayısıya dair bir kurumsal hafıza oluşturulmamıştı. Kurumsal hafızası olmayan bir alana dair yapılan her şey de yüzeysel ve o dönemin Valisi ile kaim kalmıştı.
Kayısının ve üreticinin sorunu, sektör ve ilgili kurum yöneticilerindeki yüzeysellik; yapıyormuş gibi, çözüm üretiyormuş' gibi, çalışıyormuş' gibi yapmak; kısaca samimiyetsizlik, vizyonsuzluk ve nitelik yoksunluğudur.
_____
ARŞİV FOTO: Kayısı Kurulu'nun geçtiğimiz günlerde Vali Aydın Baruş'a ziyaretinden