Bir Acizliğin Profilini Yazdım
Bu yazıyı; üç otuz paralık çıkarları için tetikçilik yapanları muhatap almak amacıyla..
Güler HAZAR
Mustafa Kemal Atatürk, sadece büyük bir asker ya da devlet adamı değil, bir yönetim felsefesi de inşa eden çok yönlü bir düşünürdür aynı zamanda.
Yönetim felsefesinde, yöneticinin davranış modelinin ve o davranışa yön veren zihinsel yapısının; topluma ve toplumun ürettiği kurumlara doğrudan nüfuz ettiğini ve biçimlendirdiğini düşünen Atatürk, çok yerinde bir tespitle, “
toplumsal gelişmenin ya da çürümenin de temelinde, yöneticilerin tavırlarının yattığını” söyler.
Bir ülkenin ya da kentin kurumları o ülke ya da kent halkının somutlaşmış yansımalarıdır.
Bu nedenle Atatürk’ün bu veciz sözüne yaslanarak, şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz:
“
Kurumların gelişmesinin ya da çürümesinin temelinde, o kurum yöneticilerinin tavırları yatar.”
Hem Atatürk’ün andığım tespiti hem de Atatürk’ten ilham alarak ulaştığım bu sonucu son yıllarda hemen her gün test ettiğimizi söylersem; itiraz eden olmayacaktır diye düşünüyorum.
Hele bu önermemin sahası Malatya olunca, yöneticilerin ya da yönetici olduğunu iddia edenlerin, yönettikleri ya da yönettiklerini iddia ettikleri kurumlar için çürüme dışında bir seçenek bırakmadıklarının tanığı olduğumuzu kesin bir ifadeyle söyleyebilirim.
Yöneticilerinin tavır, tutum ve iş tutma biçimleri sayesinde çürümeye yönlendirilen kurumları saymakla bitmez Malatya’da.
Malatya’nın belediye yönetimlerinden tutun, üniversitelerinde çıkın… Göreceğiniz tablo çok farklı olmayacaktır.
Malatya ve bağlı olduğu akademik camia için üzüntü verici bir sürecin çıktısı olarak bu durumun son örneğini Malatya Turgut Özal Üniversitesi’nin maalesef tepe yönetimi oluşturuyor.
Malatya Turgut Özal Üniversitesi
(MTÜ) Rektörü; kağıt üzerinde ve yasal çerçevede yeni ama 45 yıllık İnönü Üniversitesi’nden ayrılan bir üniversite olarak önemli bir birikime sahip olan kurumunu, yeni bir yönetsel vizyon, yeni bir akademik coşku ile ileriye taşımak yerine, gündelik popülizmin keyfini tercih edince, MTÜ’nün, başladığı noktanın da gerisine düşebilme ihtimalini doğurduğunu söylemek abes olmayacaktır.
Bu ihtimale dair somut tespitleri ben değil; tüm yükseköğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren, Yüksek Öğretim Kurulu
(YÖK) yapıyor.
YÖK, 2018 yılından bu yana, üniversitelerin bilimsel performanslarını ölçmek için somut verilere dayalı bir çalışma yaparak, üniversitelerin izleme ve değerlendirme raporlarını yayınlıyor.
YÖK’ün bizzat kendisinin “Üniversitelerin Karnesi” olarak adlandırdığı bu performans raporlarından biri de Malatya Turgut Özal Üniversitesi’ne aitti.
Üniversitelerin eğitim, bilim ve araştırma alanlarındaki performanslarının kentlerin ve ülkelerin gelişimindeki öneminin bilincinde bir gazeteci olarak, YÖK tarafından yayınlanan MTÜ İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu, YÖK’ün ifadesiyle kısaca söylemek gerekirse MTÜ’nün Karnesi’ni inceledikten sonra, bu rapora dayalı olarak bir haber hazırladım. Bu haber, gazetem Yeni Malatya’da ve
malatyahaber.com’da “MTÜ’nün Bol Sıfırlı YÖK Karnesi” başlığı ile geçtiğimiz günlerde yayınlandı.
Buraya kadar sorun yok...
Peki, kurulduğu günden bu yana, ikinci bir üniversite kazanımı bağlamında Malatya’ya ve bilim dünyasına kazandıracaklarına ilişkin umutlarımızın yanı sıra bir kadın rektörün varlığının erkek egemen toplumda yaratacağı değişimin toplumsal faydalarına inanarak, MTÜ’nün çalışmalarının kamuoyuna aktarılması için gösterdiğim özel çabaya karşılık, MTÜ’nün bizzat YÖK tarafından hazırlanmış karnesini yorumsuz biçimde yayınlamamız sonrasında, MTÜ Rektörü Aysun Bay Karabulut nasıl bir tavır sergiledi dersiniz?
İletişim Fakültelerinin, adam akıllı iletişim fakültesi olduğu bir dönemde, Marmara Üniversitesi'nde rahmetli Prof.Dr. Ünsal Oskay gibi iletişim bilimleri üstadlarının tedrisatından geçmiş bir gazeteci olarak şunu söylemem gerekiyor:
Normal ve kurumsal akla sahip yöneticiler; kurumları ya da bizzat kendileri ile ilgili medyada yayınlanmış haberlerin önce içeriğini okur, analiz eder ve yorumlar. Sonrasında ise, haberde yalan, yanlış, eksik ya da art niyet gözetleyici bir çarpıtma varsa, kurumsal sistemin gereği olarak yazılı ya da sözlü olarak bir cevap – düzeltme metni hazırlar ve muhatabı olan medya kuruluşuna gönderir.
Medeni ve kurumsal aklın gereği olarak, iletişim stratejisinde izlenecek prosedür budur.
Ancak; Malatya’daki hemen tüm kurumların kurumsallık iddialarının “laf salatası” olmaktan öte gidemeyişinin üniversite düzleminde çarpıcı bir örneği olarak, her konuşmasının girişinde kalite yönetimine vurgu yapmaya özen gösteren MTÜ Rektörü Aysun Bay Karabulut, “yönetimde kalite” kavramından anladığının, “kalite yönetimi” teorisi ile zerre ilişkisi olmadığını gösteren aciz bir tavır ortaya koydu.
Bu acizliğin ve kurumsal etiğin ve disiplinin gereği olarak, Rektör Karabulut; doğrudan haberin altında imzası olan bana ve mensubu olduğum medya kurumuna cevabi bir karşılık vermek ya da varsa bir düzeltme bilgisi göndermek yerine, trol kavramının da karşılayamayacağı düzeysizlikteki, ‘haşır- neşir’ olduğu yöneticilerinin eğitim düzeyinin okur –yazarlıktan öte olmadığı bazı siteleri kullanarak; hem bana hem mensubu olmakla gurur duyduğum kurumuma hakaret ettirmeyi seçti.
MTÜ Rektörü Aysun Bay Karabulut’a göre; YÖK’ün MTÜ İzleme ve Değerlendirme Raporu’nun tek bir harfini ya da tek bir rakamını değiştirmeden yayınlamak, MTÜ yönetimine karşı bir algı operasyonu imiş ve biz MTÜ’nün başarılarını kıskandığımız için algı operasyonu yapıyormuşuz!
YÖK’ün kendi üniversitesi için hazırladığı İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu algı operasyonu olarak değerlendirmek akıl tutulmasıdır. Algı operasyonu filan yok; ama var olduğunu iddia ediyorsanız, bunu biz değil, her gün saygılarınızı sunduğunuz YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç yapmış oluyor. Derdinizi YÖK Başkanı Sayın Yekta Saraç’a yanın…
MTÜ Rektörü Aysun Bay Karabulut’un, söz konusu YÖK Karnesi’ni haberleştirmemiz karşısında 'vekil tayin ettiği' anlaşılan, meslek ahlakı yozlaşmaları ile ünlü olanların yönettiği çöp niteliğindeki sözde medya siteleri üzerinden saydırttığı itham ve hakaretler bununla da sınırlı değil:
MTÜ Rektörü’nü savunma adına ortaya çıkarılanların, YÖK Raporu’nu yayınladığımız için, MTÜ’nün gelişimine, büyümesine büyük destek veren, hemen tüm öğretim elemanlarının yaptığı çalışmaları haberleştiren bizler için uygun gördüğü bazı sıfatlar ve ithamlar şöyle:
“Teneke kafalı…”
“Boş kafalı”
“Fasa fiso”
“Tın..sınız”
“Kuru kafalar”
“Cahil”
“Asparagas haberci” ve daha fazlası…
Bu yazıyı; üç otuz paralık çıkarları için tetikçilik yapanları muhatap almak amacıyla değil, “Prof. Dr.” gibi en üst düzeyde akademik unvan taşıyan ve Malatya’nın bir üniversitesini yönettiğini zanneden bir rektör profili ortaya koymak için yazdım.
Acizliğin profilini yazdım yani.
Başkalarının adına utanmak duygusu diye bir şey var hani…
Tam o moddayım…
Tam bir çürüme hali ve yönettiğini iddia ettiği kurumu çürütme örneği.
Malatya için acı ve hüzün verici.
Söylenecek çok şey var fakat, şimdilik burada noktalıyorum.
__________________
Güler HAZAR'ın, 'Üniversitelerin Karnesi' olarak görülen YÖK'ün '2019 Yılı Üniversite İzleme ve Değerlendirme Raporu' ve MTÜ'nün buradaki durumuna ilişkin haberini okumak için aşağıdaki linki tıklayınız:
http://malatyahaber.com/haber/mtunun-bol-sifirli-yok-karnesi/