Festivalin Ardından.. MALATYA'DA ÜÇ GÜN-II
Orhan APAYDIN
25.yılı nedeniyle davetli olduğumuz Kaysı Festivali’nde çıtanın yükselmiş olduğunu görmenin mutluluğu ile güzel kentimi gezerken, gastronomi (yemek kültürü/bilimi) konusunda neler olduğu en büyük merakımdı.
Bu alanda bitip tükenmeyen, yıllara dayalı bir emek veren ve kaybolmaya yüz tutan yemek çeşitlerimizi gün ışığına çıkarıp tanıtan Halil İbrahim Kılıç’ın içinde bulunduğu kurumsal bir yapı nihayet kurulabilmiş. İşin mutfağındaki Zeki Saygı ile tanıtım ayağında Bülent Yalvaç isimleri ile oluşan yönetim kurulu kolları sıvamış. Umarım yerel yönetimlerden gerekli desteği görürler ve Malatya yemekleri artık otorite gurmelerden sonra yurtiçi ve dışında beklenen oranda menülere dahil olur.
Bu konudaki hassasiyetin yeterli olmadığını bazı otellerin sabah kahvaltıları, bazı restoranların da meze tepsilerinde farkettim. Gerçek Malatya peyniri unutulmuş gibi… Ortalama bir kilo peynirin 100 lira olduğu günümüzde, köylerimizde usulüne uygun yapılacak peynirimizin sağlayabileceği kazanç gözardı edilebilir mi? Yüzbinlerce peynir tutkununa, bu lezzeti unutturmamalıyız.
Kiraz yaprağı sarmasının Gündüzbey dışındaki mekanlarda da menüye dahil edilmesi önemli bir gelişme.
Beş Konaklar restore edildikten sonra yerel yemekler için düzenlenen bir evin kapanmış olması büyük kayıp. Merak ettim. Acaba burası açıkken belediyelerin yemek faturaları arasında, bu yerde yapılmış bir harcama yer aldı mı?
Sanmıyorum.
Vali Konağı yakınındaki Veysel’in Yeri de kapanmış. Aynı soruyu burası için de sormalı. Sami Kasap’ın oğlu Mahmut Kasap ile eşi Zeynep Hanım’ın herşeye rağmen yaşattıkları mekanlarındaki yerel yemek çeşitleri de olmasa, önde gelen çeşitleri konuklara ikram edecek bir yer yok gibi.
Tava çeşitlerimiz, kağıt ve geleli kebabımız, içli köftemiz hangi yarışmada birincilik kazanmaz ki?
Tavacılar Akpınar’da eski Arasa’da Küpçüler Sokağı’nda yan yana dükkanlara tabela asmış, çok da hoş olmuş.
Eski Yeşilyurt ilçe merkezi ile Gündüzbey için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yıllar önce Su Sesi kır lokantası ile başlayan yiyecek-içecek mekanlarının sayısı bu yörede 35’e yükselmiş. Buna bir de meydandaki kasap ve fırınları katmak gerekir. TV’deki Master Chef yarışması jüri üyesi ünlü İtalyan gurme ve aşçı Danilo’nun sosyal medyada kısa bir videoda “Türkiye’de en sevdiğim yemek” dediği, kasapta hazırlanıp fırında piştikten sonra taze pide ile yenilen tavanın adı artık ‘Danilo Tava’ olmuş. Sevgili dostumuz Osman Güler bizim için sipariş verirken “Dilimiz dönmüyü ama gardaş ya bunu yaptıram ya da etli ekmek”diye tercihimizi sordu. Her ikisi de tadıma layık lezzetler. Tavasını kapan şırıl şırıl suların aktığı kiraz bahçelerinde sofrayı kuruyor.
Büyük keyif.
Kent merkezine dönecek olursak, festivalin diğer onur konuğu Ertaç Önal ile 3 günlük gezimizde çok nitelikli yeme-içme mekanlarına rastladık. Otantik olanlar, kent çevresinde belediyelerin düzenlediği mesire alanları ile sosyal tesisler ayrı, diğerleri apayrı özel lezzetler sunuyor. Bir de Sinan Lokantası gibi Çakı Kebap 30-40 yıl öncesinden bir gram dahi geri gitmeden lezzetini korumuş.
Ne var ki, akşam yemeklerinde iki yudum rakı, bir kadeh şarap içmek oteller dahil bu restoranlarda olanaksız. Gençliğimizin favori mekanı Emniyet Lokantası’nın Üniversite yolundaki Altın Yunus adı ile yaşatılan görkemli mekanı bu ihtiyaca cevap verebiliyor.
Malatya turist bekliyorsa, herkese açık mekanların işletmecileri, hepsi alaturka olan WC’lerden bir kısmını klozete çevirerek aynı zamanda yaşlıları da düşünmeli.
Çevresindeki illerden Gaziantep, Adana ve Hatay’ın uluslararası yemek listelerine girecek şekilde patent aldığı düşünülürse, Malatya’nın biraz geride kaldığını hatırlamak gerekiyor.
3 günlük gezimize ilişkin üçüncü yazımda kentin fiziksel ve kültürel gelişimine ilişkin gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.
_________
FOTO: Ertaç Önal, Mervin Önal ve Orhan Apaydın, ‘Hacı Baba’da kağıt kebabı ve tava nostaljisinde
FOTO: Yeşilyurt- Çırmıhtı'da (İsmet Paşa), Osman Güler'in yazlığında ‘Çırmıhtı Tava (Danilo Tava)' partisi