Malatya'nın Kerpiç Evleri
Prof.Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Gazetede, İTÜ Mimarlık Bölümünün Malatya'nın Doğanşehir İlçesinde özel bir toprak kullanımı ile deprem sonrası bir kişiye tek katlı kerpiç ev yaptıkları yazıyordu.
1940'lı yılların sonu ve 1950'li yılların başında, İsmetpaşa Nahiyesinde ve daha sonra taşındığımız Malatya merkezde evlerin önemli bir kısmı kerpiç ev özelliğindeydi.
Yazın serin, kışın olabildiğince korumalı olan bu evler tek ya da birkaç katlı olurdu.
Üstü oluklu kiremitle döşenmiş sağlam bir çatıları vardı.
En son hatırladığım kerpiç ev Mücelli Caddesi İzzetiye Mahallesi
Özbek sokakta yer alan kendi evimizdi.
1947 ya da 1948 yılında annemin takıları satılarak biraz da birikimlerinin katkısıyla almıştık bu evi.
Nasıl bir temel üzerine kerpiçten ev yapılıyorsa o yılların sağlam ve dayanıklı eviydi bu evler.
Sokağımızda ilk betonarme evi karşımızdaki komşumuz yaptırmıştı.
Yapılan bu evin çok planlı ve kullanışlı olduğunu annelerimiz imrenerek sürekli konuşurlardı.
Annemin emekli olmasına, babamın bizim eğitimimiz için gittiğimiz Ankara'ya atanmasına kadar kerpiç evimizde mutlu, güzel günlerimiz olmuştu.
Yaşamımda unutulması mümkün olmayan anılarımın kaynağıydı bu ev.
Binanın tüm özellikleri, avlumuz, arka bahçemiz gözlerimin önünde her an şekilleniyor.
Sokak kapımız, evin komşu ile olan sınırının bulunduğu yüksek duvarın bittiği yerdeydi.
İçeri girildiğinde üstü büyük bir asma ile kapatılmış avlu girişi başlıyor, bu giriş genişleyerek bahçe kapısına kadar uzanıyordu.
Avlunun bir bölümündeki birkaç meyve ağaçlarının arasına çok değişik çiçekler dikerdik her yıl.
Tek katlı binanın iki odalı bölümünün dar koridoruna üç dört basamakla girilirdi.
Sağdaki büyük oda oturma ve misafir odamızdı. Soldaki daha küçük oda annem ve babamın yatak odası olup aynı zamanda bu odada yemek yerdik.
Binanın mutfak bölümüne ise ayrı bir yerden giriliyordu. İçinde musluk sistemi olmayan burada yemek yapmak için bacalı bir ocak vardı. Odaların tümünün tabanı beyaz tahta ile kaplıydı.
General Elektrik marka radyomuz misafir odamızın bir köşesinde yer alırdı.
Akşamları kışın ailecek kömür sobası yanan burada oturur, derslerimizi de burada çalışırdık.
Özel bir masamız olmadığından çanta üstünü masa gibi kullanırdık ödevleri yaparken.
Yatma vakti geldiğinde ben ve ablam yer yataklarımızı serer misafir odasında yatar, sabahları toplayıp özel yerlerine kaldırırdık.
Mutfağın üstünde tahta merdivenlerle çıkılan tek bir odamız daha vardı.
Bu oda yaz aylarında benim sığınağımdı.
Kendimi adeta kapatıp annem; 'Artık in aşaği' diye bağırıncaya kadar kalarak kitap okurdum.
Zamanla kentte betonarme ev yapıları çoğaldığında o evlerin planlı ve rahat oluşlarını bizim kerpiç evimizin yorucu ve kullanışsız oluşunu gündeme getirmeye başlamıştı annem.
Ablamın ve benim eğitim için Ankara'ya gitmemizden sonra da annem ve babam bu evimizde yaşamlarını sürdürdüler.
1960 yılı sonbaharında babam Ankara'ya atandığında satılmıştı kerpiç evimiz.
Yıllar ve yıllar sonra 1998 Temmuz ayın başında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalının daveti üzerine arkadaşlarımla birlikte bir toplantı için Malatya'ya gittiğimizde ilk fırsatta evimizi görmek istemiştim.
Bir taksiyle gidip oraya ulaştım.
Yarı açık olan kapının kolunu bir kaç kez çaldım, kimse gelmedi.
Kapıyı aralayıp başımı uzattım.
Güzelim kerpiç evimizden ve avlumuzdan eskiye ait tek bir iz yoktu...
Yıkık ve döküktü herşey.
Hüzünle uzaklaşmıştım...
___
ARŞİV FOTOĞRAF: İsmetiye Mahallesi'nden..