Babalar Unutulmaz
Prof. Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Yaşamda olmadığı için bu özel günde babamı, ulaşarak kutlayamıyorum.
Ancak! Onunla ilgili unutulmazları anıp anlamlı günün içinde kalmalıyım.
Yaşlandıkça daha belirginleşen geçmişin özlemindeki çocukluk ve gençlik anılarını, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki ulusa adanan o güzel günleri bizlere anlatırken gözlerinin bir başka ışıklandığını 'Unutmadım...'
İleri yaşına karşın emekli olduktan sonra çağın ve dinin gereğini mümkün olan koşullarda yerine getirmeye çalışan babamın düşüncelerini, bilgilendirmelerini ve de aydınlık beyin yapısını 'Unutmadım...'
Mesleğe başladığında on beş yıl İsmetpaşa Nahiyesinde (Yeşilyurt) görev yapmıştı.
İlk 2-3 yıl öğretmenlikten sonra kalan diğer yıllardaki görevi başöğretmenlikti.
O dönemde başöğretmenler aynı zamanda maaş mutemedi de olduğundan babamın her ay başında şehir merkezine gitmesi gerekiyordu.
Kışın dönüşte bazen araç bulamaz kilometrelerce yolu diz boyu kar içinde yürümek zorunda kalırdı. Bazen kurt sürüsüne rastladığı için kendisine koruma amaçlı ruhsatlı bir de tabanca verilmişti
Küçüktüm yine de hatırlıyorum sevgili annem böyle günlerdeki babamın dönüşünü endişe içinde bekler sık sık ellerini kaldırıp dua ederdi.
O yıllarda İsmetpaşa Bucağında tek bir ana yol bulunuyordu ve esnafların iş yerleri de bu yol üzerindeydi.
Annem ya da babamla birlikte alışveriş için buradan geçerken kapısının önünde oturan esnaf ayağa kalkar çocuklarını eğiten, onları yaşama hazırlayan bu öğretmenleri selamlar, karşılıklı hal-hatır sorardı.
Toplumsal barışa, insanlığa, karşılıklı sevgi ve saygıya bakar mısınız?..
Vali Ahmet Kınık, (saygı ve rahmetle anıyorum bu değerli valimizi) babamın merkeze atamasını ablam ortaokula başlayacağı için 1945 yılında gerçekleştirmişti.
İlk görevi Derme İlkokulu Başöğretmeni olan babam Tevfik Günel iki sene sonra Sümer İlkokulu Başöğretmenliğine atanmıştı.
Atandığı bu okulda Ankara'ya geldiği 1960 yılına kadar uzun yıllar çalıştı.
''Birilerinin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey odur'' düşüncesiyle insanlara yaklaşmıştı babam.
Yaşamın kırılmadan dökülmeden de sürdürülebileceğini bizlere bu düşünceyle göstermesini ve örneklemesini 'Unutmadım...'
1997 Eylül ayında Kuşadası'nda birlikte olduğumuz tatilden döndükten sonra kardeş ve yeğenlerini görmek için Malatya'ya gitmek istemişti.
O güne kadar önemli sağlık sorunları olmayan babamı ablam Esenboğa'dan yolcu etmiş yakınları karşılamıştı.
Aynı gün saat: 19.30'da beni aradığında 92 yaşındaki babamın sesi çok neşeli ve coşkuluydu.
Anlaşılan anılarla dopdolu memleketine gitmek, yakınlarına kavuşmak babamı çok mutlu etmişti.
Çekmeden, çektirmeden 99 yaşına kadar sessiz sakin yaşadı ve bir mart ayında adeta kanatlanıp sonsuzluğa uçup gitti babam.
Her iyi insan gibi onun da ışıklar içinde olduğuna inanıyorum.
Babamı 'Unutmadım...' ben de.