Çocukluğu Malatya'da Yaşamak (III)
Prof.Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Mücelli Caddesi Özbek Sokaktaki evimizin avlusu dışında arkada bir de bahçesi vardı.
Buradaki meyve ağaçlarını ve ara yerdeki boşluklara diktiğimiz sebzeleri babamla birlikte yaz geceleri sulardık.
Şimdilerde bile, zaman zaman o sulamaların bendeki anıları bir film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp gidiyor adeta...
Bahçelerin sulama işlemleri genellikle suyun daha az kullanıldığı gece yapılırdı.
Babamın önceden gidip suyu bize yönlendirmesine karşın,
Bir süre sona birileri kendi bahçelerini sulamaya kalkınca,
Gelen su aniden kesilir ve sulama işlemi dururdu.
Sevgili Babam:
''Ben yukarı gidip bakayım bizim suyu kim almış sen devam et'' dediğinde; İdare gaz lambasının verdiği ışığı kullanarak elimdeki kürekle suyu ağaçlara ve sebzelere yönlendirirdim.
Sebzeler bol su aldıktan bir süre sonra bitkilerin toprak altı kısımlarını yiyerek zarar veren ve onları kurutan sevimsiz zararlı böcek 'Danaburnu' su yüzüne çıkardı.
Ablamın her gördüğünde çok korktuğu,
Sırtı koyu kahve renginde,
Yaklaşık 10-20 cm boyutundaki bu zararlı yaratıkları kürek ucuyla o an öldürmek gerekiyordu.
Gecenin karanlığında ve sessizliğinde sulama işlemleri yaparken bir çekince duyduğumu hatırlamıyorum.
Demek ki o zamanlar ki ortam ve yaşam bize;
Cesaret, güç, güven ve korkusuzluk veriyormuş.
Yazın belli aralıklarla babamla birlikte gerçekleştirdiğimiz bu sulama işlemleri sabaha karşı bittiğinden o saatten sonra yatardım.
Yaz tatillerinde annem ve ablam haftanın belli günleri öğleden sonra giyinir kuşanırlar ve dostlarımıza gezmeye giderlerdi.
Bu gezmelere katılmayan ben evde bulduğum kitap ve dergilerle vakit geçirirdim.
Kitapları çoğu kez arkadaşım Neriman (Mücelli Caddesinde evleri olan Beş kızların Neriman) ile değiştirerek okurduk.
Elde yeni kitap kalmayınca bazılarını yeniden okuduğum da olurdu.
Halit Ziya Uşaklıgil'in 'Mavi ve Siyah' isimli ünlü romanını kitapsız kaldığım bir yaz tatilinde üç kez okumuştum...
Malatya'nın ünlü kadın terzisi 'Firdevs Hanım' annemin de terzisiydi.
Hükümet meydanın karşısındaki kumaş mağazalarını dolaşıp beğendiklerimizi aldıktan sonra evi İstasyon Caddesinde olan bu bayan terzisine giderdik.
Önce model beğenilir, ölçü alınır.
Sonra da prova için gün verilirdi.
Derme ilkokulu başöğretmeni olan babam bir süre sonra Sümer İlkokulu Başöğretmenliğine atanmıştı.
Her zaman çok erken kalkan sevgili babacığım,
Yaz tatillerinde önce çarşı alışverişlerini yapar,
Tanıdığı küfeci ile bunları eve gönderdikten sonra okula gidip çalışırdı.
Yazın bazı günler annemin hazırladığı yemeklerimizi alıp faytonla Sümer ilkokuluna gidip güzel ve bakımlı bahçesinde piknik yapardık.
Malatya'nın o dönem evlerinin özelliği olan ve köşk olarak anılan bölüm bizim evde de vardı.
Tahta merdivenlerle çıkılan bu geniş bölümün,
Tabanı da tahta olup yine tahtadan oymalı korulukları bulunuyordu.
Kara iklim kuşağında yer alan Malatya'da yazın gündüzler oldukça sıcak geçer. Gün batımından sonra ortalık yavaş yavaş serinlerdi.
Ablam ve ben yazın köşke serdiğimiz yer yataklarımızda;
Tanrı'nın hayal perdesi olan gökyüzündeki pırıl pırıl yıldızları seyrederek uyurduk.
Türk sanat müziğini çok sevdiğim için birçok şarkının güftesini ve bestesini biliyor,
Sanatçıların yaşamını da harçlığımı biriktirerek aldığım 'Radyo Haftası' ve 'Radyo Dünyası' dergilerinden öğreniyordum.
Bestesi ve yorumu değerli sanatçı Sadi Hoşses'e ait olan;
''Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey...''
''Mehtaba dalıp yar ile sohbet ne güzel şey...''
Derin anlam taşıyan bu güzel şarkıyı ışıl ışıl yıldızlara bakarak söylerdim çoğu kez.
Çocukluğumda seyrettiğim o yoğun yıldız parıltısını ve ışıltısını bir daha hiçbir yerde, hiçbir zaman göremedim...
Konuyla bağlantılı olarak yaşadığım bir anımı da burada anlatmak isterim.
Doksanlı yılların başında bir gün hastanede sekreterim;
''Sadi Hoşses'' isimli bir beyefendinin beni görmek istediğini söyledi.
İsmi duyar duymaz hemen yerimden kalkıp heyecanla karşıladım.
Türk Sanat Müziğinin değerli sanatçısı karşımdaydı o an.
Bir sağlık sorunu vardı ve radyolojik inceleme yapılacaktı.
Tetkik için erken bir gün arzu ediyordu.
Odamda başladığımız güzel sohbet sırasında bu çocukluk anımı anlattığımda;
Çok duygulanmış, nemli gözlerle dinlemişti.
Emekli olduktan sonra onu, yerleştiği İzmir'de 1994 yılında kaybettik.
Sonsuzluk yolculuğunda,
Yıldızlar her daim yoldaşı olsun...
Doğduğum, büyüdüğüm bu güzel kentte;
İyi ki yurtseverliği,
İnsanlığı,
Doyumu,
Doğruluğu,
Aydınlığı,
Gerçek Malatyalı olmayı,
Görmüş, yaşamış,
Unutulmayan güzel izleri bugünlere taşıyabilmişim.
Kendimi şanslı kabul ediyorum.