Neler Yaşanırdı Bir Zamanlar Malatya'da...
Prof.Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Şimdilerde yaşlılar yanı sıra bilinçli birtakım gençler de
Önceki yıllarda yaşamaya özlem duyuyorlar.
Bu özlem bir zamanlar karanlığı görmekle kalmayıp
Akıl gözüyle zamanı görüp yaşamı güzelleştirmeye çalışanların
Dönemine duyulan bir özlem olsa gerek.
Özlenen dönemi yaratanlar yurdun çakıl taşına, bir karış toprağına
İnsanına ve geçmişine sahip çıkan bir kuşaktı.
İnsanlar vardır izinden gidilir.
Anadolu kentlerinde de bir zamanlar okumuş okumamış önemli değil.
Örnek yapısı ve karakteriyle izlerinden gidilen ve
Unutulmayan insanlar vardı.
Bunu kendi kentim Malatya için söylemiyorum.
Böylesi bir özellik hemen hemen ülkemin diğer kentlerinde de
Yerleşmiş ve oturmuş bir davranış şekliydi.
İç göçü körükleyecek önemli bir neden olan
Bakabilecek kadar doğum konusunda
Doğru uygulamalar
Değişmez yasalar
Bu ülkede hiçbir zaman gündeme getirilmedi.
Buna bağlı olarak eğitimi ve geçimi planlanmayan
Sayısı hızla artan bir nüfusun
İç göçü başladı.
Oysa ki yurdun her kentinde eğitim ve kalkınma sağlanmış olsaydı
İnsanlar kendi topraklarında örf ve adetlerini yaşayarak
Bunu kuşaktan kuşağa aktararak kalacaklardı.
Ülkede 1950'den itibaren başlayan 'Dış Güçlerle Güdümlü'
Bir siyasetle bu mümkün olamazdı.
Bugüne kadar da olamadı.
Anadolu'dan büyük kentlere göçü şartlar yanı sıra
Kontrol altına alınamayan çok yüksek doğum oranı da hızlandırdı.
Ülkenin geleciğine yönelik bir devlet politikası olmadığından
Eğitimleri farklı, olanakları kısıtlı insanlar
Yer değişikliğine başladı.
Büyük kentlere yüksek öğrenim için giden çocukların birçoğu
Eğitim aldığı kentte kalınca
Onların aileleri de Malatya'dan ayrıldı.
Özel arabasıyla 1960'lı yılların başında
İstanbul'a giden bir vatandaşın
Polis hemen araç numarasını kaydeder ve ardından
Ne zaman kenti terk edeceğini sorardı.
Batılı bir ülke olan Fransa'nın başkenti Paris'te
Diğer herhangi bir kentten gelen kişiye
Bir süre sonra bulunduğu yere
Mutlaka dönme şartı konduğunu
Örnekleriyle görmüştüm.
Böyle bir uygulama ile kuşkusuz vatandaşa
Kendi örf ve adetleri içinde yaşama olanağı sağlanırken
Büyük kentlerin kurulu düzeni de devam etmiş oluyordu.
Malatya'nın bir zamanlardaki örnek güzelliklerinin nedeni
Kültürünün, örf ve adetlerinin nesilden nesile
Bozulmadan aktarmasından kaynaklanıyordu.
Diğer bazı kentlerden o yıllarda göçle gelenler
Yerli halkın kuşaktan kuşağa taşıdığı
İnsanı insan yapan
Örf ve adetlerini kolaylıkla benimsiyor
Kendi adetlerini ve özelliklerini dayatmıyordu.
Şimdiki göçlerde ise bunun çok farklı olduğu ortada!..
Kentin unutulmayan güzelliklerinden biri
Hiç kuşkusuz yeşilliğiydi.
Yeşildi. Yemyeşildi Malatya...
Yazın serin, kışın sıcak yüksek olmayan kerpiç evlerin
Çatısı bu yeşillikler içinde kaybolurdu adeta.
Her sokağın her caddenin farklı, oturmuş bir kültürü vardı.
Bu kültür sonuçta kent kültürünü oluştururdu.
Sokaklar dar olduğundan komşu ilişkileri
Sımsıcak bir ortamda gerçekleşirdi.
Yazın evlerin sokak kapıları komşular kolaylıkla girsin diye
Çoğu kez açık tutulur.
İtilince avluya girilirdi.
Kalabalık olmayan nüfus nedeniyle insanlar birbirini tanır
Bu durum güven duygusunu ve huzuru artırırdı.
Komşuluk ilişkileri özveriye açık dürüst ilişki niteliğinde olduğundan
Sorunsuz sürer giderdi.
İlişkilerde önde gelen unsur sevgi, saygı, vicdan ve insanlıktı.
Çocuğunu eğiten öğretmeni dükkanı önünde otururken gören esnaf
Hemen ayağa kalkar, karşılıklı hal hatır sorulurdu.
İnsanların çoğunluğu yeterli bir eğitim olanağı yakalamamış olsalar da
Toplumsal eğitimi büyüklerinden görerek yaşayarak öğrendiklerinden
Kendilerini çok farklı yerlere taşımış olurlardı.
Böylesi bir kesim öğretmen döğmez, öldürmez.
Kadınına, kadınlara özel bir değer verirdi.
Kendi kendine yaratığı 'Bir Asalet İçinde' yaşamını sürdürürdü.
Sonuçta herkes insanlığı, sabrı ve vicdanı içinde sorunsuz yaşarken
Bu sorunsuzluğu çevreye de yansıtmış olurdu.
Buna bağlı olarak toplumda gerginlik, huzursuzluk
Kindarlık söz konusu değildi.
Evlerin avlusundan tertemiz şırıl şırıl Derme Suyu akar
Arka bahçelerde söğütlerin, kavakların hışırtısı
Dinmeyen kuş sesleri yanı sıra
Kızılcık ağacının mayhoş tadı hissedilirdi.
Meğerse ne doyumsuz ne güzel günlermiş.
Yüreğimdeki yeri silinmeyen o günleri
Filmi geriye sarıp seyrederken
Anıların derinliklerinde buluyorum kendimi .
_