Yaşamdaki Renkleri Memleketimde Öğrendim
Prof. Dr. Esin Emin ÜSTÜN
Yaşamdaki renklerin hep siyah-beyaz olmadığını arada farklı renk tonlarının da bulunduğunu doğduğum kent ''Malatya'da'' görüp öğrenmeye başlamıştım.
İşte bu nedenledir ki o sokaklar, gürül gürül akan dereler, bilge insanlar beni ben yaptı ve anılarımdan da hiç silinmedi.
Yaşarken insanın başına çok şeyler gelebileceğini buna hazırlıklı ve sabırlı olmak gerektiğini acaba bana o topraklar ve oradaki bilge insanlar mı öğretti?
Çocukluk ve gençlik yıllarındaki Malatya'da yaşadıklarımın beni geliştiren, olgunlaştıran, insancıl yapan unsurlar olduğunu yıllar sonra daha iyi anladım.
Bunlar genetik yapıma eklenen çok önemli katkılardı.
İyi ki oralıydım ve orada doğmuştum.
Evimizin avlu ve bahçesindeki yapılması gereken işleri yaparken aldığım keyfin, mutluluğun yerine hiçbir şey koyamazdım
Doğanın gerçek yüzüyle o an birlikteydim.
Daha ne isterdim?
FOTOĞRAF: Babamın başöğretmen olduğu Sümer İlkokulu'nun bahçesinde ablam, babam, ben ve annem birlikteyiz (Ağustos-1957, Malatya).
Annem yaz tatillerinde gergefte nakış işleyerek dinlemeye çalışırdı. Sabahları gergefin başına geçtiğinde bize: ''Hadi kızlar! Hadi gakgoşlar! Biriniz yemeğe, biriniz temizliğe...'' diye yumuşak bir sesle seslenirdi.
Karşı komşumuz Kadriye Ablanın evinin üst kattaki penceresinden pişirdiği yemeği komşusu Hanife bacıya anlatmasını sabah avlu taşlarını yıkarken çoğu kez ben de dinlerdim.
Bitişik komşumuz Mahire Ablalara kışın ödevlerimi bitirdikten sonra annemle oturmaya giderdik. Odun sobasının üstünde kaynayan çayı siyah kuru üzümle birlikte içer ve Arap kediyi severdim.
Annem ve babam öğretmendi ama koşullarımız gereği evimizde kitaplık benzeri raf ya da bir yer olmadığından yaz tatillerinde okunacak kitap açlığı çektiğimi hatırlıyorum.
Arkadaşım Beşkızların Neriman'dan sağladığım kitapları, romanları bir kaç kez okuduğum olurdu.
Düşülerden köpüre köpüre akan 'Derme Suyunu' seyretmek ve muhteşem çağıltısını dinlemek için tanıdıkların o çevredeki bahçelerine yazın bizi davet etmelerini gün sayar gibi beklerdim.
Tertemiz, dürüst ve örnek insanların adeta nefesiyle oluşan o yılların havasını şimdilerde bile soluyormuşum gibi hissettiğim zamanlar oluyor.
Ege Tıp Fakültesinde görevdeyken Malatyalı bir hasta ile karşılaştırdığımda sohbet etmek, oradan haberler almak beni tarifsiz mutlu ederdi. Anlattıkları yerler anılarımla örtüşüyorsa kendimi o günlere taşırdım.
FOTOĞRAF: Cumhuriyet Bayramı'nda Malatya Lisesi izcileri resmi geçit töreninde (1949). Ön sırada sağdan ikinci öğrenci Esin Emin Üstün.
Yaşanmışlıkların özlemine gelince o özlem hiç bitmedi, bitmiyor.
Gün oluyor kendimizi zorluklar, beklenmedik acılar içinde bulabiliyoruz. Daha önce bunlar anlatılsa bile ben nasıl dayanırım diyemiyor, yaşıyor ya da yaşamaya çalışıyoruz bir şekilde.
Büyük bir felaketten sonra her türlü zorluklarla boğuşan, ayakta kalmaya çalışan değerli hemşerilerimin sıkıntılarını ve acılarını içimdeki derin bir sızı ile birlikte yürekten hissediyorum.
Anılarımı süsleyen görkemli ve heybetli o güzelim Malatya'mız neden ve niçin böyle oldu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Neden ve niçinlerim de bitmedi, bitmiyor...
___________
KAPAK FOTOĞRAFI: Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı'nın ilk hizmet ödülünü 11.04.1994 tarihinde düzenlenen törende İzmir Valisi Kutlu Aktaş ve Rektörden almıştım. (Esin Emin Üstün)