SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Orhan Alkaya

Mersedes Kadir'in Malatya'sından Bugüne

Mersedes Kadir'in Malatya'sından Bugüne
A- A+ PAYLAŞ

Orhan ALKAYA
Oalkaya44@hotmail.com

Akıp giden zaman bazen öyle dönüşümlere neden oluyor ki, geçmişte yaşanan bir olay, zamanla değişen koşullar veya durumlar sonucunda bambaşka anlamlara ve biçimlere bürünebiliyor. Geçmişte, şehir halkını gülümseten ve hoşgörü duygusunu zenginleştiren olaylar, zamanla yerini acı bir gülümseyişe ya da hüzünlü bir hatırlayışa bırakabiliyor. Kısa bir zaman önce yeniden yayınlanan “Malatya’nın Delileri” takviminde Mersedes Kadir’i görünce, bir anda yukarıdaki düşünceler aklımda oynaşmaya başladı.

Çok da değil; beş-altı yıl önce yaşama veda eden Mersedes Kadir, sadece Malatya’nın değil, tüm ülkenin gülümseyerek izlediği ve kabullendiği bir fenomen olmuştu. Öyle ki, sosyal medyanın etkisiyle ülke çapında, hatta dünyanın birçok yerinde tanınır olmuş ve Malatya’nın yüzü haline gelmişti. Malatya dışında yaşayan insanlar, onun naif ve doğal tavırlarını sempatiyle karşılıyordu. Günümüz dünyasında, acımasız, ikiyüzlü, çıkarcı ve bencil olan 'akıllıların' karşısında, onun 'deliliğini' samimi, saf ve güzel buluyorlardı. 

İşte bu sempati sayesinde, Malatya ve Malatyalı imajı daha sıcak, daha olumlu bir hale dönüşmüştü. Diğer illerde yaşayan tanıdıklarımız ve yakınlarımız, sosyal medyada önlerine çıkan bu sevimli yüzü ve onun hikayelerini sempatiyle izleyip, varlığı etrafında zihinlerinde sıcak bir Malatya imajı oluşturuyorlardı. İşte Mersedes Kadir’in tüm ülkede ve yurtdışında yarattığı bu gülümseme, Malatya’nın hoşgörü ve sevgi toplumu olarak anılmasına neden olmuştu. 

Onun farkında olmadan yaptığı bu tanıtım, yıllardır ilimizi tanıtmak için hazırlanan “olağanüstü” planların ve “akil” projelerinin yapamadığı şeyleri bir çırpıda başarmış; bizim gibi yüksek akıllılara nanik yaparcasına basit ve insani bir tavırla milyonlarca insanın yüreğine dokunmuştu. Bu nedenle, Malatya kamuoyunda hoşgörü, sevgi ve saygı ikliminin yaygın olduğu bir memleket havası oluşmuştu. Doğal olarak, bu durum biz Malatyalıların hoşuna gitmiyor değildi.

Ancak, deprem gerçeğini iliklerine kadar yaşayan Mersedes Kadir’in Malatya’sı, bir anda çakalların, yağmacıların ve rantçıların sosyal yaşamımızı var eden değerlerimizi talan ettiği bir kent haline geldi. Kentimiz, bencilliğin ve fırsatçılığın kol gezdiği; yıkılan evlerin soyulduğu, fırsattan istifade eden rantçıların cirit attığı bir yere dönüştü. Belki bunun ekonomik ve sosyal bir öncesi vardı, ama şimdilerde ortaya çıkan durum gerçekten içler acısı bir hale geldi. Bugün, yıkık ve yitik kentin günlük yaşamına, yollarına, trafiğine, alışverişine baktığımızda; yaşadığı travmanın, acının ve yıkımın etkisiyle, birbirine daha hoşgörülü, fedakar ve paylaşımcı bir tavrın ortaya çıkması gerekirken, birbirini ezmeye çalışan, hakkına ve hukukuna uymayan kızgın ve öfkeli davranışların görülmesi ne kadar da çelişkili değil mi? Her gün trafikte yaşadıklarımız bunun en somut örnekleriyle dolu değil mi?

Yolun ortasına ya da kenarına hemen park edenler mi dersiniz? Geçiş önceliğini hiçe sayıp bodoslama öne fırlayanlar mı? İşin daha kötüsü, uyarıldığı ya da itiraz edildiği zaman hemen bıçağına ya da sopasına sarılıp kavgaya girişenlerin yarattığı zorbalık, artık can güvenliğinin bile olmadığı noktaya gelinmesine yol açmıyor mu? İşin acı tarafı, bu zorbalığın gittikçe çoğalması ve kabul görmesidir. Bu kuralsızlığın kural haline gelişi, aslında toplumsal hayatımızda kamu otoritesinin giderek zayıflaması, lümpen ayaktakımı ve mafyatik çetelerin günlük hayatımızı sınırlandıracak güce erişmesine yol açacaktır.

Depremle beraber zayıflamaya başlayan kamu otoritesinin ve denetimsizliğin yarattığı bu gelişme, sosyal psikolojide “Kırık Cam Teorisi” olarak bilinen ve Philip Zimbardo’nun 1969’da başlattığı kentsel bozukluk kuramının tam da günümüzdeki izdüşümünü ortaya koymaktadır1.

Bu kurama kısaca değinelim: Birçok kırık penceresi olan bir bina düşünün; camlar tamir edilmemişse, zorbalar birkaç cam daha kırmaya meyilli olur. Sonuçta, bina boşsa tüm camlar kırılabilir; hatta bütün evler soyulup yağmalanabilir. Bu makalede çizilen tablo bize çok tanıdık gelmiyor mu? Henüz birkaç yıl önce aynısını yaşamadık mı? Yine, Zimbardo’nun yaptığı bir deneyde, iki sağlam arabadan biri kenar bir gecekondu mahallesine, diğeri ise varlıklı insanların yaşadığı bir semte terk ediliyor. İlk bırakılan araba, birkaç saat içinde saldırıya uğruyor; radyatöründen aküsüne kadar çalınıyor ve 24 saat içerisinde tamamen hurda haline geliyor. Diğer araca ise henüz dokunulmamıştır. Deneyi yapan kişi, bir balyoz ile arabadan birkaç cam kırdıktan kısa süre sonra, bu kırma ve parçalama işlemine diğer insanlar da katılarak arabayı yine hurda haline getiriyorlar. Sonuç olarak, birkaç penceresi kırık olan bir binanın, tamir edilmemiş camlarının zorbalar tarafından diğer camları da kırmaya, hatta binayı yakmaya müsait olduğunu göstermektedir. Ya da bir kaldırım köşesi düşünün; buraya birkaç poşet çöp koyun, kısa süre sonra yakındaki insanlar tarafından çöpler yığılacak ve alan çöplük haline gelecektir.

Hatırlayalım, depremden hemen sonra sadece yıkılan evler değil, sağlam fakat boş olan evler de talan edildi; hatta bazı kasabalarda, aynı semtte yaşayanlar tarafından bile yağmalandığı görüldü. Dahası, ölü ya da yaralıların ziynet eşyalarının haydutlar tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı bile kayıtlara geçmişti. İşte yukarıda belirttiğimiz kötü örnekler şehrimizde bugün yaşadığımız barbarlık, saldırganlık ve kural tanımazlık eğilimlerinin giderek güçlendiğinin göstergesidir.

Bu da gösteriyor ki; savaş, deprem vb. olağanüstü dönemler, insanların ve toplumların içindeki kötülük duygusunu ön plana çıkarıp onları zorbaya ve saldırgana dönüştürebiliyor. Yakın tarihimiz bunun birçok örneğiyle doludur. Bazen de bunun tam tersi, yani dayanışma, paylaşma ve yardımlaşma gibi duygular ortaya çıkabiliyor; işte asıl özlenen budur. Biz de bunların sayısız örneğini yaşadık. Ancak önemli olan, bu olumlu davranışların güçlenerek süreklilik kazanmasıdır. Ahlaki eğitimin ve olgunlaşmanın kök saldığı toplumlarda dayanışma ve yardımlaşma duyguları güçlenirken, ahlaki eğitimin çöktüğü toplumlarda ve katmanlarda zorbalık eğilimleri artmaktadır.

Yakın zamanda yaşadığımız deprem nedeniyle bunlara tanıklık etmiş bir şehir olarak, o felaket günlerindeki kötü örneklerin birçoğunun biçim değiştirerek günlük yaşantımıza aktarılması sonucu, ne yazık ki bencillik, zorbalık, kuralsızlık, başkasının haklarını gasp etme gibi davranışların giderek kural haline geldiğini ve bu durumun şehrin bütün kimyasını bozduğunu her gün başka bir boyutta görüyoruz.

Çok da değil, daha üç-beş yıl önce şehrin kalabalığına karışmak, onlardan biri olmak için can atan; ruhsatlı araba kullandığını göstermek için ruhsatını göğsünde gururla taşıyan, plakasını mutlaka takan, kavşaklarda ışığı bekleyen, geçiş üstünlüğüne saygı duyan, Mersedesini park etmek için uygun yer arayan ve kendine has gülümseyişiyle on binlerce sosyal medya kullanıcısının gönlünü kazanan Mersedes Kadir’i hatırlayın. Onu kabullenip kucaklayan ve baş tacı eden bu şehrin insanlarını düşünün. Çünkü bu hoşgörü sayesinde, tüm yurtta ve dış dünyada sıcak ve içten bir şehir imajı oluşan Malatya'yı hatırlayın.

Bir de şimdiki kentin sosyal ve günlük yaşamına bakın: Mersedes Kadir mi deli idi, yoksa toplum olarak biz mi? Çıldırdık. Ne dersiniz?

____________________________

1Zimbardo, Philip G., (1969). “The Human Choice: Individuation, Reason, and Order Versus Deindividuation, Impulse, and Chaos”, Nebraska Symposium on Motivation, 17, p. 237–307.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

6 yorum yapılmış

  • Tecde Muhtarı (2 saat önce)
    Gecenin saat 02.00 merhum Mersedes Kadir oturduğu evin sokağına gelir. Tabi arabasıyla.. Komşunun minibüsü sokağın girisindedir. Kadir bir iki manevra yapar bakarki arabası yani değnek arabaya değiyor. Ne yapıyorsa dönemiyor. Komşunun zilini çalar.. Komşu uyanır pencereden bakar ki Kadir.. Seslenir. Kadir gecenin bu vaktinde ne istiyorsun.. Kadir.. Arabanı kenarı çek bak geçemiyim der. Komşu aşağı iner.. Sağ sol ileri geri Kadirin tahtadan arabasını geçirir. Mersedes Kadirin arabasına gecenin saat 02 sinde yol veren insanların şehrinden trafikte birbirini boğazlayanlarin şehrine.. Nereden nereye... Rabbım Rahmet eylesin mekanı Cennet olsun..
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mustafa Kadıoğlu (3 saat önce)
    Orhan abi noktayı koymuşsunuz “ biz çıldırdık” ama öncesinde yobazlaştık, ahlaksızlaştık, bencilleştik, ferasetimizi yitirdik… sonuç bu…!
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Efsane Malatyasporlu 1966 (7 saat önce)
    Malatyamız' ın 7 den 70 e herkesin tanıdığı,simgesi, sembol ismi Mercedes Kadir ' rahmet diliyorum, mekanını cennet olsun inşallah.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Kadirci (9 saat önce)
    Kadir'in arabası elindeyken yani aynı bu fotoğraftaki gibi bir heykeli Sümer parka dikilmelidir
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Cafer Dogan (12 saat önce)
    Tesekkur ederim Orhan bey.Delisi olmayan yerin velisi de olmazmış.Mersedes Kadir ve daha öncekilere gösterilen sevgi toplumda bir dayanışma ve koruma ruhunu geliştirdi.Yazdiklarinizi tekrara düşmemek için deprem bu ruhu yok etti. Annemin ve babamın emekleriyle var ettikleri eşyaları, 80-100 yıllık fotograflari ve yerdeki marleylere kadar çalındı.Kolluk bu isleri önlemek için varken, onlar da belki depremin yarattığı kargaşadan etkildi ve bu görevini ihmal etti. Saygilar.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • porgalı (15 saat önce)
    Bu yüreği güzel insanlar gittikten sonra Malatya daha da iflah olmadı...
    %100
    %0
    Yanıtla

Orhan Alkaya yazıları