SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Orhan Alkaya

'Yaşayan- Yaşanan' Bir Kayısı Festivali İçin..

'Yaşayan- Yaşanan' Bir Kayısı Festivali İçin..
A- A+ PAYLAŞ

Orhan ALKAYA
Oalkaya44@hotmail.com

Akıp giden zaman, birçok değerleri  yıprattığı gibi toplumsal ve kültürel değerlerimizin de içini boşaltıp, işlevinden uzaklaştırıp, biçimsel gösterişlere indirgiyor. Bunların başında belki de insanların bir toplumsal yapıda bir araya  gelişlerinden beri ortaya çıkan kutlamalar, bayramalar ve törenler gelir.

Özellikle  tarım toplumlarında  insanlar  yaşamlarını  sürdürebilmeleri için yaşadıkları  coğrafya  tarafından şekillenen  üretim  biçimlerini  gerçekleştirirler. Üretim biçiminin zorunlu kıldığından dolayı güçbirliği yaparak, yardımlaşarak  imece ile  gerçekleştirdikleri hasat dönemlerinden sonra  elde ettikleri ürünlerin sevinci ve kıvancı içinde inanış  biçimlerine veya  geleneklerine  göre tanrıya ya da doğa güçlerine  minnet ve  şükranlarını  ifade etme gereği duyarlar. Diğer yandan  dayanışma ve alın terlerinin sonucunu kutlamak için şenlikler, festivaller düzenlerler. Bunlar  hasat sonu yapılan  törenlerdir. Aslında  bu şenlikler  doğa ile girişilen  üretim  sürecinde  elde edilen ürünlerin  sayesinde bir yıl daha yaşamanın  güvenci ve sevinci için  tanrıya ve doğaya şükran borcudur.

Ancak tarım  toplumlarının gittikçe sanayileşmeye ve kent yaşamına evrilmesi sonucu şenlik ve festivaller  giderek üretim sürecinden ve asıl amacından koparak üretenlerin değilde toplumun diğer katmanları tarafından  kutlanmaya başlandı. Bu durum  giderek  o bölgede  üretilen ürünlerin tanıtımı amacı ile  düzenlenir oldu.  Başlangıçta  üretenler, köylülerin kendi aralarında kentlileri de davet ederek kutladıkları şenlikler, giderek şehirlilerin ve tüketicilerin  meydanlarda, stadyumlarda konserlerle,  davul zurna ile halaylarla, mankenlerle, şarkıcılarla defilelerle kutlandığı şov programlarına dönüştü.

Nereden nereye ; önceleri  buğdayını, arpasını hasat edip  ambarına koyduğu için, kendisinin ve hayvanlarının kışlık yiyeceğini  garantiye aldığı için ya da üzümünü  binbir çeşit ürüne dönüştürdüğü için bağ bozumu şenliğini yapan  ve  halay çeken köylüden, kent meydanlarında  pop müzik  konserlerinde  özellikle gençlerin  coşku dolu kutlamalarına geldik. Bu değişen yaşam koşullarının getirdiği yeni biçimler olduğu bir gerçektir. “Zamanın ruhu” dedikleri bu olsa gerek.  

Bu durum  sosyal yaşamın kentlere doğru akmasının doğal bir sonucu  olarak  görülebilir. Bu bağlamda Malatya‘da başından beri yapılmaya çalışalan kayısı şenliklerini  değerlendirecek olursak; başından beri kayısı üretim ve hasat sürecinden kopuk, kayısı çiftçisini ve işçisini kapsamayan  bir  içerikle  sürdürüldüğünü söyleyebiliriz.    

Kayısı üreticilerini ve emekçilerini dışarıda  bırakarak yapılacak kutlamalar manevi yanı eksik kalan, moral ve  coşkusu yeterli olmayan  zoraki kutlamalar seviyesinde kalacaktır. Bunu söylemek,  yarışmalar , konserler  yapılmasın anlamına gelmemeli. Tabiki kentlerde  birçok eğlenceler yapılacaktır. Gençler coşku içinde eğlenecektir.  -Yediden yetmişe  herkes  iyisi kötüsü ile bir kayısı sezonun sevincini  uzaktan ya da yakından  paylaşacaktır.

Yıllarca  kayısı bahçelerinde işçilerle hasat yapmış bir olarak söyleyebilirim ki,  hasat zamanında kayısı bahçelerinde  yaşananları, zorlukları, sevinci, işbirliğini, alınterini konu almayan ve onları yansıtmayan kültürel ve sanatsal etkinlikler olmadan şenliklerin ruhu  ve coşkusu olmayacaktır. Onların yaşadığı zorlukları, zamana ve sıcağa karşı emek ve dayanışmalarını ve sonuçta hasatın coşkusu ve sevincini yansıtan halk oyunları fotoğraflar videolar gösteriler  resimler tiyatrolar  ile bu şenlikler daha anlamlı bir hale gelecektir.  

Burada yıllar önce yaşadığımız bir anıyı anlatmadan geçemeyeceğim: Yine çok sıcak bir kayısı zamanında yaklaşık 40 derece sıcaklığın olduğu bir günde,  bahçede  ağırlıkta gençler olmak üzere  ağaç silkeliyoruz.Sabah altıdan beri  ayakta olan işçiler  öğlen yaklaştıkça  yorulmaya ve acıkmaya başlarlardı.  Böylesi anlarda içlerinde  yaşlı veya deneyimli  olan yakınlarından  birileri onlara güç ve moral vermek için sevdikleri yemeklerden  söz açardı.  Bir anda ortalık  neşelenir  bir hareketlenme başlardı.  Birde bakarsınız ki yerde kayısı toplayan kızlar  bir tiyatro  ya da pandomim sanatçısı  gibi  elinde olmayan hamuru yoğurur gibi yapar  bir diğerine atar, diğeri ise havada  tutup  ekmek açarmış gibi yapar bir diğeri  pişirir. Başka biri  hayali olarak eti ve sebzeleri bir kapta pişirir, ekmeğe dürüm yapara ağaç başında kayısı silkeleyenlere atar gibi yapılırdı. O dürümleri havada kapan  gençlerin iştahla  yeme  görüntüleri ile  ortalık  bir anda kahkahaya boğulur, bahçe gerçek bir şenlik alnına  dönüşürdü. Bir süreliğinede olsa  ne  yorgunluk ne açlık  kalır, o şevkle  ağaçlar  daha bir kuvvetle sallanır, daha bir hızla toplanırdı. Birde bakardık ki paydos zamanı gelirdi.

Bazende hasat zamanına denk gelen kayısı şenlikleri haberlerini internetten izleyerek  birbirlerine anlatarak  hayıflanırlardı. İçlerinden bir yaşlı kadın tam bir halk mizahı tavrı ile söylenmeye başlardı: “Ağacı sallayan  biz , islim damlarında kükürt dumanından boğulan biz, kayısıyı seren biz, kurutan, çekirdeğini çıkaran biz. Ama eğlenenler, sefasını sürenler şehirdeki hanımlar diye sitem ederdi.  Ortalık bir anda sesizliğe bürünür herkes birbirini süzerken  bir   anda başka bir kadın “hadi  be oradan siz oraya yakışmazsınız, herkesin bir işi var. Biz yapacağız onlar eğlenecekler" diyerek dalgasını geçer, yine ortalığı neşeye boğarlardı.

Burada kısaca anlatmaya çalıştığımız olayların gösterdiği gibi, üreticileri, emekçileri  yapılan etkinliklere, eğlencelere dahil etmenin bir yolu ve yordamı bulunmadan  yapılacak  şenlikler, moral ve manevi açıdan eksik kalacaktır.  Üreticinin  çektiği cefanın  birikimi ile halay çekenin coşkusu  birleşmeden ve aynı halay da  kolkola girmeden  festival gerçek anlamına  kavuşamaz.  Bu nedenle  kayısı bahçelerindeki üretici ve işçilerin dahil olacağı ve onların da halaya katılacağı ortamlar ve etkinlikler düzenlemenin yol ve yordamı bulunmalıdır. Kaldı ki atalarımız “bir göz ağlarken diğer göz gülemez” gibi kulaklara küpe bir sözü  boşuna söylememişlerdir.

Günümüz iletişim koşullarında festivallerin, yurtiçi ve yurt dışı tanıtım ve pazarlama  açısından  oldukça etkili olduğu gerçeği yadsınamaz. Ancak içeriğini ve  etkinliklerini sıradan kalıplaşmış biçimde değilde yaratıcı ve sıra dışı  yöntemler yaratırsanız ve dolu dolu gösteri ve sunumlar ile geliştirirseniz, kitlelerin ilgisini  ve beğenisini  kazanabilirsiniz, onları şenlikler için kente çekebilirsiniz. Bu konuda “Adana portakal çiçeği “ festivali örnek olarak incelenecek ve değerlendirilecek  bir olgudur. Yanıbaşımızdaki  bu olayı doğru gözlemleyip  ondan esinlenecek beceri ve iradeyi gösterebilirsek, yaratıcı birçok  şeyler geliştirebiliriz. Ancak orada gördüklerimizi  mekan ve ruhundan arındırarak  gelipte burada  taklit etmeme kolaycılığına düşmeden yapabilmeliyiz.

Bilindiği gibi her yılın Nisan ayının başlangıcında Adana’da yapılan  “portakal çiçeği  festivali”  aylar öncesinden  başlayan  heyacan ve coşku içersinde  hazırlanmakta ve zamanı gelincede ilgi ve coşkunun zirve yaptığı bir biçimde kutlanmaktadır.  Bu süre zarfında  Adana ve civar il ve ilçelerde  tüm otel, motel, pansiyon ve misafirhaneler dolmakta  ve  Adana halkı misafirleri evlerinde ağırlamak zorunda kalmaktadır. Öncelikle yurt içi yurt dışında  yaşayan  Adanalı  sanatçı ve kültür insanları buraya akmakta, sonradan da sanki bütün dünya Adana‘ya akın etmektedir.  

Nasıl bir çağrı, nasıl bir katılım  ruhu geliştirilmiş ki onbinlerce insan buraya akın etmektedir. Araştırmaya değmez mi? İşte festivallerin turizm ayağı da bu değil midir?

Malatya'nın şehircilik, mimari, turizm  ve tanıtım açısından diğer illerden ve ulusal düzeydeki örnekleriden öğrenecek çok şeyi olduğu bir gerçek ise, öğrenmesi  gerekenlerinde bir şeyler  kavrayamadığı da bir gerçektir. Son zamanlarda  adet yerini bulsun diye ya da yasak savma kabilinden düzenlenen  festivallerin, gittikçe sadece pop müzik festivallerine indirgenmesi kayısı festivalleri açısından da geçerli hale gelmiştir. Yapılacak şenlikler tabiki  müzik dinletilerini, konserleri de  içermelidir.  Yerel müzikten  uluslararası  gösterilere kadar tiyatrodan, baleye, halk oyunlarından yeni yetişen sanatçıların  etkinlikleri sergilenmeli ya da sunulmalıdır.Sadece müzikle kalınmamalı  resim, fotoğraf, el sanatları gibi  dallarda  kayısı temasını içeren sergiler, sunumlar,  gösteriler şehir merkezinden ilçelere ve köylere doğru yayılmalıdır.

Diğer yandan  ülkenin, şehrin ve kayısının tarihsel süreci bağlamında sorunların  ve çözüm arayışlarının ya da yeni gelişmelerin ve düşüncelerin tartışıldığı paneller, konferanslar, açık oturumlar, sempozyumlar bölgenin  doğusunu  batısını ovasını dağını  kapasayacak alanlarda gerçekleştirilmelidir.

Ancak bu etkinlikler halkın, çiftçinin, kentlinin, köylünün, gencin yaşlının, her katmanın  fikir, öneri  ve şikayetlerini dile getirebileceği, sesini duyurabileceği, tartışabileceği biçimde, içerikte ve mekanlarda yapılmalıdır.  

Önerdiğimiz etkinliklerden ilk üç sıraya protokolun, son beş sıraya izleme görevi verilmiş personelin oturtularak klişe sunumların yapıldığı oturum ve sempozyumlar almamalıdır. Bu  oturumlar  kayısın tüm üretim süreçleri ile ilgili  üreticisi, sektörün yöneticileri, ziraat kuruluşları ve  kamu görevlilerinin meydanlarda  çatır çatır tartıştığı bir ruh ve biçimde yapılmalıdır. Bu arada  üretim sürecindeki teknik sorunların, kükürtleme biçimlerinin  sorumlular tarafından geliştirilmiş yeni uygulama tekniklerinin  gösterildiği fuar sunumlar da düzenlenmelidir. .

Olayın turizm boyutunun zenginleştirilmesi açısından yapılacak tüm etkinliklerin dışarıdan gelen insanların ilgi duyacağı coğrafyalar ve doğa alanlarında  yapılaması da öncelikli bir  düşünce olmalıdır.

Dünyada  son yıllarda “hasat” turizmi” diye gittikçe artan diye bir olgu ortaya çıkmıştır. Gezginler, tüketici kuruluşları, kanat önderleri ya da tüketici dernekleri  bizzat hasat sürecini yaşamak  görmek ve hatta doğrudan bu sürece katılmak istemektedir. Bu kitle, ücretini ödeyerek  yemek, içmek, yatmak v.s. bahçelerde veya yakın yerlerde birkaç gece konaklayarak hasata  katılmaktadır. İşte bu olgu turizm ve tanıtma açısında eşsiz bir potansiyel yaratmaktadır.  İşte bu nedenle  gelen misafirlerin aktif katılımları ile  kayısının hasat edilişi, kükürtlenmesi, kurutulması gibi aşamaları bizzat yerinde görmeleri ve yaşamaları sağlanmalıdır.

Saymaya çalıştığımız  etkinliklerin  birkaç güne sıkıştırılarak dostlar alışverişte görsün şeklinde yapılması da yanlış olacaktır. Eğlenceden tanıtıma, ekonomiden kültüre uzanan organize bir şenlik  düşünüyorsak en az  bir aya uzanan  süreleri düşünmek zorundayız. Bu şenliğin hazırlıkları  da en üç ay önceden  başlamalı, yani  Malatya en az altı ay bu festival ile yatmalı bu hava ile kalkmalıdır. Memleketin her bireyi bu festivali yüreği ve aklı ile hisseden ve şehri için bunu yapılması gerektiğine inan bir yürekle katılmalıdır.    

Yukarıda konuştuğumuz etkinliklerin içi dolu bir şekilde yapılabilmesi için öncellikle kentin kültür ve sanat  hayatının  gelişmiş ve üretken bir yapıya kavuşmuş olması gereklidir. Ancak  şimdiye kadar resim, müzik ve halk oyunları, edebiyat, tiyatro v.b. gibi alanlarda zengin içerikli kayısı temalı eserlerin yaratılamamsı ve böyle bir kültürün oluşamaması ayrıca incelenmemlidir. Bu durum da ayrı bir yazı konumuz olsun. .  

Zaman iletişim çağıdır.  Devir görsellik çağıdır. Dönem  insanların ve toplumların kendini ifade edebilme ve tanıtma dönemidir. Öyleyse bu şehir doğasını, yaşam ve üretim kültürünü doğru bir içerikle ve biçimle tanıtmak için elele vermeli, şehir  bu alandaki tüm birikimini  ortaya koymalıdır.  Bu elele kelimesini laf olsun torba dolsun anlamında değilde, bu coğrafyada doğmuş büyümüş   ekonomi ve kültürüne katkıda bulunmuş tüm insanlarının bir araya gelmesi gerektiği şeklinde anlamalıyız.  Yurt içi ve yurt dışında yaşayan, hangi dil, din ve etnik yapıda olursa olsun, onların birikimlerini, eserlerini, yeteneklerini değerlendiren, onları kucaklayan bir  anlayış  ile  bir dayanışma ve  yaratıcılık ruhu geliştirilmelidir .  

Aksi halde açılışta oluşturulan bir kortej ile izleyicisi açılışa katılan davetlilerden öteye geçmeyen sergilerle ya da düzenlenen bir iki konserle  geçiştirilen bir kayısı festivali, etkisi Beylerderesi’nden öte geçemeyen bir etkinlik olarak kalmaya  devam edecektir.

__

FOTOĞRAFLAR: Orhan ALKAYA

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

3 yorum yapılmış

  • Cevat (5 gün önce)
    Bu sene olmayan Kayısı festivali düzenlensin.Festivale sadece Şire Pazarı'nda halay çeken ekip davet edilsin.3 gün durmadan dönsünler.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ahmet (1 hafta önce)
    Orhan bey yıllarca kaysi festivalleri paydas kuruluşlarla birlikte organize edilir bu paydaş kurumun biride kültür müdürlüğü malesef müdürü Malatya'da pek kalmaz kurumda asaleten görevli şube müdürleri yok degim yerindeyse kurumun çivisi çıkmış bir yetkilidir sormuyor kurumun müdürü Yener Oba yine 25 gün izin almış gitmiş tam festival öncesi Ak parti il başkanı ve iktidar partisi milletvekillerine soruyoruz Asaleten görevli hiç bir Malatyalı yoneticinin görev yapmadığı bu kurum ne iş yapar il müdürü evini getirmeyecekse hafta sonları bu şehirde kalmayacaksa gitsin başka bir ilde görev yapsın ama bu şehir Ordu gibi değilki tepkisini koysun boşuna demiyorlar sahipsiz malatya
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mustafa (1 hafta önce)
    Sayın Orhan Alkaya düşüncelerinize sonuna kadar katılıyorum. Ancak o düşünceleri hayata geçirebilecek yetenekte ve liyakatte kadroları ne yazık ki göremiyoruz.
    %89
    %11
    Yanıtla

Orhan Alkaya yazıları

İşlem süresi: 0.077 saniye