Kurtuluş Savaşı'nın İlk Sermayesi Malatya'dan (mı) Gitti?
Orhan ALKAYA
Oalkaya44@hotmail.com
Yirminci asrın başlangıcı Avrupa’da ve Anadolu’da ortaya çıkan ulusal bağımsızlık savaşları ile anılır. Özellikle Anadolu topraklarında emperyalist işgale karşı Atatürk’ün öncülüğünde başlayan ve cumhuriyetle taçlanan Kurtuluş Savaşı Yirminci Yüzyıla damgasını vurmuş bir bağımsızlık mücadelesidir. Dönemin işgalci ülkelerinin beklemediği bir kararlılık ile ortaya çıkan bu bağımsızlık savaşı, içerisinde insana ve yaşama dair sayısız acı, ihanet, ibret, cesaret ve kahramanlık dolu hikayeler barındırır. Bunlardan belki de en ilginci henüz Kurtuluş Savaşı’nın ilk günlerinde Malatya’da yaşanan ibret dolu gizemli bir hikayedir. Yakın tarihimizin sürpriz dolu labirentlerinde gezinirken rastladığımız bu olay günümüze de çağrışımlar yaptırması açısından ilginç bir boyut kazanır.
Mustafa Kemal’in en yakın ve en gözü pek sırdaşlarından biri olarak bilinen Kılıç Ali’nin anılarını içeren kitapla(*) yakın tarihimizde bir yolculuk yaparken, bir anda yolumuz Malatya’ya düştü ve bugüne kadar bir çoğumuzun bilmediği ilginç bir gerçeğin farkına varmış olduk.
Bilindiği gibi Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ile başlayan Kurtuluş Savaşını örgütleme çabaları İngilizlerin denetimindeki İstanbul Hükümeti tarafından bastırılmaya çalışılmıştı. Erzurum kongresi ile kurumsal bir hale gelmeye başlayan kurtuluş mücadelesi toplanacak olan Sivas Kongresi ile daha da büyüme ve tüm Anadolu’ya yayılma potansiyeli taşımakta idi. Bu gelişmeyi engellemek, Anadolu’daki bu direniş hareketini bastırmak için işgalci ülkeler ve İstanbul hükümeti birçok yola başvuruyordu. Bu nedenle dönemin Harput Valisi Ali Galip öncülüğünde, toplanacak olan Sivas Kongresini basıp dağıtacak bir tertibi organize etmeye çalışıyorlardı.
Bu amaçla İngiliz Binbaşı Edward Williams Charles Noel (kaynaklarda E.W.C. Noel veya Edward Covbertin Noel diye de geçer), Ali Galip ve dönemin Malatya mutasarrıfı Halil Rami nezaretinde bir araya gelmişlerdi. Amaç yöredeki Kürt aşiretlerini Kurtuluş Savaşına karşı ayaklandırıp Sivas kongresini basmak Mustafa Kemal'i yok etmek idi. Bu amaçla Vali Ali Galip, padişah Vahdettin ile önceden pazarlığı yapmış, altı bin altın ve paşalık vaadi ile anlaşmış ve hareketi gerçekleştireceği şebekesini oluşturmuştu.
ARŞİV FOTOĞRAF: Mustafa Kemal Atatürk ve Kılıç Ali (sağdaki)
Atatürk bu girişimleri haber alır almaz karşı bir harekete girişmek ister. Ancak Malatya ve civarında doğru dürüst bir askeri güç kalmamıştı. Çünkü Sevr antlaşmasından sonra askeri birlikler birer birer dağıtılmıştı. Bölgede sadece adı var kendisi yok birkaç askerden oluşan cılız birlikler kalmıştı. Tüm bu olumsuzluklara karşın, filmlere konu olacak cesaretle birtakım planları devreye sokarak, Malatya’da başlatılmak istenen bozguncu isyanı bastırmak için en gözü pek adamlarından Kılıç Ali’yi görevlendirir.
Kılıç Ali, Balkan ve Çanakkale savaşlarında bulunmuş, yaralanmış cesur bir üsteğmen; Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’nın yaveri olarak İslam Ordusu ile Azerbaycan’a, Bakü’ye gitmiş, Birinci Dünya Savaşındaki yenilgiden sonra bir arayış içerisinde iken Anadolu’ya geçip Mustafa Kemal’in yanında saf tutmuş cesur bir yüzbaşıdır. Asıl adı Süleyman Asaf iken Mustafa Kemal ona Kılıç Ali adını vermiştir. Atatürk’ün verdiği tüm görevleri başarı ile yerine getirmiş özellikle Antep ve Maraş direnişlerini örgütlemek için gönderildiği bölgede efsane bir komutan haline gelmişti. Atatürk’ün yaşamı boyunca yanı başında yer almış yurtsever bir subaydır.
1919 yılının Eylül ayının ilk günü Mustafa Kemal Malatya’daki bozgun ve isyan buluşmasını haber alınca Kılıç Ali’yi çağırır.
O günleri Kılıç Ali anılarında şöyle anlatır:
“Atatürk bize dönerek “Malatya’dan haber var. Ali Galip yola çıkmış Malatya’daki 12. Süvari Alayından gerçeği öğrenin ve gerekirse oradaki mevcudu alarak gelenleri şehrin (Malatya’nın ) mümkün olduğunca dışında durdurun. Emri alıp dışarı çıkmak üzere iken şu uyarıyı yaptı. “Kılıç bu tilki gibi adamdır. Beni burada aldattı ve Harput’a gitme imkanı buldu. Sizleri de oyalayabilir. Çok dikkatli olun” (sayfa.56 ) diye uyardı”.
Bundan sonrasını Kılıç Ali anlatmaya devam eder: “Sonradan öğrendim ki Ali Galip Mustafa Kemal’e verdiği namus sözünü çiğneyerek bağımsız Kürt hükümeti kurmak için İngiliz Binbaşısı meşhur casus C.E.W Noel’i ve İngiliz himayesinde kurulmuş bir cemiyetin temsilcilerini yanına alarak çevreden topladığı aşiret kuvvetleri ile Sivas’ı basıp Mustafa Kemali tutuklamak ve kongrenin toplanmasını önlemek için Malatya’ya doğru yola çıkmıştır.”
ARŞİV FOTOĞRAF: Mustafa Kemal Atatürk ve Sivas Kongresi katılanlarından bir grup (Eylül 1919)
Kılıç Ali, daha sonra Malatya’daki 12. Süvari Alay Kumandanı Cemal Beyi telgraf başına çağırıp Malatya’daki durum hakkında aldıkları bilgileri şöyle aktarır:
“Öğrendiklerim cidden ibret vericiydi adı alay olan birliğin bütün kuvveti nazariye haline (kağıt üzerinde ) gelmişti. Mevcudu olan sadece karargah bölüğü idi. O da ancak on beş yirmi askerlik kuvvet çıkarabiliyordu. Bu kadarcık kuvvetle, Elazığ Valisi ile ona katılmış Malatya Mutasarrıfını ve İngiliz Binbaşısını ve Kürt-Teali Cemiyeti mensuplarını tutuklayamayacağını, mutlaka kuvvete ihtiyacı olduğunu bildiriyordu.”
Ve devamında “Alay kumandanının şehrin ekseriyet ahalisinin düşman işgaline karşı direnişin olanaksız olduğu inancı ile karşı safta yer aldığını nitekim gelenlerin karşılandığını ve halen Malatya Hürriyet ve İtilaf Fırkası Başkan’ının evinde ziyafet verildiğini bildiriyordu” diye nakleder.
Bu bilgileri Atatürk ile paylaşınca, Atatürk önündeki kağıda bir not yazıp kendisine uzatarak bu notu Malatya’daki alay kumandanına telgraf ile iletmesini istediğini söyler ve şöyle devam eder: “Mesajda şu yazılı idi” kuvvet yoldadır.”
Ancak Kılıç Ali (yandaki fotoğrafta), “Böyle bir kuvvet yoktu ve yolda değildi”, diye belirtir ve “Hemen akabinde Atatürk’ün kendilerine bir iki makineli tüfek alarak bulabildikleri kadar eratı toplayarak Malatya’ya doğru sefere çıkmış havası vererek yola çıkmamızı bir iki saat sonra karanlık çökünce farklı yollardan ahaliye fark ettirmeden geri dönmememizi emretti.” diye devam eder.
Amaç karşı tarafın Malatya’ya doğru bir yardım kuvvetinin yola çıktığını sanması ve yardım bekleyenlere de bir umut vermesi idi. Atatürk bu talimatları verdikten sonra Kılıç Ali’ye dönerek “Kılıç sen Malatya’ya doğru mümkün olan hızla gideceksin “ diye emir verir.
Kılıç Ali, Mustafa Kemal'in emrettiği gibi sözde bir kuvvetin yola çıktığı görünümünü verecek bir kalabalık toplayarak herkesi göreceği şekilde yola çıkarttıklarını bir süre sonra hava kararınca bu kuvvetin geri döndüğünü anlatır ve bu gösterinin kısa zamanda amacına ulaştığını ve tez zamanda Sivas'taki Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti başkanının Malatya’daki il başkanına kendilerini koyunlara benzeterek “Başlarındaki çobanları ile iki yüze yakın sürü yolda” diye telgraf gönderdiğini öğrendiklerini anlatır.
Kılıç Ali, aldığı emir üzerine tek başına Malatya’ya yola çıkışını ve varışını “Dağlar eşkıya dolu idi. Jandarma ve polis yetersizdi. Geceleri seyahat olanaksızlaşmıştı. Belki de bundan yararlanarak Kangal’dan şafakla yola çıktım gecenin ileri saatlerinde Hekimhan’a ulaştım. Daha sonra 15. Alay Kumandanı İlyas Bey’in makinalı tüfekli iki manga ve elli iki atlı ile Kahta üzerinden Malatya’ya hareket etmek üzere iken kendisine yetiştim” sözleriyle özetler.
Bu buluşmadan sonra İlyas Bey’in Malatya’daki durum hakkındaki kanaatlerini şöyle aktarır: “Malatya ve civarında kalabalık aşiretler vardır bunlardan Hacı Kaya ve Hacı Bedir Ağalar üç bine yakın atlı çıkarabilirler. Ali Galip’in özellikle Malatya Mutasarrıfı Halil’in bunları elde etmiş olmalarından endişe ediyorum. Yanımdaki kuvvetin yetersizliğini görüyorsunuz İngiliz Binbaşısı Noel de bunlarla beraberdir. Bu adamın yanında daima kalabalık silahlı adamları olduğu bilinmektedir.”
ARŞİV FOTO: İngiliz Casusu Binbaşı Noel (soldaki) ve hain işbirlikçisi Harput Valisi Ali Galip
Kılıç Ali, verilen bu bilgiler üzerine “Durum gerçekten nazikti “ diyerek anlatmaya devam eder: “İlyas Bey ile şunu kararlaştırdık ben daha önceden gidecektim karşımızdakilerin kuvvet durumunu öğrenmeye çalışacaktım eğer tahminlerimizin dışında hazırlıklı değilseler baskın şeklinde harekete geçerek kendilerini elde etmeye çalışacaktık. Başa çıkamayacak kuvvete sahipseler şahsen teşebbüse girişecektim.”
Bundan sonraki hızla gelişen olayları şöyle anlatır:
“Ali Galip, Malatya Mutasarrıfı Halil, İngiliz Binbaşısı Noel ve beraberindekiler Hürriyet ve İtilaf Reisi Değirmenci Mehmet Efendinin konağında ziyafette imişler. İlyas Bey’in yakın arkadaşı Jandarma Kumandanı Halis Bey’den bunu ve yanlarında ürkülecek kadar kuvvet olmadığını öğrendik. Halis Beyin tavsiyesi üzerine önce Mutasarrıf Halil’in evini sarıp telgraf hattını kestik. Şehirde bazı şeyler olduğundan şüphelenen Ali Galip yanına Noel’i alarak hükümet binasına gitmiş adeta zorla getirdiği mal müdürüne vezneyi açtırarak mevcut parayı almak istemiş. Mutasarrıf jandarmanın manyetolu telefonu ile evini aratmış, hatların kesildiğini anlayınca öylesine telaşlanmışlar ki hükümet konağının önünde bekleyen atlarına binerek hızla şehri terk etmişlerdi. İlyas Bey şehrin başlıca merkezlerini bir iki askerle tutarken ben yanımdaki dört askerle hükümet konağına elimizde fenerler ile girdiğimizde köşeye sinmiş yaşlı bir siville karşılaştık. Bu ziyafetin sahibi Hürriyet ve İtilaf reisi, un fabrikatörü Mehmet Bey idi. Titrek sesi ile yemeğin sonuna doğru mutasarrıfın evinin kuşatıldığını öğrendiklerini vali ile Mutasarrıfın ellerini bile yıkamaya fırsat bulamadan atlarına binip hükümet dairesine geldiklerini, bir gün önce almayı kararlaştırdıkları ve mal müdürüne senet vererek çıkın yaptırdıkları altı bin altını vezneden çıkarttıklarını fakat nal seslerini duyunca paranın da senedinde veznede kaldığını söyledi.
Hürriyet ve İtilaf reisinin söyledikleri doğru idi. Masanın üzerindeki senette aynen şu satırlar yazılı idi.
“Mustafa Kemal ve avenesinin yakalanıp katledilmesi karşılığında altı bin altın alınmıştır”.
Senedin bir tarafında Vali Ali Galip’in diğer tarafında Mutasarrıf Halil Rami’nin imzaları vardı. Altı bin altın her biri biner liralık altı çıkın halinde sıralanmıştı. Bu son derece heyecanlı olaydan sonra yaşananları telgrafla Sivas’a bildirdim."
Kılıç Ali, kaçakların yakalanmalarının çok istenmesine rağmen mümkün olmadığını belirterek sonrasını şöyle anlatır:
“Kısa sürede Sivas’a dönmem emredildi. Yorgundum ama mutluydum Malatya’dan Sivas’a altı bin lirayı da aldım götürdüm. Paşanın emri ile altın çıkınını Heyet-i Temsiliye kasasına teslim ettim. Bu servet Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin adeta sermayesi olacaktı.
Paşa, paranın miktarını duyunca gülerek şunları söyledi:
“Bu, çok büyük bir para. Bizimkilere birdenbire söyleme. Yüreklerine iner”.
Böylece Anadolu’da emperyalist işgale karşı başlatılan savaşın önündeki bir bozguncu çete dağıtılırken bu topraklarda yaşayan halkın bu bozguncuların ihanetine, sağduyu ve beraberlik göstererek katılmamaları işgalci güçlere iyi bir ders olmuştur diyebiliriz.
Tarihin cilvesine bakın ki Atatürk’ün başı için ortaya konulan bu altı bin altın, Kurtuluş Savaşı’nın ilk sermayesi olacaktır.
Kim bilir tarihin labirentleri bundan sonra da daha ne kadar cesaret, direniş ve ihanete tanıklık edecektir.
(*) ATATÜRK'ÜN SIRDAŞI Kılıç Ali'nin Anıları- Derleyen: Hulûsi Turgut, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları- 2009
_____________
KAPAK FOTOĞRAFI: Yazıda geçen Malatya Mutasarrıflık Sarayı, yıkılan eski belediye binasının yanında en son Ziraat Bankası olarak kullanılan eski Emlakbank'ın yerinde, Atatürk Caddesi'ne cepheli bu binaydı. Saray Mahallesi de adını, buradan almıştı. (Nezir KIZILKAYA Arşivi)