Çırmıhtı (İsmet Paşa) Dokuması Ve..
..Türkiye’nin zengini çok ama kendisi fakir olan tek yeridir belki de Çırmıhtı...
M. Bahadır ALTAŞ Yeminli Mali Müşavir mba444@mynet.com
Aspuzu Orduzu Çarmuzu Çöşnük Barguzu Babuhtu Banazı Çırmıhtı Kileyik Horata Hoşirik Adafı Kernek Tecde Venk...
Şimdilerde, bazıları yeniden isimlendirilmiş olsa da, adını duymayı ve söylemeyi unuttuğumuz yerler aslında bir anlamda Malatya’nın varlığının bir nedenidir. Bu isimlerin ne anlama geldikleri tam olarak ifade edilemese de kelimelerdeki kafiye bizler için tarihsel bir sürecin zamana akıp giden yolculuğudur.
Bir tarafta rahmetli Hakkı Coşkun’nun söylediği ‘Yüksek ayvanlarda bülbüller öter’ türküsü. Diğer tarafta ‘Hop hop nanay nanay’ güzellemesinin söylendiği Abdulharap’tan Çerkez Yazısı'na akıp giden suyun hayat verdiği mekandır Çırmıhtı.
Beydağı’nın bağrından fışkıran Derme'nin Beylerderesi'nde yol bulduğu vadi, Malatya ovasının vahasıdır Çırmıhtı.
Kirazın dalları bastığı, yapraklarının küfteye dönüştüğü lezzettir Çırmıhtı.
Tarihi çok eskilere dayanan Çırmıhtı; Osmanlı döneminde Çırmuhtı ismi ile anılan nahiyedir. Cumhuriyetle birlikte Malatyalı devlet adamı İsmet İnönü’ye atfen 1928 yılında "İsmet Paşa" adını almış, daha sonra 1957'de Demokrat Parti döneminde ilçe yapılmış ve yapılırken de ilçenin adı Yeşilyurt olarak değiştirilmiştir. Vefalı Çırmıhtılılar belediyenin bahçesine İsmet Paşa'nın heykelini dikerler. Laf aramızda, eskilerden ticareti iyi bilen ahalisinin uyanıklığına atfen 'Şeytandere' diyenler de vardı buraya, şimdi o nesilden kimse kalmadı.
31 Mart 2014 tarihi itibariyle Malatya’nın büyükşehir olmasıyla birlikte Yeşilyurt, Malatya il merkezinin neredeyse yarısını kapsayan merkez ilçe konumuna gelirken, ilçenin eski merkezini tanımlamak için yine 'Çırmıhtı' adı kullanılmaya başlanmıştır.
Rivayet odur ki; Kanuni Devri Malatya Tahrir Defterleri'ne göre, 16. yüzyılda 116 haneli Karye-i Çırmuhtı'dan (Çırmuhtı Köyü) boyahane ve dokumacılık vergisi tahsil edilmekteymiş. (M.Elibüyük,R.Yınanç -1983) O yıllarda pamuklu dokumacılık Çırmıhtı'da çok revaçtaymış.
Malatya genelinde özel sektör tarafından ilk dokuma ve iplik atölyeleri- fabrikaları bu ilçede kurulmuştur. Özelikle 1930 yılında Malatya’da Sümerbank’ın (Mensucat) üretime geçmesi dokumacılıkla içice olan Çırmıhtılılara tekstil konusunda farklı bir kapı açmış ve Türkiye tekstil pazarı ile doğrudan tanışma imkanı sağlamıştır.
1940-1960 arası yıllarda Malatya imalat sanayinin en eski ve en gelişmiş sektörü Çırmıhtı'da yürütülen dokumacılıktır. İplikçilik ve dokumacılık sanki Çırmıhtı’nın mayasında vardır. Bir dönem ev altındaki atölyelerde dokuma, atkı, haşıl, çözgü iplik ve boya apre olmak üzere toplamda 1.400 civarında düz ve jakarlı tezgâh olduğu bilinmektedir. Bu tezgahlarda ağırlıklı olarak 1940'lı yıllarda beyaz hasse, 1960'lı yıllardan sonra ise krezet kumaş dokunurdu. 80'li yıllarda Türkiyenin çadırlık kumaş (branda bezi) ihtiyacının yüzde sekseni ilçeden karşılanırdı.
İlçe halkının müteşebbis ruhu onların yaşadıkları evlerin altındaki dokuma tezgahlarında duymaya alıştığı sesin, Çırmıhtı’dan çok uzaklarda yankılanmasının peşinden gitmesine neden olmuştur. 18. yüzyılda el dokuması tezgahlarında başlayan bu serüvende Hıroğlu, Molla Kasım, Hamidiye mahallelerinden 40’lı yıllardan itibaren İstanbul’a doğru çıkılan yolculukta gidenler, geriye dönmeyip sonraki yıllarda İstanbul tekstil ticaretinin önde gelen iş adamları oldular. Bu nedenle Türkiye’nin zengini çok ama kendisi fakir olan tek ilçesidir Çırmıhtı. Bu iş adamları, bağlarını koparamadıkları Çırmıhtı'da, Türkiye'nin ilk Dokuma Anıt Parkını (Mahmut Çalık Dokuma Anıt Parkı) açarak bir nebzede olsa ahde vefa gösterdiler.
* * *
Dünün 116 hanelik Çırmıhtısı şimdi Yeşilyurt isimli 300 bin nüfuslu bir ilçe.
Çırmıhtı artık İsmet Paşa, İsmet Paşa da Yeşilyurt değildir.
Çırmıhtı’yı Yeşilyurt'ta yok etmeyelim. Yeşilyurt'ta Çırmıhtı’yı, Çırmıhtı'da İsmet Paşa’yı yaşatalım.
Çırmıhtı’nın kendine özgü otantik kültürünü Kündübek'ten (Gündüzbey), Kileyik'e (Yakınca) kadar uzanan geleneksel Malatya mimarisini taşıyan mekanlarda geçmişten geleceğe yaşayalım yaşatalım.
Farklı dönemlerde yaşanan farklılıklarımızı ön plana çıkartarak ayrıştırmak yerine farklılıklarımızı zenginliğimiz kabul edip birlikteliğimize dönüştürelim.
Çırmıhtı dokuması gibi yitip gitmesin.
'Zahmeti çekilmedik şeyin ikramı olmaz' diyen bir neslin devamı olarak emek çekilip hayata geçirilen kültürel değerlerimizi, manevi ve maddi varlıklarımız olan hazırı tüketmeden geçmişi geleceğe hep birlikte taşıyalım.
Geçmişe ve tarihe saygılı ve sorumlu bir davranış içinde olalım.
* * * Yaşanmış bir olayın aktarımı
‘Çırmıhtı! Çırmıhtı!’
Olay seksenli yıllarda geçer.
Sivas’tan Malatya’ya gelen bir dostumuz Yeşilyurt’a gitmek üzere kız meslek lisesinin bulunduğu Emeksiz alt kavşağında bulunan bir esnafa ‘Yeşilyurt’a nasıl gidebilirim?’ diye sorar.
Esnaf, Emeksiz'deki Hamidiye Camii karşısından kalkan minibüsleri işaret eder.
Dostumuz minibüslerin yanına gelir ve sorar ‘Yeşilyurt’a gider mi?’ der.
Minibüste bulunan bir yolcu ‘ismet paşaya gider.’ der.
Dostumuz binmekte olduğu araçtan iner ve aşağıya kadar tekrar yürür.
Bu sefer bir başka esnafa sorar o da aynı yeri tarif edince tekrar minibüslerin yanına gelir ve araca biner.
O esnada minibüs muavini ‘Çırmıhtı! Çırmıhtı!’ diye bağırmaya başlar.
Dostumuz tekrar araçtan iner ve aşağıya kadar tekrar yürür.
Bu kez bir başkasına sorar o kişi de ayni yeri tarif eder.
Çaresiz kalan dostumuz kızgın bir şekilde minibüsün yanına tekrar gelir.
Bu durum minibüs şoförünün de dikkatini çeker ve ‘Hemşerim hayırdır? Bir türlü nereye gideceğine neden karar veremedin?’ der.
Dostumuz durumu anlatınca şoför başta olmak üzere minibüste bulunan yolcuları bir kahkaha alır. Tabii dostumuz da gülmekten geri kalmaz.
(U.Dağ-mba,nakil)
...
'Sarının Mahmut'
Olay; subay (pilot) olan bir kişinin haftasonu aracının lastiklerini değiştirmek için geldiği Malatya’da uğramış olduğu lastikçi dükkanında geçer. Müşterisinin yabancı olduğunu fark eden dükkan sahibi doğal olarak sohbete girer ve ‘yolculuk nereye?’ diye sorar.
Subay cevaben 'Dedemizin yanına gideceğiz.'
Dükkan sahibi genç ‘Dedeniz kim?’ diye sorunca
Subay 'Sarının Mahmut.' der (Mahmut Özdemir, Yeşilyurtlu, kerestecilik yapıyor, bölgede bilgisiyle görgüsüyle anılan bir kişilik.)
Soruyu soran dükkan sahibi genç şaşırır ve 'Sarının Mahmut benim de dedem fakat ben sizi tanımıyorum.’ der.
Subay 'O bizim manevi dedemiz.' der ve başlar başından geçen olayı anlatmaya.
Bir pazar günü Çırmıhtı ile Tecde'nin birleştiği yerdeki bahçeler arasındaki civarda ailesi ile gezerken çocuklar bahçedeki tahta duvarların üzerinden sokağa sarkan kayısılardan koparır.
Bunu gören bahçe sahibi Sarının Mahmut hiddetle 'Ne yapıyorsunuz!' diye bağırır.
Hiç beklemedikleri bu tepki ve bağırma üzerine mahcup olan subay ve ailesi hemen özür diler, çocukların bilmeden kopardıklarını ve parası ne ise ödeyeceklerini söyler.
Bunun üzerine Sarının Mahmut yabancılara bahçeden içeri girmelerini söyler. Biraz mahcup biraz ürkek şekilde içeri giren subay ve ailesine dönerek 'Siz beni ne hale düşürdünüz farkında mısınız?' diyerek sitem eder.
Onlarda tekrar tekrar özür dilerler fakat bu işe bir anlam veremezler.
Sarının Mahmut aileye dönerek 'Sizin burada dallardan sarkan kayısı aldığınızı gören komşularım benim sizi davet etmediğimi zannederek beni kınarlar. Siz beni onlara karşı küçük düşürdünüz. Ben onlara ne cevap veririm' tepkisinin nedenini dile getirir.
Daha sonra konuklarına bahçedeki her türlü meyveden ikramda bulunur.
Bu arada rençberine seslenerek ‘Ben acıktım bana sofra hazırlayın.’ der.
Konuklara ikram konusunda deneyimli ve hazırlıklı olan rençber; sadece Sarının Mahmut'a değil o anda bulunan misafirleri için de bir sofra hazırlar. Sarının Mahmut misafirleri sofraya davet eder fakat misafirler 'Bizim karnımız tok. Size zahmet verdik. Keşke bize sorsaydınız.' der. Onun üzerine Sarının Mahmut 'Zahmeti çekilmedik şeyin ikramı olmaz.' diye cevap verir ve devamında 'Siz yerseniz ikram olur. Yemezseniz işte o zaman zahmet olur, bize kalır biz yeriz' der. Ayrılık anında Sarının Mahmut birer kasa kayısı ve kirazı misafirlerin araçlarına ikram olarak yükletir. Onlara veda anında ‘Diğer sefere gelişinizde buraya uğramazsanız hakkımı helal etmem.’ der. Bu ziyaret belirli tarihlerde tekrarlanır.
Subay ‘İşte biz bu Sarının Mahmut dedemizin yanına gidiyoruz.’ der.
Bu olayı hayranlıkla dinleyen gerçek torunu ise hüzünlü bir şekilde ‘Sizler bir daha dedemi göremezsiniz çünkü o vefat etti.’ der.
Bu söz üzerine yabancı aile mensupları hüzünlenir, gözleri yaşarır.
(Ali Topgül'den aktarılmıştır.)
Ceget Dergisi Yeşilyurt Özel Sayısı- malatyahaber.com
ÇIRMIHTI'dan