Turgut Özal ve 21. Yüzyıl
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba@mbaymm.com
Turgut Özal vefatından on ay günümüzden yaklaşık yirmi dokuz yıl önce 4 Haziran 1992 tarihinde III. İzmir iktisat Kongresinde yapmış olduğu konuşmasında cumhuriyet dönemi iktisat politikaları ve gelecekteki iktisat politikaları konusunda önemli tespitler yaparak Atatürk den sonra Türkiye'nin ekonomi politikalarına yön veren önemli bir devlet ve siyaset adamı olmuştur. Vefatının 29.yılında Özal'ın III. İzmir iktisat Kongresinde yapmış olduğu konuşmasında özellikle I.İktisat kongresine vurgu yaparak
"Birinci İktisat Kongresi'nin daha Cumhuriyet ilan edilmeden yapılmış olmasının bir anlamı: Cumhuriyetimizi kuranların iktisadi meselelerin önemini çok iyi kavramış olmalarıdır. Yıkılmış, harap olmuş bir ülke durumundan " nasıl bir yol takip ederek ileri bir ülke konumuna gelebiliriz" münakaşasını başlatmış olmalarıdır. 1923 Birinci İzmir İktisat Kongresi'nin iki temel amacı vardı: Bir, bitmez tükenmez savaşlardan bitap düşmüş memleketimizin "milli bilanço"sunu çıkarmak; iki, Türkiye'ye, dünyanın en ileri ülkeleri arasındaki tarihi yerini-müktesep hakkını-iade edecek politikaları tespit etmek" şeklinde özetlemiştir.
I.İktisat kongresinden 58 yıl sonra 1981 yılında toplanan II. İktisat kongresinde yapmış olduğu konuşmasında ise ana hedefi Serbest piyasa ekonomisi, makro verimi artırıcı bir devlet yapısı, Bürokrasinin yeniden yapılanması, yeni bir planlama yönteminin belirlenmesi, alt yapı yatırımlarına önem verilmesi, ekonominin dışa açılarak ihracata ağırlık verilmesi, şehirleşme ile birlikte sosyal yaşamın kolaylaştırılması için belediyelerin güçlendirilmesi ana başlık altında özetleyerek bunların III. İktisat kongresine kadar hayata geçirilmesinin önemli olduğunu belirtmiştir.
III. İktisat kongresinde ise gelecek on yıl ile ilgili ana hedef olmalıdır? Diyerek Ben,"önümüzdeki on yıl içinde Türkiye'nin ana hedefleri, sayıları nihayet on-onbeşi geçmeyen ileri ülkelerden bir tanesi olmaktır" diyorum. "Türkiye, birinci sınıf ülkelerin arasına girmelidir ve girebilir" diyorum. Bu ana hedefin fizibilitesi vardır. Çünkü birinci sınıf büyük devlet olabilmenin şartlarından birincisi iyi bir coğrafi konumda bulunmak, ikincisi yeterli büyüklükte, nitelikli nüfustur. Türkiye'mizin coğrafi konumu fevkalede avantajlıdır. On yıl sonra biz, önde gelen bir ülke olmaya namzet nüfus potansiyeline sahip olacağız. Bu bizi Avrupa da ikinci büyük ülke yapacaktır. Üçüncüsü, gelecek on yıl Türkiye'nin önüne çok büyük bir istikbal açan dönemdir. Balkanlardan Orta Asya'ya kadar müslüman ve büyük bir kısmı Türk olan yeni devletlerle birlikte kendi gücümüzü daha tesirli hale getirebiliriz. Bu fırsatı iyi kullana bilirsek akılcı, gerçekçi, hakkaniyetli yöntemlerle işbirliğini ilerletebilirsek, hem biz hem de bu kardeşlerimiz dünya üzerinde önemli gruplaşmanın etkili fertleri olarak ortaya çıkabilirler. Bunlar bize Allah'ın bahşettiği büyük imkânlardır, büyük avantajlardır. Bu avantajları mutlak surette kullanmalı, gücümüzü kuvveden fiile çıkarmalıyız." diyerek.
21'inci asır ileri teknoloji ve bilgi çağıdır. 80'li yıllarda başlayan teknoloji ihtilalı, başta elektronik ve biyoteknoloji olmak üzere bilimde sağlanan baş döndürücü gelişmeler, insanoğlunun beyin gücünü daha da iyi kullanmasını sağlayarak önüne inanılmaz sonsuzluk açmaktadır. Önümüzdeki asır ferdin asrıdır, bilgi asrıdır. … 21'nci yüzyılı şekillendirecek olan hizmet sektörünün daha kabiliyetli, daha bilgili insana ihtiyaç gösterdiğidir. Değişim, ferdin bizzat kendisinde başlayacaktır. İleri ülkeler arasına girebilen milletler, bu değişimi gerçekleştirebilen, insanını 21'nci yüzyılın gerekleri doğrultusunda eğitebilen milletler olacaktır. Türkiye'nin bundan böyle hedefi, binlerce kişinin çalıştığı devasa tesisler değil, bilgi çağının arkasında kalmayacak insan yetiştirmek olmalıdır. Üç saha önem vermeliyiz bunlar eğitim, sağlık, yüksek teknolojidir. Üç teme hürriyet ise "Düşünce Hürriyeti" evrensel anlamda "Din ve Vicdan Hürriyeti" ile "Teşebbüs Hürriyeti"dir
Nesiller gelir nesiller gider. Önemli olan bir neslin kendisinden sonra gelecek nesile neler bırakabildiğidir. Tarih ancak bu birikimleri yazar. Büyük millet olmak da bu birikimleri nesile taşıyabilmekten geçer. Büyük ülke olma şuurunu insanlarımıza yerleştirmeliyiz. Daha evvel söyledim, şimdi burada bir kere daha tekrar ediyor ve sözlerimi tamamlıyorum: "Ciddi hatalar yapmazsak, 21 Yüzyıl Türklerin ve Türkiye'nin olacaktır." (Bu sözü Temmuz-1992 yılında son Malatya ziyaretinde hükümet meydanında yapmış olduğu konuşmasında Malatyalılara da söylemiştir.)
Turgut Özal sonrasında geride kalan otuz yıllık döneme baktığımızda bugünler için hedefi dünyanın ilk on ülkesi arasına girmek olan Türkiye'nin ne yazık ki ilk yirmi ülkenin dışında kaldığı görüyoruz.
Kalkınmış bir Türkiye hayal ederken hormonlu ve obez bir Türkiye gerçeğinde her yönü ile sorunlu bir Türkiye de yaşamak hepimizi üzmektedir.
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin üniversite eğitimlerini tamamladıktan sonra öncelikli düşüncelerinin yurt dışına gitmek olması bir yana onlara gitme dur diyecek yetkililerin ‘Giderlerse gitsinler’ dediğine şahit oluyoruz.
Milli gelirden alınan payın eşit dağılmadığı, gelir dağılımda eşitsizliğin her geçen gün arttığı, eğitimde fırsat eşitliği yok edilerek nitelikli eğitimin nicelikli eğitime tercih edildiği. Özal'ın Türkiye'nin kalkınması ve gelişmesinde çok önemli gördüğü, her fırsata vurguladığı "Düşünce ve İfade, Din ve Vicdan ile Teşebbüs Hürriyeti"nin sağlanması için gerekli olan adalet ve hukuk sistemin evrensel değerlerden uzaklaştığı, kaderciliğin öğretilmiş çaresizlik içinde kabullenildiği bir Türkiye bizleri bekliyor.
Türkiye'mizin dünya siyasetinde ve ekonomisindeki çok önemli coğrafi konumunu hiçe sayarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu ulu önder Atatürk'ün "Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir. Ülkeniz sizindir, Türklerindir. Bu ülke, tarihte Türk'tü bugün de Türk'tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır" sözlerini yok sayarak. Türklük şuuru ve bilincini yok edercesine son on yıl içinde dışarıdan ülkemize gelene yaklaşık on milyonu bulan göçe kapıları açarak Türkiye'nin demografik nüfus yapısının değişmesine hizmet edenlerin bu davranışlarına sesiz kalanlar ile Özal'ın "Ciddi hatalar yapmazsak, 21 Yüzyıl Türklerin ve Türkiye'nin olacaktır." hayalini nasıl gerçekleştireceğiz!
Bizim için Özal artıları fazla olan bir siyasetçi, bir devlet adamı ve hepsinden de önemlisi has ve samimi bir Malatyalıydı. Her Malatyalının sevdiği ifade etmek için kullandığı "Senin/Sizin Allah'ınıza Gurban" sözünü 1992 yılında Malatya ziyaretinde meydanı dolduran Malatyalılara hitaben kullanarak Türk siyasi hayatına mal eden Malatyalıydı.
Turgut Özal’ı vefatının 29. yılında saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz. Ruh Şad Mekânı Cennet Olsun.
________
Kaynak: DPT Kütüphanesi Cumhurbaşkanı T.Özal'ın III.İzmir İkt.Kong.Konuşmaları