Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba@mbaymm.com
6 Şubat gününün simge olduğu 2023 yılı şüphesiz bizler için acı ve üzüntünün yaşandığı bir yıl olarak hepimizin hafızalarında yer alacaktır. Acıların en kısa zamanda unutulması, sevinç ve huzurun acıların yerini alması arzumuzdur.
6 Şubat 2023 tarihinden itibaren yaşanan her günü 6 Şubat Pazartesi gününün üzerine sayarak yaşadık. Geçen her güne yeni bir anlam yükledik! “Bugün sevdiklerimizi kaybedeli 700 gün oldu” diyerek acılarımızı yüze katlayarak tazeledik.
O günden bugüne geriye baktığımızda enkaz altında kalmış bir şehirde sokaklarını adım adım bildiğimiz mahallemizin yok oluşunu seyretmekten başka elimizden hiçbir şey gelmiyor. Bizler kaybettiğimiz canlar için yanarken onlardan geriye kalan bu sokakların rant savaşını fiili olarak kim kazandı kim kaybetti? Kendimize bu soruyu sormadığımız her dakika kaybeden ve enkaz altında kalan yine bizler olacağız. Bugün bu fırsatçılığa göz yummanın yarın hiçbir işe yaramayacağını bilmezsek rıza gösterdiğimiz zalimlikler bizim için zulme dönüştüğünde vakit çok geç olacaktır.
Peki geride kalan bu iki yılda bizler ne yaptık?
Asrın Felaketine, Asrın Vekaleti! iİle çözüm aradık.
Yaşadıklarımızdan ders almadık, ha bire kazık çaktık!
Şehrin asimile edilmesine, kent hafızasının yok edilmesine ve Malatya'nın demografik yapısının değiştirilmesine göz yumduk!
Bir şehrin yok oluşunun resmini Saray Mahallesinde tüm yaşanmışlıkların betona nasıl teslim olduğunun bir eser olarak sunumunu gördük. İstanbul Pasajı, Ömer Efendi Sokak, Finiköprü Sokak, Kavukçuoğlu Sokak, Devecel Sokak ve diğerlerini topluca çaktığımız fore kazıklarla toprağın altına gömdük.
Deprem sonrası yeniden inşa edilen Malatya Çarşı projesi beton yığınını şehir mimarlığın yüz karası olduğunu gördük! Ve hatta bunun Malatyalıların gözünün içine baka baka 'Asrın İnşasına Yakışır Bir Mühendislik Eseri' diye en üst makamdan pazarlandığını da gördük!
Rüşvetin belgesini görmedik. Fakat depremin, yıkımın ranta ve paraya dönüştüğünün belgesini çarşıda yükselen beton yığınında gördük!
Tarihin hiçbir döneminde düşman işgaline uğramamış Malatya’nın 6 Şubat depremleri sonrasında, acımasız ve fırsatçı rantçıların adeta istilasına uğramasını seyrettik.
Şehri imar ederken gençliği ihyâ etmek yerine uyuşturucu ve fuhuşun esiri ettik.
Siyasilerdeki vurdumduymazlığı, duyarsızlığı, adamsendeciliğin ve yandaşlığın en üst seviyede olduğunu bir kez daha gördük.
Milletvekillerinin günah çıkartırcasına itiraf ettiklerini, kendilerinden ve yaptıkları eserlerinden şikâyetçi olduklarını gördük.
Deprem öncesi mangalda kül bırakmayan sivil toplum kuruluşlarının yaşanan depremle enkazın altında kaldıklarını gördük.
Ankara’nın Malatya’ya bakış acısının çok üst perdeden olduğunu öğrendik.
Ve bir kez daha “Yöneticilerin Yetersizliğinin Kader Değil Tercih” olduğunu anladık. Tercihlerimizle seçtiğimiz yöneticilerin basiretsizliğinin Malatya'nın nasıl kaderi olduğunu gördük!
Yönetenlerin yetersiz, siyasilerin etkisiz olduğu bir dönemde enkazın altından çıkmak nasıl olacak bilemiyoruz.
Günü yaşıyoruz. Dün ne çabukça geçip gidiyor hayatımızdan. Oysa bizim ne hayallerimiz vardı dünde! Yarınlar için ne çok beklentilerimiz vardı hayattan. Akıp giden mi yoksa uçup giden mi yıllar!
Bizler görür müyüz bilemiyorum ama umarım hikayenin sonu mutlu biter!
Fakat bu hayat çok yordu bizi…
Ünlü şair Can Yücel’in şiirinde yazdığı gibi bağıra bağıra susuyoruz! Kutlanacak nemiz kaldı!
Bazen;
Hayat yorar insanı.
Şarkılar yorar,
Beklemek yorar,
Özlemek yorar,
Affetmek yorar
Hoş görmek yorar
Boş vermek bile yorar
Ve insan susar
Her şeye herkese rağmen.
Elinden gelen tek şeyi yapar;
Bağıra bağıra susar.
Can Yücel
---
Bİ'KENT Dergisi