"Ege'nin Malatya'ları" ve İsmet Paşa
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mailto:mba@mbaymm.com
Bir Şehrin Anatomisi ve Şehri ile Özdeşleşen Değerler
6 Şubat depremi sonrasında yıkılan ve enkaz altında kalan şehrin, geçmişini geleceğe taşıyacak değerlerini korumak yerine; üzülerek belirtmek isterim ki Malatya’nın yeniden inşası adı altında şehrin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam değerleri ile binlerce yıllık gelenekleri ve hafızası yok ediliyor.
Malatya, sadece ülkemizde değil dünyada da iki önemli özelliği ile bilinmektedir. Bunlardan ilki; coğrafyası, toprak ve iklim yapısı gibi çevresel özellikleri sayesinde renk, tat, koku, aroma, kuru madde oranı, şekil ve irilik bakımından dünyanın en güzel ve en lezzetli kayısısının yetiştiği il olmasıdır. İkincisi ise İsmet İnönü ve Turgut Özal başta olmak üzere, dünya ve Türkiye siyasetine yön vermiş birçok siyasi kişiliğin yetiştiği bir şehir olmasıdır.
Malatya’nın toprağının, suyunun ve havasının özelliğinden olsa gerek; her Malatyalı bulunduğu ortamda önemsenmek ister ve bu konuda öne çıkma eğilimi gösterir. Bunun en belirgin örneği, özellikle çok partili siyasi sisteme geçişle birlikte iktidar ve muhalefet arasındaki siyasi mücadelede görülmüştür.
1950, 1954 ve 1957 yıllarındaki genel seçimlerde geniş bölgeli, liste usulü çoğunluk sistemi uygulanmıştır. 1954 yılında İsmet İnönü’nün genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimi kaybetmiş, Demokrat Parti (DP) ise seçimi kazanmıştır. CHP, Türkiye genelinde yalnızca Malatya, Kars, Sinop ve Tunceli illerinde seçimleri kazanabilmiştir. (Seçim öncesinde Malatya’nın ilçesi olan Adıyaman DP'yi desteklediği için il yapılmış; Kahta ve Besni ilçeleri Adıyaman’a bağlanmıştır.)
Malatya, bu seçimlerde Malatyalılık ruhu ile hemşehrisi olan İsmet İnönü’ye sahip çıkmış; bu sahipleniş, Türk siyasi tarihine damga vurmanın yanı sıra ilerleyen dönemlerde tüm siyasilere şehir-siyaset aidiyetine örnek olmuştur. Bu durum, o tarihlerde genç bir gazeteci olan Bülent Ecevit’in kaleme aldığı “Ege’nin Malatya’ları” yazı dizisine ilham kaynağı olmuştur.
Ege’nin Malatya’ları
Ulus Gazetesi’nde Bülent Ecevit’in köşe yazıları bölümünde yer alan arşivde, 2 Ocak 1960 tarihinde yayımlanan Ege’nin Malatya’ları yazı dizisinde şu ifadelere yer verilmiştir:
“Malatya artık Türkiye’de yalnız bir şehir adı değildir. Malatya, bir siyasî terim olarak dilimize yerleşmiştir. Halk dilinde Malatya artık; halkı baskıya boyun eğmeyen, yalana ve demagojiye kanmayan yer anlamına gelmeye başlamıştır. Şimdi Ege’de bir köy halkı, göğsünü gere gere ‘Biz Ege’nin Malatyasıyız’ derken aynı zamanda ‘Biz baskıya boyun eğmeyiz, biz yalana dolana kanmayız, biz memleket menfaatlerini çeşmeyle, krediyle ölçmeyiz’ şeklinde yazısında yer bulmuştur.
Yazıda yer alan ve Malatya ile özdeşleştirilen bu sözler; Battalgazi’den, devlet yönetimine karşı muhalif, dik duruşlu, ilkeli ve omurgalı kişiliğiyle Niyâzî-i Mısrî’ye; Cumhuriyet döneminde ise dünya siyasetine damga vuran İsmet İnönü ve Turgut Özal’a uzanan bir düşünce zincirinin Malatya kimliğiyle bütünleşmesine neden olmuştur.
1964 yılında Kıbrıs’ta yaşanan olaylar nedeniyle harekete geçmeye hazırlanan Türkiye’yi engellemek isteyen ABD Başkanı Lyndon Johnson’un, “NATO kapsamında verdiğimiz silahları Kıbrıs’ta kullanamazsınız” şeklindeki ambargo tehdidine karşı İsmet İnönü’nün verdiği “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” cevabı; baskıya boyun eğmemenin açık bir göstergesidir.
Yine Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan’da İsmet Paşa’ya suikast yapılacağı yönünde istihbarat alan emniyet güçlerinin, güvenlik gerekçesiyle aracındaki Türk bayrağının indirilmesini istemesi üzerine İsmet Paşa’nın verdiği şu cevap, bu duruşun en net ifadesidir: “Türk bayrağı benim arabamdan kalkamaz. Ben burada ölürüm; yerime başka bir Türk gelir, bu arabaya biner ve vazifesini yapar. Türk bayrağı bu arabadan kalkmaz!”
1989 yılında Sovyet rejiminin ve Doğu Bloku’nun çökmesinin ardından Türk dünyasıyla yakın ilişkiler kuran Turgut Özal’ın, 4 Haziran 1992 tarihinde III. İzmir İktisat Kongresi’nde yaptığı konuşmada söylediği şu sözler de bu vizyonun devamıdır: “Nesiller gelir, nesiller gider. Önemli olan, bir neslin kendisinden sonra gelecek nesillere neler bırakabildiğidir. Tarih ancak bu birikimleri yazar. Büyük millet olmak da bu birikimleri nesillere taşıyabilmekten geçer… Ciddi hatalar yapmazsak, 21. yüzyıl Türklerin ve Türkiye’nin olacaktır.” Bugün özellikle Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler ve Asya’da oluşturulan Şanghay İş Birliği Örgütü yapılanması dikkate alındığında, Türkiye’nin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.
Aradan geçen yaklaşık altmış beş yıllık süreçte; baskıya boyun eğmeyen, yalana dolana kanmayan, memleket menfaatlerini şahsi çıkarlarla ölçmeyen Malatyalı kimliğini her geçen gün kaybettiğimize üzülerek tanıklık ediyoruz. Algı yönetimi, yaşanan deprem ve Malatya’nın demografik yapısındaki değişim sonucunda siyasi reflekslerimiz, sağduyumuzun önüne geçmektedir. Oysa Malatya’yla özdeşleşen değerlerimizi ön plana çıkararak sorunlarımızı siyasi kimliklerle değil, Malatyalı kimliğimizle sahiplenmemiz gerekir.
İnsanlar ve toplumlar, yıkıp yok ettikleriyle değil; geçmişten geleceğe taşıdıkları tarihî ve kültürel değerlerle yaşarlar. Çünkü geçmişe vefa, bugüne ve yarına da saygıdır. Bu nedenle Malatya’yı ve Malatyalılığı sahiplenelim. Aspuzu’yu, Barguzu’yu, Çarmuzu’yu, Orduzu’yu yaşatalım. Kozmopolit bir İkizce dayatmasına aldanmayalım. Şehrimizin sorunlarına duyarsız kalmayalım.
Üstat Necip Fazıl’ın Sakarya şiirinde dediği gibi öz yurdumuzda garip kalırız sonra;
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
Kendi öz yurdumda ben miyim garip?
Eğilmiyor diye kurdu hor görüp,
İti el üstünde tutan utansın!
25 Aralık 1973’te vefat eden ve vefatının 52. yılında rahmet ve şükranla andığımız Mustafa İsmet İnönü için dün, bugün ve yarın hep şunu söyleyeceğiz: “Adın temiz, hatıran aziz kalacak.”
Ruhun şad, mekânın cennet olsun.




