Orhan TUĞRULCA
Tarihçi-Yazar
otogrulca@hotmail.com
Cafer Höyük
Malatya coğrafyasının insanlık tarihini birçok açıdan aydınlatacak ilkleri barındırdığını söylesek aslında abartmış olmuyoruz.(1) Bu bağlamda Cafer Höyük, Doğu Anadolu çanak çömleksiz Neolitik Çağı konusunda ayrıntılı bilgilerin sağlanabildiği tek kaynaktır. Baraj gölü sularına gömülmeden önce bu yer Eski Malatya’ya bağlı Cafer Köyü’nün hemen yanında bulunuyordu.
1940 yılından sonra Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkan buluntulardan hareketle ilk uygarlığın Fırat ve Dicle arasında kalan Mezopotamya ile sınırlı olmadığı, yerleşim ve kent uygarlığı başlangıcının biraz daha batıda olduğu açıklık kazandı. Yukarı Fırat vadisinin önemli yerleşmelerinden biri olan Malatya bölgesinde başta Cafer Höyük olmak üzere Tohma Çayı ve Fırat kenarında kentsel özellik taşıyan pek çok yerleşkenin ortaya çıkarılmış olması ve bunların bir kısmının M.Ö 7.bin yıllarına tarihlendirilmeleri uygarlık ve kent oluşumları ile ilgili Mezopotamya merkezli bilgilerin yeniden revize edilmesini zaruri kılmaktadır.(2)
Cafer Höyükte ortaya çıkan buluntuları disipline etmeden önce bir hususu açıklığa kavuşturmakta yarar var. Seri halinde paylaşmaya çalıştığımız bu yazıların amacı Malatya’nın yaklaşık on bin yıllık tarihi geçmişini kronolojik bir şekilde vermek değildir. Amacımız insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden birini temsil eden Cafer Hüyük’ün kurtarma kazılarında ortaya çıkan buluntular üzerinden hareketle yerleşkenin köy mü yoksa kent mi olduğu konusunu açıklığa kavuşturmaktır.
Yerleşim Yerinin Tarihi: Cafer Höyük’ün M.Ö. 7 bin yılına ait olduğu kazı başkanı Jacques Cauvin’in 1982 yılı raporunda açıkça belirtilmiştir.(3) Ancak tarihlendirmelerde farklı yöntemler kullanılarak farklı sonuçlar çıkaranlar da var. Dr. Burçin Erdoğu “Karşılaştırmalı Tablolara Göre Anadolu Kronolojisi” adlı eserinde Cafer Höyük’ün karbon 14 metodu verilerine dayanarak “çok büyük hata payı olan tarihler göz önünde bulundurulmadan Cafer Höyük’ün uyarlanmış radyoaktif yaşını M.Ö. 8.450-7.180 yılları” arasına tarihlemektedir.(4)
Bu bağlamda Cafer Höyük kronolojisini üç ayrı evre şeklinde verenler de var. Buna göre; “En eski evre 13 ve 11 tabakalar M.Ö. 8.000’lere tarihlenir. Orta evre 8 ve 5 tabakalar aşağı yukarı M.Ö. 8.000 ile 7.500’lere tarihlenirken yeni evre 4 ve 1 tabakalar M.Ö. 7.500 ile 7.000’lere tarihlenmektedir.”(5)
GÖRSEL: Karakaya Baraj Gölü'nde su seviyesi düşünce kısmen ortaya çıkan Cafer Höyük
Yerleşim Yerinin Adı: Yerleşim yerinin adıyla ilgili herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Bugün buraya Cafer Köyü’nden dolayı Cafer Höyük diyoruz. Arkeolojik kayıtlara da bu şekilde geçti. Ancak bu yerleşmenin M.Ö. 7.000 yıllarında yaşayanlar tarafından ne isim verildiği konusunda hiçbir bilgi ve belgeye sahip değiliz.
Yerleşim Yerinin Bulunduğu Yer: Malatya ilinin yaklaşık 40 km kuzeydoğusunda Fırat kenarında yer almakta idi. Cafer Köyü’nün hemen yanında yer alan yerleşim yeri 1986 yılında baraj sularının altında kaldı.(6)
Yerleşim Yerinin Alanı: Cafer Höyük yerleşkesinin boyutları 150 x 28 = 4.200 m2 olarak hesaplanmıştır. Söz konusu bu 4.200 m2 alanın gerek nüfus miktarı gerekse köy–kent tartışmaları açısından ne anlama geldiğini aşağıda paylaşacağız.
Yerleşim Yerinin Araştırılması: Höyük, Mehmet Özdoğan başkanlığındaki bir heyet tarafından Karakaya Baraj Gölü altında kalacak tarihi ve kültürel yerlerin araştırılması sırasında tespit edilmiştir. 1979-1986 yılları arasında Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi adına Jacques Cauvin başkanlığında kazılmıştır.(7)
Ortaya çıkan bulgular şu şekilde sıralanabilir:
-Doğal cam (obsidyen),
-Çakmaktaşından orak bıçakları,
-Uç ve yan kazıyıcılar,
-Kanatlı ok uçları,
-Deliciler ve bazalt öğütme taşları ile yeşil kayadan cilalı baltalar,
-Özenli bir işçiliğin örnekleri olarak karşımıza çıkan mermer ve bazalttan yapılmış bilezik ve kâseler,
-Bir adet pişmiş topraktan kuş figürü (idol) ile üç adet kadın, bir adet erkek figürü (idol),
-Mikrolitler (volkanik kayalarda ancak mikroskopla görülebilen billurlar),
FOTOĞRAF: Malatya Arkeoloji Müzesi'nde Cafer Höyük kazısından çıkarılan eserlerden bir bölümü
-Çayönü aletleri ve ok uçları,
-Mermerden ve kalkerden özenle işlenmiş taş kaplar,
-Kemik iğne, bız/delici, delikli plaket, boynuz kın,
-Sadece Cafer Höyük’e özgü iki yüzü dış bükey ve ortası çıkıntılı kesitli taş bilezikler,
-Oval bir çukurda başsız bir iskelet,
-Üstü büyük bir taşla örtülmüş çukurda sol yanına yatırılmış genç bir çocuk iskeleti,
-Köpek kalıntıları, (Neolitik çağ yerleşmesinde köpek dışında evcil hayvan yoktur), çok sayıda tavşan, tilki, karaca, geyik ve domuz, koyun ve keçi kalıntılarına, ayı ve panter kemiklerine de rastlanmıştır.
-Buğday, mercimek ve bezelye ile çavdar ve arpaya da rastlanmıştır.(8)
Ev-Mimari Bulgular: Cafer Höyük’te iki tip ev tespit edilmiştir. Bunlar çok odalı yapılar ve tek odalı dikdörtgen planlı yapılar. Dikdörtgen yapılı evler 5.40 x 4 m (21,6 m2) boyutlarındadır. Bütün evler aynı yönde ya birbirine bitişik ya da dar bir geçitle birbirlerinden ayrılır durumda inşa edilmişlerdir. Bu yapılar Diyarbakır Çayönü yerleşmelerindeki ızgara ile hücre planlı yapılara benzemektedir. Duvar malzemesi kerpiçten olup 90 x 35 cm boyutlarındadır. Kerpiçler bazen yatay bazen de dikey olarak kullanılmıştır.(9)
İçinde yaşanılan yapıların birbirlerine son derece benzemeleri, burada oturan toplulukların temelde eşitlikçi olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir.(10)
Yerleşim Yerinin Alanı Ve Nüfusu
Cafer Höyüğün toplam alanı yukarıda da verdiğimiz üzere 4.200 m2’dir. Yani 4 dönüm civarıdır. Burada ne kadar nüfusun barınabileceği ile ilgili bir yorum yapacak olursak şöyle bir hesap ortaya çıkmaktadır:
Ortaya çıkan odaların büyüklüğü 5.40 x 4 m olarak verilmiştir. Bu rakamlar bir odanın büyüklüğünün 21,6 m2 olduğu ortaya çıkar. 4.200 m2’lik köyün tamamen bitişik nizam şeklinde yapıldığını varsaydığımızda toplam: 4.200:21.6= 195 oda/ev ortaya çıkmaktadır. Arada yol, boşluk ve yaşam alanlarının oranı % 30 kabul edilirse bu rakam 130 civarına inmektedir.
Bu rakamlardan varmak istediğimiz husus şudur:
a) Bu köyde toplam 130 oda/ev vardı.
b) Her oda/evde ortalama 7 kişinin barındığı kabul edilirse toplam 900 civarında kişi yaşıyordu.
Yerleşim Yerinin Savunması
Cafer Höyük’te sonraki dönemlerde göreceğimiz sur, kale ya da hisar diyebileceğimiz unsurlara rastlanmaz. Yerleşim yerinde savunma evlerin ya birbirine bitişik ya da dar bir geçitle birbirine bağlanması ile korunduğu kabul edilir.(11) Cafer Höyük raporlarında bu evlerin girişi ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlamıyoruz. Ancak her halükârda savunma; bir dış çeper oluşturma şeklinde değil, evlerin bitişik nizam güç birleştirme şeklinde olduğu açıktır.
Savunma aletleri raporda verdiğimiz buluntulardan da anlaşılacağı üzere henüz demir ve benzeri metaller keşfedilmediğinden olsa gerek, daha çok obsidiyen ve çakmak taşı gibi nitelikli taşlardan savunma aletleri yapılmıştır.
Neolitik Dönemde Din
Cafer Höyük kazılarında din ve inanışlarıyla ilgili sadece birkaç tane insan (kadın-erkek) ve hayvan idolüne rastlanmıştır. Bir adet kuş idolü, üç adet kadın ve bir adet erkek idolünden (put) oluşan bu veriler arkeologlar ve dönemin uzmanlarınca tapınma figürleri olarak yorumlamıştır.
Anadolu’da son elli yılda yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö. 8.000 ile M.Ö. 5.000 yıllarına tarihlendirilen Neolitik dönemde inancın yeryüzündeki yansıması olarak ortaya çıkan mabet, henüz tam belirgin değildir. Evlerin içerisinde bazı odaların tapınma veya başka bir ifade ile ibadet yeri olarak kullanılmış olduğuna dair birtakım izlere rastlanılmaktadır.
Anadolu’da içinde Cafer Höyük’ün de yer aldığı Neolitik yerleşmelerde, insanın tapınma gereksinimleri sonucu ortaya çıkan ve mabetlerin temelini oluşturacak olan bu yerler genellikle evin bir köşesi ya da ocakların etrafı seçilmiştir.(12) Söz konusu bu ibadet alanlarında insan heykelciliklerinin çıkmış olması bilhassa bu heykelciklerin kadınlara ait olması çeşitli yorumların geliştirilmesine neden olmuştur.
Biz bu değerlendirmeyi yaparken Anadolu arkeolojisine az çok vakıf olan okuyucularımız Urfa Göbeklitepe’de MÖ: 12 bin yıllarına dayandırılan tapınak ve kamusal alanların aslında yukarıdaki geleneksel değerlendirmeleri boşa çıkardığını düşünebilir. Bu durumun bir çelişki oluşturduğunun farkındayım. Ancak bu değerlendirmelere şimdilik temkinli yaklaşılması gerektiğini düşünüyorum. Zira Göbeklitepe’de ortaya çıkan tapınak ve kamusal alanlar konusunda arkeolog ve tarihçiler arasında henüz bir uzlaşı söz konusu değildir. Göbeklitepe’deki mücavir alan kazıldıkça ve yeni bilgi ve bulgular ortaya çıktıkça belki de ‘tapınakların konuttan farklılaşıp müstakil bir yapı haline gelmesi’ ile ilgili Neolitik dönem sonrası bilgileri revize etmek zorunda kalacağız.
Neolitik Dönemde Kadın
Ortaya çıkan kadın heykelciklerin; oturan kadın, ayakta duran kadın, genç ve yaşlı kadın, geniş kalçalı kadın, şişman ya da hamile kadın, doğuran kadın, sadece Cafer Höyük buluntularına özgü iri göğüslü kadın, tahtında oturan kadın, uzanmış dinlenir durumundaki kadın(13) gibi… Kadının fiziksel özelliklerini, antropolojik özelliklerini ve sosyal hayattaki varlık nedenini açıklar nitelikte olması dikkat çekicidir. Anadolu’da Cafer Höyük, Çayönü, Çatalhöyük ve Hacılar gibi Neolitik dönem yerleşmelerinde ortaya çıkan bu kadın heykelciklerin neredeyse tamamının çıplak olarak betimlenmesi kadın, din, yaratılış, doğurganlık, bereket, verimlilik, neslin devamı, tanrısal özellik, anaerkil toplum, ana tanrıça olarak yaratma eyleminin özü, çoğalmanın simgesi,(14) gibi birçok farklı yorumun yapılmasına sebep olmuştur.(15)
Neolitik dönem bulguları arasında kadın heykelciklerin varlığı ile ilgili yorumları yukarıda verdik. Görüldüğü üzere bu yorumların neredeyse tamamı batılı ve doğulu materyalist yaklaşımların ürünüdür. Bu dönem ile ilgili İslam bilim ve düşünce adamlarının yorumlarına rastlamıyoruz. Yapılan bazı yorumlamaların ise özgün olmadığını görüyoruz. Örneğin R. İhsan Eliaçık’ın 2011’de yayınlanan “Kuran’a Giriş” adlı eserinde; Kuran’ın nüzul (indiği) olduğu ortamı değerlendirirken kadının toplum içindeki sosyal statüsünü de ele almıştır. Yapılan değerlendirmede, kadının ilk yaratılış dönemlerinde erkekten daha önde olduğu ancak zamanla savaş ve işgücü nedeniyle erkeğin kas gücü farkıyla ön plana çıktığı ifade edilmektedir ki bu yorumlama batı merkezli tarihçi ve arkeologların yorumlamalarından farklı değildir.(16)
Cafer Höyük Yerleşkesinde Ekonomik Ve Sosyal Yaşam
Neolitik dönemin önemli merkezlerinden biri olan Cafer Höyük’teki ekonomik ve sosyal yaşam, üretim ve ticari hayatı ile ilgili değerlendirmelerin kaynağı, doğal olarak ortaya çıkan buluntuların yorumlanmasıyla ancak elde edilebilir.
Bu açıdan bakıldığında Cafer Höyük’te eski, orta ve yeni evrede ortaya çıkan;
1- Evin bir köşesinde ortaya çıkan fırın ve ocaklar,
2- Çakmak taşından yapılmış silah ve ok uçları (Çayönü aletleri dedikleri),
3- Orak ve kazıyıcılar,
4- Yeşil taştan cilalı baltalar. Kınları ile beraber,
5- Mermer ve kalkerden özenle işlenmiş taş kaplar,
6- Çeşitli öğütme ve sürtme taşları,
7- Kemik iğne ve deliciler,
8- Koyun, keçi, geyik, tavşan, ayı ve panter ile domuz gibi hayvanların hem ehlileştirilmiş hem de yabani olanlara ait kalıntılar,
9- Emmer ve einkorn buğdayları, mercimek, bezelye, çavdar ve arpa gibi kültüre alınmış tahıllar,
10- Beyaz mermerden ve ince bazalttan yapılmış bilezikler,
11- Kalem ve mikrolitler
gibi çok farklı buluntuların elde edilmiş olması Cafer Höyük bölgesindeki yaşam şeklini, ekonomik hayatı, geçim ve barınma şeklini, üretim ve tüketim hayatını, beslenme şeklini, günlük hayatta kullanılan alet ve edevatları, savunma unsurlarını, doğal çevre ile olan ilişkilerini, toprak ve tarım ile olan ilintilerinin yanında süs ve sanatsal hayatı ile olan ilişkileri hakkında çeşitli yorumlar geliştirmemize olanak vermektedir.
Yukarıda sıraladığımız buluntulardan hareketle Cafer Höyük bölgesindeki insanların;
1- Avcı ve toplayıcı geleneği sürdürdükleri,
2- Yabani hayvanlardan yararlandıkları ancak henüz tam bir hayvancılığın olmadığı,
3- Yerleşik hayata büyük oranda geçtikleri,
4- Dış saldırılara karşı (insan ve hayvanlara karşı) savunma aletleri geliştirdikleri,
5- Günlük hayatta lazım olan ve yaşamı kolaylaştıracak hatta yaşamı renklendirecek süs eşyaları gibi… Alet ve edevatın üretimine başladıkları,
6- Oraklar, öğütme taşları gibi çok sayıda bulunan tarım aletlerinin bulunmuş olması tarımın başladığı,
7- Yüksek düzeyde estetik güzelliğe sahip ikisi bazalt ve biri mermerden üç adet cilalı bileziğin bulunması, yerleşik hayat, gösteriş ve sanat hayatının varlığını göstermektedir.
Söz konusu bu buluntulardan hareketle üretime geçişin ilk evresinin başladığını söyleyebiliriz.
Yerleşkede Köy - Kent Tartışması
Yukarıda Cafer Höyük ile ilgili verileri ortaya koyduk. Yerleşimin köy mü yoksa kent mi olduğu sorusunun cevabını Gordon Childe’nin kentin 10 özelliğine bakarak karar vermeyi daha uygun buluyoruz. Zira Childe’in bir kentin diğer yerleşim yerlerinden ayırt edilmesine yönelik saptadığı 10 kıstas 50 yıldan bu yana tartışılmasına rağmen bugün hala geçerliliğini korumaktadır. Söz konusu kıstaslar şunlardır:
1- Yerleşim yerinin boyutları ve nüfus yoğunluğun olması,
2- Tam gün çalışan uzman işgücünün olması,
3- Anamalın merkezi olarak toplanması,
4- Anıtsal kamu yapılarının olması,
5- Sınıf toplumunun oluşması,
6- Yazının kullanılıyor olması,
7- Kesin ve öndeyişe dayalı bilimlerin olması,
8- Betimsel sanatın olması,
9- Uzak mesafeli ticaretin olması,
10- Devlet organizasyonun varlığı.(17)
Bu kriterler açısından bakıldığında Cafer Höyük;
1- Yerleşim yerinin boyutları ve nüfusu bir kent için yeterli değildir. (Alan: 4200 m2, Toplam Konut: 130 Oda/Ev, Nüfus: 900)
2- Uzman işgücünün olduğuna dair veriler elde edilememiştir.
3- Üretim emareleri olmadığından fazla malın depolandığına dair veriler elde edilememiştir.
4- Saray, konak ya da mabet gibi kamu yapılarına rastlanmamıştır.
5- Toplumsal sınıfların varlığı tespit edilememiştir. Tersine içinde yaşanılan yapıların birbirlerine son derece benzemeleri, burada oturan toplulukların temelde eşitlikçi olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir.(18)
6- Yazıya rastlanmamıştır.
7- Geometri, astronomi gibi bilimlerin varlığı kanıtlanmamıştır.
8- Uzak mesafeli ticaretin yapıldığına dair veriler elde edilememiştir.
9- Devlet organizasyonunun olduğuna dair bulgulara rastlanmamıştır.
Cafer Höyük’te bu 10 maddeden sadece bir tanesinin varlığı söz konusudur. O da şayet betimsel sanat olarak yorumlanacaksa, kadın, erkek ve kuş figürlerin varlığı ile obsidiyenden yapılmış ve bir süs eşyası olarak kabul edilen bileziklerin varlığıdır.
O halde sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Cafer Höyük bir köyün tüm özelliklerini barındırırken kentsel bir özelliği yoktur. Tarım büyük olasılıkla yapılırken, hayvancılığın yapıldığına dair bulgular yoktur.(19) Cafer Höyük yerleşik hayata ve üretime geçişin ilk evresini gözler önüne sermektedir.(20)
Bir sonraki makalemiz: “Kent Uygarlığı Öncüsü Değirmentepe Höyük” olacaktır.
__________
Dipnot/Kaynakça
1-Fahri Işık, Suya gömülen”adsız”höyükler ve Aslantepe, Evrenselkent Malatya Haziran 2007
2-Helmut Uhlıg, Avrupa’nın Anası Anadolu, Telos Y. 2001, İstanbul, s.41; Malatya Müzesi, Yapı Kredi Y. 2005, s.8; Marcella Frangipane, Yakındoğu'da Devletin Doğuşu, Arkeoloji ve Sanat Y. İstanbul, 2002, s.11,16
3-J. Cauvin, İstanbul Üniv. Edebiyat Fak. Prehistorya Laboratuarı, 11.04.1996 (Yazan: Ali Önder)
4-Dr. Burçin Erdoğu, Karşılaştırmalı Tablolara Göre Anadolu Kronolojisi, makale
5-Metin Sığın, Anadolu’da Başlangıcından II Bin Yıl Sonuna Kadar Taş Kaplar, Selçuk Üniv. Sosyal Bil. Enst. Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008, (Aurenche, 2007, 423; Aurenche, 2007, s.92)
6-Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri, TAY Projesi
7-TAY Projesi, Jacques Cauvin, Cafer Höyük Kazısı 1982 Yılı Raporu
8-Hasan Tahsin Uçankuş, Bir İnsan ve Uygarlık Bilimi ARKEOLJİ Tarih Öncesi Çağlardan Perslere Kadar Anadolu, T.T.K. Basım, Ankara, 2000. s.481; J. Cauvin, a.g. rapor, 1982; J. Cauvin, a.g. konuşma, 1996, TAY Projesi.
9-Jacques Cauvin, Yazan: Ali Önder, Yer ve Tarih: İstanbul Üniv. Edebiyat Fak. Prehistorya Laboratuarı, 11.04.1996, Tercüman: Doç. Dr. Nur Balkan Atlı; J. Cauvin, Cafer Höyük Kazısı, 1982 Yılı Raporu
10-Marcella Frangipane, Yakındoğu'da Devletin Doğuşu, Arkeoloji ve Sanat Y. İstanbul, 2002, s.50
11-Erhan Acar, Anadolu’da Tarih Öncesi Çağlardan Tunç Çağı Sonuna Kadar Konut ve Yerleşme, Tarihten Günümüze Anadolu’da Konut ve Yerleşme, HABİTAT II, T.E.T. Tarih Vakfı, s.385
12-Selma Tahberer, Adana Arkeoloji Müzesindeki Helenistik ve Roma Dönemleri Terracotta Figürlerinin Yapım Tekniklerinin Araştırılması ve Uygulanması, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniv. Sos. Bil. Enst., Adana 2006, s.10
13-Gülnur Sümer, Anadolu’da Neolitik Dönemde Tanrı ve Tanrıça, Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniv. Sos. Bil. Enst., İzmir 2007, s.338 vd.
14-Y. Göğebakan, Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü Olarak Kadın, http://ihs.inonu.edu.tr.mebpanel/dosyalar/988; Dr. Savaş Harmankaya, Türkiye Neolitik Araştırmalar Üzerine Bir Değerlendirme, s.16
15-S. Tahberer, a.g. Yüksek Lisans Tezi, s.12; Erhan Acar, Anadolu’da Tarih Öncesi Çağlarda Tunç Çağı Sonuna Kadar Konut ve Yerleşme, Habitat II, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, s.385; Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi, Cilt: I, s.4; http://www.altinicizdiklerim.com/ozetler/dinsel; Yrd. Doç. Dr. Yüksel Göğebakan, Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü Olarak Kadın, http://ihs.inonu.edu.tr.mebpanel/dosyalar/988; Y. Göğebakan, a.g. makalesi; Dr. Savaş Harmankaya, Türkiye Neolitik Araştırmalar Üzerine Bir Değerlendirme, s.16; Gülnur Sümer, a.g. Yüksek Lisans Tezi, s.25
16-R. İhsan Eliaçık, Kur’an’a Giriş, İnşa Yay., 2011, s.72-73
17-Özlem Çevik, Arkeolojik Kanıtlar Işığında Tarihte İlk Kentler ve Kentleşme Süreci, Arkeoloji ve Sanat Y., İstanbul 2005, s.5 vd.
18-Marcella Frangipane, Yakındoğu'da Devletin Doğuşu, Arkeoloji ve Sanat Y. İstanbul, 2002, s.50
19-Jacques Cauvin, a.g. Kazı Raporu, s.65-66; Ayşe Yeşbek, T. diccaccoides ve T. diccoccon Türleri Arasındaki Genetik Çeşitliliğin Rapd-Pcr Tekniği İle Belirlenmesi, Hacettepe Üniv. Yüksek Lisans Tezi, 2007
20-J. Cauvin, a.g. Kazı Raporu, s.66