SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Orhan Tuğrulca

Büyükşehir Tartışmaları

Büyükşehir Tartışmaları
A- A+ PAYLAŞ

Orhan TUĞRULCA

Tarihçi/Yazar

otogrulca@hotmail.com

Büyük Şehrin Sosyolojisi

Malatya 2014 yılında “büyükşehir” statüsüne kavuşuyor. Bu gelişme daha çok siyasi çevreleri ilgilendiriyor gibi görünse de, aslında öyle değil. Büyükşehir statüsü ile birlikte idari bir düzenlemeye de gidileceğinden sonuçları açısından hayli farklı sosyal, kültürel ve yerel politik değişim ve dönüşümleri beraberinde getirebilecektir. Farklı idari alanların birleştirilmesi ile hem nüfus ve bu nüfusun belli bir alan üzerindeki hareketliliği hem de farklı ve aynı zamanda etkisiz nüfus alanları bir büyük idari konsept içerisinde daha etkili bir dönüşümün içerisine girebilecektir.

Bu süreç içerisinde şehir plancıları, mimarlar, mühendisler ve yerel politik unsurların her biri muhakkak ki kendi ilgi alanlarına giren hususlarda görüşlerini kamuoyu ile paylaşacaklardır. Bilhassa mevcut yerel yönetimin çok iyi bir hazırlık yapması gerekecektir. Zira genişleyen alan üzerinde oluşacak yeni alt yönetim birimlerin (ilçe belediyelerin) sosyo-politik etno-kültürel ve mezhebi yapılarının gelecekte kentin bütünlüğünü tehdit edecek ve aynı şehirde ayrışmaya ve ötekileşmeye neden olacak şekilde taksim edilmemesi gerekir. Böyle bir hataya düşülmemesi için süreç içerisinde mutlaka ilgili akademia çevreleriyle işbirliği halinde sosyo-politik bir araştırmanın yapılması gerekir.

Bilhassa ilçe belediyelerin sınırları belirlenirken bu alan üzerindeki nüfusun homojen olmamasına dikkat edilmesinde yarar olacağı muhakkaktır. Bu durumu biraz daha açacak olursak şunu söyleyebiliriz. Malatya son 20-30 yıldan bu yana şehirleşirken biraz kendine özgü bunu gerçekleştirdi. Şöyle ki gerek Karakaya barajının tutulması ile gerekse tarım politikaları ve tarımdaki teknolojik gelişmeler neticesinde köylerini terk eden Malatyalı köylüler köylerine en yakın noktadan şehre yerleştiler. Örneğin Kale, Pütürge, Baskil, Eskimalatya ve köylerinden gelenler şehrin doğu yakasında kendine yer ayırırken; Doğanşehir, Akçadağ, Çelikhan, Arapkir ve Yazıhan’dan gelenler ise genellikle şehrin batı ve kuzey batısında kendilerine yer ayırdılar. Terör nedeniyle doğudan gelen aileler de yine şehrin belli bölgelerinde gettolar oluşturdular. Alevi vatandaşlarımız da aynı şekilde bir tür gettolaşma diyebileceğimiz bölgede yoğunlaşmaları şehrin sosyo-politik olarak değerlendirilmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu durum şehrin zenginliğini ve olumlu motivasyonunu ifade ettiği kadar şehrin sosyolojik riskini de ifade etmektedir.

Burada asıl üzerinde durduğumuz husus büyük şehrin alt birimleri (ilçe belediyeler) oluşturulurken sadece alanların gelişmişlik ya da coğrafi durum değil ama aynı zamanda ileride etnik, mezhebi ya da bölgesel alanlar üzerinde siyasi rant kapısını açacak ve bunu da şehrin bütünlüğünü bozacak şekilde ayrıştırılmamasıdır. Daha açık ifade edecek olursak alt belediyeler alanlarında yer alan nüfus potansiyeli etnik, mezhebi ve bölgesel istismara açık kapı bırakmayacak şekilde ayarlanmalıdır.

Biliyorum kolay bir şeyden bahsetmiyoruz. Ancak büyük şehir hazırlıkları yapılırken kentin sosyologlar tarafından da incelenmesinin zorunlu olduğu muhakkaktır.

Büyük Şehrin Tarihi Alanı

Büyük şehrin tarihi alanı derken M.Ö. 5 bin yıllarından itibaren Malatya’nın ana yerleşkesi (yönetim merkezi) olarak ortaya çıkan Aslantepe, M.Ö. 100 yıllarında Romalıların bölgeye gelmesi ile birlikte kurulan Eskimalatya ve yine 1838-39 yılından itibaren ki belgelerde 1870’li yıllardan itibaren ana yerleşke olmaya başlayan Modern Malatya’yı içine alan bir bölgeden söz ediyoruz. Büyük şehrin sınırlarını tam olarak bilmiyoruz ancak bu tarihi alana, her ne kadar barajın altında kalsa da M.Ö. 7 bin yıllarından itibaren yani Neolitik dönemde ortaya çıkan Caferhöyük ve Değirmentepe bölgesini de dâhil etmemiz gerekir. Birbirine uzaklığı en fazla 20-25 km olan bu tarihi alan Büyükşehir statüsü ile birlikte tarihte ilk defa bir tek idari konsept içinde yönetilmiş olacaktır.

Tarihçiler söz konusu bu dört alanı ayrı ayrı değerlendirmek zorunda kalmışlardır. Bu tarihi alanın daha iyi anlaşılmasını sağlamak için kısa bir hatırlatma yapmamızda yarar var. Zira söz konusu bölge tarihsel olarak dört ayrı evreden geçmiştir:

1)  Caferhöyük ve Değirmentepe evresi ya da Malatya’nın Fırat vadisi yerleşkesi olarak değerlendirdiğimiz bu bölge Eskimalatya’nın doğusunda Fırat vadisinde yer almakta idi. Baraj suları altında kalan bu bölgede birçok höyük tespit edilmişti. Ancak bunların arasında Caferhöyük ve Değirmentepe kazı sonucu ortaya çıkan bulgular açısından diğer höyüklerden daha çok dikkat çekti. Zira tarihte ilk defa tarıma geçişin ve ardından iş bölümü, uzmanlaşma ve sonunda kente doğru evrilmenin gerçekleştiği bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.

2)  Aslantepe evresi olarak değerlendirdiğimiz bu bölge bugün Orduzu dediğimiz beldenin sınırları içerisinde yer almaktadır. M.Ö 5 bin ve sonrasında ortaya çıkan Aslantepe tarihte ilk bürokrasinin dolayısıyla ‘devlet’in şekillendiği bir yerdir. Caferhöyük ve Değirmentepe’de yaşanan tecrübe Aslantepe evresinde önce “kent” e ardından da “devlet” e dönüştüğü söylenebilir. Aslantepe evresi aynı zamanda “Malatya” adının ortaya çıkmaya başladığı bir dönem olması nedeniyle önem arz etmektedir. “Melid”, “Milid”,  “Melide”, “Melite(a)”, “Meliddu”, “Maldia”, “Melitene” ve “Malatiyye” gibi birbirine yakın kullanımlarla günümüze kadar gelen “Malatya” adının doğrusu ilk defa Aslantape evresinde yani M.Ö. 5 bin yıllarından itibaren kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz.

3)  Eskimalatya evresi: Bu evrenin M.Ö. 100 yıllarında Romalıların bölgeye gelmesi ile başladığını ifade ettik. Roma ardından Bizans’ın şekillendirdiği Malatya’ya (Eskimalatya) 7. Yüzyılın ortalarında (639) Müslümanlar ayak basacaktır. İslam Bizans çatışmalarında defalarca el değiştiren Malatya 1102 yılının 18. Eylül’ünden itibaren kesin olarak Türklerin- Müslümanların kontrolüne geçecektir. Eskimalatya evresi, 1838-39 kışına kadar sürecektir. Mısır valisi Mehmet Ali Paşanın isyanı sırasında ordusunu Malatya’da toplayan Osmanlı komutanı Hafız Paşa kışı burada geçirdi. Halkın evlerine el koyan paşa, baharda şehri boşalttığında şehir harabeye dönmüştü. Zira kış çetin geçtiğinde askerler ısınmak için evlerin ahşap malzemelerini yakmak durumunda kalmışlardır.

Hemen her ailenin bugünkü Modern Malatya’nın bulunduğu bölgede yazlık evi ve bahçesi vardı. Malatya halkı harabeye dönmüş şehre dönmedi/dönemedi. Yaklaşık olarak 1800 yıllık şehir ana yerleşke olmadan çıktı.

Bu tarihten itibaren “Şehri Atik” olarak devam eden şehir Cumhuriyet döneminde tarihsel geçmişini unutturmayacak ve binlerce yıldan beri birbirine yakın versiyonlarla gelen ismin önüne sadece yer değişikliğini hatırlatacak “eski” kelimesi eklenerek “Eskimalatya” olarak devam etmesi sağlandı. İlmi, akli ve vicdani olanda buydu.

Resmi adı 1987 yılına kadar “Eskimalatya” olarak kaldı. 1987 yılında yaklaşık 7 bin yıldan beri. “Melid”, “Milid”,  “Melide”, “Melite(a)”, “Meliddu”, “Maldia”, “Melitene” ve “Malatiyye” gibi birbirine yakın kullanımlarla günümüze gelen Malatya adı “Battalgazi” olarak değiştirildi.

Bu isim değişikliğinin ne kadar gereksiz ve anlamsız olduğu tartışmalarına girmeyeceğiz. Zira bu tartışma ayrı bir makale konusu olacak önemdedir. Ancak şu kadarını hatırlatırsak sanırım makalemizin amacını aşmayacaktır. Battalgazi adı Malatya bölgesi için şüphesiz ki önemlidir. Bu ismin Malatya’da yaşatılması ve kent tarihi ve kültürüne katkı sağlanmaya çalışılması da gerekir. Ancak efsanevi olarak birtakım bilgiler olmasına rağmen ilmi ve tarihi vesikalarda gerçek ve tarihi şahsiyeti ile ilgili çok az bilgiye ulaşabildiğimiz bir ismin, yaklaşık 7. Bin yıldan buyana birbirine yakın versiyonlarla günümüze kadar gelmiş bir şehir adıyla değiştirmek kültürel bir unsurun yaşatılmasıyla ilgili olarak ne kadar mantıklıdır.

4)  Modern Malatya evresi: Söz konusu bu olaydan sonra Malatya’yı (Eskimalatya) kendi haline terk eden Malatya halkı bugünkü Malatya bölgesini ana yerleşke haline getirirken Eskimalatya’yı “aşağı şeher” olarak andı.

Sonuç

Malatya’nın tarih boyunca geçirmiş olduğu evreleri şunun için hatırlattık.

Büyükşehir statüsü ile birlikte 1838-39 yılında ana yerleşke konumuna gelmiş olan modern Malatya artık 170 yıllık geçmişi olan bir şehir olmaktan çıkmış, Aslantepe ve Eskimalatya’yı hatta Caferhöyük ve Değirmentepe’yi de içine alan, tarihi alan derinliği 9 bin yılı bulan bir tarihi kent durumuna gelmiştir. Böylece Malatya sürekli kendi tarihi coğrafyasını tüketen (Fırat vadisi-Aslan tepe-Eskimalatya-Modern Malatya) bir şehir olmaya son vermiş bütün bu alanları da içine alan 9 bin yıllık geçmişi olan bir tarihi alanın doğrudan sorumluluğunu almıştır.

Büyükşehir statüsü ile birlikte Malatya artık kültürel stratejisini bu tarihi derinliğe göre yapmak durumundadır. Bu bağlamda Aslantepe ve Eskimalatya tarihi ve kültürel miras açısından öne çıkacağından adı geçen bölgenin kültürel cazibesini arttıracak ciddi projelerin geliştirilmesi gerekir. Aslantepe’nin dünya şehircilik tarihinde ve ilk devletin doğuşuna öncülük eden yönü başta olmak üzere içte ve dışta tanıtımına öncelik verilmelidir.

Aynı bağlamda olmak üzere Eskimalatya’da başta Malatya surları(1) olmak üzere Kervansaray ve Ulu Cami gibi tarihi ve kültürel mirasın diriltilmesine öncelik verilmelidir.

Niyazi Mısri Kültür Merkezi adı altında Ulu Cami civarında bir merkezin düşünülmüş olması isabetlidir. Merkezin tam olarak nerede inşa edileceğini bilmiyoruz. Ancak bu merkezin ulu Cami ve çevresinde (bilhassa güneyinde) yer alan tarihi müştemilatın üzerine kondurulmaması gerekir.

Bu tür merkezler yörenin manevi kültürel iklimine katkı sağlayacaktır. Ancak “Battalgazi’nin evi” gibi zorlama kültürel miraslar ihdas edilmeden önce uzun uzun düşünülmelidir. Zira sırf kültürel bir cazibe oluşturmak için zorlamalara gitmek ters bir etki oluşturabilir.

Büyük Şehrin Kültürel Formasyonu

2014 yılında 13 il ile birlikte Malatya’nın da büyük şehir statüsüne kavuşacağı malumdur. Bu başlığımızda ise Malatya’nın kültürel formasyonunu diğer büyük şehir adayı iller arasında kıyaslama yoluna giderek bir fikir edinmeye çalışacağız.

Bir şehrin kültürel formasyonunu bir ya da birkaç veriden hareketle ortaya koymak tam açıklayıcı olmayabilir. Ancak gerek Kültür Bakanlığı ISBN Türkiye Ajansı gerek Kültür Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün verileri gerekse Türkiye İstatistik kurumunun (TÜİK) verileri bize hangi konumda olduğumuz ile ilgili bir fikir vereceği muhakkaktır. Bu kurumsal verileri kullanırken Malatya ile ilgili verilerin tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini, kıyaslama imkânı vermeyeceğini düşünerek özellikle nüfusu birbirine yakın illerin temel alınmasının daha uygun olacağını düşündük. Bunun için en uygun illerin ise büyük şehir statüsüne kavuşmak için 750 bin nüfusu aşmış olan şehirleri esas aldık. Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Manisa, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van kenti ile ilgili veriler şöyle;

(TABLOLAR İÇİN KÜÇÜK FOTOĞRAFI TIKLAYINIZ)

Bu iki tablo açısından bakıldığında Malatya son derece iyi durumda olduğu söylenebilir. Zira batıda yer alan Aydın, Balıkesir, Manisa ve Denizli gibi illerin yanında doğudaki bir şehrin bu verileri olumlu bir gelişmedir. TÜİK’in farklı kategorilerde verdiği bilgileri ise dört ili kıyaslayarak verelim.

Örneğin 2010 yılında Şanlıurfa’da açılan 26 sergiyi 74.500 kişi gezerken Trabzon’daki 20 sergiyi 21.602 kişi, Van’daki 16 sergiyi 29.253 kişi gezmiştir. Malatya’da ise sadece 9 sergi açılmış olup 9.650 kişi gezmiştir.

Yine 2010 yılında; Şanlıurfa’da 1 adet müzeyi 143.440 kişi,

Trabzon’da 2 adet müzeyi 456.048 kişi,

Van’da 2 adet müzeyi 91.068 kişi gezmiştir.

Malatya’da ise 2 adet müzeyi sadece 37.634 kişi ziyaret etmiştir.

Bu rakamlara bakıldığında Malatya’nın müze ve ören yerlerine yeterince ziyaretçi çekmediği açıkça görülmektedir.

TÜİK verilerine göre Malatya’da belki de en parlak gelişme fuarlar yönüyle yaşanmaktadır.

Trabzon’da gerçekleştirilen 3 fuara toplam 30.519 ziyaretçi,

Van’da yapılan 2 fuara 80.475 ziyaretçi çekerken,

Malatya’da yapılan 3 fuara toplam 149.200 kişi ziyarette bulunmuştur.

Bu verileri çeşitlendirip farklı kategoriler oluşturabiliriz. Ancak dikkat çekmek istediğimiz husus Malatya’da kültürel faaliyetlerden sorumlu kişi ve kuruluşların istatistikleri iyi tahlil etmeleridir.

Dipnot

1) Yerel belediye yetkilileri ne yazık ki surların isimlendirilmesinde hata üstüne hata yapıyor. “Malatya Surlar” önce “Roma Surları” şeklinde isimlendirildi şimdi de hiç alakası olmayan “Battalgazi Surları” adını vermiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

Orhan Tuğrulca yazıları