Malatya Ekolü ve Celal Yalvaç..
Orhan TUĞRULCA
Tarihçi-Yazar
otogrulca@hotmail.com
Öncelikle ölümünün sene-i devriyesinde Celal YALVAÇ amcayı rahmetle ve minnetle anıyorum. Şüphesiz ki her insan fanidir, günü ve saati gelince emaneti teslim edecektir. Celal amca bu emaneti 15 Aralık 2023’te teslim etti. Son birkaç yıldan buyana sohbetlerimizde “hoca biz yolun sonuna geldik, bugün yarın” derdi. Her insanın emaneti er ya da geç teslim edeceği inancı Celal amcada öğretici bir teslimiyete dönüşmüştü.
Celal amcanın ölümünden sonra onu tanıyan arkadaşları ve dostları birçok şey yazıp çizdiler. Her bir arkadaşı dostu bir başka açıdan onu değerlendirmeye çalıştı. Onun hayatı ve meşguliyeti hakkında bilgi sahibi olanlar, eğitim tarihimiz başta olmak üzere Malatya tarihi araştırmaları, yazarlık hayatı, gazeteciliği, bilgi- belge toplama ve arşivleme yöntemi, diğer araştırmacılar ile olan ilişkileri, kitap ve kütüphane merakı, farklılıklara karşı hoşgörüsü, makaleleri ve daha da ötesi insani yönü üzerinde çok şeylerin yazılabileceğini iyi bilirler.
Benim için Celal YALVAÇ sadece arkadaş ve dost değildi, aynı zamanda bir okul ve tavizsiz bir ekolün temsilcisi idi. Malatyahaber.com “mahfil” olarak bizim için ebetteki bir okul olarak devam edecek, ancak bugün asıl üzerinde durmak istediğim husus onun bize bıraktığı “Malatya ekolü” geleneğidir. Akademik çevrelerin bile “tuzu kokuttuğu” bir zamanda; araştırma yapmadan, bilgi ve belgeyi bir araya getirmeden, bilginin kaynağını araştırmadan, elde edilen bir bilginin bile teyide muhtaç olabileceğini hesaba katmadan, eleştirel düşünme, akıl yürütme, analiz etme ve değerlendirme süzgecinden geçirmeden ve dahası bir paragraflık bir metin oluşturmak için aylarca emek veren bu ekolün yegâne temsilcisi olan Celal YALVAÇ’IN bu özelliğine dikkat çekmek isterim. Bunu ne kadar başarabilirim bilmiyorum, ancak şehir üzerinde araştırma yapacak olan gençlerin bilhassa bu ekolün ilkelerine bağlı kalmaları gerektiğini düşünüyoruz.
Celal YALVAÇ, son dönem Malatya ekolünün önde gelen temsilcilerinden biridir. Gerek sohbetlerde gerekse yazım yönteminde Malatya’da kısaca “delilin nedir” özgün ifadesinde bulan bu ekol, belgesiz hiçbir bilginin kayda değer bir bilgi olamayacağı üzerinde ittifak etmiştir. Yalvaç, bu ekolün günümüz temsilcilerinden biri olarak 1960’lı yıllardan başlamak üzere kent ile ilgili bilgi ve belgelerin aslına ulaşmak ve birinci elden kaynaklarla çalışmalarını yürütmek için büyük çabalar sarf etmiştir. Başta Malatya Şer’iyye Sicilleri olmak üzere fotoğrafladığı kitabelerin çözümünü yapmak için verdiği mücadele bunun en güzel örneklerinden biridir. “Malatya Şer’iye Sicil Defterleri” başlıklı makalesinde (1) devlet kurumları ile gerçekleştirdiği yazışmalarında bir araştırmacının hangi yöntemlerle belge-bilgi elde edebileceği konusunda araştırmacılara bulunmaz bir örneklik teşkil eder. Yerel tarih araştırmalarında örnek bir araştırma metni olarak üniversitelerde okutulmayı hak edecek niteliktedir.
26 Haziran 1968 yılında Malatya Valiliği’ne verdiği dilekçe ile Malatya Şer’iye Sicil Defterlerinin izini süren Yalvaç, çabalarını Malatya dışında Sivas, Kayseri ve Adana Valiliği’nin yanı sıra, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü nezdinde sürdürür. Malatya Şer’iye Sicil Defterlerin Adana Müzesinde olduğunu tespit eden Yalvaç, bu müzeden çıkarılan iki defterin Ankara’da bir kitapçıda satışta olduğunu haber alınca o tarihlerde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Genel Türk Tarihi Doçenti olan Prof. Dr. Yavuz Ercan’a ulaşıp bu iki defterin İnönü Üniversitesince satın alınmasını sağlar. Devlet bürokrasisi ile adeta boğuşarak ve şahıslarla dostluklar kurarak iğneyle kuyu kazmak misali elde etmeye çalıştığı bu belgeleri Malatya’ya kazandıran Yalvaç’ın bu çalışma yöntemi, Malatya ekolünün en belirgin özelliklerini barındırması açısından önemlidir.
Yalvaç’ın benzer bir girişimini 1960’lı yıllarda Hekimhan Taşhan’da bulunan üç dilli (Arapça, Ermenice, Süryanice) kitabeyi fotoğrafladıktan sonra çevirisini gerçekleştirmek için verdiği mücadelede de görmek mümkündür. Kendileriyle yaptığımız sohbetlerde söz konusu Süryanice metni Mardin de bulunan Süryani Metropoliti Hanna Dolapönü’ne, Ermenice metni önce İstanbul’da bulunan Ermeni Patrikhanesine ardından Ankara’da bulunan arkadaşı Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’na gönderdiğini, Arapçasını ise o dönem Malatya müftüsü olan Hacı Halil Efendiye okuttuğunu, aylarca bu işle uğraştığını ifade etmişti.(2)
Arkadaşı rahmetli Hüseyin ÇOLAK ile ofisinde günlerce, aylarca Osmanlıca belgeleri transkripte etmek için nasıl uğraştıklarına bizzat şahit olmuştum.
Celal YALVAÇ’IN makaleleri incelendiğinde belgesiz hiçbir bilgiye itibar etmediği görülecektir. Kullandığı bilgi konusunda bir tereddüt varsa okuyucuyu uyarmakla kalmaz araştırmacıların bu konuyu daha detaylı incelemesi gerektiği konusunda uyarır.
Burada yayımladığı tüm makalelerini inceleme imkânımız yok ancak biz sadece “ MALATYA (İsmi ve Kuruluşu)” adlı makalesinden hareketle YALVAÇ’IN hem belgeleri kullanma yöntemine hem de analiz etme yöntemine dikkat çekmek istiyoruz. 27 Nisan 2002 tarihinde yayımlamış olduğu bu makale (Bu makale ilk defa 1982 yılı içerisinde GÖRÜŞ gazetesinde yayımlanmıştır.) Malatya ekolünün ipuçlarını açıkça görmek mümkündür.
Söz konusu makalede “MALATYA” adının anlamını ve kentin kuruluş tarihini ele alan YALVAÇ dipnotta(3) vermiş olduğumuz kaynakların iddialarını tek tek sıraladıktan sonra aşağıda ifade edilen kanaatini ortaya koyar;
“Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Malatya'yı konu edinen yayınlara bakılırsa:
1-Malatya, Asur/Babil kraliçesi Semiramis tarafından kurulmuştur.?
2- Malatya, efsanevî Türk Hakanı Afrasyab tarafından kurulmuştur.?
3- Malatya, Sümerler tarafından kurulmuştur.?
4- Malatya, Hititler tarafından kurulmuştur.?
5-Malatya, Asurlar tarafından kurulmuştur.?
6- Malatya, Hazreti Yunus Aleyhisselâm'ın irşadı ile imana gelen Rakabe nam kayser ve onun kızı Aspoz tarafından kurulmuştur...?
7- Malatya, hicret-i seniyye-i nebeviyeden mukaddem Yunanilerden Matyos nam meşhurun eser-i imareti olup bu Matyos tarafından kurulmuştur. ...?” gibi iddiaların ortaya atıldığı görülür.
Söz konusu bu iddiaları sıralayan Yalvaç aşağıda görüleceği üzere bunları tek tek analiz ve eleştiri süzgecinden geçirmeye çalışmıştır:
“Asur/Babil kraliçesi Semiramis'in yaşayıp yaşamadığı halen kat’i olarak tespit edilmiş değildir. Semiramis'in yaşamış olduğunu kabul edenler, MÖ. 1148 yılında, kocası Ninos'un ölümü üzerine tahta geçtiğini ve mücadeleli geçen bir hayattan sonra, M.Ö. 1106 yılında öldürüldüğünü (15) veya Asur kralı Şamsi Adad V (824-810)'in karısı olduğunu, kocası öldüğünde, küçük olan oğlu Adad Nirari III (810-782) adına naip olarak beş yıl kadar hüküm sürdüğünü ve asıl adının Samuramat olduğunu yazmaktadırlar (16).
Semiramis'in yaşadığını ve Malatya'yı kurduğunu kabul edersek, şehrin en erken M.Ö. 1148-1106 yılları arasında kurulmuş olması icabeder ki; mevcut ilmi vesikalar, bu durumu tamamıyla tekzip eder mahiyettedir.
Malatya'nın Afrâsyab/=Alp-Er-tonga tarafından kurulmuş olduğu rivayeti de tamamen yersiz ve mesnetsizdir. Afrâsyab'ın M.Ö. 625 yılında, İran'daki Med kralı Keyaksar tarafından öldürüldüğünün bilinmesi, bu rivayetin de doğruluk ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.
Şehrin, Evliya Çelebi'nin bahsettiği Yunus Nebi ümmetinden Rakabe isimli kayserin kızı Aspoz tarafından kurulmuş olması da mümkün değildir. Hazreti Yunus'un Asurluları ikaz ve irşâd için gönderilmiş olduğu göz önüne alınırsa, Rakabe'nin Asurlu veya Musul havalisindeki Subari'lerden olması icabeder. Hazreti Yunus'un M.Ö. VII. yüzyılda yaşamış oluşu, tarihi olaylara uygun düşmektedir. Bu durumda, yukardaki iddia da geçerliliğini yitirmektedir.
Geriye, Malatya'nın Sümer'ler, Hitit'ler veya Asurlular tarafından kurulmuş olması gibi üç ihtimal kalmaktadır.
Asur ve Asur'a ait bulunan belgeler incelendiğinde, Malatya'nın bir Asur şehri olmaktan ziyade Asur'a hasım veya metbu (tabi) şehirlerden birisi olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.”(4)
Yukarıdaki metin detaylı bir şekilde incelendiğinde YALVAÇ sadece bilgileri bir araya getirmekle yetinmemiş eleştirel düşünme, akıl yürütme, analiz etme ve değerlendirme süzgecinden de geçirmiştir. Yerel bir araştırmacının daha çok bilgi ve belgeyi bir araya getirme kaygısının da ötesine geçen YALVAÇ analitik bir düşünme yöntemini kullandığı söylenebilir.
Yalvaç’ın makaleleri incelendiğinde sık sık;
- “…bu konu daha detaylı araştırılacaktır…”
-“… bu konu üzerinde ehemmiyetle durulmalıdır…”
-“…Bu hususların ileride araştırılması gerekir...”
-“…Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ile ilgili olarak kaleme alınan bu yazı, olayın Malatya cephesini ilgilendiren bilgileri ihtiva etmekte olup konunun tümünü kapsayacak vaziyette değildir...”
-“…Not: …Gazetesi’nde alınan yazılar, gazeteden aynen alınmış ve ifade bozukluklarına dokunulmamıştır.”
-“… bu bilgi teyit edildikten sonra kullanılacaktır…” (Yalvaç’ın çalışma notlarından)
Gibi uyarılarda bulunması onun “bilginin doğruluğundan emin olma, daha detaylı araştırılması gerektiğini hatırlatma, bu konunun başka boyutlarının olduğu konusunda okuyucuyu uyarma, kaynaktan olduğu gibi aktarılan bilgilerin ifade bozuklukları konusunda okuyucuyu uyarma ” şeklinde bilimsel hassasiyet taşımış olması Yalvaç’ın bilginin sağlıklı bir şekilde okuyucuya ulaşması konusunda ne kadar titiz olduğunu göstermektedir.
Son yıllarda Malatya’nın ismi dahil, tarihi ve kültürü üzerine yazılan kitap ve yazıları gördükçe merhum Celal YALVAÇ’IN “Malatya Ekolü” için ne kadar değerli bir tarz geliştirdiğini bir kez daha hayranlık duymaya başladım.
Bilimsellikten uzak, atıf yapılmayan, kaynak gösterilmeyen ve üstelik kul hakkı gözetilmeden oluşturulan bu hamaset kokan metinlerin bir kısmının akademisyen payeli kişiler tarafından paylaşılıyor olması bu ekolün ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.
Makalemize son verirken Celal YALVAÇ amcaya rahmet diliyorum. Rabbim onu cennetiyle mükafatlandırsın.
____
DİPNOT/KAYNAKÇA
1-Celal YALVAÇ, Malatya Şer’iye Sicil Defterleri, (yayınlanmamış notlarından)
2-Benzer bilgi Emekli Resim öğretmeni Fikri DEMİRTAŞ’IN “Hekimhan Tarih ve Kültür Gezisi: Taşhan'ın Gizemli Kitabeleri ve Bir Dostluk Hikayesi”, (Ekim 24, 2024, https://malatyahaber.com/haber/hekimhanda-bir-dostluk-hikayesi) inceleme gezisinde de bulabilirsiniz.
3-Louis Delaporte :"ARSLANTEPE -La porte de Lions-“ Paris-1940, Besim Darkot: "İSLAM ANSİKLOPEDİSÎ"-MALATYA- maddesi.C. 7, Ekrem Yalçınkaya : "MUHTASAR MALATYA TARÎH VE COĞRAFYASI", ist. 1940, Edip Yavuz : "TARİH BOYUNCA TÜRK KAVİMLERİ", Ankara-1968, Rıza Çavdarlı : "MALATYA TARİHİ", Fırat Gazetesi, 8.Mayıs.1945 tarih ve 1152 sayılı gazetedeki 4 no'lu tefrika, Helmuth Th. Bossert : "MALATYA HEYKELTRAŞLIK ESERLERİNİN KRONOLOJİSlNE DAiR", Felsefe Arşivi, İîstanbul-1947, Cilt 2, Sayı l, Evliya Çelebi : "SEYAHATNAME", İstanbul-1314 r. Cilt IV, Emin Bilgiç : "KAPADOKYA TABLETLERİNE GÖRE ANADOLU KAVİMLERİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR), Ankara Üniversitesi DTCFD. si, Ankara-1943, Fasikül 1. Ord. Prof. Ali Tanoğlu : "İSKAN COĞRAFYASI", Türkiyat Mecmuası, İstanbul-1954, Cilt XI, S. 1O , Celâl Yalvaç : "MALATYA'NIN İSMİ", Görüş Gazetesi, 12.12.1982, sayı 3 ve 9, Hüseyin ÇOLAK : "MALATYA", Malatya-1967 , Firuzan KINAL : "ESKİ ANADOLU TARİHİ", Ankara-1962, Abdulkadir İnan : "FUAT KÖPRÜLÜ VE YUSUF ZiYA MÜNAKAŞALARI", Türk Kültürü, Sayı 41, Esat URAS: "TARİHTE ERMENİLER VE ERMENİ MESELESİ", Ankara-1950, İsmail Erünsal, "MEYDAN LAROUSSE" -ASUR- , Cilt l, Ali Tanoğlu : "MALATYA DOLAYLARINDA COĞRAFİ GEZİLER", -TÜRK COĞRAFYA DERGİSİ-, Nisan-1943.
4-https://malatyahaber.com/celal-yalvac/malatya-ismi-ve-kurulusu.