YÖK Raporunda Malatya Eğitimi
..Rapor, Malatya eğitiminin akademik başarısızlığının kronikleştiğini gösteriyor..
Orhan TUĞRULCA Tarihçi/Yazar otogrulca@hotmail.com
2019 Ocak ayında Yükseköğretim Kurumu (YÖK), 2018 yılı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ile ilgili 897 sayfalık bir rapor yayınladı. Sınava başvuran 2.381.412 aday ve yerleşen 857.232 (Lisans-Önlisans) adayın verilerinden hareketle hazırlanan bu rapor, bildiğim kadarıyla ilk defa "nüfus hareketliliği" ni de kapsayan İl ve Bölge başarılarını analiz eden bir rapor niteliğindedir. İllerdeki "ortaöğretim kurumlarının performansını gösteren, planlamacıların, karar alıcıların, araştırmacıların kullanabileceği bilgileri sağlayan, yerel yönetimlerin kaynak ihtiyacına yönelik göstergelerin üretilmesinde" önemli sonuçlar çıkarılabilecek bu raporun tüm detaylarını burada paylaşmaya niyetimiz yok.
Raporun tam da Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Ülke genelinde yönetim ve öğrenme etkinliklerinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi için okul bazında “Veriye Dayalı Planlama ve Yönetim Sistemi”ne" geçmeyi planladığı (1) bir dönemde yayımlanmış olması isabetli olmuştur.
Türkiye geneli, bölge ve İl verilerini içeren bu raporun bizi ilgilendiren tarafı tahmin edileceği üzere Malatya'nın verileri olacaktır.
Raporda ilk dikkatimizi çeken husus Üniversiteye yerleşenlerin yerleştikleri bölgelere göre dağılımında, yedi coğrafi bölgeden biri olan ve Malatya'nın da içinde bulunduğu Doğu Anadolu Bölgesi'nin altıncı sırada yer almış olmasıdır. Lisansta %7,27, Önlisans ta %7,88, toplamda ise %7,54 olarak görülen bu yerleştirme rakamları, Marmara bölgesinin toplamdaki %30,79 'lük pay dikkate alındığında hayli düşük bir oran olduğu dikkatten kaçmamaktadır. Benzer sonuçların “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA’nın en son 2015’te yaptığı sonuçlara da yansımış olması coğrafi bölgelerin başarısı konusunda bir sonuca varmamızı kolaylaştırmaktadır. Söz konusu PISA sonuçlarına göre İçinde bulunduğumuz bölgenin her üç kategorideki (Fen Okuryazarlığı- Okuma Becerileri- Matematik Okuryazarlığı) başarı durumuna göre;(YÖK araştırmayı yedi coğrafi bölgeye göre, PISA Türkiye’yi 12 bölgeye ayırarak sonuca varmıştır)
1-Fen Okuryazarlığı alanında 12 bölge arasında 382 ortalama puan ile son sırada,
2- Okuma Becerileri alanında 12 bölge arasında 384 ortalama puan ile son sırada,
3- Matematik Okuryazarlığı alanında 12 bölge arasında 370 ortalama puan ile yine son sırada yer aldığını görüyoruz.(2)
İLİN ÖĞRENCİ NÜFUS HAREKETLİLİĞİ;
YÖK’ün raporunda öğrenci hareketliliği ile ilgili olarak bilhassa İl aktörlerinin çıkarması gereken önemli sonuçlar var. Üniversiteyi kazanan öğrencilerimiz hangi coğrafi bölgeye ve hangi illere gitmektedirler? Malatya’ya okumak üzere gelen öğrenciler hangi bölge ve illerden gelmektedirler? Zira İl dışını tercih eden öğrencilerimizin neden İl dışına gittikleri, dışarıdan İlimizi tercih eden öğrencilerin de neden İlimizi tercih ettiklerini bilmemiz, beyin göç hareketliliğinin ülke içerisinde nasıl bir seyir izlediği konusunda önemli ipuçlarını vermektedir.
Hele raporun ayrıntılarına girerek söz konusu bu hareketliliğin profili çıkarıldığında sanırım başta üniversitelerimiz olmak üzere yerel yönetimlerimiz ve kentin diğer aktörleri eş güdüm halinde daha sağlıklı önlemler alabileceklerini düşünüyoruz.
Söz konusu rapora göre;
Malatya’da ikamet edipte üniversiteyi kazanan öğrencilerin ℅38,47’si Malatya’daki Üniversite(ler) i tercih ederken geriye kalan ℅61,53 ü başka İlleri tercih etmektedir. Bu rakamlar belki tek başına bir şey ifade etmeyebilir ancak Malatya gibi doğuda yer alan Erzurum’un kendi öğrencisinin ℅ 63,18’ni, Sivas’ın ℅56,12’sini ve en yakınımızdaki Elazığ’ın kendi öğrencisinin ℅53,18’ni şehirde tuttuğunu düşündüğümüzde Malatya’nın neden kendi öğrencisinin ℅38,47’si tutabildiğini sorgulamamız gerekir.
Burada en başta sorgulanması gereken husus Elazığ 2018 nüfus verilerine göre nüfus büyüklüğü sıralamasında 37 sırada olmasına rağmen öğrencisini Elazığ’da tutma oranı sıralamasında İstanbul, Erzurum ve Sivas’tan sonra 4 sırada yer almış olmasıdır. Buna karşın Malatya 81 İl arasında nüfus büyüklüğü sıralamasında 28 sırada yer almasına rağmen öğrencisini kentte tutma konusunda 22 sırada yer alabilmiştir.
Yine bu bağlamda Malatya İlinde ikamet edenlerin üniversiteye yerleştikleri illerin sıralamasında Malatya’dan sonra birinci sırada İstanbul’un ikinci sırada Elazığ’ın yer almasını nasıl okumalıyız? Bunu sadece İstanbul’un cazibesi, Elazığ’ın yakınlığı ile mi izah edeceğiz yoksa başka saikler mi var?
Raporda, Türkiye’deki toplam üniversiteyi kazanan öğrenci miktarından hangi İlin ne kadar öğrenci kapabildiği oranları da sanırım kent aktörlerinin gündeminde olması gereken hususların başında olması gerekir. Hele ki ikinci bir üniversitenin kurulduğu bir süreçte Malatya’nın Türkiye’deki toplam kazanan öğrenci pastasından sadece ℅ 0,97 gibi küçük bir pay alması da sanırım dikkate alınması gereken bir husus olsa gerektir. Malatya’nın nüfus büyüklüğü, imkân ve kabiliyeti, Türkiye’deki öğrenci pastasından daha fazla pay almasını gerektirdiğini düşünüyoruz.
Bu bağlamda son on yıldan buyana başta İstanbul, Ankara, Kıbrıs ve son yıllarda ise Kayseri gibi şehirlerdeki devlet üniversitelerinden gelerek Malatya liselerinde bilhassa tercih aşamasında olan 12 sınıf öğrencilerini ikna etme çabalarını nasıl anlamalıyız. Özel üniversitelerin öğrenci avına çıkmalarını anlayabiliriz. Ancak öğrenci avcılığına çıkan devlet üniversitelerinin bu çabası bizim Malatya’daki iki üniversitenin hiç mi dikkatini çekmiyor?
Bir ildeki üniversite öğrenci sayısının katma değerinin hangi boyutlarda olduğu konusu bu makalenin kapsamında değildir. Ancak yakın zamanda Kayseri’deki bir devlet üniversitesinden gelen bir öğretim görevlisi hanımefendiye “bizim Malatyalı öğrencilere veremediğimiz ancak sizin vereceğiniz nedir ki öğrenciler sizin üniversiteyi tercih etsin” soruma karşılık, “hocam biz ekonomik durumu zayıf olan öğrencileri tespit edip Kayserili işadamlarını devreye sokuyoruz” diye cevaplamıştı. Bu durum üniversite öğrencilerini bir kente çekmenin sadece küçük bir boyutudur. Üniversitelerin öğretim kadrosunun akademik yetisi, sosyal donatıları, yurt, pansiyon, ulaşım, sosyal kültürel merkezler, sağlık ve sportif alanlar, yiyecek ve giyecek fiyatlarından tutunda esnafın bilincine kadar yaşanabilir bir şehir algısının tüm unsurlarını içine alan bir durumdan söz ediyoruz. Bu mesele şehir aktörlerinin yalnızca bir kısmının çabası yerine topyekûn bir şehir gelişim stratejisini gerektirdiği muhakkaktır.
Esasında meselenin topyekun bir şehir stratejisi gerektirdiğini TÜİK’in “İllerde Yaşama Endeksi İl Sıralamaları ve Endeks Değerleri”ne de yansıdığını görüyoruz. En son 2015 yılında yapılan araştırmada;
“Kamunun Eğitim Hizmetlerinden Memnuniyet Oranı Sıralaması”nda Malatya’nın 81 İl arasında 58 sırada,
“Sosyal İlişkilerinden Memnuniyet Oranı” sıralamasında 81 İl arasında ℅87 ile yine 58 sırada,
“Yaşam Memnuniyeti ve Mutluluk Düzeyi” sıralamasında℅53,9 ile 67 sırada yer almış olması (TUİK 2015) İlimizin her açıdan etkili bir yönetişimle yeniden masaya yatırılması gereğini zorunlu kılmaktadır.
İLİN AKADEMİK BAŞARISI;
YÖK raporunun en önemli sonuçlarından birinin de İllerin akademik başarılarıyla ilgili bilgileri içermiş olmasıdır. Rapor, İllerin akademik başarısıyla ilgili doğrudan bir tablo oluşturmamıştır. Ancak raporda İllerle ilgili verilen rakamlar üzerinden yaptığımız detaylı çalışmada şu sonuçlara ulaşıyoruz:
Raporda Türkiye ortalamaları ile Malatya verilerini kıyasladığımızda şöyle bir sonuca vardık:
Türkiye genelinde sınava giren 2.260,274 öğrenciden,
4 Yıllık Lisansa Yerleşen Aday Sayısı (Açık öğretim Hariç): 394.937 kişi, yüzdelik açısından bakıldığında Türkiye ortalaması ℅ 17,47 olarak çıkmıştır.
Buna karşın;
Malatya genelinde sınava giren 33.648 öğrenciden,
4 Yıllık Lisansa Yerleşen Aday Sayısı (Açık öğretim Hariç): 5.039 kişidir. Yüzdelik açısından bakıldığında Malatya’da sınava girenlerin yerleşme oranı ortalaması ℅ 14,95’tir. Bu oranlara göre Malatya, Türkiye ortalamasının 2,52 gerisinde kalmıştır.
2 Yıllık Ön lisans yerleştirmelerinde de tablo çok fazla değişmemiştir:
Türkiye genelinde, 2 yıllık Ön lisansa Yerleşen Aday Sayısı (Açık öğretim Hariç): 316.037 kişidir. Yüzdelik açısından bakıldığında Türkiye ortalaması ℅ 13,98 iken,
Buna karşın;
Malatya’da 2 yıllık Ön lisansa giren öğrenci sayısı 3.536’dır. Yüzdelik açısından bakıldığında;
Malatya’da Ön lisansa yerleşen öğrenci oranı ortalaması ℅10,50 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran Türkiye ortalamasının 3.48 gerisinde gerçekleşmiştir.
Lisans ve ön lisans toplam ortalamasını dikkate aldığımızda Türkiye ortalaması ℅ 31.45 iken Malatya ortalaması ℅25.48 olarak gerçekleşmiştir.
Raporda, Malatya’nın akademik başarısı ile ilgili bir diğer çarpıcı sonuç, 81 İl arasındaki sıralamasıdır. Eğitim bürokrasisinin iddia ettiği gibi Malatya 81 İl arasında 16’ sırada değildir. Raporda elde ettiğimiz verilere göre Malatya;
4 Yıllık Lisansa Yerleştirmede ℅14,97' lik bir oranla 81 İl arasında 61 sırada,
2 Yıllık Ön lisansa Yerleştirmede ℅10,50' lik bir oranla 81 İl arasında 73 sırada iken,
Toplam yerleştirmede(4 ve 2 yıllık) ise ℅25,48’ lik bir oranla 81 İl arasında 72’nci sırada yer almıştır.(3)
Bu rapor son yıllarda sıkça aradığımız ve tereddüde yol açan bir hususa da açıklık getirmiş oldu. ÖSYM yayınlamış olduğu istatistiklerde son sınıflar üzerinden bir veri analizi gerçekleştiriyordu. Söz konusu verilerde Malatya lisans yerleştirmelerde 81 İl arasında 65-73 bandında sabitlenmiş görünüyordu. Malatya öğrencisinin seçici davranıp son sınıfta tercih yapmadığı, ikinci, hatta üçüncü yıl üniversiteye bir şekilde yerleştiği düşünülüyordu. Son sınıfta tercih yapmayan öğrencilerin Malatya'nın başarısını olumsuz yönde etkilediği ve bu yüzden 65-73 bandında kaldığı sanılıyordu. Oysa YÖK'ün, 2018 yılında sınava giren ve geçmiş yıllarda mezun olanları da kapsayan (33.648) raporu bize Malatya eğitiminin akademik başarısızlığının kronikleştiğini göstermektedir.
MERİTOKRASİNİN DİLİ “RAKAMLAR”DIR, NEPOTİZMİN DİLİ “ALGILAR”DIR;
Rakamların dili ile oluşturulan algının birbirinden ne kadar uzak olduğunu maalesef üzülerek takip ediyoruz. Bakanlığımızın 2023 vizyon belgesinin başta gelen en önemli yaklaşımlarından birinin eğitimin“veriye dayalı” olarak izlenmesi şeklinde öne çıkmış olması tesadüf olmasa gerektir. Giderek karmaşıklaşan ve ani çöküşlerin yaşandığı bir dünyada “veriye dayalı” gelişim modelleri ekonomilerde ne kadar önemli ise eğitim ve kültürel gelişmelerde de o kadar önemlidir. Bürokrasinin, birbirinin gözünün içine baka baka gerçek verilerle hiçbir ilgisi olmayan rakamları paylaşması "Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz" yaklaşımı açısından düşündürücüdür.
Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığımızın 2023 vizyon belgesi çerçevesinde yapmayı planladığı reformlar arasında en çok “veriye dayalı” eğitimin izlenmesi konusunda zorlanacağını düşünüyoruz. Zira “geçmişi anlamanın, bugünü yönetmenin ve geleceği planlamanın” yolu eğitim bürokrasisinin alt birimlerinden üst birimlere kadar tüm kademelerde verileri değerlendirebilecek ve analiz edebilecek yetiye sahip bir eğitim yönetimi sistemini kurmasından geçtiği kaçınılmaz olmuştur.
Makalemizi daha fazla uzatıp sıkıcı hale getirmek istemeyiz. Son olarak şunu ifade edip araştırmamıza son vermek istiyoruz: Bakanlığımız 2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsa ki sayın bakanımız bu konuda birçok farklı kesimlerin desteğini almış durumda, akıl ve bilimin öngördüğü şekilde hareket etmelidir.
Akıl ve bilim bize iki türlü kadrolaşma olduğunu haber verir. Bunlardan biri nitelikli kadrolaşmadır ki bilim çevreleri bunu “meritokrasi” kavramı ile açıklamaya çalışmaktadırlar. Farklı bir versiyonu ile Osmanlı İmparatorluğu’nda ve bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde ve birçok batı ülkesinde uygulanan bu sistemin mutlaka incelenmesi gerekiyor.
İkinci kadrolaşma şekli ise batılıların “nepotizim”dedikleri ülkemiz literatürüne ise “siyasi patronaj” olarak geçen vahşi kadrolaşmadır. Bu kadrolaşma bütünüyle adalet, ehliyet ve liyakati devre dışında bırakarak “benim adamım olsun çaputtan olsun” şeklinde işler. Ne yazık ki ülkemizde en çok geçerli kadrolaşma şekli budur. Dönemsel olarak farklı kesimleri sistem dışına iten bu uygulamanın evvel emirde ortadan kaldırılması gerekir.
Meritokrasi kavramı; toplumun erdemli, yetenekli insanlar tarafından yönetilmesini, toplumsal kaynakların da “liyakat” ve “başarı” esaslı değerlendirme sistemiyle paylaşılmasını ifade etmektedir. İnsanların sahip oldukları meslekleri ve mesleklerinde yükselmelerinin kriteri gayret ve becerilerinin, liyakatinin ölçüt olarak değerlendirildiği sistem olarak kabul edilmektedir. Yine Meritokrasi, kişinin kendi gayret ve çalışmasının sonucunda toplumsal konumunu liyakatiyle elde edebileceğini ve statüsünü yükseltebileceği düşüncesini vaat eder. Bu yaklaşıma göre, toplumda yükselmenin yolu kişinin ırk, dil, din, mezhep, cinsiyet ve geldiği sosyal çevreye bakılmaksızın yetenekleri ve başarısı ile hak ettiği yere ulaşabileceğini varsayar.(4)
Son zamanlarda bu konuda adalet terazisinin hayli eğrildiğini düşünen duyarlı dindar aydınlarımızın bu konuyu sıkça işlemeleri terazinin dengesini ne oranda etkiler onu bilmiyoruz. Ancak “ötekileştirilenler” tarafından “rövanşizim” olarak algılanan “siyasi patronaj” uygulamaları ile çıkmaza giren bu sistemi, Türkiye gibi toplumsal risk faktörlerinin yüksek olduğu bir ülkede daha fazla sürdürmek doğru olmasa gerek. Zira “merkezi kontrol edenlerinde” “merkezden uzaklaştırılanların” da bu ülkede her zaman bir güvenlik sorununa yol açtığını yakın tarihimizden biliyoruz. FETÖ bunun en taze ve fütursuz örneğidir.
Herkesin “merkezden” adil bir şekilde yararlanabileceği bir dengeyi kurmak çok da zor değildir. Kuran’ın “adalet” ilkeleri, Peygamberimizin (sav) söz ve uygulamaları başta olmak üzere, Nizamülmülk’ün Siyasetname’sinde, Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’inde, Koçi Bey Risalelerinde pekâlâ bu dengeyi kurabileceğimiz yeterince referans bulunmaktadır.
_____________________________________
KAYNAKLAR
1) 2023 Eğitim Vizyon Belgesi, http://2023vizyonu.meb.gov.tr/
2) http://malatyahaber.com/haber/pisa-malatya/,09.02.2017
3) Yükseköğretim Kurulu (YÖK) 2018 YKS, Yükseköğretime Geçişte İL - BÖLGE BAŞARILARI VE NÜFUS HAREKETLİLİĞİ Raporu, 17 Ocak 2019, https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2018_YKS_il_karnesi.pdf
4) Ahmet Alper KARAGÖZOĞLU, Eğitim Kurumları Yöneticisi Yetiştirme Ve Atamada Meritokrasi, Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması Ve Ekonomisi Anabilim Dalı, Elazığ-2013