7 Cephede 7 Düvele Karşı
Orhan TUĞRULCA
Tarihçi-Yazar
otogrulca@hotmail.com
2015 yılı birçok acının aynı anda yaşandığı olayların yüzüncü yılıdır. Doğrusu bu acıların hangisine yanacağımızı bilmiyoruz. İmparatorluk çökerken, Çanakkale savaşları hariç, bütün cephelerde ağır yenilgiler aldık. Yemenden Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye Irak ve Filistin çöllerine kadar hemen her cephede yüz binlerce şehit verdik. Bugün bu şehitlerin büyük bir kısmının nerede yattıkları konusunda bile çok az şey biliyoruz. Son bir haftadır yazılı ve görsel basında neredeyse sadece Çanakkale savaşları üzerinde konuşuluyor. Oysa Çanakkale savaşları yedi cepheden sadece bir cepheyi teşkil etmektedir. Burada kazanılan savaşın tadını ebetteki çıkarmaya hakkımız var. Ancak tarih bilimi bize sadece zaferleri hatırlatmıyor, yenilgilerimizi ve bu yenilgilerimizin nedenlerinin anlaşılmasını da temin eden bir bilimdir. İmparatorluk önce gerilemeye daha sonra bilhassa 19.yy da dağılma sürecine girdiğinde devlet adamlarının en çok edebiyatını yaptığı şey geçmiş atalarının zaferleri oldu. Yazık ki bu yaklaşım tarzı bugün hala hâkim durumda. Arkamıza dönüp “biz nerede hata yaptık” deme cesaretini hala kendimizde bulmuş değiliz.
Bugün bu makalemizde yukarıda ifade ettiğimiz yaklaşıma düşmeden sadece Çanakkale’de değil genel olarak Birinci Dünya Savaşının Malatya’daki yansımalarını belgelere dayalı olarak ele almak istiyoruz.
Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında meydana gelmişti. Dört yıl gibi bir zaman dilimi içerisinde Malatya’da olup-bitenleri, savaşın detaylı yansımalarını tespit etmemiz bugün için henüz mümkün görülmemektedir. Zira bu dönem ile ilgili elimizde sınırlı bilgiler mevcuttur. Biz bu başlık altında elimizdeki sınırlı bilgilerden hareketle savaşın Malatya’daki yansımalarını anlamaya çalışacağız.
Birinci Dünya Savaşı şüphesiz ki yakınçağımızın en büyük ve en acımasız boğazlaşmasının gerçekleştiği bir savaş olarak tarihe geçmiştir.
Büyük acıların ve yıkımların gerçekleştiği bu savaştan geriye kalan olumlu bir şey söylemenin mümkün olmadığını sanırım herkes kabul eder.
Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Hesapsız servetler heba oldu. Yüzlerce şehir harabeye döndü. Açlık, sefalet ve salgın hastalık toplumsal dengeleri alt-üst etti. Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi imparatorluklar dağıldı. Yeni devletler doğarken sınırlar değişti.
1914 yılında başlayıp 1918 yılında sona eren bu savaş barışı getirmediği gibi, yine milyonlarca insanın hayatını kaybettiği II. Dünya Savaşı’na da zemin hazırladı.
İnsanlık tarihinin akıl tutulması olarak kayda geçen bu karanlık dönemleri aydınlatmaya ihtiyaç var. Zira “geleceği kestirecek tek akıl yine de geçmişte yatmaktadır.”
Birinci Dünya Savaşı’nın detaylarına burada girmemiz beklenmemelidir. Zira savaşın nedenleri, gelişimi ve cepheleri ayrı bir makalenin konusu olup bu çalışmanın konsepti içinde yer almamaktadır. Ancak şu kadarını hatırlatalım;
Savaş 4 Ağustos 1914 yılında Avusturya-Macaristan veliahdı Francois-Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 günü Saraybosna’da Princip adlı bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile başladı. Osmanlı Devleti’nin, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın maharetiyle savaşa müdahil olması ise 29-30 Ekim 1914’tür. Şeyhülislam’ın “Cihad-ı Mukaddes” ilan edip Kırım, Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrika Müslümanlarını, Hıristiyan milletler olan İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa davet etmesi ise 23 Kasım 1914’tür.
Osmanlı İmparatorluğu Kafkasya Cephesi, Kanal Cephesi, Irak Cephesi ve Çanakkale Cephesi gibi büyük cepheler ile bunlara bağlı küçük çaplı cephelerde savaşa girdi.
Savaşın Malatya’daki Yansımaları
Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere savaşın Malatya’daki yansımaları ile ilgili çok fazla bilgiye sahip değiliz. Değerlendirmemizi sadece Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün şu ana kadar çözümlediği belgeler ışığında yapmaya çalışacağız.
Savaşın Malatya’daki yansımalarıyla ilgili ilk belgelere 25 Mart 1915 tarihinden itibaren rastlıyoruz. Söz konusu tarihte Kafkasya Cephesindeki ordunun erzak ihtiyacının karşılanmasına yönelik olarak “Erzurum’a erzak sevkiyatı için Malatya’dan gönderilen beş yüz hayvanın kâfi gelmemesi nedeniyle nakliyatın merkeplerle yapılması, satın alınan hayvanların ise merkez vilayete sevkiyle miktarlarının bildirilmesine dair Muhaberat-ı Umumiye Dairesi’nden Malatya Mutasarrıflığına çekilen telgraf” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Malatya ve çevresinde özellikle Ruslara karşı savaşan Osmanlı ordusunun erzak ve ulaşım vasıtalarının temin edilmesine yönelik Malatya mutasarrıflığına 1916 ve 1917 yılı içerisinde gönderilen telgraf metinlerine rastlanmaktadır. Hatta “orduya ait bazı muamele ve ihtiyaçları tetkik ve temin maksadı” ile Kolordu Ahzu Askeriye Başkanı Miralay Vehbi Bey ile İzzet Paşa bizzat Malatya’ya kadar gelip durumu yerinde teftiş etmişlerdi. Muhtemelen bu teftiş sırasında olsa gerek 24.09.1916 tarihli bir belgede, yani Miralay Vehbi Bey’in ve İzzet Paşa’nın Malatya’ya gelişlerinden yaklaşık üç ay sonra, “erzak ve ordunu ihtiyaçlarını teminde başarısız olduğu” rapor edilen Malatya Mutasarrıfı Sırrı Bey hakkında soruşturma açılmış ve Sırrı Bey’in “Kalem-i Mahsusa”dan gelen telgrafa cevap vermesi istenmiştir.
Çanakkale Savaşına Katılan Malatyalı Öğretmenler
Bu arada belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Malatya’dan asker alma işlemlerinin de bütün hızıyla sürdüğü görülmektedir. Çanakkale cephesinde yaşanan kritik durum nedeniyle asker sevkiyatının özellikle buraya yapıldığı görülmektedir. 4 Nisan.1915 tarihli bir belgede; “1309 yılı doğumlu (1891 doğumlular 1915 tarihi itibari ile 24 yaşını dolduran) öğretmenlerin son kafile ile askere alınmaları” istenirken, “1312 doğumlu (1895 doğumlular, 1915 tarihi itibari ile 20 yaşını dolduran) ve silâhaltına alınmasına karar verilen ancak henüz sevk edilmeyen öğretmenlerin sevkinin ise kesin karar verilene kadar ertelenmesi” istenmektedir.
Osmanlı imparatorluğu özellikle Trablusgarp savaşı, Balkan savaşları ve I.Dünya savaşı derken büyük bir insan kaynağı kaybına uğradı. Malatyalı öğretmenlerin Çanakkale cephesine gönderilmesi örneğinde olduğu gibi, gösteriyor ki imparatorluk insan kaynağını büyük ölçüde kaybetmiştir.
Zira bir ülke mecbur kalmadıkça öğretmen ve eğitimli nüfusunu cepheye sürmez. Ancak şunu hemen belirtelim ki öğretmenlerin cepheye sürülmeleri diğer genç nüfusun tükendiği anlamına gelmemektedir. 25 Nisan 1915 ve 17 Mayıs 1915 tarihli iki belgede “Malatya ve havalisinde nüfusun hakkıyla tahrir edilmemesinden (sayılmaması) dolayı 20 bine yakın kişinin gizli yaşadığı, bunlara firarilerle, bakaya kalmış olanlar da dâhil edildiğinde büyük yeküne ulaştığı” ifade edilerek bunların bir an önce silâhaltına alınması istenmektedir. Takip eden belgede, Malatya’da nüfusa kaydetme ve askere sevk işlemlerini sürdürüldüğü, sevk edilen askerlerin bir kısmının firar edip evlerine döndüğü hatırlatılıp, firarların önüne geçilmesi istenmektedir.
Savaş sürerken Malatya hapishanelerindeki mahkûmların “askere sevk edilip vatan uğrunda savaşmaya müsaade edilip affedilmeleri talebi” ise dikkat çekmektedir.
Savaş yıllarında Malatya’da ailelerin büyük sıkıntılar ve acılar çektiği yıllar olmuştur. Arşiv belgelerinden bu durumu açıkça görmek mümkündür. 1915 ve 1917 yılına ait iki ayrı belgede büyük bir geçim sıkıntısı içinde oldukları ve kendilerine yardım edilmeleri istenmektedir.
I. Dünya Savaşında Şehit Olan Malatyalılar
1914 yılında başlayıp 1918 yılında sona eren ve 4 yıl süren bu savaşta şehit olan Malatyalıların toplam sayısı 399 olarak tespit edilmiştir. Ancak bu rakamlar Milli Savunma Bakanlığı’nın, http://www.msb.gov.tr/ internet sitesinde verdiği bilgilerle değişmiştir. Bakanlığın bu sitede yayınladığı listelerde Birinci Dünya Savaşında şehit olan Malatyalıların toplam sayısını 520 olarak verilmiştir. Bu 520 şehitten 124’ ü Çanakkale’de can vermiştir.
Adı geçen bu şehitlerin künyelerini burada ayrıntılı bir şekilde vermeyeceğiz. Ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyen okuyucularımız Resul Köse’nin 2008 yılında hazırladığı “Balkan Savaşlarından Milli Mücadeleye Vatan Savunmasında Şehit Olan Malatyalılar” adlı Yüksek Lisans Tezi’ne, Milli Savunma Bakanlığı’nın, 1998 yılında yayınladığı “1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi, 1897 Osmanlı-Yunan Harbi, 1911 Trablusgarp Savaşı, 1912-1913 Balkan Harbi, 1914-1918 I. Dünya Harbi ve 1919-1923 İstiklal Harbi-Şehitlerimiz” adlı beş ciltlik esere, Malatya İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü Arşivindeki “Vefayata Mahsus Vukuat Defterleri I, II ve III” adlı belgeler ile Milli Savunma Bakanlığı’nın http://www.msb.gov.tr/ internet sitesine bakabilirler.
Bu kaynaklardan verilen bilgilere göre I. Dünya Savaşı’nda Malatyalıların yedi ayrı cephede bulundukları ve şehit oldukları görülmektedir. Buna göre;
1. Şark (Doğu) Cephesinde 2. Çanakkale Cephesinde, 3. Irak Cephesinde, 4. Filistin Cephesinde, 5. Galiçya Cephesinde, 6. Arabistan Cephesinde, 7. Yemen cephesi ve cephesi tespit edilemeyen olmak üzere toplam 520 şehit verilmiştir. Bu rakamlar ileride yeni bilgi ve belgeler çıktıkça değişebileceğini de burada not edelim.
Adı geçen bu şehitlerin Malatya merkez mahalleler ve köylerinden en sık adı geçenlerin dağılımı şu şekilde verilmiştir:
1. Alacakapı : 16 şehit
2. Aslanbey Mahallesi : 3 şehit
3. Barguzu Mahallesi: 9 şehit
4. Bereketli Köyü: 8 şehit
5. Büyük Mustafa Paşa Mah.: 6 şehit
6. Cevherizade Mahallesi: 4 şehit
7. Çarmuzu Mahallesi: 6 şehit
8. Kavaklıbağ Mahallesi : 3 şehit
9. Çırmıkdı Beldesi: 3 şehit
10. Çarşıbaşı Mahalesi: 3 şehit
11. Gözene Köyü: 4 şehit
12. Gündüzbey (Kündübeg): 11 şehit
13. Hacı Halil Köyü : 4 şehit
14. Hamidiye Mahallesi: 6 şehit
15. Kırçuval Mahallesi: 3 şehit
16. Kozluk Köyü: 5 şehit
17. Köşebaşı Mahallesi: 3 şehit
18. Molla Kasım Mahallesi : 18 şehit
19. Şifa Mahallesi: 4 şehit
20. Tilek Köyü: 6 şehit
21. Toptaş Mahallesi: 4 şehit
22. Yukarıbanazı (Konak): 8 şehit
23. Zaviye Mahallesi : 3 şehit,
I. Dünya Savaşı Yıllarında Kuraklık, Kıtlık Ve Salgın Hastalıklar
Osmanlı İmparatorluğu ömrünün sonlarına doğru yaklaşırken yalnız siyasi-askeri kuşatılmışlıkla, savaşlarla yıpranmadı, kuraklık, kıtlık ve salgın hastalıklarla da boğuşmak zorunda kaldı.
1892 yılında başlayan kuraklık 1893 yılında da devam etmiştir. İki yıl art arda gelen bu afet karşısında halk 1893 yılının Temmuz ayından itibaren bulundukları yerleri terk etmeye başladı. Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla Anadolu’nun farklı bölgelerinde yaşanan kuraklıktan etkilenen halk, özelikle Sivas, Tokat, Ankara, Yozgat, Çorum, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Malatya ve Diyarbakır taraflarına göç etti. Bu kapsamda Kemah, İliç, Keskim, Pülümür ve Kemaliye’den Malatya’ya göçler yaşanmıştır. Bu göçler sırasında insanların bir kısmı salgın hastalık, gıdasızlık ve diğer olumsuz şartlardan dolayı gideceği yere varmadan ölmüştür.
Kaynaklar, bu dönemde yaşanan göçlerin yalnızca kuraklık ve kıtlıktan da kaynaklanmadığını göstermektedir. 1893 yılının Eylül ayında Pasinler, Narman ve Tortum kazalarından dört yüz civarındaki ailenin Sivas, Tokat ve Malatya taraflarına geldiği belirtilmektedir.
Salgın Hastalıklar
Savaş ve savaşların getirdiği yoksulluk, buna bağlı olarak ortaya çıkan “gayri sıhhi” durum salgın hastalıklara davetiye çıkarmıştır. 1906 yılında Malatya’ya gelen Alman Ernest J. Christoffel bölgede açlık ve sefaletin hüküm sürdüğünü belirtmektedir. Alman yazar 1916 yılında yaz aylarında bulaşıcı hastalıkların ortaya çıktığını ve birçok insanın ölümüne neden olduğunu belirtir.
Bu ortamda başlayan Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerek Anadolu’da gerekse çevre coğrafyada veba, tifüs, verem, kolera, humma-i racia, dizanteri gibi salgın hastalıkların yaygın olduğu görülmüştür.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında her iki orduda ortaya çıkan tifüs salgını 40.000 askerin ölümüne neden olurken, Birinci Dünya Savaşında Sarıkamış Muharebesinde askerler arasında salgın hale gelen tifüs, büyük bir tahribata ve kitle ölümlerine yol açmakla kalmadı memleketin içlerine kadar yayılmıştı.
3. ordu istatistiklerine göre lekeli tifo (tifüs) hastalığına 1915 Mart ayından 1918 Eylül ayına kadar 19.619 kişi yakalanmış ve bunlardan 7.310 kişi hayatını kaybetmiştir. Bir başka kaynakta, dört yıllık savaş sırasında 3. Orduda tifüsten 93.000 kişinin hastalandığı ve bunlardan 26.322’sinin hayatını kaybettiği belirtilmektedir.
Yine, I. Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda 412.000 er sıtmaya yakalandı. Bunlardan 20.000’i hayatını kaybetti. Bir başka istatistiğe göre; 1915-1918 yıllarında savaşta yaralandığı için hastaneye kaldırılanların sayısı 44.234 iken hastalıktan dolayı hastaneye yatırılan askerlerin sayısı 564.498 olarak hesaplanmıştır.
Diğer taraftan bu yıllarda (1915-1918) hasta ve yaralıların ölüm sayısı 109.562 iken şehit sayısı 9001 olmak üzere toplam 118.563’tür. Kamuran Gürün, tüm bu cephelerde ölenlerin sayısını 550.000 - 600.000 kişi, 2 milyon kişinin ise hastalıktan öldüğünü söylemektedir.
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere I. Dünya Savaşında Malatya’daki insan kaybının çok daha büyük boyutlarda olması muhakkaktır. Arşiv belgeleri çözümlendikçe bu konudaki istatistikler daha sağlıklı bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Makalemize son verirken; yüz yıl önce çeşitli cephelerde can veren ve bugün nerede yattığı bile belli olmayan şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Rabbim bizleri ve onları cennette buluştursun. AMİN
_____________________________
KAYNAKLAR
1-Oral Sander, Siyasi Tarih, 1918-1994, İmge Kitabevi, Ekim 2007, s.13
2-Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1980, Türkiye İş Bankası Y., 1983, s.108 vd.
3-Dr. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, İstanbul 1985, s.384 vd.
4-B.O. Arşivlerine Kurumun İnternet Sitesinde abonelik sistemi ile belgelerin özetlerine ulaşılabilir.
5-B.O.A., Dosya No: 50, Gömlek No: 239
6-B.O.A., 93/43, 72/219, 78/130, 35/93, 79/144 DH
7-B.O.A., 16/20, 10.06.1919
8-B.O.A., 68/100
9-B.O.A.,1207/38
10-B.O.A., 14/5 DH
11-B.O.A., 13-1/4 DH
12-B.O.A., 31/65, 43/56 DH
13-B.O.A., 8/83, 44/10 DH
14-http://www.msb.gov.tr/
15-Resul Köse, Balkan Savaşlarından Milli Mücadeleye Vatan Savunmasında Şehit Olan Malatyalılar, 2008, Konya, Yüksek Lisans Tezi
16-Yrd. Doç. Abdulkadir Gül (Erzurum Üniv. Eğitim Fak.), Osmanlı Devletinde Kuraklık ve Kıtlık, (Erzurum Vilayeti Örneği: 1892-1893 ve 1906-1908 Yılları) (BA.Y.PRK.A, 9/21, belge 16)
17-Doç. Dr. Ramazan Çalık (Celal Bayar Üniv. Fen-Ed. Fak.), Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Tepekaya (Celal Bayar Üniv. Fen-Ed. Fak.), 18-Birinci Dünya Savaşı Esnasında Anadolu’daki Salgın Hastalıklar ve Ermeniler (Ernest J. Christoffel, Zwischen saat und Ernte: Aus der Arbeit der Christlichen Blindenmission im Orient, Berlin, 1933, s.138)
19-Kemal Özbey, Tarihte Lekeli Humma-Tifüs ve Ordumuzda Tahribatı, Dirim, Yıl: 54, Sayı: 3-4 (Mart-Nisan 1979), s.118’den naklen Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklar (1914-1918), Ankara, 2005
20-Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, T.T.K., Ankara, 1983, s.223