BİR ZAMANLAR MALATYA.. Bir Malatyalı Profili: COLİS A.Ç. (II)
(1'İNCİ YAZIDAN DEVAM)
Ertaç ÖNAL
ertaconal@mynet.com
Merzifon Hava meydanındaki 36 adet uçak Diyarbakır Askeri Hava alanına intikal ettirilecek ama getirilecek uçaklardan birisi yarı pert (yarı ıskarta) durumunda yani arızalı ama uçabiliyor. Hiçbir pilot bu uçağı getirmeye cesaret edemiyor ama Teğmen Nevzat Çobanoğlu’nun anası, babası, eşi, çocuğu yani arkasında bırakacağı kimsesi yok. Bu uçağı getirme görevi bana teklif edilince kabul ettim. Tüm uçaklar havalanıp gitti en son ben uçağımla havalandım. Diyarbakır’a yaklaşırken uçağımın üç adet yangın odasından birisi patladı ve yanmaya başladı. Telsizle bana atlamam söyleniyor ama ben henüz uçağı terk edecek bir durum yok diye kabul etmedim ama pilot kabini aşırı derecede sıcak buram buram terliyorum. Meydana yaklaştığımda ikici yangın odası da patladı ve uçak alev aldı. Bana ısrarla telsizden atla diyorlar ama ben uçağı piste indirdim. İtfaiye araçları köpük sıkarak söndürmeye çalışırlarken sonradan General olan ve halen sağ olup Bodrum’a yerleşen Yılmaz Oral Paşa beni pilot kabininden çekip çıkardı.
Harp Akademisi’ni bitirip kurmay subay olunca Ankara’ya Genelkurmay Başkanlığında 2 yıl sürecek bir seminere katıldım. 1975-1976 yılları idi, Korg. Necdet Üruğ Paşa ile birlikte çalışıyordum. Bu çalışma esnasında Necdet Üruğ Paşanın “Karacılarla, havacılarla, denizcilerle, jandarma sınıflarıyla çalıştım ama senin gibi bir subay görmedim” övgüsüne mazhar oldum. Üruğ paşa Orgeneral rütbesi ile Genel Kurmay Başkanı olmuştu, beni General yapacağını söylüyor ve bırakmak istemiyordu ama filo Komutanlığına başka aday bulamadıkları için Üruğ Paşa’dan izin isteyip Çiğli Hava üssüne geldim.
1959 yılında Yüzbaşı rütbesindeyken ABD de yapılan uluslararası bir gösteri yarışmasında tim komutanı olarak Dünyada ilk defa 9 uçakla akrotim (uçaklarla akrobasi gösterileri) gösteri yaptık. O güne kadar rekor, 7 uçakla ABD Hava kuvvetlerine aitti.
O gösterilerde akrotim grubu olarak Dünya birinciliğini kazanmalarına rağmenColis, övünmeyi sevmeyen, başarılarını anlatmaya sıkılan bir yapıya sahip ama ağzından adeta cımbızla aldığım sözcüklerden, gösteri esnasında akrotim grubundan ayrı olarak kendi uçağı ile yaptığı çok tehlikeli gösteriler ile seyircilerin ve ABD li subayların heyecandan oturdukları yerden ayağa fırladıkları kendisine söylenirken olağan dışı bir gösteri sunmadığını söyleyecek kadar da tevazu sahibi.
“Yıl 1970. Kurmay Albay rütbesindeyim. 1964 yılında Hava Kuvvetlerimize alınan ve ilk jet uçağımız olan T-33 uçakla genç subaylara gece uçuş eğitimi yaptırıyorum. Eğitimi sonlandırmak üzere kulenin onayı ile inişe geçtim. Alçalma sahasındayım, nasıl olmuşsa kule pist başında bekleyen bir uçağa da kalkış izni vermiş. 600 km. hızla kanatlar çarpıştı. Tamamen kule hatası. 50 mt. Çaplı ateş bulutu içinde dönerek düşüyoruz. Son bir çaba ile koltuğu fırlattım, dağlık bir araziye düştüm, ağzımdan, burnumdan kan geliyor, ölüm rehaveti çöktü, son bir gayretle sürünerek bir kayaya sırtımı dayadım, bayılmışım. Yanımdaki üç arkadaşım şehit olmuşlar. Üs Komutanı, subay arkadaşlarım bir doktorla birlikte evime gidip şehit olduğum haberini verince eşim düşüp bayılıyor ama kızım babam ölmedi ne olur gidip bulun onu diye çığlıklar atıyor. Çok sonra bir ABD helikopteri beni bulup oradan alıyor.”
’ASLAN ÇAKAL’ ATAŞE OLUYOR
Hastanede 30-40 gün kadar tedavi görüp iyileştikten sonra uçmaya bir süre ara vermesi yolunda tüm ısrarlara rağmen uçmaya devam eder aslan yürekli “aslan çakal” Colis Çobanoğlu. Sonraki yıllarda Harp akademisinde öğretim üyeliği, 1974-1975 yıllarında Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da askeri ataşe olarak bulunur.
O yıllarda doğu ve batı bloku ülkeler arasında soğuk savaş hâkimdi, ABD ve Çin ataşeleri birbirlerine mesafeli davranırlarken ataşelik görevi esnasında hem doğu hem de batı bloku ataşeler ve aileleri tarafından sevgi, saygı ve ilgi görür. Atatürk de birinci Balkan harbi esnasında 1913 yılında Sofya ataşeliği yapmıştı. Yabancılar çoğunlukla Kurmay Albay Çobanoğlu’ndan Atatürk hakkında bilgi sorarlar.
Hava Kuvvetlerindeki görevi süresinde herkese nasip olmayan 12 adet takdirname ve ABD Hava Kuvvetleri Komutanlık brövesi alır.
‘İT DALAŞI’ TARTIŞMASI İLE GELEN İSTİFA
Nevzat Çobanoğlu (Colis), çocukluğunda olsun, gençliğinde olsun ve askerlik hayatında olsun yapı itibariyle atak, gözü kara bir insandır, ama ayni derecede yufka yürekli merhametli insan sevgisi ile doludur yüreği. O’nun isyanı haksızlıklara hukuksuzluklaradır. 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’deki sağ sol çatışmaları, politikacıların diyalogdan uzak tutumlarını fırsat bilen Yunanistan Hava Kuvvetlerine bağlı jetler Ege de hava sahamızı sık sık işgal etmekte, jetlerimizi it dalaşı tabir edilen sürtüşmelere zorlamaktadır. Siyasi iradenin bunlara sessiz kalması Kurmay Albay Necati Çobanoğlu’nu son derece üzmektedir. Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Tahsin Şahinkaya’ya çıkar ve “Emrime bir filo verin it dalaşı yapmak isteyen bu çaylak itlerin tamamını Ege’nin sularına gömeyim” der. Der ama birkaç gün sonra 12 Eylül ihtilali olunca Çobanoğlu’nun bir çılgınlık yapmasından endişelenen Hava Kuvvetleri Komutanı General olmasına kesin gözüyle bakılan Kurmay Albay Nevzat Çobanoğlu’nun emekliye sevk edilmesi talimatını verir. Bunu haber alan Çobanoğlu emekliye ayrıldığı tebligatını almadan istifa ederek çok sevdiği mesleğine veda eder.
***
SİYASETE ÖZAL SOKTU
1983 yılında Turgut Özal’ın Anavatan Partisi'ni kurmaya çalıştığı günlerde gözü pekliğini ve insan sevgisini bildiği hemşerisi Nevzat Çobanoğlu’ndan partinin İzmir teşkilatını kurmasını teklif eder. “Tereddütsüz kabul ettim ve çalışmalara başlayıp Anavatan partisinin İzmir il ve ilçe teşkilatlarının kurulup örgütlenmesi için yakın dostlarımla birlikte çok çaba sarf ettim” diyor Çobanoğlu.
1984 yılında anayasada yapılan değişiklikle İzmir Karşıyaka İlçesi bağımsız ilçe Belediyesi olunca Anavatan Partisinden aday olan Nevzat Çobanoğlu Karşıyaka İlçesinin ilk bağımsız Belediye başkanı oldu ve 5 yıl süre ile özellikle yoksullara ve az gelirli vatandaşlara yaptığı hizmetlerle halk tarafından çok sevildi. Eski bir boksör ve asker olmasına rağmen merhamet duygusu ve insan sevgisi had safhadadır. Başkanlığı döneminde gecekondu insanlarına yoğun ilgi gösterdi ve onların yaşamlarını kolaylaştıracak önemli adımlar attı. Dönem sonunda çok ısrar edilmesine rağmen “her dönem taze kan gerekir” mülahazasıyla tekrar aday olmadı.
Colis Nevzat’ın İzmir’de çok sevildiğini öğrenen Süleyman Demirel’in ısrarlı telefonları neticesinde hiç düşünmediği halde kendisini TBMM de bulur. Artık Milletvekili olarak halkına hizmet edebileceğini düşünmektedir. Ama amiyane tabirle kazın ayağının hiç de düşündüğü gibi olmadığını anlar.
Yaşam felsefesi dürüstlük, çalışmak vatan sevgisi ve bulunduğu her ortamda yardıma ihtiyaç duyanların yardımına koşmak üzere oluşan kahramanımız, siyasette maalesef büyük ölçüde bu erdemleri göremeyince hayal kırıklığına uğrar.
Parti toplantılarında, kulislerde ülkenin sorunlarının tartışılacağına politikacıların lidere hoş görünme yarışı içinde olduklarını, liderin de bunlara ayak uydurduğunu görünce ilk hayal kırıklığını yaşadı. Mensubu olduğu DYP organlarının içine kapanık, dışardan gelenlere pek itibar edilmeyen ve lider Demirel’in etrafında oluşturulmuş fasit çemberi aşarak ülke sorunlarını gündeme getirmeye muvaffak olamayınca DYP den ayrılarak bağımsız milletvekili olarak hizmet vermek ister. Ama sadece genel kurul toplantılarına katılmaktan başka bir iş yapamadığını görünce bu durumu hazmedemeyip aldığı maaşı hak etmediğini ve bu paranın haram olduğunu düşünüp bunu her platformda dile getirecek kadar idealist bir vatanperverdi Colis A:Ç Nevzat
ULUSAL BASINDA NEVZAT ÇOBANOĞLU HAKKINDA ÇIKAN YAZILARDAN..
Bir milletvekilinin isyanı
İzmir bağımsız milletvekili Nevzat Çobanoğlu 'nun vicdanı hiç de rahat değil. Aldığı maaşı hak etmediğine inanıyor: Kendimi haram para yiyormuş gibi hissediyorum. Genel kurulun çalışmalarına girip çıkıyorum da ne oluyor. Hiç. Aldığım parayı, hak etmiyorum. Yardım ettiğim insanlar var ama yine de vicdanım rahat değil.
İzmir Karşıyaka Belediye Başkanlığı 'ndan gelen Çobanoğlu, milletvekili olduğuna bin pişman. Genel Kurul un kabul edeceğini bilse hemen istifa edecek. Milletvekillerine sesleniyor: Bırakın gideyim
TBMM Genel Kurulu'nda yalnız başına oturması veya kulislerde tek başına dolaşmasını 'bağımsız' milletvekili olmasıyla açıklamak mümkün; ancak özel hayatını incelediğinizde bunun başka sebepleri olduğunu anlıyorsunuz. Onu bir meslekle özdeşleştirmek de oldukça zor. Milletvekili, ama kendisini politikacı olarak görmüyor; kurmay albaylıktan ayrılma, fakat kişiliğinde askerin sert mizacından eser yok. Belki de bu yüzden 12 Eylül'ün hemen sonrasında istifa etmek zorunda kaldı. O gerçi istifa sebebini dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile arasının bozuk olmasına bağlıyor.
Meclis koridorlarında tek başına politika yapıyor. Hayatı boyunca zorluklara karşı hep yalnız mücadele etti. 3 yaşında babasını 15 yaşında annesini kaybetti. Annesini 'dini bütün ermiş kadın' olarak tanımlıyor. Ortaokulu bitiren oğlunu karşısına alan annesi yaşaran gözlerle konuşmaya başladı: 'Seni okutacak param yok. Bana öyle geliyor ki yakında öleceğim.
Yatılı bir okula gir ve hayatını kurtar. ' Annesinin tavsiyelerine uydu ve ver elini Hava Harp Okulu... Birinci sınıfta iken hayattaki tek dayanağı annesi de göçtü bu dünyadan. Ölüm haberini komutanları tam 6 ay sonra verdiler.
Ordudan ayrılmak zor olmadı
Nevzat Çobanoğlu'ndan söz ediyoruz. Generalliğin kapısına gelmiş dayanmışken 12 Eylül'ün ardından ordudan istifa ederek ayrıldı. General olabilir miydi? O, kesinlikle hayır diyor. Çünkü dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile ciddi şekilde problemli olduğunu anlatıyor. Bu yüzden istifa kararını vermekte hiç zorlanmadı. Pişman değil.
Yıllarını verdiği silahlı kuvvetlerde hiç bir vukuatı yok. Komutası altındaki Mehmetçiklere dayak atılmaması için elinden geleni yaptı. Acıların örselediği yüreği oldukça yufka. Hatta diyor, 'Bir baba-oğul emrim altında askerlik yapsa, babanın kendi çocuğunu dövmesine bile izin vermem.'
12 Eylül'ü izleyen günlerde Turgut Özal'dan İzmir’de ANAP' ı kurması için telefon alınca tereddütsüz çalışmalara başladı ve bir grup arkadaşıyla partinin İzmir örgütünü oluşturdu. Bu arada ordudan asker partisi MDP’ ye girmesi için baskı geldi. O, 'hayır' dedi. MDP’nin de kesinlikle seçim kazanacağına inanmıyordu ve bunu asker arkadaşlarına açıkça söylüyordu.
Milletvekilliğini düşünmüyordu ama..
İlk mahalli seçimlerde Karşıyaka’dan ANAP’ın adayı oldu ve kazandı. Başkanlığı döneminde 'fakir babası' olarak nam saldı. Türkiye'de zenginlerin meselelerini çözdüğüne inanıyor ve politikacıların fakirlerin problemleri üzerine kafa yormasını istiyor. Belediye başkanlığı ile başlayan politik hayatını bunun üzerine oturttu, gecekondulardan çıkmadı, elinden geldiği kadar yoksul ailelere yardımda bulundu. Bunu fakir bir ortamda yetişmesine bağlamak mümkün.
Milletvekilliğini hiç düşünmüyordu. Ancak Demirel'in ısrarlı telefonları üzerine 'evet' dedi. Kazanması zor olmadı. Ankara'ya geldiğinde yeni partisinin grup toplantısında ilk hayal kırıklığına uğradı. Kısa süre sonra başbakanlık koltuğuna oturacak olan Demirel'in memleket meseleleri üzerine konuşmasını beklerken, kendisini anlattığını ve Özal'la mücadeleye ilişkin nutuk çektiğini belirtiyor.
Seçim öncesi kendisine gösterilen ilgi unutulmuş, adeta bir kenara itilmişti. Demirel'in yıllanmış arkadaşları koltukları bir bir doldurdu. Bünye dışarıdan gelenleri de hazmedemiyordu. Çiller'in ABD'de malları olduğunun kamuoyuna açıklanması üzerine başbakandan bu konuda ayrıntılı bilgi istedi, alamayınca DYP'den ayrıldı.
DYP'de parti içi demokrasinin işlemediğinden ya kınıyor ve bünyenin dışarıdan birini kabullenmesinin çok zor olduğunu söylüyor.
Bağımsız geçen günler de Çobanoğlu'na sıkıntı veriyor. Çünkü, 'Bağımsız milletvekilleri ile hiç kimse ilgilenmiyor. Biz sanki Rusya'dan gelmiş gibiyiz. İnceleme, araştırma çalışmalarına davet edilmiyoruz, dış gezilerde hiç hatırlanmıyoruz' şeklinde konuşuyor.
Dört yılını doldurduğu milletvekilliğini bir türlü sevemedi. Belediye başkanlığını çok özlüyor. Baba şefkati ile dolu olan bir kimsenin hizmete doyamayacağını söylüyor. 27 Mart seçimleri öncesi belediye başkanlığına dönmeyi ciddi olarak düşündü ve DYP ve ANAP yetkililerine bu isteğini iletti ancak kabul edilmedi.
Meclis'in çalışma sistemini hiç beğenmiyor. Başkanlığını yaptığı Karşıyaka Belediye Meclisi'nin daha demokrat ve daha iyi çalıştığını düşünüyor:
Bizim Meclis tamamen konuşma üzerine oturtulmuş. Adamlar saatlerce, durmadan konuşuyorlar. Oysa bizim örf ve adetlerimizde böyle şeyler yok. Politika sanki sadece laf üretme olarak görülüyor. Hizmet geri plana itiliyor, şahsi menfaatler ön plana çıkıyor. Çobanoğlu, Türkiye'nin meselelerini çözebilmesi için sisteminde önemli değişiklikler yapması gerektiğine inanıyor: 'Türkiye bu partiler ve bu sistemle bir yere gidemez. Bir an önce başkanlık sistemine geçmemiz lazım. '
Meclisten bir kaçabilse
Meclis'te bugün kendisini atıl ve izole edilmiş olarak görüyor. Bu yüzden maaş almakta tereddüt ediyor: 'Kendimi haram para yiyormuş gibi hissediyorum. Sürekli Genel Kurul'un çalışmalarına girip çıkıyorum da ne oluyor. Koskoca bir hiç. Aldığım parayı hak etmiyorum. Yardım ettiğim insanlar var; ama yine de vicdanım rahat değil. '
Bir türlü sevemediği milletvekilliğinden istifa etmeyi hiç düşündü mü? Hem de çok. Genel Kurul'un kabul edeceğini bilse hemen istifa edecek. Meclis'ten kaçmak istiyor. Çünkü hiç bir şey yapmadan Meclis'e gelip gitmek sıkıntı veriyor. Partilerin çoğu onu kadrosuna katmayı istiyor. Ancak o politikaya nokta koymayı çoktan kararlaştırmış.
(BİTTİ)
COLİS A.Ç hakkında haricen bana önemli bilgiler veren, yukarıdaki görselde yer alan A.Ç. amblemini, çetenin duvarlara çizdiği şekliyle hatırlayıp, bu yazı için eliyle çizen araştırmacı yazar CELAL YALVAÇ ağabeyime sonsuz teşekkürlerimle...E.Ö.
___________
NOT: Söyleşi, bugün 90 yaşında olan Sayın Nevzat Çobanoğlu'nun hafızasında yer alan zaman ve mekan kavramına göre aktardıklarının derlenmesiyle kaleme alınmıştır.. E.Ö.
________
FOTOĞRAF: İzmir'de yaşayan 90 yaşındaki Nevzat Çobanoğlu'nu İzmir- Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar da zaman zaman ziyaret ediyor