Malatya'dan Mıho da Geçti
..Malatya’m yüzyıllardır ne ünlü kişilikler, ne renkli simalar yetiştirmiş bağrında…
Ertaç ÖNAL ertaconal@mynet.com
Değerli Malatyahaber.com okurları,
Bu yazıyı, Malatya’nın renkli simalarından Osman Çağlı’nın (Mıh Osman) 8 Ocak 2010 tarihindeki vefatından kısa bir süre sonra kaleme almıştım. Sitemizin yanı sıra Görüş gazetesinde yayınlanan bu yazı, Malatyahaber’in sistemindeki revizyon çalışmaları sırasında istem dışı olarak silinmiş; dolayısıyla arşivden kaybolmuştu.
Merhum Çağlı’nın ölümünün 8. yıldönümünü fırsat bilerek bu yazıyı, bazı güncellemeler yaptıktan sonra, yeniden kaleme aldım ve siz okurlarımızın takdirine sunuyorum.
****
Yazımın başlığını, ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in yakın dostu Vala Nurettin’in (Va –Nu) şair ile ilgili yazdığı Bu Dünyadan Nazım Geçti isimli bir anı kitabının isminden esinlenerek yazdım.
Toprağına yüz süresim Malatya’m yüzyıllardır ne ünlü kişilikler, ne renkli simalar yetiştirmiş bağrında…
Bu renkli simaların son örneklerinden biriydi Mıh Osman.
Hayatımda çok isteyip de yapmaya fırsat bulamadan kaçırdığım arzularımdan biriydi, Mıh Osman ile geniş kapsamlı bir söyleşiyi kayda almak. Çünkü ne onunla muhtelif yerel TV kanallarında yapılan söyleşilerin ne de yapılan belgesel programın, doğaçlama espri yüklü Mıh Osman’ın gerçek kişiliğini yansıtamadığını düşünüyordum.
Vefatından bir süre önce işlerim nedeniyle Malatya’ya gelmiştim. Mıh Osman ağabey ile yapmak istediğim söyleşi için fırsatım da vardı. Ne yazık ki her zaman yanımda bulundurduğum fotoğraf makinem ile ses kayıt cihazımı bu kez yanımda getirmeyi unutmuştum. Kısa süre sonra tekrar geleceğimi düşünerek bu arzumu mutlaka gerçekleştirmek istiyordum; vefatı nedeniyle kısmet olmadı. Çok üzgünüm.
Malatya’ya daha önceki gelişlerimden birinde de Malatya Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Halil İbrahim Halil Kılıç ve İl Kültür ve Turizm Şube Müdürü Ali Cengiz, Mıh Osman’ın sık sık yanlarına geldiğini söylediklerinde, bu konuyu dile getirerek, Mıh Osman ile yaptıkları sohbetleri ses kayıt cihazına almalarını rica etmiştim.
Ali Bey ‘’anlattıklarına abartı katıyor’’ dedi. Ben de o anlatılanların temelinde gerçeklik yattığını, ancak mübalağalı konuşmasının anlattıklarına renk kattığını ve bu özelliği ile sevildiğini söylemeye çalıştım.
Evliya Çelebi’nin de Seyahatname isimle eserinin Malatya bölümünde, arazinin engebeli yapısından bahsederken, “kadehimi koyacak düz bir taş bulamadım” ifadesinde olduğu gibi birçok olayı mübalağa ile tasvir ettiğini; keza divan şairlerinin teşbih, istiare, kinaye tecahül-i arif, hüsn-i talil, tevriye gibi mübalağa sanatlarını şiirlerinde sıklıkla kullandıklarını görüyoruz.
Konuya bu açıdan bakarsak Mıh Osman’ın anlatımlarındaki sevimliliği hemen fark ederiz. Onun bir özelliği de anlatımlarındaki mübalağayı çoğu kez birilerini hicvederek noktalamasıdır.
Bu noktayı belirttikten sonra merhumla anılarımızı aktaralım…
Çekin Karşılığı Var mı?
1980li yılların başında rahmetli Gazeteci Erhan Kırçuval ile yolda yürüyoruz. Ziraat Bankasını geçip, eski Tekel idare binasının önüne geldiğimizde Mıh Osman ile karşılaştık. Fötr şapkasını çıkarıp bizi selamladı. Daha birkaç adım yürümüştük ki arkamızdan’’Erhaan’’ diye seslendiğini duyduk. Geri dönüp yanına gittiğimizde “… Ula, o Turgut Özal’ın Malatyaspor’a 1 milyon lira gönderdiği doğru mu?’’ diye sordu. ‘’Evet, doğru ağabey’’ dedi Erhan. ‘’Peki, peşin vermiş mi parayı?’’ diye sordu.
‘’ Çek göndermiş’’ diye cevapladı bu soruyu da Erhan.
Mıh Osman yüzünü buruşturup, dudağını bükerek “çek mi göndermiiiş, ula bahaydınız hele çekin karşılığı var mıymış?’’ diyerek hiciv bombasını patlatıp yürümeye devam etti. Erhan ve ben katılarak gülmeye başladık.
Mıh Osman’ın Özal’ı pek sevmediğini biliyorduk ama bir duygu ancak bu kadar güzel ifade edilebilirdi.
Çekirgenin Boyu
Malatya’da bir taziye evinde oturuyoruz. Osman ağabey geldi. Ben, daha sonra malatyahaber. com'da yayınlanan ‘’Arasa’’ yazı serisiyle ilgili hakkında bilgi topluyordum. O yazıda kaleme almak istediğim karakterlerden biri Kanun Hacı idi. Onunla ilgili tek bildiğim, Akpınar semtindeki dükkânında genelde tatlı su balığı, kuru bakliyat sattığı, kırlaşmış pos bıyıklı, yine kırlaşmış çatık ve gür kaşlı, şalvarlı ama fötr şapkalı birisi olduğuydu.
Bir taziyede rastladığım Osman Ağabeye Kanun Hacı’yı sordum.
Bu şahıs ile ilgili, mübalağa sanatını gergef gibi işlediği ifadelerini aynen aktarıyorum:
‘’Ganun Hacı deyince duracahsın. Bir zamanlar Malatya’nın başkanıydı, Vali de oydu, Belediye Başkanı da, hâkimi de, savcısı da oydu. O’nun her sözü Ganun hökmündeydi. 1920’li yıllarda ben henüz çocuhken çarşıya, mahallelere tellal çıhdı;
– Ey ahali duyduh duymadıh demeyin Kündübegi (Gündüzbey beldesi) çekirge basmış, Ganun Hacı’nın emridir. 7 yaşından 70 yaşına kadar kadın, erkek herkes ellerine süpürge, çalı, kazma, kürek ne varsa alıp yarın oraya çekirge avlamaya gidecek. Hasta olanlar, önemli işi olanlar gelip Ganun Hacı’dan izin alsın. Duyduh duymadıh demeyiiiin haa- diye bağırdı.
O zamanlar beyle vesait, mesait de (araba) yoh. Ertesi gün sabah ezanıynan şeher boşaldı. Eşeği olan zenginler eşeğine bindi, olmayanlar yaya. Herkes Kündübeg yolunda. Neyse ikindi vahdı Kündübege vardıh. Bir de ne görek, bağlar, bahçalar her taraf aha bu boy çekirge (eliyle yerden yaklaşık 60 cm. boy gösteriyor.) Biz başladıh elimizdeki küreklernen, süpürgelernen çekirge avlamaya.’’
Bu konuşmayı dinleyen, hazırda bulunan saf bir vatandaş, ‘’Allah, Allah çekirgelerin her birisi mi o boydaydı?’’ deyince taziye evindeki herkes gülmeye başladı.
Osman ağabey gülüşmelere bozulmasın, anlatmaya devam etsin diye hemen araya girip, soruyu ben cevapladım. “Yok, canım hiç o boyda çekirge olur mu, çekirgeler üst üste konduğu için o boy oluşmuş” cevabımı Osman ağabey de tasdik etti. Etti ama gülüşmeler devam ettiği için şimdi hatırlayamadığım bir nükte söyleyerek kalkıp gitti Osman ağabey.
Çimlere Basmayın ama nasıl?
Malatya’da 30 yıl beden terbiyesi bölge müdürlüğü yapmıştı. Amatör takımları birleştirip Malatyaspor’un kurulmasına öncülük edenlerin en başta geleniydi. Açık ve kapalı tribünler, kapalı spor salonu onun döneminde inşa edildi. Futbol sahası onun zamanında çimlendirildi. O zamanlar bu günkü pratik çimlendirme imkânları olmadığı için her gün birkaç kere gelip yeşermeye başlayan çimleri okşadığı söylenirdi. Bir keresinde çimlerin üzerinde ayak izi görünce tüm çalışanları bir araya toplayıp kıyameti kopardığı ‘’yerinen yeksan olasınız’’ diye beddua edip, kim yaptı bunu diye hesap sorduğunda çalışanlardan birisinin ‘’Efendim, çimleri sularken hortumun suyu yetişmiyor, mecburen basıyoruz’’ deyince ‘’Basmayacaksınız ulan, kıçınıza pervane takıp havadan sulayın ama çimlerime basmayın’’ diye bağırdığı duyulmuştu.
Konuşmalarında, anlatımlarında olduğu gibi makamındaki davranışlarında da abartılı ve mübalağalıydı. Hizmetli olarak çalışan Basri isimli vatandaş, makam odasının kapısından ayrılmazdı. Osman ağabey zile bastığında, aynı anda "Basssiriii" diye bağırır, birkaç saniye gecikse ‘’4 saattir zile basıyorum, niye geç geliyorsun?’’ diye söylendiği için Basri efendinin bir eli kapının kolunda hazır beklediği söylenirdi. Elinden yere düşürdüğü kalemi yerden alıp vermesi için bile zile basıp Basri Efendiyi çağırdığını duymuştum.
Malatyaspor Hikâyeleri
Amatör takımların birleştirilip Malatyaspor Kulübünün kurulmasından sonra sıra Malatyaspor’un milli lige kabul edilmesine gelmişti. Buna karar verecek tek yetkili, zamanın Federasyon başkanı Orhan Şeref Apak’tı. Federasyon Başkanı Malatya’ya gelerek tesisleri ve takımı görecek, yeterli görürse takım 3.milli lige kabul edilecekti.
Gün gelip çatmış; Orhan Şeref Apak’ı getirecek olan uçak Vali, Belediye Başkanı, protokole dâhil diğer zevat ve oldukça kalabalık bir taraftar topluluğu tarafından havaalanında beklenir olmuştu. Beklenen misafir yüzlerce araç konvoyu eşliğinde stada giderken hemen her 50-100 metrede bir bir davul-zurna ya da çalgı ekibi çalıyor, büyüklü küçüklü kurbanlar kesiliyordu. Başbakanlara bile kolay kolay nasip olmayacak bir karşılama töreniydi bu.
Tesisleri denetleyen Federasyon Başkanı, Malatyaspor futbol takımı ile bir komşu şehrin amatör takımı arasındaki karşılaşmayı izlerken, o gün F-104 savaş uçaklarının stat üzerinde alçaktan uçuş yaptıkları görüldü. Şeref tribününde birlikte karşılaşmayı izleyen Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Osman Çağlı, namı diğer Mıh Osman, Federasyon Başkanı Apak’ın kulağına eğilerek “sayın başkanım, uçaklar alçaktan uçarak sizi selamlıyor” deyince oldukça duygulanan federasyon başkanının gözleri doldu, ‘’bunlara ne gerek vardı Osman bey, çok duygulandım ve gururlandım’’ diye karşılık verdi.
Akşam yemeğinde de benzer seremoniler tekrarlanınca kararını usulen Ankara’ya dönünce vermesi gereken Federasyon Başkanı, henüz yemekten kalkmadan kararını şöyle açıklıyordu:
“Böyle güzide taraftarları bulunan güzide bir şehrimizin, 3. milli ligde değil, 2. mili ligde yer alması gerekir. Kararım bu doğrultudadır.’’
3.lige girebilme çabasındayken hiç beklenilmeyen bu karar spor kamuoyunda bayram havası estirir. Sevinçten çılgına dönen taraftarlar davul, zurna ve diğer enstrümanlar eşliğinde sokaklarda halay çekip oynarlar ve Malatyaspor direkt olarak 2. milli ligde top koşturmaya başlar.
Şüphesiz bu kararın alınmasında en büyük rolü ince zekâsıyla Mıh Osman oynamıştır. Çünkü Federasyon Başkanı gelmeden Şoförler Derneği Başkanı ile görüşerek şehirdeki tüm ticari taksilerin gelişigüzel yolcu alarak karşılama konvoyuna katılmasını sağlamış, belediye başkanı ile görüşüp o gün mezbahanede kesilecek tüm büyük ve küçükbaş hayvanları yol güzergahına dizdirip, federasyon başkanının onuruna kurban kesiliyor havasında, kestirmişti. Akpınar'daki çalgıcılar kahvesinden de, "Bu top işi eyle bi iş ki, her gün düğün beklemenize gerek yok. Millet sizi tutup maça getirecek, parayı eyle kazanacaksınız. Amma bi misafirimiz var, onun şerefine bedava çalacaksınız." diye havaya soktuğu müzisyenleri ikna etmiş, yine aralıklarla davul-zurna ve ince saz ekiplerini yola dizdirmişti. Tabi davul- zurna çalınca toplanan kalabalık da işin cabası..Bununla da kalmayıp, o gün havacılık bayramı nedeniyle şehir üzerinde alçaktan uçuş yapan jetleri anında başkanın gelişi ile ilişkilendirebilmişti.
Yüzüme iyi bakın hele, o ben miyim?
Malatyaspor 2. ligde sezonun ilk yarısını son sıralarda tamamlar. Parasızlık nedeniyle transfer de yapılamamaktadır.
Mıh Osman Malatyaspor idare heyetinden birkaç kişi ile birlikte İstanbul’a gider. O yıllarda Fenerbahçe kulübü başkanı olan işadamı hemşerimiz Emin Cankurtaran ile bir yolunu bulup görüşürler. Mıh Osman, Malatyaspor’un bulunduğu durumu anlatarak “tüm Malatyalı hemşerileriniz sizden jest bekliyor’’ gibi duygusal konuşmalarla İstanbul’a geliş sebeplerini açıklar.
Emin Cankurtaran biraz düşündükten sonra ‘’Bana Ferruh ve Muharrem’i çağırın’’ diye talimat verir. Her ikisi de dönemlerinin parlayan yıldızlarından olan futbolcular kısa süre sonra başkanlarının karşısındadır. Başkan futbolcularına “ligin ikinci yarısında Malatyaspor’da oynayacaksınız, ekstra para da almayacaksınız’’ der. Her iki futbolcu da buz gibi olmuştur. İçlerinden birisi ‘’ben Malatya’ya gitmem’’ diyecek olur. Başkanın “ne demek gitmem, gitmeyenin futbol hayatını bitiririm’’ diye gürleyen sesi yankılanır duvarlarda.
Her iki futbolcu da çaresiz bir şekilde eşyalarını toplayıp Malatya’ya gelirler. Ama isteksiz ve burukturlar.
Mıh Osman buna da çare bulur. Her iki futbolcuyu makamına çağırıp gönüllerini alır ve ‘’burada yarım sezon oynayacaksınız, takımın kümede kalmasını sağlayın sezon bitimi size 5’er bin lira da para vereceğim. Gelin benden isteyin. Ayrıca ne sorununuz olursa bana söyleyeceksiniz.’’ der.
O devirde 5 bin lira hatırı sayılır bir meblağdır. Futbolcuların yüzleri güler, buruklukları büyük ölçüde geçer.
Bünyamin ve Muharrem sezonun ikinci yarısında Malatyaspor formasıyla fırtına gibi eserler. Hemen her maçta gol atıp takımı galip getirirler. Hele Muharrem’in birkaç kez kornerden direkt kaleye attığı goller her yerde efsane gibi anlatılır. Malatyaspor sezonu orta sıralarda tamamlar.
Ligin bitiminde iki futbolcu, Mıh Osman’ı makamında ziyaret ederek “Ağabey biz görevimizi tamamladık, izninizle yarın Malatya’dan ayrılacağız’’ derler. Mıh Osman “gardaş her ikinizin de elinize ayağınıza sağlık; bu Malatya halkı sizin bu fedakârlığınızı heç unutmayacak, hatta ikinizin de adını aha şu kapıya altın harflerle yazdıracağım’’ der. Der demesine ama futbolcuların asıl dertleri alacakları 5’er bin liradır.
Ama ne kulübün böyle bir parası vardır ne de Mıh Osman’ın bunu karşılamaya maddi gücü…
İki futbolcu ‘’Ağabey biz tekrar Malatya’ya gelemeyiz mümkünse söz verdiğiniz parayı şimdi alabilir miyiz?’’ der. Mıh Osman hayret ifade eden yüz hatlarıyla “ne parası gardaş, hayırdır?’’ diye sorar. Bünyamin ve Muharrem bir ağızdan “ağabey hani biz Malatya’ya ilk geldiğimizde, takım küme düşmezse siz, bize 5’er bin lira vereceğinizi vadetmiştiniz ya’’ diye yakınırlar. Osman ağabey gözlerini daha bir hayretle açıp “gardaş ben aklımı mı oynattım ki beyle bir söz verem, 10 bin lira param olsa burada niye oturam, siz beni başka biriyle karıştırmış olmayasınız, hele yüzüme eyi bakın o sözü veren ben miydim?’’ deyince her iki futbolcu durumu kavrar ve daha fazla ısrar etmenin anlamsız olduğunu düşünerek vedalaşıp giderler.
Çeketini Götürüyü
Sadece Ramazan ayına mahsus olmak üzere iftardan sonra akşamları Nasuhi Caddesindeki Tüccarlar Kulübüne gidip, ya arkadaşlarımla tavla oynar ya da ayrı bir bölmede kitap ve gazetelerin bulunduğu yerde oturan Mıh Osman ağabeyin yanına giderek onunla sohbet ederdim. Bu mekânın salonunda çapı 70-75 cm. olan bir aspiratörü vardı ki kalabalık olduğu zamanlarda biraz gürültülü çalışsa da, çalıştırıldığı zaman salonun kirlenen havasını 3-4 dakika içinde temizlerdi.
Yine böyle bir gece, sohbet edebilmek için özel bölümde oturan Osman ağabeyin okuduğu gazeteyi bitirmesini bekliyordum. Bir ara göz göze gelip selamlaştık. Salonun havası da sigara dumanı doldu, çok kirlendi, şu aspiratörü çalıştırsalar iyi olacak, diye söylendim.
‘’ Gardaş’’ dedi Mıh Osman, "buranın aspiratörü eyi de, çalıştımı adamın sırtından çeketini de alıp götürüyü.."
Hey gidi rahmetli Osman ağabey, mübalağa sanatını ince zekâsıyla cümlesine nasıl da yansıtabilmişti.
En İyisi Kuru Fasulye-Pilav
Bir tarihte futbolcu transferi için Malatyaspor transfer heyeti ile birlikte İstanbul’a gider Mıh Osman. Bir işadamı hemşerimiz gelen heyeti Tarabya’da deniz kenarındaki İstanbul’un en pahalı balık lokantası Urcan Balık’a götürür. Mekânın özelliği, gelen müşterinin seçtiği dev akvaryumdaki yüzen canlı balığın kepçe ile çıkarıldıktan sonra pişirilerek servis yapılmasıdır. Ama Mıh Osman balık yemeyi sevmez. Sipariş almak için gelen garsona ‘’ne yemeği var’’ diye sorar. Garson balık çeşitlerini sayar. Osman ağabey durup düşünür, ‘’başka ne var ‘’diye tekrar sorar. Şef garson, diğerlerinden de sipariş alacağı için sıkılsa da, tekrar balık çeşitlerini sayar. ‘’Balığınız teze mi?" "Kulağının arhasına bahtınız mı, kırmızı mı?’’, "Gövdesi pırlah mı (parlak mı)?" diye sorular soran Mıh Osman’a, garson, ‘’efendim burada canlı balık servisi yapılır, bizde bir saat önce bile denizden çıkarılmış balık bulunmaz’’ der. “Yahu gardaşım hep eyle diyiler ama geçende bir arhadaşım balıhtan zehirlendi, az daha ölüydü. Sen en eyisi bana bir kuru fasulye bir de pilav getir’’ deyince masadakiler kahkahayı basarlar, ama garson sinirden mosmordur.
Bu Saflığıynan Nassı Zengin Olmuş?
Malatyaspor’da yakın tarihte kaybettiğimiz Metin Kaya Çağlayan dönemidir. 1989-90 futbol sezonunun sonları yaklaşırken işler iyi gitmemektedir. O günkü adıyla 1. Ligde (şimdiki Süper Lig) mücadele eden Malatyaspor, bitime birkaç hafta kala küme düşme potasından kurtulamamıştır. Malatyaspor, sahasındaki kritik maçlarda puan kaybederek iyice tehlikeli bölgeye girmiştir. Çağlayan’ın yöneticiliğini de yaptığı Sarıyer karşısında İnönü Stadında alınan 2-2 beraberlik ve yine içerideki Ankaragücü maçının 4-1 kaybedilmesi Malatyaspor’u son haftaya girilirken ateşe atmıştı. Nitekim Malatyaspor son maçında şampiyonluğunu ilan etmiş Beşiktaş’ı 2-1 yense de küme düşmekten kurtulamamıştı.
İşte böyle bir ortamda bir maç sonu tribünler karışmış, hakeme, yönetime tepkiler, protestolar derken protokol tribünü kapısına yığılma olmuştu.
Şeref tribünü arkasındaki bekleme salonunda otururken bir ara başkan Çağlayan’ı ceketi, gömleği yırtılmış bir vaziyette, alnı şiş, şiş oluşan yere buz kompresi yapılırken gördüm. Bu durumu görünce herkes gibi ben de o tarafa yöneldim.
Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken Mıh Osman’ın ‘’Başkan geçmiş olsun ne oldu sana beyle’’ diyen sesi duyuldu. Başkan başını hafifçe kaldırarak ‘’ ne olacak Osman ağabey, şu halime bak, hem para vereyim, hem zamanımı harcayayım sonra da taraftardan dayak yiyeyim.’’ Mıh Osman’ın ‘’ yahu başkan bu taraftar sana el kaldırmaz mutlaka Elaziz’den gelen yabancılar yapmıştır’’ sözünü “ne Elâzığ’ı ağabey Emniyet Müdürü bana olaylar büyümeden taraftarlara bir konuşma yapıp sakinleştirmemi rica etti. Ben de orta kapıdan dışarı çıkar çıkmaz daha ağzımı açmadan ne kadar taş, değnek, yumruk varsa yedim, kendimi polislerin yardımıyla içeri zor attım. Yoksa ölecektim.’’ diyerek cevaplandırdı. Mıh Osman, ‘’ yahu başkan, bah gene söylüyüm, taraftar sana el kaldırmaz, mutlaka seni hakem sanmışlardır. Keşke önce kendini tanıtaydın’’ demesin mi? O gerginlik içerisinde ben koptum.
Daha sonra yanına gittiğim Osman ağabey kulağıma eğilerek “ula bu ne saf adammış, heç emniyet müdürünün lafıynan galeyana gelip bu hıro, cıronun arasına girilir mi, bu saflığıynan nasıl zengin olmuş bu herif’’ deyince, gözlerimden yaş gelinceye kadar güldüm.
Bir kova su (!) ceketi sündürmüş
Ortopedi mütehassısı sevgili Dr. Bülent Topaloğlu, uzun yıllar gönüllü olarak ve hiç bir maddiyat kabul etmeden Malatyaspor’un doktorluğunu yapmıştı. Haliyle onun da Mıh Osman’la ilgili anıları var. Kendisinden dinliyoruz:
“2000li yılların başında Malatyaspor, Antalya’ya ekstra play-off maçları oynamaya gitti. Şampiyon olursak Süper Lige çıkacaktık. Dönemin hem belediye hem Malatyaspor başkanı Mehmet Yaşar Çerçi, Mıh Osman’ı da yanında maça götürmüştü.
Antalya’da maçın oynanacağı stadın şeref tribününde Mıh Osman ağabeyin hemen arkasında oturuyorum. Rakip Kayserispor. İlk yarı skoru 0-0 sonuçlandı. Karşılıklı akınlarla amansız bir mücadele var sahada. Galip gelen takım finale yükselecek.
Maçın bir anında Malatyaspor kalesi büyük tehlike atlattı, rakip takım oyuncusu boş kaleye altı pastan vurdu top auta gitti.
“Allah bize yardım ediyor” derken maçın bitmesine çok az bir süre kalmıştı. Rakip takımın ceza sahası dışında kısa paslaşmalardan sonra bir futbolcumuzun şık bir volesi topu ağlarla buluşturdu. Malatyaspor taraftarlarının bulunduğu tribünde adeta yer yerinden oynadı.
Nasıl oldu bilmiyorum, bir baktım, Mıh Osman ağabey oturduğu koltuğun yanından yere düşüp bayılmış.
Hemen kravatını çözüp gömleğinin yaka düğmesini açtım. Masa üzerinde yarısı içilmiş bir bardak su vardı, o suyu Osman ağabeyin yüzüne çiseledim.
-Ne oldu bana diye gözlerini açtı.
O sırada hakem maçın bitiş düdüğünü çaldı.
-Ağabey maç bitti Malatyaspor finalde, dememle ayağa fırladı.
Malatyaspor finalde Sakaryaspor’u penaltı atışlarıyla 4-2 yenerek şampiyon olacak ve Süper Lige çıkacaktı.
Bu olayı Mıh Osman ağabey önüne gelen herkese şöyle aktarıyor;
-“Ula gardaş, Malatyaspor golü atmasıynan ben bayılmışım. Aha o doktor Bülent var ya Topaloğlu, nerden bulmuşsa herhal yangın govasıymış. O bir gova suyu başımdan aşağı ahtarmış. Hemen beni yerden galdırdılar da kendime geldim. Daha teze diktirdiğim çeketimin kolu ıslanınca aha buraya gadar çekildi.”
Bunu söylerken eliyle kolunun dirseğine yakın bir bölgesini gösteriyordu.
Büldüğün sorular mı çıktı?
Mıh Osman, sürekli takıldığı, lokanta hizmetinin yanı sıra lokal hizmeti veren, oyun da oynanan salonda oturmaktadır. Bu salonun, müdavimler arasında "Gaz Odası" diye adlandırılan, parasına oyun oynanan bir odası da vardır. Osman Bey, salonda otururken, o gün maaşını alan, kumar alışkanlığı olan bir memur, öğle tatilinde gelir ve doğruca "Gaz Odası"na girer. Ancak, içerde çok fazla kalmaz, anlaşılan kısa sürede parasını ütülmüş, oyun dışı kalmıştır.
Gaz odasında kısa sürede işi bitirilen söz konusu zat, odadan çıkar ve salonda kapıya doğru yürümekte iken Osman Bey, içerde kalış süresiyle ilgili dalgasını geçmek için arkasından bağırır:
" Ne o.. Büldüğün sorular mı çıhtı?!"
Ben sana Allah gelse koyma dedim!..
Mıh Osman, Atatürk Kapalı Spor Salonu ve İnönü Stadı'nın kullanımı ile ilgili çok titizdi. Malatyaspor haricinde stadı kimse kullanamazdı. Görevlileri de sıkı sıkıya tembihlemişti, özellikle saha sorumlusu Pehlivan Ali Seydi'yi.. "Ula Alseydi.. Aman ha, Allah bile gelse sahaya sokmayacaksın!" Ali Seydi, neredeyse sahaya kuş kondurmazdı.
Futbolumuzun Ordinaryüsü olarak tanınan Lefter Küçükandonyanis'in antrenörlüğünü yaptığı Boluspor, Malatyaspor'la yapacağı karşılaşmadan bir gün önce Malatya'ya gelmiştir. Antrenman yapmak için, İnönü Stadı'na takımı götürür. Kapıdaki Ali Seydi, "Müdür begin emri var. Yassah!" diye Bolusporlulara engel olmaktadır. Ne yaparlarsa ikna edemezler.
Lefter, makamı hemen yan taraftaki Spor Salonu'nda bulunan Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Osman Bey'in yanına gider, bu sorunu çözmek için. Osman Bey, Lefter'i görünce ayağa kalkar, "Ooo hoşgeldiniz?" diye karşılar.
Lefter, sahaya alınmamalarıyla ilgili şikayetini iletince, Osman Bey, "O nassı iş?" der ve Boluspor'u sahaya almayan Ali Seydi'yi çağırtır. "Alseydi, niçün Lefter begin takımını sahaya almıyorsun?", diye çıkışır.
Ali Seydi, "Müdür beg, sen demedin mi, Allah gelse sahaya sokmayacan, diye" cevabını verir. Bu cevap Mıh Osman'ı celallendirir, "Ben sana Lefter Beg gelirse de sokma dedim mi?" diye Ali Seydi'yi paylar.
"Bulundurmaya çevirdik"
Dönemin Malatya Valisi Osman Derya Kadıoğlu, yine Malatyaspor ile ilgili bazı sorunları konuşmak üzere ilgili insanları eşleriyle birlikte Orduzu Pınarbaşında yemekli bir toplantıya çağırıyor. Mıh Osman ağabey de davetliler arasında.
Bir ara Vali, davete yalnız icabet eden Osman ağabeye soruyor:
-“Osman Bey, bak herkes eşiyle geldi, sen niçin hanımefendiyi getirmedin?”
Aldığı cevap masada bulunan kadın-erkek herkesi gülme krizine sokar:
-“Vali beg, epeyi zamandır biz hanımı evde bulundurmaya çevirdik.”
Rahmetli Mıh Osman ağabeyimiz, en olumsuz anlarda bile ünlü heccavımız Şair Eşref ile yarışırcasına yaptığı doğaçlama espriye böylesine hiciv katabilen kıvrak bir zekâya sahipti.
***
Seni belleğimdeki anekdotlarla anmaya ve tanıtmaya çalıştım. Toprağın bol, mekânın cennet olsun sevgili Mıh Osman ağabey.
_______________
malatyahaber.com FOTOĞRAF ARŞİVİNDEN (2006)
(Soldan sağa) Gazeteci İsmet Yalvaç, merhum Osman Çağlı ve dönemin Malatya Valisi Osman Derya Kadıoğlu (2003- 2006 yılları arasında görev yaptı)
(Soldan sağa) Merhum Osman Çağlı, Vali Osman Derya Kadıoğlu, dönemin Gençlik ve Spor (Beden Terbiyesi) İl Müdürü Mehmet Bayansalduz, eski il müdürü Cengiz İnci
Osman Çağlı Kapalı Yüzme Havuzu'nun önünde