O'nu Ve Vefayı Bilir misiniz Siz?
Sayın Ertaç Önal'ın aşağıdaki yazısı, Soykan Parkı olarak bilinen meydana Belediye Meclisi'nce "Yeni Cami Meydanı" adı verilmesi üzerine Ekim 2007'de malatyahaber.com'da yayınlanmıştı.)
Ertaç ÖNAL Yazdı
Malatya Belediye Meclisinin, Malatyaya büyük sevinçler yaşatmış, hayırsever insan, işadamı Nurettin Soykanın, rica üzerine yaptırdığı ve Soykan Parkı diye bilinen alanın adını Yeni Cami Meydanı yapması, sağduyulu kadirşinas vicdanları derinden yaralamıştı. Kısa bir süre önce tek oğlunu kaybeden, büyük acılar yaşayan, 80li yaşlarını sürmekte olan bu büyük Malatyalıyı, eminim en az oğlunun kaybı kadar üzdü, rencide etti Belediye Meclisinin, bu öneriyi getiren ve kabul eden üyeleri. Bari ölümümü bekleselerdi de öyle değiştirselerdi dedirttiler, bu büyük hemşerimize. Ama Allahtan, Malatyada kadirbilir bir Vali varmış da, meclisin bu ayıbına, bu vefasızlığına, hem de Ahde Vefa diye bir de hatırlatmayı yazılı kararına ekleyerek, onay vermemiş.
Şimdi iyi okuyun yazdıklarımı...
***
Belediye meclisinin bir üyesinin, Samanköyden gelen birinin Soykan Parkı diye bilemeyeceği, Yeni Cami ile bulacağı alana bu ismin verilmesi diye savunduğu isim değişikliği önerisine, "kabul" oyu verene söyleyecek sözlerim var: Bilemiyorum ne kadar Malatyalısınız? Kimin Malatya için ne yaptığını ne kadar bilebilir, ne kadar değerlendirebilirsiniz?
Soykan ismini Malatya il merkezi, ilçeler ve beldelerde yaşayan herkes duymuştur. Tanımasa da bu isme olan saygınlığı bilir. Sayın Nurettin Soykanı; sadece Malatya değil, bir dönem iş yaptığı Van'dan Ağrıya, Bingölden Hakkâriye kadar yüzlerce insan; fukara babası, herkese yardım elini uzatan hayırsever bir iş adamı olarak tanır ve sever.
Malatya'ya ve Malatyalılara yaptığı hizmetleri özetleyecek olursak, Nurettin Soykan;
1- Bu güne kadar binlerce fakir, fukaraya ve sosyal yardım derneklerine yaptığı yardımları asla bir reklâm aracı olarak kullanmamış, bunu son derece gizli tutmaya özen göstermiştir.
Soykanın Malatya duyarlılığına, sevgisine ilişkin sayısız örnek verebiliriz ama şu yeter sanıyoruz. 2-3 yıl öncedir. Ankarada İçişleri Bakanlığının İller Fuarı vardır. Malatya da katılımcılar arasındadır. Fuarda kullanılmak üzere sehpa-televizyon gibi araçlara ihtiyaç vardır. Malatyadan giden heyet, sözde Malatyalı birine uğrayıp, yardım isterler. Bizimki, allem eder, kulem eder, bin dereden su getirir; ne sehpa verir, ellerini boş gönderir. Heyet, Soykanın ofisine gider. Soykan, ofiste birkaç arkadaşıyla oturmakta, bir yandan da tavla oynamaktadır. Durum kendisine iletilir, gelenlere ofiste kullandıkları televizyonu işaret ederek Hem sehpasını hem televizyonu alın götürün der. Biraz sonra, içine sinmemiş olacak ki, bu olmazsa dışarıdan alın, faturayı da bana gönderin diye ekler.
2- Zor duruma düşüp yardım isteyen birçok iş adamı ve esnafa desteğini esirgememiştir.
3- O günlerin yakın tanığı olarak ifade ediyorum ki; Malatyaspor'un bu günlerde yaşadığı krizin daha beteri 1981 yılında yaşanıyordu. Kulüp illegal insanların elinde bir meçhule gidiyordu. Amatör kümeye kadar düşmüştü. Ancak Ulu Önder Atatürkün 100. doğum yılı anısına af çıkmış ve Malatyaspor doğrudan 2. Lige alınmıştı. Ama Malatyaspor ortadaydı. Dönemin Malatya Valisi ile Jandarma Alay Komutanı merhum Temel Cingözün girişimleri, Malatya spor kamuoyunun ısrarıyla futbol ile uzaktan yakından ilgisi olmayan Nurettin Soykan, Malatyaspor Kulüp Başkanlığını kabul etmişti. Ardından kulübün geriye dönük tüm borçlarını kapatmış, transferin bitmesine 3 gün kala tüm transferleri yapıp yeni bir takım kurdurmuş, o takım sezonu kimsenin beklemediği biçimde Orduspor ve İskenderunsporun ardından 3. bitirmişti. Öyküsü apayrı bir yazının konusu bu transfer harekâtı bir sezon sonra tarih yazacak kadronun iskeleti olmuştu.
Teknik Direktörlüğünü Nihat Atacanın yaptığı Malatyaspor, 19831984 futbol sezonuna girerken kadroda eksik görülen mevkilere sadece 3 futbolcu aldı: Defansa Fuat Akyüz, orta alana Muzaffer Atacan (Nihat Hocanın kardeşi idi aynı zamanda) ve forvete Feridun Özütok. Tüm futbolseverler, oluşturulan bu ekibin ne ölçüde başarı sağlayacağını merakla beklediler. Zaman ilerledikçe alınan peş peşe galibiyetlerle, hayatı boyunca futbola hiç ilgi duymamış olan yediden yetmişe herkesi, bir futbol heyecanı ve Malatyaspor tutkusu aldı. Tüm Malatya halkı tek yürek olmuş stadı tıklım tıklım doldurmaktaydılar. Deplasmanlara onlarca otobüs ve yüzlerce özel araç konvoyları ile gidenler Kayseriden, Antepten, Rizeden, İskenderundan zafer çığlıkları ile Malatya'ya döner oldular. Nurettin Soykan bu başarıları sadece para harcayarak değil, tüm işlerini bir kenara bırakıp, deplasmanlar dâhil tüm maçlara giderek sık sık futbolcular ve teknik heyetle yaptığı toplantılarda onları motive ederek sağlamaktaydı.
Öyle bir güven ortamı oluşmuştu ki transfer taksitlerini ve primlerini alan futbolcular paralarını bankada değil, kulüp başkanı olan Nurettin Soykan'ın kasasında muhafaza etmekte; araba, ev alacak veya evlenecek olan futbolculara alacaklarının dışında her türlü maddi ve manevi imkân sunulmakta idi.
Sezon sonunda ortaya çıkan tablo muhteşemdi: 30 maçta sadece, 2si sahasında 5i deplasmanda olmak üzere, 7 beraberlik alan, 23 maçı galibiyetle kapatan Malatyaspor namağlup şampiyondu. Malatyaspor, ikinci yarının 2. haftası en yakın takipçisi İskenderunsporu Feridunun golüyle 10 yenince puan farkını, galibiyete 2 puan verilen eski sistemde, 7 puana çıkarmış, ligi gayri resmi olarak bitirmiş, ardından futbol tarihinde eşine pek rastlanmayan bir hedefe kilitlenmişti: Ligi yenilgisiz tamamlamak. Yukarıda belirttiğimiz gibi Soykanın Malatyasporu bunu da başardı. Bu başarısı uluslararası futbol platformlarında da konuşulan Malatyaspor, ulusal basının ilgi odağı olmuş, tüm gazete ve mecmualar Malatya'dan ve Malatyaspordan manşetler atarak bahseder olmuştu. Sadece Malatya'da değil, diğer illerde, özellikle üç büyük şehirde yaşayan Malatyalılar, bulundukları semtleri Malatyaspor bayrakları ile donatarak kendilerine bu onuru yaşatan Başkana şükranlarını dile getirmekteydiler.
Hiç unutmam, bir gün Malatya'daki Kapalıçarşı esnafından bir tüccar ''Şimdi şuradan Nurettin Soykan'ın köpeği geçse ayağa kalkıp ceketimin düğmelerini iliklerim'' sözcüğü ile toplumda oluşan Nurettin Soykan sevgisini dile getiriyordu.
Yapılan şampiyonluk kutlamaları, namağlup takımın şanına yakışır görkemlikteydi. Tüm şehre asılan Malatyaspor bayraklarından adeta gökyüzü görünmez olmuştu. Şampiyonluk maçına ve kutlamalarına Malatya'nın tüm ilçe ve beldelerinden binlerce insan, yerel folklor ekipleri, davul ve zurnalarıyla katıldılar. Ulusal basınımızın bir spor yazarı bununla ilgili şu sözcükleri sıralamaktaydı köşesinde: Birçok şampiyonluk kutlamalarında gazeteci olarak hazır bulundum. Dört büyük kulübünki de dâhil, bu kadar güzel organize edilmiş bir kutlamaya ilk defa şahit oluyorum. Sanırım, diğer kulüplerimizin Malatyaspor yönetiminden ve onun saygın başkanından öğrenecekleri çok şeyler olmalı...''
Namağlup şampiyon Malatyaspor, sonraki sezon birinci ligdeki ilk maçını kendi sahasında bir sezon öncesinin şampiyonu Fenerbahçe ile oynayacaktı. Maçı, ünlü hakemlerimizden Talat Tokat yönetecekti. Tokat yardımcıları ile birlikte şehri gezerken, tam Milli Egemenlik caddesinin şimdiki alt geçidinin baş tarafında, Yavaşlar Kuruyemiş isimli dükkânın sahibi oradan geçen hakem üçlüsünün önüne fırlayıp orta hakemin ellerine sarılıp öpüyor ve '' Hakem abiler gurbanınız olam, yarınki maçı adil yönetin. Böyük gulüp diye Fenerbahçeyi gayırmayasınız. Bu Malatya terörden, teröristlerden, bölücülerden, milleti sağcı, solcu, Alevi, Sünni diye bölmeye çalışanlardan çoh çekti. Aha şu garşı tuvara bahın, yanık izleri daha duruyu. Bölücüler Belediye Başkanı rahmetli Hamidoyu, gelinini, torunlarını gatlettiler, milleti birbirine düşürmek için. Muvaffak da oldular. Bütün şeheri cayır, cayır yahdırdılar. Şu garşı tuvarda gördügünüz izler o günlerden galma. Şeherin tanımış tüccarlarından Mehmet Sebzeci'yi tükanımın önünde aha şurada otomotik silahnan daradılar. Gendimi dezgahın altına zor attım.'' diyor, sözlerinin burasında gözlerinden sicim gibi yaşlar akıtarak ağlamaya başlıyor ve şöyle devam ediyordu: '' Şimdi bir Malatyaspor çıhdı. Ne sağcı galdı, ne solcu, ne terörist, ne de bölücü. Herkes Malatyaspor için yan yana, omuz omuza oldu. Bunu sağlayan o Nurettin Soykan'dan Allah bin kere razı olsun. Çağamnan çoluğumnan o'nun ayağının turabı olam. Beni bağışla begim, sizlerin de elinizi ayağınızı öpem. Yarın Fenerbahçe'yi haksız yere gayırıp bizi yendirmeyesiniz'' diyordu.
Orta hakem, hem çerezciye hem de, o sırada çevrede biriken kalabalığa hitaben ''Hakemlik hayatımda böyle bir olaya ilk defa şahit oluyorum. Yârinki maçta adil olacağımızdan, hiçbir kayırmanın söz konusu olmayacağından kimsenin şüphesi olmasın'' diyordu. Malatyaspor o maçta Fenerbahçe ile golsüz berabere kalmıştı.
Halktan birilerinin bu sözcükleri; Malatyaspor'a sadece maddi, manevi tüm varlığıyla destek olmakla kalmayan, Nurettin Soykan'ın o dönemde hangi sosyal olaylarda etken olduğunu acaba, ''Soykan'' ismini bir parktan silmek isteyenlere bir şeyler anlatabiliyor mu?
Gelelim Sayın Soykan'ın kişiliğine...
12 Eylül ihtilali sonrası kurulan hükümetlerde görev alan rahmetli Turgut Özal, demokrasiye dönüş aşamasında kurulmasına izin verilen siyasi partisine maddi destek de yapması için Soykan'a ricada bulunur. Soykan kabul eder ancak, bir şartı vardır: Diğer siyasi partiler de yardım talebinde bulunurlarsa onlara da aynı yardımı yapacaktır. Bunu açıkça beyan eder rahmetli Özal'a. Soykan doğudaki 11 ilin Anavatan Partisi il binalarının bir kısmını kiralayıp, bir kısmını satın alarak tefriş edip partiye hibe etmekle kalmaz. Aynı zamanda bulundukları görevlerden ayrılarak Anavatan partisinin kurucular kurulunda görev alan üst düzey bürokrat takımından maddi durumu iyi olmayan bir kısmının ayrıldıkları görevlerindeki aldıkları maaşlarının aynı miktarını da seçimler sonuçlanıp hükümet kuruluncaya kadar düzenli olarak kendilerine öder.
1. Anavatan Partisi hükümeti kurulup tüm yurtta otoyollar, köprüler, barajlar v.s peş peşe yatırımlar başlayınca Özal, Soykan'ı Ankara'ya çağırır. Partinin kuruluş aşamasında yaptığı maddi ve manevi yardımlardan ötürü teşekkür ederek kendisine, müteahhitlik hizmetlerinden hangisini tercih ediyorsa onu vermeyi teklif eder. Nurettin Soykan'ın cevabı kesin ve nettir: ''Ben yaptığım yardımları vatanıma, milletime hayırlı olacağına inandığım için yaptım. Asla kişisel bir beklentim olmadı, olamaz da. Aksi takdirde kendime olan saygımı kaybederim. Böyle diyerek reddetmiştir teklifi!
Nitekim bizzat Başbakan ve birçok Bakan ile bire bir görüşme imkânına sahip olduğu halde kendisi, aile yakınları veya işleri ile ilgili hiçbir talepte bulunmaz. Anavatan Partisinin iktidarı döneminde parti ileri gelenleri ile bu ölçüde yakın olup da bırakın iş almayı, işleri bozulan tek iş adamıdır Nurettin Soykan. Onca otoyol ihaleleri alan müteahhitlerin hepsinden daha fazla iş makineleri parkı ve ekipmanlarına sahip olmasına rağmen ve istese Karun kadar zengin olma imkânına sahipken hiçbir şaibeye ismini karıştırmayan ender insanlardan biridir Soykan...
Bugün, o dönemde sahip olduğu imkânları çok büyük ölçüde kaybetmiş olmasına ve maddi sıkıntı içerisinde olmasına rağmen onurundan asla taviz vermemiştir. Malatya ve Malatyaspor konuları geçerken gözleri dolar halen. Yüreği Malatya sevgisi ile doludur. Şu anda, o dönemdeki imkânlarının onda birine sahip olsa, Malatyaspor yönetimini tekrar alacağına, hiç kimseye ve kuruluşa minnet etmeden eski görkemli günleri Malatyalılara tekrar yaşatacağına inancım tamdır.
En başta da yazdım, Soykan Parkının adını Samanköylü bilmez diye değiştirmeye kalkanlar kimdir, nedir, necidir? Ne kadar Malatyalıdır, Malatyanın neyine ne kadar sahip çıkmıştır, çıktığını zannetmektedir? Onu bilemem. Bildiğim, vefa diye bir hasletten çok uzak olduklarıdır.
O haslet ki, Soykan tek oğlunu yitirdiğinde 3 gün boyunca cenaze evinden ayrılmayan 1980li yılların efsane futbolcuları Oktay Çevik, Levent Numanoğlu, Zeynel Limoncu ve Feridun Özütok da vardı. İşleri bitince insanların birbirini çok kolay unuttuğu futbol âleminde, bu 4 eski futbolcu eski başkanlarını unutmamış, en acılı gününde yanından ayrılmamış; hatta Oktayın eşi Zeliha Hanım O takımın hepsi burada olmalıydı. Babamız derdiniz başkana. Onun oğlu, sizin kardeşiniz öldü. diyerek bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmamıza isyan etmişti.
Bir Malatyalı olarak utandım Belediye Meclisi'nin kararından.
Benim bir Malatyalı olarak teşekkürüm olan insanlar da var. Belediye Meclisinde, o isim değişikliğine karşı çıkan üyelere teşekkür ediyorum. Çoğunlukta olmasalar da vefa gösterdiler diye.
Bir teşekkürüm, hem de büyük teşekkürüm, Malatyalı olmayan, memuriyet görevi gereği Malatyada bulunan Sayın Vali Halil İbrahim Daşöze. Bu büyük ayıbı içeren kararı onaylamadığı gibi, gerekçesinde de Ahde vefa nedir bilmeyenlere bunu hatırlattığı ve Nurettin Ağabeyimizin de üzüntüsüne son verdiği için.