Orhan TUĞRULCA
Tarihçi-Yazar
otogrulca@hotmail.com
Malatya’da kentin serüveni ile ilgili yaptığımız araştırmaları tarihsel süreci dikkate alarak seri halinde vermeye devam ediyoruz. Aslında sıradaki makalemiz “MALATYA; KENTİN SERÜVENİ-5 ANTİK KENTİN SONU” olarak belirlemiştik. Ancak araştırmalarımız sırasında Eski Malatya’nın kurulmasında önemli bir paya sahip olan Roma lejyonlarından XII Fulminata’nın hem Roma tarihinde hem de Anadolu ve Malatya tarihindeki yerini dikkate alarak ayrı bir makale şeklinde vermenin daha doğru olacağını düşündük. Dolayısıyla adı geçen makalemizi ertelemiş olduk.
Bu makalede söz konusu bu lejyon ile ilgili biraz daha geniş bir bilgiyi bir araya getirerek hem Eski Malatya’nın kuruluşunu hem de Roma’nın antik döneme son verirken yaşanan süreci daha geniş bir çerçevede bakma imkânı elde etmiş olacağız. Zira Aslantepe evresi sona erip Eski Malatya evresi başlarken bu durumun aniden olmadığını belli bir sürecin yaşandığını bilmemizde yarar var.
LEJYONUN KURULUŞU
Romalılarda lejyonların kurulması MÖ: 5 yüzyıla kadar götürülse de Eski Malatya’nın kuruluşunda önemli bir paya sahip olan XII Fulminata Lejyonu, Roma Cumhuriyeti döneminde MÖ 58 yılında Julius Caesar tarafından kurulduğu düşünülüyor. Lejyonun adı, Latince “şimşek gibi, yıldırım çakması, yada şimşek taşıyan” anlamında "Fulminata" kelimesinden gelmektedir. Bu isim, lejyonun savaş alanındaki hızlı ve etkili hareketlerini simgelediği kabul edilir. (1)

MÖ: 69-122 yılları arasında yaşamış olan tarihçi ve biyografi yazarı Gaius Suetonius Tranquillus’a (2) dayandırılan bir bilgiye göre MS: 66 yılında Yahudi ayaklanması sırasında “ordunun tuzağa düşürüldüğünü ve Legio XII Fulminata’nın Aquila (Lejyon Kartalı)’ sancağının Yahudiler tarafından kapılıp kaçırıldığını” ifade edilmektedir. (3) Bu bilgi bize XII Fulminata Lejyonun sancak logosunun Kartal olduğu bilgisini teyit etmektedir.
LEJYONUN ROMA İÇ SAVAŞLARINDAKİ ROLÜ
Fulminata lejyonu gerek Roma’nın dışa yönelik savaşlarında gerekse iç çatışmalarda önemli roller oynamıştır. Bu kapsamda Fulminata lejyonun Caesar'ın Galya Savaşları sırasında önemli bir rol oynaması bilhassa Nerviler'e karşı yapılan savaşta ve Alesia Kuşatmasında yer alması bu rolünü pekiştirmiştir. Caesar'ın MÖ: 48 de Pompey'e karşı kazandığı Pharsalus Savaşı'nda da XII Fulminata Lejyonu aktif olarak görev yapmıştır. Bu zaferin ardından lejyon, "Victrix" yani “Galip” unvanını almıştır.
Caesar'ın zaferinden sonra lejyon, Marcus Antonius/Mark Antony (MÖ: 83-MÖ: 30) tarafından yeniden organize edilmiştir. MÖ 43 yılında Mutina Savaşı'nda Mark Antony'nin tarafında savaşmış ve ardından Philippi Savaşı'nda (MÖ 42) Caesar'ın suikastçılarına karşı Augustus ve Mark Antony'nin güçleriyle birlikte mücadele etmiştir.
Lejyonun adı MS: 175 yılında ortaya çıkan taht kavgasında da adı geçmektedir. Avidius Cassius’un MS: 175 yılında Suriye valisiyken imparatorluk tahtı için Marcus Aurelius’a karşı çıkardığı isyanda, XII Fulminata lejyonu onu dinlemeyerek imparatora sadık kalmış ve isyan bastırıldıktan sonra da bu sadakatinden dolayı “Certa Constans (Sürekli Sadık)” unvanı almıştır. Düzce’de bulunan ve MS: 210 yılına tarihlendirilen bir yazıtta lejyona bahşedilen bu unvan açıkça görülmektedir. (4) Lejyonun iç savaşlardaki bu aktif rolü, Roma'nın siyasi ve askeri tarihindeki kritik anlara doğrudan katkıda bulunduğunu göstermektedir.
LEJYONUN KUDÜS TRAJEDİSİ
XII Fulminata Lejyonu, MS: 66 yılında başlayan Yahudi ayaklanması sırasında da görev yapmıştır. Lejyon Kudüs'teki ayaklanmayı bastırmak için görevlendirilmiş ise de lejyon, ciddi bir yenilgiyle karşılaşmıştır. Beth Horon Muharebesi sırasında Eleazar ben Simon liderliğindeki Yahudi isyancılar tarafından pusuya düşürülen XII Fulminata Lejyonu ağır kayıplar vermekle kalmamış Roma ordusu için büyük bir utanç kaynağı olan lejyonun kutsal kartal sembolünü de kaybetmiştir.
Bu yenilgi, Roma'nın Yahudi isyanını hafife aldığını göstermiş ve Roma'nın bölgedeki otoritesini yeniden sağlamak için daha büyük bir askeri müdahaleye yol açmıştır. Sonraki yıllarda, Vespasian ve oğlu Titus liderliğindeki Roma ordusu, Yahudi isyanını bastırmış ve Kudüs'ü ele geçirmiştir. Ancak XII Fulminata Lejyonunun bu başarısızlığı, Roma askeri tarihindeki önemli yenilgilerden biri olarak kaydedilmiştir.
LEJYONUN MALATYA’DA KONUŞLANMA SÜRECİ
Roma İmparatorluğu'nun genişlemesiyle birlikte lejyon, Augustus (MÖ:27- MS:14) döneminde Suriye'de konuşlandırıldı. Daha sonra Part İmparatorluğu'na karşı yapılan savaşlarda ve Roma'nın doğu sınırlarını koruma görevlerinde yer aldı. Lejyonun tarihindeki önemli bir dönüm noktası, Melitene bölgesine yerleştirilmesi olmuştur. Bu yerleşim, Roma'nın doğu sınırlarını güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak gerçekleştirilmiştir.
XII Fulminata Lejyonu, Melitene'de stratejik bir noktaya yerleştirilmiştir. Lejyonun konuşlandığı alan, Fırat Nehri'nin geçit verdiği bir bölge olup, Roma'nın doğu sınırlarını koruma amacıyla seçilmiştir. Bu bölge, su kaynaklarının ve yiyecek depolarının bol olduğu, aynı zamanda önemli ticaret yollarının kesiştiği bir kavşak noktasıdır.
LEJYONUN KARAMİLDAN TEPESİNDE KONUŞLANMASI
Elimizdeki kaynaklar Romalıların MÖ: 190 yılından itibaren Anadolu topraklarının büyük bir kısmını kontrol etmeye başladıklarını göstermektedir. (5) Ancak Malatya ve çevresini tam hâkimiyeti MÖ: 138 ve sonrası olduğu genel kabul gören bir yaklaşımdır.(6) Eski Malatya’da şehir surlarının yapılmaya başlanması ise genel olarak MS: 98-117 olarak gösterilmektedir. Romalıların Malatya ve çevresinde tam hâkimiyeti MÖ: 138 tarihini dikkate aldığımızda şehir surlarının inşa edilmeye başlandığı MS: 98-117 tarihleri arasında yaklaşık 250 yıllık bir zaman dilimi karşımıza çıkmaktadır.

Bu makalede anlamaya çalıştığımız husus şu: Eski Malatya’da Kale yapılmadan önce Roma Lejyonu nerede konuşlandı. Makaleyi hazırlarken inceleme fırsatı bulduğumuz kaynaklar Malatya bölgesinde Roma dönemini aydınlatacak çok az çalışmanın yapıldığını, hatta Kale içerisinde hiçbir çalışmanın yapılmadığını itiraf etmektedirler. 2010 yılında Malatya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan Kültür Envanterinde yaptığımız derlemede toplam 399 tescilli yapının 141 adedinin Roma–Bizans dönemine ait olması aslında Roma dönemi ile ilgili ciddi bir kültür varlığının olduğunu göstermektedir. Buna rağmen Roma dönemi ile ilgili çok az bilimsel araştırmaların olması bir eksiklik olarak görülmektedir.

Bu bağlamda Malatya bölgesinde Roma ordusunun izlerini süren üç isim dikkatimizi çekmektedir. Bunlardan ilki Fransız mimar, arkeolog, sanat tarihçisi ve oryantalist Albert Gabriel’dir.(1883-1972) İkincisi askeri mimari üzerinde uzmanlaşmış olan İngiliz arkeolog Shelagh Gregory, üçüncüsü de yine bir İngiliz tarihçi ve arkeolog olan Timothy Bruce Mitford’dur. Bunların dışında Veli Sevin ve Zafer Derin’in Eylül 1988’de Ankara’da düzenlenen bir sempozyumda sundukları bildirinin de kayda değer bir çalışma olduğunu hatırlatalım.(7)
Söz konusu bu araştırmacıların gözlemlerine göre Roma lejyonu 12. Fulminata, Eski Malatya’da kale yapılmadan önce muhtemelen Karamildan/Kırman tepesinde konuşlandı. Bu iddia ilk defa 1970’li yıllarda bölgeyi gezen Mitford tarafından dile getirildi. Mitford’un dikkat çektiği Karamildan tepesine Veli Sevin- Zafer Derin’de benzer yaklaşımlarla tepe üzerinde döneme ait önemli verilere dikkat çektiler. Söz konusu araştırmacıların tespitlerine göre, XII Fulminata lejyonu Eski Malatya’da MS: 4. yy. kadar varlığını sürdürdü. Ancak Eski Malatya’da şu ana kadar herhangi bir arkeolojik araştırma yapılmadığı için bunu kanıtlayacak elimizde çok fazla bir veri bulunmamaktadır.
Buna karşılık Malatya-Elazığ karayolu üzerinde Malatya merkeze 8 km, Eski Malatya’ya yine 7-8 km kuzey doğusuna düşen Karamildan Tepesi (Kırman-Kirman) Eski Malatya’dan farklı olarak üzerinde herhangi bir yapılaşma olmadığı için yüzeyi üzerinde araştırma yapmak çok daha kolaydır. Söz konusu bu tepe araştırmalarımız sırasında da (6 Nisan 2025) incelenmiştir. Çevresindeki zeminden yaklaşık 100 metre yüksekte olan tepe Google alan hesaplamalarına göre yaklaşık 83.000 m2 alana sahip, kuzey doğu tarafı hariç büyük oranda düz bir alana sahiptir.
Daha önce tepe üzerinde yapılan yüzey araştırmalarını da dikkate alarak yaptığımız incelemede tepeye en kolay çıkış yolu kuzey batı tarafında mevcut olan bir eğim üzerinde ulaşılabilmektedir. Uzun yüzyıllar askeri üs olarak kullanılan bu tepeye muhtemelen askeri ekipmanları daha rahat ulaştıracak, giriş ve çıkışları kolaylaştıracak başka yollar olmalıdır. Nitekim Veli Sevin ve Zafer Derin’in Eylül 1988’de Ankara’da düzenlenen sempozyumda, “yerleşimin ana girişi veya geçidi henüz belirlenmemiştir, ancak doğu tarafında kayadan oyulmuş küçük bir geçit vardır.” Bilgisini paylaşmış olması tepeye giden gizli veya açık başka yolların olabileceğini göstermektedir. İncelememiz sırasında tepe üzerinde bilhassa güney ve doğu tarafını saran tahkimat duvar izlerinin açıkça görülüyor olması, aralıklarla gözetleme kule yıkıntıların varlığı, düz alan üzerinde askeri kışla olduğu izlenimi veren taş temel izlerinin açıkça görülüyor olması, kuzey doğu eğimli alan üzerinde kayalara oyulmuş ve bugün hala güvenlik için risk taşıyan çok sayıda derin sarnıçların olması,(8) çok sayıda çanak çömlek ve kâse parçalarının varlığı alan üzerinde uzun süreli bir yaşanmışlığı açıkça göstermektedir. Ayrıca Google görüntülerinde tepe üzerinde izlenen çöküntü ve yükseltilerin açıkça görülüyor olması, tepe üzerinde yapılacak olan bir kazı çalışması ile toprağın altında önemli bir kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması mümkün olabilir.
Bütün bu kalıntılar dikkate alındığında araştırmacılar tarafından “ana yerleşim döneminin MÖ 2. yüzyıldan MS 2. yüzyıla kadar sürdüğünü gösterdiği ”(9) şeklinde bir sonuca ulaşmaları, XII Fulminata Lejyonun Eski Malatya’da kalıcı kale yapılmadan önceki dönemine denk gelmektedir. Bu durum lejyonun geçici olarak bu tepede konuşlandığı tezini büyük ölçüde desteklemektedir.
Karamildan Tepesi bir askeri üs için son derece stratejik bir noktada, Romanın doğu sınırlarını ve Fırat vadisini kontrol etmede operasyonel bir öneme sahip, ticaret yollarını kontrol etme avantajına sahip hem ekonomik hem de askeri açıdan avantajlı bir üs özelliğine sahiptir. Roma’nın Trabzon- Satala (Gümüşhane- Sadak Antik Kent), Satala- Melitene, Melitene- Samosata (Samsat) ve Zeugma’ya uzanan sınır hattı dikkate alındığında Karamildan tepesinin Roma açısından önemi daha iyi anlaşılabilir. Bu bağlamda Albert Gabriel’in Anadolu'daki Roma lejyonları ve tarihi yapılar üzerine yaptığı yüzey araştırmalar bize bu bölgede Melitene dahil birçok askeri üssün Roma açısından önemini ortaya koymada önemli bir veri sağlamıştır.(10)
LEJYONUN ESKİ MALATYA’DA KALE İÇİNDEKİ LOKASYONU
Gerek Albert Gabriel’in gerekse Shelagh Gregory ve Timothy Bruce Mitford’un Eski Malatya kale içinde yapmış oldukları yüzey araştırmalarında bir takım değerlendirmelerde bulunuyorlarsa da bu tespitler arkeolojik araştırmalar yapılmadan teyit edilmesi pek mümkün görülmüyor. Söz konusu araştırmacıların da ifade ettikleri üzere yüzyıllarca yıkılıp yeniden inşa edilen, Roma- Bizans sonrası Türk ve İslam döneminde dönüştürülen ve nihayet Osmanlı döneminde önemini tamamen yitiren kalenin içerisinde Roma lejyonunun karargâhı ile ilgili lokasyonu tespit etmenin mümkün olmadığını belirtmek isteriz.

Söz konusu bazı araştırmacılara göre lejyonun ilk karargâhı kale içerisinde 17,5 hektarlık bir alanı kaplamaktaydı. Yüzey araştırması sırasında birtakım çizimler de yapan Gabriel ve Gregory’ye göre bu ilk karargâh Kalenin güney batısında yer almakta idi. Kale, özellikle İmparator Anastasius (MS: 491-518) ve Justinianus (MS: 527-565) dönemlerinde şehrin genişletildiği ifade edilmektedir. Mitford’a göre “5-6. yy. civarında yapılan bu yenilikler, bugün Eski Malatya/Battalgazi’deki Ulu Cami’nin üstünde bulunduğu alanı da kapsamaktadır. Öyle ki, caminin güney ve batı duvarları, bazı kısımlar dışında, bu dönemde genişletilen sur temelleri üzerinde yükselmektedir” Gerekçe olarak ta “Cami ve Şahabiyye-i Kübra Medresesi ile bütünlük arz eden, cami ile aynı yıla tarihlenen Halfetih Minaresi modern zeminde yükselmekte iken Ulu Cami, bu kotun yaklaşık 2,5 - 3 m altında kalmıştır. Ayrıca caminin batı girişinde bulunan merdivenlerin alt seviyelerinde görülen isçilik ve kullanılan malzeme, yapının üst bölümündekilerden açıkça farklıdır.” denilmektedir.(11)

Son olarak bir hususa dikkat çekip makalemize son verelim: Roma Lejyonu Malatya ve çevresinde sadece güvenliği sağlayan, gerektiğinde Roma düşmanlarıyla savaşan bir askeri üs olmamıştır. Roma medeniyetinin taşıyıcısı ve sosyo-kültürel dönüşümün öncüsü olmuştur.

Söz konusu dönemden kalan yazıt ve kitabelerden anlaşıldığı kadarıyla başta düzenli bir yol ağı olmak üzere, Latincenin bölgede yayılması, yerli halk ile evlilikler, ticari ve kültürel ilişkiler, Roma hukuku ve yönetim biçimi, Roma tarzı mimari ve şehircilik- düz sokak planları, hamamlar, bazilikalar, su kemerleri, sarnıçlar, tiyatro ve tapınaklar, gibi. Etkiler bırakmıştır. Ayrıca lejyonun ihtiyaçlarını karşılamak üzere zanaatkârlar, tüccarlar ve çiftçilerin şehre göç etmesi, ticaret merkezlerin kurulması, Roma sikkeleri ve seramiklerin yaygınlaşması, Roma tarzı kıyafetlerin yaygınlaşması gibi sosyal, kültürel ve ticari hayat yeniden şekillenmiştir.
Bir sonraki makalemizde Roma şehirciliğine daha fazla dikkat çekileceğinden bu kadarıyla yetinelim.
___
ÖNEMLİ NOT: Sit alanı olarak tescillenen Karamildan tepesi de ne yazık ki diğer birçok sit alanı gibi yağmaya terk edilmiş durumda. Makale içeriğinde de vurguladığımız gibi Bilhassa Roma dönemi ve belki de sonraki dönemler ile ilgili çok önemli bir mirası toprağın altında gizlemektedir. Gerek mevcut gözlemlenebilir bulgular gerekse Google görüntülerinde alan üzerinde mevcut yükselti ve çöküntüler tepede mutlaka bir arkeolojik kazı yapılmasını ve turizme kazandırılması gerekiyor. Bu yapılamıyorsa hiç olmazsa hala mevcut olan su sarnıçların korunması gerekir. Üstelik bu su sarnıçları hayvan ve insanlar için ciddi bir tehlike teşkil ediyor. Makalemizi hazırlamadan önce alanda yaptığımız inceleme sırasında piknik yapmak üzere gelen ailelerin çocukları bu alanda koşuşturup duruyorlardı. Söz konusu bu sarnıçlarda özellikle 2-3 tanesi çok derin, içine düşecek bir canlının kendi imkânlarıyla çıkması mümkün değil. Hiç olmazsa bu sarnıçların üstü demir ızgaralarla kapatılabilir.
DİPNOT-KAYNAKÇA
1-Hüseyin UZUNOĞLU, “Anadolu'da Roma Lejyonları”, Arkeoloji Ve Sanat Yayınları, Eskiçağ Yazıları-2 Yayımlayan: Nezih BAŞGELEN, 2012, Arkeoloji ve Sanat Yayınları; Mehmet Bülent ŞENOCAK, “Anadolu’da Roma Lejyonları Ve Askeri Birlikleri” Doktora Tezi, Selçuk Ün. Sos. Bil. Enst. (Danışman: Yrd. Doç. Dr. Mustafa YILMAZ), Konya 2014
2-Suetonius, Roma tarihine önemli katkılarda bulunmuş bir tarihçi ve biyografi yazarıdır. En bilinen eseri, De Vita Caesarum veya Türkçe adıyla On İki Sezar'ın Hayatıdır. Bu eser, Julius Caesar'dan Domitianus'a kadar olan 12 Roma imparatorunun biyografilerini içerir. Suetonius, bu biyografilerde imparatorların kişisel yaşamlarını, fiziksel özelliklerini, alışkanlıklarını ve hatta skandallarını detaylı bir şekilde anlatmıştır. Eser, Roma devletinin yapısı, toplumun durumu ve yönetim değişiklikleri hakkında da bilgi verir. Suetonius'un bu çalışması, Roma tarih yazımında önemli bir yere sahiptir ve sonraki tarihçiler üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Ayrıca, dönemin dedikodularını ve skandallarını da içermesi nedeniyle, tarih yazımında farklı bir yaklaşım sunmuştur.( https://www.literaedebiyat.com/post/on-iki-caesar-%C4%B1n-yasami-suetonius;
3-Mehmet Bülent ŞENOCAK, a.g. tez
4-Hüseyin UZUNOĞLU, a.g.makale.
5-Ayrıntılar için, Orhan TUĞRULCA, Malatya Tarih Kent ve Kültür, Malatya Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2 baskı, 2021, Cilt: I
6-Daha geniş bilgi için Orhan TUĞRULCA, Malatya Geçmişten Günümüze ŞEHRİN SERÜVENİ “ adlı eserimize bakılabilir.
7-Veli Sevin ve Zafer Derin, “Malatya’nın Doğusunda Müstahkem Bir Yer”, Roma İmparatorluğunun Doğu Sınırı. Eylül 1988’de Ankara’da düzenlenen bir sempozyum bildirileri, editörler David H. French ve Chris S. Lightfoot. Ankara’daki İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Monograf No. 11 (Oxford: BAR Uluslararası Serisi 553, 1989), 437-460.
8-Söz konusu bu dört beş adet sarnıç -ki bir iki tanesi insan yada hayvanların düşmesi halinde kendi imkânlarıyla çıkması mümkün değildir. İlgililerin söz konusu bu sarnıçların üstünün demir ızgaralarla kapatılması aciliyet arz etmektedir.
9-Veli Sevin ve Zafer Derin, a.g. bildirisi
10-Özge Deniz TOKÖZ, “FRONTIERS OF THE ROMAN EMPIRE IN ANATOLIA AS AN ARCHAEOLOGICAL HERITAGE: SPATIAL CHARACTERISTICS AND CONSERVATION IN RURAL LANDSCAPE” (ARKEOLOJİK MİRAS OLARAK ANADOLU'DAKİ ROMA İMPARATORLUĞU'NUN SINIRLARI: KÖYSEL PEYZAJDA MEKÂNSAL ÖZELLİKLER VE KORUMA), İzmir Teknoloji Enstitüsü, İzmir, Temmuz 2024
11-Dicle KAYA, “Roma’nın Anadolu’daki Doğu Sınırında Bulunan Karargâhlar Üzerine Bir İncele”, Colloquium Anatolicum 2018 / 17,( https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1715192#:~:text=25%20hektarl%C4%B1k%20bir%20alan%20ve,bir%20ilk%20olarak%20kabul%20edilmektedir.Erişim: 15.04.2025)