SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Orhan Tuğrulca

'MALATYA' Adının Kaynakları

'MALATYA' Adının Kaynakları
A- A+ PAYLAŞ

..İddia şu “Malatya’nın adını Alper Tunga vermiştir.” Bu iddianın tek kaynağı ise Evliya Çelebinin “Seyahatname” adlı 10 ciltlik eserinin 4. Cildinde geçen...    

Orhan TUĞRULCA Tarihçi/Yazar otogrulca@hotmail.com

Malatya adının kaynağı ile ilgili olarak daha önce Malatyahaber.com da yayınladığımız makalelerde müstakil başlıklar şeklinde olmasa bile değinmiştik. “Vadi’nin Üçüncü Kapısı: Kötükale” adlı makalemizde Malatya adının yazılı olduğu “Kötükale Yazıtı”nın bulunması ile ilgili ayrıntılı bilgiyi (https://malatyahaber.com/haber/vadinin-ucuncu-kapisikotukale/) adresinde bulabilirsiniz.

Bugün sizlerle paylaşacağımız bu makaleyi ise Malatya adının kaynağı ile ilgili müstakil ve disipline edilmiş olarak sunmak istiyoruz. Zira son zamanlarda onca araştırma ve kaynak bilgiye rağmen şehrin ismi ile ilgili efsanelere ve aslı olmayan mitolojilere başvurulması tarih bilimi açısından bir talihsizliktir. Üzücü olan şey bilimsel verilere bağlı kalması gereken bir akademisyen tarafından popüler bir televizyon programında dile getirildikten sonra yerel yöneticilerimiz tarafından da dillendirilmiş olmasıdır. Söz konusu programda sunucunun “Malatyalılar bunu biliyor mu acaba?”, akademisyenin ise “ ben belediye başkanı olsam Malatya tabelasının altına yazarım” gibi yereli hafife alan tutumu ise daha da üzücü olmuştur.

İddia şu “Malatya’nın adını Alper Tunga vermiştir.” Bu iddianın tek kaynağı ise Evliya Çelebinin “Seyahatname” adlı 10 ciltlik eserinin 4. Cildinde geçen Malatya izlenimleridir. Konuyu fazla dağıtmadan Seyahatnamede geçen bir paragraflık ifadeleri olduğu gibi buraya aktarıyorum:

“Acem dilinde Aspuzan dır. İlk kurucusu Yunus Peygamber ümmetinden Rakbe adındaki kayserdir. Daha sonra kızı Aspuza adındaki melike imar ettiği için Acem ülkesinde Aspuzan derler. Türkmenler Malatya, Kürtler Malatıya, Araplar Malatiyye, Yunan dilinde Rakbe derlerdi. Rum tarihçileri arasında ise bu Şehre Dâr-ı Rakbe (Rakbe Yurdu) denirdi. Ancak Rum ülkesinin açık ve düzgün konuşanları Malatiyye, şehrin ileri gelenleri ise, şehrimizin ismi Mâl-ı âtiye’dir demekteydiler. Efrâsiyâb’ın (Alper Tunga) mezarı bu Aspuzan dağlarında bulunmaktadır. Efresiyab’a  “mal âtiye”, yani “mal geliyor” dediler. Efrasiyab bu şehre “Mal âtiye” yani mal geliyor der idi. Ondan meşhur galat daha uygun olduğundan defter-i padişahîde Malatıyye derler.”(1)

Sayın akademisyenin dayandığı tek kaynak budur. Tarihçiler tarafından baştan beri bilinen ve ihtiyatla kullanılan bu bilgiyi ilk defa kendisi tarafından keşfedilmiş gibi lanse etmek ne kadar doğrudur?

Evliya Çelebinin muhtemelen 1650’li yıllarda geldiği Malatya’da kaleme aldığı bu gezi notlarını maddeler halinde tahlil etmekte yarar var:

1-Metinde ilk dikkatimizi çeken bilgi, şehrin Yunus Peygamber ümmetinden olanlar tarafından kurulduğu bilgisidir. Sayın akademisyen aynı paragraf içerisinde yer alan bu bilgiyi değil de İranlıların Efrasiyab dediği Alper Tunga’yı neden öne çıkarmıştır?

2-Evliya Çelebi’nin “Rum tarihçileri arasında ise bu Şehre Dâr-ı Rakbe (Rakbe Yurdu) denirdi.” Şeklindeki bilginin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çelebi, muhtemelen yöre halkının Selçuklular döneminde Malatya’nın asaletini ve yüksek seciyesini ifade etmek için kullanılan “Daru’r-Rifat” ünvanını “Dar-ı Rakbe” olarak anlamış olmalıdır.

3-Metinde  şehrin ileri gelenleri tarafından “şehrimizin ismi Mâl-ı âtiye’dir….Efresiyab’a  “mal âtiye”, yani “mal geliyor” dediler.” Şeklindeki bilgi, Türkoloji çalışmalarına kaynaklık teşkil etmekten çok Farsça ve Kürtçenin anlam üzerindeki hâkimiyetini öne çıkarmaktadır. Zira bugün “Mol hotıye/ Mâl-ı âtiye/ mal âtiye” yani “mal geldi” ifadesi Kürtçe ’de yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

4-Sayın akademisyen aynı paragraf içerisinde “Efrâsiyâb’ın (Alper Tunga) mezarı bu Aspuzan dağlarında bulunmaktadır.” Bilgisini neden görememiştir? Söz konusu mezarı Buhara’da (Özbekistan) üzerinde hiçbir yazı ve işaret bulunmayan kümbette arayacağına Evliya Çelebi’nin verdiği  bilgi doğrultusunda Malatya’nın Aspuzan/Beydağların da araması gerekmezmi?

5-Evliya Çelebi gezdiği yerleri tasvir ederken mübalağa sanatını çokça kullandığını, kulaktan dolma anlatımları olduğu gibi aktardığını eseri inceleyen herkes görebilir. Örneğin;  “Damdan dama atlarken donan kedi” en bilinenidir.  “Fil doğuran kız”, “Ölülerini bir ağaç kovuğuna, bal içinde gömen Çerkezler”, Topkapı Sarayı’nı anlattığı yerlerde sarayda “toplam kırk bin can yaşamaktadır” gibi nice hikâye ve abartılı bilgileri eserine aldığını biliyoruz.(2)  Yine seyahat sırasında Malatya nüfusu ile ilgili verdiği bilgilerinde hayli gerçeğinden uzak olduğunu yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır. Çelebi, Malatya’nın nüfusunu 5.265 hane olarak göstermektedir. Osmanlı araştırmacıları hane sayısını genellikle 5 çocuk üzerinden hesaplamaktadırlar. Buna göre; 5.265X5= 26.325 eder. Oysa Sayın Göknur Göğebakan’ın gerek Avarızhane Defterleri gerekse Şer’iyye sicillerine dayandırılan bilgilere göre Malatya’nın 1619-1625 yılında merkez nüfusu: 16.500, 1657 yılında 14.650, 1717 yılında ise 18.900 olarak çıkarılmıştır.(3) Buna göre Osmanlı belgelerine göre ortaya çıkan nüfus ile Evliya Çelebi’nin kulaktan dolma verdiği bilgiler arasındaki rakam farkını okuyuculara bırakıyorum.

Evliya Çelebi’nin seyahatnamesi dahil gezi notları keyifle okunabilecek bilgiler olabilir. Bu eserleri önemsizleştirdiğimiz anlamında anlaşılmamalıdır. Hatta kendi gözleriyle gördüğü bilgilerin çok değerli bilgiler olduğunu da söyleyebiliriz. Örneğin Çelebi’nin Malatya’nın camileri, kiliseleri, kalesi, mahalle isimleri, sarayları, kervansarayları, çarşı ve pazarları, havası ve suyu, hamamları, yiyecek ve içecekleri, bağ ve bahçeleri gibi. Sonradan başka kaynaklar tarafından da doğrulama imkânı bulabildiğimiz çok değerli bilgileri nasıl görmezden gelebiliriz.

“MALATYA” ADININ KAYNAĞI,

“Malatya” adını efsane ve mitolojilerden aramak yerine bilim dünyasınca kendi döneminin en değerli kaynakları olarak kabul edilen yazıtlardan aramak daha doğru bir yöntem olacaktır.

Hüseyin Pektaş’’ın, 2004 yılında “Arkeolojik Buluntular ve Yazılı Belgeler Işığında MÖ II. VE I. Binyılda Malatya Bölgesi Tarihi” adlı tez çalışması ile Fatih Taşcı’nın 2011 yılında, “Milid Krallığı (MÖ: 1200-640)”  adlı tez çalışmalarında “John David Hawkins’in, “Corpus of Hieroglyphic Luwian Inscriptions, Inscriptions of The Iron Age, Part 1: Text Introduction, Karatepe, Karkamıš, Tell Ahmar, Maras, Malatya, Commagene”, Margaret R. Payne’nin, “Urartu Çivi Yazılı Belgeler Katalogu”, Mustafa Kalaç’ın, “ Kömürhan Urartu Kitabeleri ” ile Veli Sevin’in, “ Elâzığ-Bahçecik Yazıtı ve Urartu Eyalet Sistemi Üzerine Düşünceler ” adlı eserlerine dayandırılarak hazırlanan çalışmalar Malatya şehir tarihine önemli katkılar sağlamıştır.

Bu bağlamda olmak üzere Malatya bölgesinde yazılı kaynakların oluşması için MÖ: II. Bin yılının başlarında Anadolu’da başlayan “Asur Ticaret Kolonileri Çağı” sonrasını beklememiz gerekmektedir. Söz konusu bu dönemlerde Kayseri Kültepe/Kaniş başta olmak üzere ortaya çıkan Asur yazışmalarında her ne kadar “Malatya” adına henüz rastlanılmıyorsa da Malatya bölgesine lokalize edilen “Samuha,(4)Hurama”, “Tegerama”, “Timilkia (Tapalka/Darende), “Durhumit” ve “Hahhum” gibi yer adlarının Kültepe vesikaları arasında çıkmış olması(5) “Malatya” isminin habercileri olarak görülebilir. Nitekim bazı araştırmacılar tarafından tam olarak kabul görmese de Eski Hitit Dönemi Boğazköy/Hattuşaş(Çorum) metinleri arasında yer alan Telipinu( MÖ: 1525-1500) fermanında “ma-al-li-t-a” olarak geçen ifadenin “Malatya” olabileceği yönünde zayıf da olsa bilgiler uç vermeye başlamıştır.

Malatya adının yazıtlarda netleşmeye başlaması Hitit Kralı I/II. Tuthaliya veya I.Arnuwanda (MÖ: 1400-1360) zamanına tarihlenen “Pahhuwalı Mita” metninde geçen “Ma-al-di-ia= Maldiya” ile başladığı söylenebilir.

Deşifre edilen söz konusu yazıtta;

“İsuwa topraklarının yaşlıları[için], Pahhuwa topraklarının yaşlıları, Zuhma [topraklarının yaşlıları], H[urri(?)] ülkesinin yaşlıları, Maldiya şehri ve... tanrısal yemin altına aldık…” şeklinde geçmektedir.

Malatya adının geçtiği bir sonraki yazıt Assur Kralı I. Adad-narari (MÖ: 1307-1275) ve oğlu I.Salmaneser (MÖ: 1275-1245) zamanına ait bir belgedir. Söz konusu belgede,

“Bu [yıl] Assur’un Kralı Malitiya şehrine gelecek mi, gelmeyecek mi…” şeklindedir. Bir başka belgede ise Malatya bölgesinin Assur hâkimiyetinde olduğu ve Hitit Kralının burayı teftiş etmesi istenmektedir.

Söz konusu belgede, “Bana şöyle yazdığı: “senin sadık bir adamını yolla(o) Maltiya’yı teftiş etsin. Şehirlerim isyan ediyormu yoksa etmiyor mu (?)…”

Yukarıda kronolojik sırayla verilen ve Hititlere ait çivi yazılı metinlerde geçen ve Malatya’ya lokalize edilen adlarının hepsinin kökeninin Hititçe “Melit/Milit” bal kelimesinden geldiği ileri sürülmektedir.(6)

Malatya adının geçtiği diğer belgeleri şu şekilde sıralayabiliriz:

A-Hitit-Luvice Kaynaklar

1-Gürün Yazıtı: John David Hawkins’in Historical Context adlı çalısmasıda yazıtın büyük bir ihtimalle M.Ö. 11. ve 10. yüzyıla ait olabileceğini belirtmektedir. Yazıtta Malatya adı şu şekilde geçmektedir.

 “Büyük Fırtına Tanrısı, büyük tanrı Šarruma, büyük tanrıça Hepatu: Runtiyas, Melid şehrinin ve ülkenin efendisi Pugnus Mili’nin oğlu,…”

2-Kötükale Steli/ Yazıtı (Darende), Bu yazıt ile ilgili daha geniş bilgiyi “Vadinin Üçüncü Kapısı: Kötükale”(7) adlı makalemizde bulabilirsiniz. Söz konusu Kötükale yazıtında Malatya adı, Melid şehrinin ülkenin efendisi,..” şeklinde geçmektedir.,

3-İspekçür Steli/Yazıtında (Darende), Ben Kral Arnuwantis, Melid şehrinin ve ülkenin efendisi, …” şeklinde geçmektedir.

4-Darende Stelinde (Darende Merkez) ise yazıt şu şekilde okunmuştur.

 Ben Arnuwantis, Melid şehrinin ülkenin efendisi, Pugnus Mili’nin oğlu, kral Arnuwantis’in torunu. Tumani şehrinde tahta oturarak bu steli tanrıya ithaf ettim.”

5-Izgın Steli / Elbistan, “Ben Taras, Melid ülkesinin efendisi…”

6-Şırzı Kaya Yazıtı/ Hekimhan-Malatya, “…Kahraman Tiruntiyas, Melid’in ve ülkenin efendisi,…”

10-Malatya 10 yazıtında; “Melid sehrinin Fırtına Tanrısı: Pugnus Mili, güçlü kral…”

B-Urartuca Kaynaklar,

1-Palu Kaya Yazıtı: (Elazığ),“Tanrı Haldi, kendi mızrağıyla sefere çıktı,… Melid şehri kralının hayatını, haraç ödemesi koşulu ile bağışladı…”

2-Horhor Kaya Yazıtı (Van),“… Tanrı Haldi kendi mızrağıyla sefere çıktı, Hati ülkesini ele geçirdi ve kral Hilaruada'nın ülkesini de ele geçirdi. Onları Argišti önünde yere çaldı…. Hati ülkesine karsı sefere çıktım… Melid şehrinin güney tarafını bıraktım ve Melia Irmağı’nın havzası... Kimilerini öldürdüm ve kimilerini de canlı götürdüm. ...”

3-Kömürhan/İzoli Yazıtı,”… Haldi'nin ordusunun, Melid kralı olan Sahu'nun oğlu Hilaruada'yı mağlup edip Argišti 'nin oğlu II. Sarduri’nin huzuruna getirdiğini… Melid’e yaklaşıldığı, Hilaruada'nın II. Sarduri’nin huzuruna geldiği, altın, gümüş gibi birçok ganimetlerin alındığı, 10 şehrin memlekete ilhak edildiği anlatılır. Son iki satırda ise II. Sarduri’nin unvanları ve kitabenin lanet formülü ifade edilir.

4-Surp Pogos Kilisesi Kitabesi,

“…Sarduri der ki:... Melid şehri... geldi.... Melid şehrinin kralı... yere kapandı... haraç ödemesi koşulu ile hayatını bağışladım.”

5-Bahçecik Kitabesi (Elazığ), “…Sarduri der ki: “Zaiani'yi ülkede, Melid Şehri’ne kadar, Qumaha şehrine kadar, Arme ülkesindeki Nihiria şehrine kadar ve Hasimei ülkesine kadar vali olarak yönetmek için, atadım. Tanrı Haldi'nin büyüklüğüyle...”

6-Habibuşağı Urartu Kalesi Yazıtı, “Tanrı Haldi kendi mızrağıyla sefere çıktı ve Melid ülkesinin kralını Sahu oğlu Hilaruada'yı yendi… Melid şehrinin kuzeyindeki Karniši Dağları’na vardım… Sarduri der ki: Girdim ve Melid şehri kuşatılsın diye buyurdum…”

C-Yeni Asur Devri Kaynakları

1-III. Salmanassar (MÖ: 858-824) Dönemi Yazıtı,

“Saltanatımın 15. yılında Nairi ülkesine yürüdüm. Dicle nehrinin kaynağında, mağaranın ağzındaki kayanın üstüne kendi tasvirimi yaptım… Melid ülkesinin karsısında Fırat’a yaklaştım… Melid’li Lalli’den haraç, gümüş, altın, kalay ve bronz aldım. Burada da tasvirimi yaptım ve onu Fırat’ın üzerine diktim.”

2-III. Tiglatpileser Dönemi (MÖ: 744-727) Yazıtı,

“Saltanatımın 3. yılında, Urartulu Sarduri bana karşı ayaklandı… Birlikte Matiilu… Melid’li Sulumal, Gurgum’lu Tarhulara, Kummuh’lu Kuštašpi birbirlerinin kuvvetine güvenerek ayaklandılar, ben onlarla savaştım. Onların büyük bir bölümünü öldürdüm…”

3-II. Sargon Dönemi (MÖ: 721-705) Yazıtı,

“ Benim saltanatımın onuncu yılında, Melidli Tarhunazi büyük tanrıların adından korkmadı… Bundan sonra Melid’in yönetimini çevresindeki arazi ile birlikte Kummuhlu Mutallu’ya verdim. “

Bir başka metinde;

“…Melid, onun kraliyet şehrini… bölgesi ile birlikte,…. beğenen Kummuhhu ülkesinden Mutallu” “

Bir başka metinde;

Melid şehrine Tarhunazzi’yi ve Marqasu şehrine Tarhulara’yı, ben düzeni sağlamaları amacıyla krallığa getirmiştim…”(8)

Sonuç olarak toparlayacak olursak Malatya, isim itibariyle başlangıçtan zamanımıza kadar büyük bir değişikliğe uğramadan gelen Anadolu şehirlerinden birisidir. Kültepe vesikalarında “Melita”, Hitit vesikalarında “Maldia” olarak geçen Malatya, Asur İmparatorluk devri vesikalarında ise “Meliddu, Melide, Melid, Milid, Milidia”olarak geçmektedir. Urartu kaynaklarında “Melitea” şeklinde geçen isim Hititçe “Bal” anlamına gelen “Melid”den türediğinin yukarıda ifade ettik.

Eski çağ coğrafyacılarından Strabon (M.Ö. 58- M.S. 21) Malatya’yı  “Melitene” adı ile zikrederken Kommagene sınırında Kapadokya Krallığı’nın (M.Ö. 280-212) on valiliğinden birisi olarak gösterir.

Bizans kaynaklarında da “Melitene” şeklinde kullanılan Malatya şehir adı, Araplar tarafından, kadim şekline yakın bir imla ile “Malatiyye” adıyla anılmaya başlanacaktır. Araplar, “Sugur El-Cezeriye”nin merkezi haline getirdikleri bu şehri aynı zamanda bölgenin en büyük ve mamur bir beldesi yapmışlardır. Selçuklular döneminde “Vilayet-i Malatya” olarak anılan şehir, bir üstünlük ve asalet ifadesi olarak “Daru’r-Rifat” (Saadet, mutluluk yeri) olarak anılmıştır.(9)

Malatya adı, Romalıların bölgeye gelişine kadar, bugün Aslantepe olarak bilinen yerleşke için ifade edilmiştir. Romalılar, miladın ilk yüzyılı içerisinde kenti, bugün Battalgazi olarak bilinen Eskimalatya’ya taşımaları Malatya adının küçük değişikliklerle burası için söylenmeye başlanmıştır. Tarihi dönemler için yukarıda ifade ettiğimiz üzere Malatya adı farklı versiyonlarla da olsa kaynaklarda yer alırken Neolitik dönemde, MÖ: 7.000 yıllarında, Fırat vadisinde ortaya çıkan Cafer Höyük ve Değirmentepe yerleşkeleri için Malatya adının kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. Zira bu dönemle ilgili yazılı kaynaklardan mahrumuz.

İLGİLİ KAYNAKÇA

1-Seyahatnamenin farklı okumaları olduğu için biz metni Mehmet Zıllioğlu tarafından hazırlanmış olan “Evliya Çelebi, 3-4” (Üçdal Neşriyat) adlı eserini esas alıp anlaşılabilir bir metin haline getirdik.

2-“Evliya Çelebi”, TYB AKADEMİ, Dil Edebiyat Sosyal Bilimler Dergisi, Türkiye Yazarlar Birliği, Yıl:1 Sayı: 2 Mayıs 2011

3-Dr.Göknur Göğebakan,XVI.yüzyılda Malatya Kazası, Malatya Belediyesi Kültür Yayınları Malatya 2002 Göğebakan, a.g.e. s.93; Adı geçen bu defterde Malatya’ya dair avarızhane sayısı 330 olarak verilmiştir. 1 avarızhane= 10 gerçek hane esas alındığında 3300 x 5= 16.500 miktarı nüfus bulunduğu ortaya çıkmaktadır ( G. Göğebakan, a.g.e. s.93);  G. Göğebakan, a.g.e. s.95; Bu hesaplamalar, Malatya Şer’iyye sicillerindeki bilgilere dayanılarak yapılmaktadır ( G. Göğebakan, a.g.e. s.95)

4-https://malatyahaber.com/haber/kayip-sehrin-hikayesi/ adlı makalemize bakınız.

5-Hüseyin Pektaş, Arkeolojik Buluntular ve Yazılı Belgeler Işığında MÖ II. VE I. Binyılda Malatya Bölgesi Tarihi, Marmara Ün.Sos. Bil. Enst. YLTezi. İstanbul, 2004.

6-Hüseyin Pektaş, Arkeolojik Buluntular ve Yazılı Belgeler Işığında MÖ II. VE I. Binyılda Malatya Bölgesi Tarihi, Marmara Ün. Sos. Bil. Enst. YLTezi. İstanbul, 2004.

7-(https://malatyahaber.com/haber/vadinin-ucuncu-kapisikotukale/)

8-Fatih Taşcı, Milid Krallığı, Yüksek Lisans Tezi, Mayıs 2011, Kayseri, Erciyes  Üniversitesi Sosyal Bilimler  Enstitüsü  (C. J. Gadd, “ Inscribed Prisms of Sargon II from Nimrud ” , Iraq, Vol. 16, No. 2, 1954)

9-Sabahattin Ağaldağ, En Eski Çağlardan Bizans Dönemine Kadar Malatya Tarihi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Ün. Sos. Bil. Enst. 1988, Konya; Fatih Taşcı, Melid Krallığı (MÖ. 1200-640), Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, Erciyes Ün. Sos. Bil. Enst. 2011

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

14 yorum yapılmış

  • Hayati (2 yıl önce)
    Teşekür ederim sayın hocam bu tarihi malatyanin geçmişini sizin kitaplarınızdan okuduk
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Yusuf (2 yıl önce)
    Emeğinize sağlık hocam.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mevlana Altuntaş (3 yıl önce)
    Bilgilendirmeniz için teşekkürler kıymetli hocam
    %100
    %0
    Yanıtla
  • mamo (3 yıl önce)
    yazar alpertunqanın yaşadığına ait delili anlatıyor ueni bulmuş gibi anlatmıyor
    %100
    %0
    Yanıtla
  • hasan44 (3 yıl önce)
    ben anlamadım hiçbir şey. şimdi evliya çelebiyi eleştirmiş mi ? yani Alper tunga burda değil mi?
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Ahmet Yalvaç (3 yıl önce)
    Malatya Malatya Bulunmaz Eşin
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mehmet BİRİŞİK (3 yıl önce)
    “mal âtiye”, mal geliyor değil. Kürtçe ve Farsça dan geldiği için “mal âtiye”, (ev geliyor) şeklinde dir. mal kürtçede ev anlamına gelmektedir. göçmek anlamı var. mal geliyor anlamı tamamen yanlıştır.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Yunus ERTAN (3 yıl önce)
    Sayın Orhan TOĞRULCA hocama vermiş olduğu bu bilimsel cevaptan dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Abdülkadir (3 yıl önce)
    Orhan Hocam iyi ki varsınız.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Hafıza (3 yıl önce)
    Orhan hocam birçok kaynaktan derlenmiş Malatya geçmişine ışık tutan bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Hasan (3 yıl önce)
    Tarihsel süreç içinde yazılı kaynaklar ışığında Malatya isminin Hattilerden günümüze kadar geçirmiş olduğu aşamaları ayrıntılarıyla belirttiğiniz için teşekkürler hocam.Günümüzde bazı insanlar tarafından halen Malti veya Meleti olarak telaffuz edilmesi sanırım bizi Geç Hitit krallığı olan Maldiya'ya götürür.Yazılı kaynaklarda geçen diğer isimler komşu kırallıkların veya halkların vermiş olduğu isimler olmalı.(mal atiye =ev geldi anlamında da kullanılmış olabilir).
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Erkan (3 yıl önce)
    Çok güzel bilgilendirme yapılmış. Elinize emeğinize sağlık. Yerel yöneticilerin bu konuda kendilerini yetiştirmeleri lazım
    %100
    %0
    Yanıtla
  • cengiz (3 yıl önce)
    Emeğinize sağlık.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Cihan (3 yıl önce)
    Kapsamli bir çalışma. Emeğinize saglik.
    %100
    %0
    Yanıtla

Orhan Tuğrulca yazıları