Geçmişin Kalemi, Geleceğin Yazarı: Celal Yalvaç
Orhan TUĞRULCA
Tarihçi/Yazar
otogrulca@hotmail.com
15 Aralık 2023 günü kaybettiğimiz, Malatya’nın eğitim ve kültür tarihine adını yazdırmış mümtaz şahsiyetlerden biri olan Celal Yalvaç’ı ölüm yıldönümünde saygı ve minnetle anıyoruz. Onun hayatı, yalnızca bireysel başarılarla değil, aynı zamanda yerel belleğe ve eğitim sistemimize sunduğu katkılarla örnek teşkil etmektedir
Celal YALVAÇ’IN eğitim hayatı, günümüz gençlerine örnek olacak niteliktedir.
Hele ki eğitim hayatının tamamen akademik başarı üzerine kurulduğu günümüzde, Yalvaç’ın çevresi ile kurduğu ilişkiler, eğitim sistemimize örneklik teşkil edecek değerdedir.
Yalvaç, Malatyalı yazar ve araştırmacılar arasında, eğitim tarihimizle ilişkilendirebileceğimiz nadide isimlerden biridir. Malatya ile ilgili araştırma yapmaya başlayan hemen her akademisyen ve araştırmacının ilk uğradığı kişilerden biri olması da bundandı.
Cumhuriyet sonrası eğitim tarihimiz açısından örnek bir şahsiyet olarak karşımıza çıkan Celal YALVAÇ’ı yeni jenerasyonun tanımasında büyük yarar vardır.
EĞİTİM HAYATI
Celal YALVAÇ, okul çağına geldiğinde babası Ali Efendi, onu elinden tutarak Gazi İlkokulu müdürü İsmail KUTAN’a (Recai KUTAN’ın babası) götürür. Kayıt dönemi geçmesine rağmen müdür bey Celal’in kaydını kabul eder. Celal’in okula başladığı yıl, Malatya Lisesi ve Ortaokul olarak kullanılan bina 23/24 Nisan 1944 yılında bir yangınla kül olur.
Bugün Milli Eğitim Müdürlüğü binası olarak kullanılan bu bina yanınca, bu okulda okuyan lise ve ortaokul öğrencileri Gazi İlkokulu binasında yer bulurlar.
Okul müdürü İsmail Kutan, aralarında Celal’in de bulunduğu bir grup öğrencinin dosyasını ellerine verip Fırat İlkokuluna gönderir. Ancak Fırat İlkokulu müdürü Fehmi ÜNAL bu öğrencileri kabul etmez. Bunun üzerine, içinde Celal’in de bulunduğu bu öğrenci grubunun kaydı İnönü İlkokuluna yapılır. İnönü İlkokulu, Eylül ayında bugün Kız Meslek Lisesi (Hafize Özal M.T.L. Bu okul bugün Hanımçiftliği mh. Tarla YOLU sk.) olarak kullanılan binaya taşınır. Kısa süre sonra İnönü İlkokulu öğrencileri ile hemen yakınındaki Derme İlkokulu öğrencileri arasında kavga çıkınca, İnönü İlkokulu öğrencileri bugün Aslantepe Caddesi yakınlarında bulunan bir konağa taşınır.
Bu konak daha sonra Barbaros İlkokulu adını alacaktır.
İnönü İlkokulu’nun Dörtyol’da boşalttığı bina ise Kız Sanat Enstitüsüne dönüştürülür. Celal, İnönü İlkokulu’nun üçüncü sınıfında Azmi FENERCİOĞLU (Işıklı)’nın öğrencisi olur.
Azmi Bey o yıllarda İsmail KUTAN ve Melahat SEZENER gibi Malatya’da adı çokça anılan öğretmenlerdendir. Sınıfı teftişe gelen müfettişin sorularına doğru cevaplar vererek öğretmeni Azmi Bey’in gözüne giren Celal, arka sıralardan çalışkanların oturduğu ön sıralara alınır.
Çalışkanlığı ile öne çıkan Celal, öğretmeni Azmi Fenercioğlu ile sonraki yıllarında da irtibatını kesmez ve derin bir saygı duyar. Celal, İnönü İlkokulu’ndan 1949 yılında mezun olur.
Aynı yılın Eylül ayında Ticaret Ortaokulu’na kaydını yaptırır. Konak türünden bir bina olan bu okul, bugün Derme İlkokulu’nun hemen yanında bulunan Büyük Çarşı’nın yerindedir.
Sonradan Ticaret Lisesine dönüşen bu okulda okuduğu yıllarda çok değerli öğretmenlere öğrenci olur.
Örneğin, daha sonraki yıllarda muhasebe kitabını yazacak olan İrfan Gürkan, Mali Cebir ve Ticaret Aritmetiği kitabını yazan Ahmet Gölboş gibi çok değerli öğretmenlerle tanışır.
Başarılı bir öğrenci olan Celal, mezun olmaya yakın Ticaret Lisesi’ne gitmekle hata yaptığını anlar; çünkü o günkü eğitim sistemi gereği Ticaret Liselerinden mezun olan öğrenciler yalnızca Yüksek Ticaret Okuluna gidebilmektedir.
Celal YALVAÇ, yazım hayatına daha ilkokul dördüncü sınıfta iken başlar.
1947 yılında İnönü İlkokulu dördüncü sınıf öğrencisi iken öğretmeni Kölükoğlu Ali Bey’in teşvikleriyle Edirne ve Bitlis’teki öğrencilerle mektuplaşır. Malatya’nın tarihi ve turistik yerlerini konu edindiği bu mektuplarında ilin coğrafyasını, iklimini, sularını, demiryolu ve endüstrisini anlatır. Mektubunda şu cümlelerle arkadaşlarına seslenir:
“Sayın arkadaşlar, ilimiz hakkında topladığımız bilgiyi size sunarken karşılığını geciktirmemenizi rica ederiz. Oradaki öğretmenlere saygılarımızı sunarız.”
6 Ocak 1947 tarihli bu mektup için 4 Şubat 2008’de yazdığı notta şöyle der:
“Benim Malatya tarihine ilgim bu mektupla başladı; bu yöndeki çalışmalarıma ilham kaynağı oldu.” Ayrıca 4 Nisan 1947 tarihli okul gezisini de kaleme alır ve şu cümlelerle başlar:
“Bir bahar sabahı idi… Güneş biraz yükselmiş ve etrafa ışık saçıyordu…”
Kamyonla Eski Malatya’ya yaptıkları gezide yaşadıkları maceraları ayrıntılarıyla anlatır.
Celal Yalvaç, bu yazının altına 2008 yılında şu notu düşer:
“Bu dönemde yazdığım İlkbahar isimli kısa bir yazım, okul duvar gazetesinde manşet olarak yayımlanmıştı. Bu, ilk yayımlanan yazımdır.”
Yalvaç, lise yıllarında da okumaya ve yazmaya meraklıdır. Malatya Ticaret Lisesi 3. sınıf öğrencisiyken Yeni Malatya Gazetesi’nde “Hamikoğlu” mahlasıyla şiirleri yayımlanır.
23 Mart 1951 tarihli “Mehmetçiğin Marşı” adlı şiirinde vatan sevgisini şöyle dile getirir:
Yurdun yılmaz eriyim,
Yiğit Mehmetçiğim,
Kızıl bana vız gelir,
Vatana hizmetçiyim.
Ya vurup öldürürüm,
Ya vurulup ölürüm,
Vatanımın uğruna,
Bende şehit olurum.
Göğsüm imanla dolu,
Göründü zafer yolu,
Ben yurduma dönemem,
Kırmadan Kızıl kolu.
Yurdum hür yaşamalı,
Halk bağımsız olmalı,
Bu cennet vatanımız,
Daima hür kalmalı.
III/A Öğrencilerinden Celal Yalvaç (Hamikoğlu)
Lise yıllarında okuma aşkı hiç azalmayan Yalvaç, bir anısını şöyle aktarır:
“Lisede ‘büyükanne’ dediğimiz Tarih öğretmenimiz Fahrünnisa Tarı’nın dersine çalışmadan gelmiştim. Ancak o günlerde II. Abdülhamit’le ilgili üç kitap okumuştum. Hocamız sözlüye kaldırdığında bana sorduğu soru tam da bu kitaplarla ilgiliydi. Tüm dersi ara vermeden anlattım, herkes hayretle dinledi.”
Askerlik sonrası ilk defa bir daktilo alır. Bir gün bir dükkânda otururken Vali Muavini Ekrem Yalçınkaya’nın “Muhtasar Malatya Tarihi” adlı kitabını görür. Kitabı detaylı inceledikten sonra kendi kendine “Ben bu kitaptan daha iyisini yazarım” der ve çalışmalara başlar. Kısa sürede bir Malatya tarihi özeti çıkarır. Bu metin çok beğenilir.
Sonuç olarak;
Celal Yalvaç’ın eğitim hayatına dair kesitler, onun kaleminin sabrını, araştırma disiplinini ve yazıya olan tutkusunu açıkça göstermektedir. Bu tutku, ilkokul sıralarında başlayan okuma ve yazma alışkanlığının bir ömürlük kültürel üretime dönüşmesiyle hayatının tamamına yön vermiştir.
Bugün bizlere düşen görev, bu alışkanlığı ve yazma bilincini genç nesillerde yeniden uyandırmaktır. Çünkü yazmak, yalnızca bir beceri değil; kimliğimizi, hafızamızı ve geleceğimizi korumanın en asil yoludur. Her satır, bir düşünme biçimini, bir ifade cesaretini ve bir medeniyet duyarlığını taşır.
Nasıl ki Yalvaç, ilkokul duvar gazetesinde çıkan ilk yazısıyla geleceğe bir iz bırakmışsa; genç kuşaklar da kendi çağlarının tanıkları olarak yazmalıdır. Bir şehri sadece yeniden yapmak değil, yeniden yazmak gerekir.
Sonuç olarak, bir öğrencinin kalemle nasıl bir tarih yaratabileceğini gösteren Yalvaç örneği, bize şunu hatırlatır:
“Bir şehir, eğer yazan gençleri varsa, aslında hiç yıkılmamış demektir.”
NOT: Bu bilgiler Celal amca ile yıllara dayanan dostluğumuz sırasında yaptığım mülakat notlarından derlenmiştir.




