'ADIN TEMİZ, HATIRAN AZİZ KALACAK'
Nezir KIZILKAYA
nezir.kizilkaya@hotmail.com
İsmet İnönü ile ilgili çok şey söylenmiştir ve söylenebilir. Tarihe tarafsız bir bakış açısı ile bakıldığında, onun meydan muharebeleri kazanmış büyük bir komutan, hem Lozan’da hem de 2. Dünya savaşı sırasında izlediği politikalar nedeniyle dahi bir diplomat, ülkeyi tek partili rejimden, seçim kaybetmek pahasına, çok partili siyasete taşımasından eşsiz bir demokrat olarak tarihe geçtiği konusunda hiç kimsenin şüphesi yoktur ve olamaz da. O, Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri ile “Yalnız düşmanı değil, Türk milletinin makûs talihini de yenen” ekibin başta gelen isimlerinden biriydi.
Bu ulusal meselelerin ötesinde bir Malatyalı olarak şehrine ve hemşerilerine verdiği büyük hizmetler de Malatya’yı bölge illerinin arasında yıldız yapmış, onun girişimleri ve öncülüğünde yapılan yatırımlar, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kasaba görünümlü bir şehir olan Malatya’yı gelişmiş bir sanayi kenti haline getirmiştir.
Malatya’dan giden bir heyet ile görüşmesi sırasında, şehre yapılan hizmetlerin azlığından yakınmaları üzerine “Daha ne yapayım, ülkenin en nitelikli öğretmenlerini Malatya’ya gönderdim” sözü oldukça dikkat çekicidir. Gerçekten de Arif Nihat Asya, Vasfi Mahir Kocatürk, Melahat Sezener ve onlarca iz bırakmış öğretmenler, Malatyalı gençlerin başarılı eğitim-öğretim hayatlarında önemli rol oynamışlardır.
Malatya, İnönü için önemli bir yerdi ve bunu yaşamı boyunca Malatya’ya yaptığı ziyaretlerde ve verdiği hizmetlerde göstermişti. Aslında bu önem Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin başladığı yıllarda, ailesini güvenlikleri için Malatya’ya göndermiş olmasından da anlaşılıyordu.
İlk çocuğu İzzet, görevi gereği İstanbul’da yaşadığı Süleymaniye’deki evinde 1919 da doğmuştu. İzzet henüz üç aylıkken de Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine Milli Mücadele için Ankara’ya geçmişti. Evden çıkışını, yıllar sonra eşi Mevhibe Hanım ”Arkasını dönüp bir defa bile bakmadı” diye anlatacaktı. İsmet Bey için vatan hizmeti her zaman öncelikli olmuştu.
Milli Mücadele başlamış, İsmet Paşa Garp Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olmuştu. İstanbul’da Milli Mücadeleci ve yakınlarının evlerine baskınlar yapılıyor, Anadolu’ya geçenler hakkında sorular soruluyordu. İsmet Bey’in babası Reşit Efendi, eşi Mevhibe Hanım ve oğlu İzzet’in güvenli bir yere gitmeleri gerekiyordu ve bu yer de İsmet Paşa’nın memleketi Malatya’dan başka bir yer değildi.
Önce vapurla Samsun’a gidildi. Samsun’dan Malatya’ya o dönem “Vapur Yolu” olarak adlandırılan ve Sivas üstünden atlı arabalarla gidilen yoldan 40 gün sonra ulaşabildiler. Ancak geldikten kısa bir zaman sonra Hacı Reşit Bey 29 Eylül 1920 gecesi şiddetli bir dizanteri sonucunda hayata veda edecek ve Malatya’daki Sancaktar Mezarlığında bulunan kabrine defnedilecekti.
İzzet iki yaşına gelmiş olmasına rağmen hala başını tutamayan ve yürüyemeyen bir çocuktu. İçinde bulundukları zor ve sağlıksız yaşam koşulları İzzet’in bünyesini zayıflatmış ve gelişmesine engel olmuştu. Mevhibe Hanım, çocuğun hastalığını babasından saklasa da İsmet Paşa Malatya’ya gidip gelenlerden İzzet’in hastalığını öğrenmiş, Doktor İhsan Bey’i eşine yazdığı şu mektupla Malatya’ya göndermişti.
“Ruhum Mevhibe’ciğim
Afiyet ve rahatımız yerindedir. Sizin rahatınızı düşünüyorum. İşlerimiz de lehülhamd fevkalade iyi bir yola girdi. İnşallah bu mukaddes davadan yüzümüzün akıyla çıkacağız.
İzzet’in rahatsızlığını merak ediyorum. İnşallah çaresini bulacağız. Siz kendinizi pek çok üzmeyiniz.
Bu mektubumu size getirecek olan İhsan Bey, çocuk hastalıkları mütehassısıdır. Müfettiş olarak Malatya tarafına gidip gelecek İzzet’i muayene ve esaslı tedavi için lazım gelen çareleri tayin edecek. İyice tedavi ettirmelidir. Evvelce gönderdiğim ilaç ve tavsiyeleri de bu doktor vermişti. Tedaviye mukabil kendisine ücret vermek icap etmez. Yaptıracağınız ilaçları tabii siz yaptırırsınız.
Validenin ellerinden senin ve İzzet’imin gözlerinden öperim sevgilim.
Bayram tebriklerinizi aldım, çok teşekkür eder ve bilmukabele Valide’ye ve size tebrikler ederim.
İsmet
11 Haziran 337 (1921)”
Doktor İzzet’i muayene edip, kederli anneyi yatıştırmış, tedavi için yapılması gerekenleri söylemişti ama çok geçmeden 2 yaşındaki İzzet bu dünyadan göçmüş, o da Sancaktar Mezarlığında, dedesi Hacı Reşit Bey’in yanında toprağa teslim edilmişti.
Bu arada Ulusal kurtuluş savaşının dönüm noktalarından olan İnönü Savaşları devam ediyordu. Mevhibe Hanım, çarpışmaların son süratle sürdüğü bu dönemde oğlunun ölüm haberini İsmet Paşa’dan saklamış, oğlu ile ilgili üzüntüsünün İsmet Paşa’yı etkilemesinin önüne geçmişti.
Sakarya Meydan Muharebesi de kazanıldıktan sonra İsmet Paşa, Garp cephesi karargâhını Akşehir’e nakletmiş, 1922 yılının bahar aylarında da bir telgraf çekerek Mevhibe Hanım’ı Konya’ya çağırmıştı. İsmet Paşa oğlunun öldüğünü, eşini karşılamaya giderken yolda emir subayından öğrenmişti. Karı kocanın iki yıllık aradan sonra görüşmesi sevinçli olduğu kadar dramatik de olmuştu.
Onun ve ailesinin gösterdiği bu olağanüstü fedakârlık, her insanın altından kalkamayacağı bir duruş, eşsiz bir vatan sevgisi örneği idi. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi bu ve buna benzer ucu bucağı görünmeyen acıları, hüzünleri barındırmış, bizlere sonsuza kadar yaşayacağımız bu vatanı emanet edenler, bizlerden sadece dualarımızı istemişlerdir.
25 Aralık 1973’de, günümüzden 50 yıl önce hayatını kaybetmiş, vatanın istikbalini evladının sağlığının önüne koymuş bu kahraman vatan evladına, bu vatan toprağında ve Malatya’da kökleri olan her hemşerimizin minnet borcu vardır ve artık bu borç sadece dua ve hak ettiği saygıyı göstererek ödenebilir.
Allah rahmet eylesin, Mekânı Cennet olur İnşallah.
___________