SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Nezir Kızılkaya

Kent, Kültür ve Malatyalı Olmak

Kent, Kültür ve Malatyalı Olmak
A- A+ PAYLAŞ

Nezir KIZILKAYA   
nezir.kizilkaya@hotmail.com

“Bir şehrin yerlisi olmak, gidecek yeri olmaktır”
                                                                      Dostoyevski 

Şehri insan kurar, ona kendini katar, şehir de insanı kurgular. Geçmişten bugüne uzanan zaman içindeki yaşanmışlıklarla bir kimlik kazanan şehir, insanı kendine ait olduğuna ikna ederek onunla arasında bir sevgi bağı oluşturur. İşte "Malatyalı" olmak da böyle bir şeydir. İnsan şehre, şehir de insana aittir ve aralarında bağ güçlüdür. Bu aidiyet duygumuz sebepsiz değildir. Şehrin mekânlarından insanlara, insanlardan da mekânlara bir şeyler geçmiş, bu karşılıklı etkileşim duygusal bağımızı güçlendirmiştir. 

Memleket sevgisinin çok somut nedenleri vardır: Bir defa, gözlerimizi dünyaya memleketimizde açarız. Anadilimizi orda konuşmaya başlarız. Kültürümüz, yeme içme zevkimiz, müzik zevkimiz orda biçimlenir. Sevdiklerimizi içinde barındırır. İşte bu yüzden Malatya bizler için sadece bir çevresel mekân değildir ve bu yüzden onunla duygusal bir bağımız vardır. 

Çocukluğumuzun, gençliğimizin kısacası anılarımızın ev sahibidir o. Malatya, bütün yaşadıklarımızın hem tanığı hem öznesi konumundadır. Bu şehre ait mekânlar orada yaşanılmış ve yaşatılan anılar ile değerlidirler. “İnsanın duygu ve düşünceleri ait olduğu kentten beslenir” diyen Dostoyevski ne kadar da haklıdır. 

Her köşesi geçmişimizi ve geleceğimizi süsleyen, her sokağı, caddesi bir anımızı saklayan, Dermenin yeşile boyadığı bu büyülü şehir Malatya, can yoldaşımızdır bizim için.

Bu kentteki yapıların, ağaçların, cadde ve sokakların kısaca her şeyin bizler için bir anlamı ve karşılığı vardır. Kenti bize, bizi kente bağlayan ve karşılıklı sevgiyi tesis eden de işte bu unsurlardır. Ancak sürekliliğini koruyamayan her kentte olduğu gibi, son yıllarda Malatya’da da kültürel bir gelişme ve değerlenmeden söz etmek oldukça zor, şehrin son dönemde bu açıdan karnesi kırıklar ile dolu.

Malatya’daki pek çok tarihi ve kültürel değer, geçmişi geleceğe aktarma düşüncesi hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmadan yok edilmiştir. Üstelik bunlar sadece maddi varlıklar da değildir. 100 yıllık sokak isimlerinden, 100 yıllık hanlara kadar her şey acımasızca yıkıma uğramıştır. 

Bu yıkımın sonucu olarak da, Malatya, içinde yaşayan insanların ruhuyla örtüşmeyen bir yapıya bürünmüş, olumsuz etkilenen mekân-insan ilişkisi ile aidiyet hissi kaybolmaya başlamıştır. Dedelerimizden çocuklarımıza bırakmak için emanet aldığımız çok sayıda kent sembolünün yıkımını, çift kale maç seyreder gibi izlemiş, Paşa Köşkünden, Şirket Handan başlayan yıkım, kayıtsız kalan ve sorumluluk üstlenmeyen kentin gözleri önünde İnönü Stadı ile zirveye ulaşmıştır. Kernek ve Kanalboyu ise şehrin kalbine saplanan hançer olmuştur. Bu mekânların başına gelenler, geçmiş ile olan bağımızı asla kopartmamamız gerektiğini bizlere her gün hatırlatmaktadır. Anılarımız yüzümüzü gülümsetse de, içimizde buruk bir tat bırakmaktadır.

Kenti yönetenleri var gücümüzle eleştiriyoruz. Şehrimizi değiştirdikleri için. Geçmişe dair ne varsa yok ettikleri için. Oysa değişen sadece şehrimiz mi? Bizim zihnimiz, duygularımız, hatta kentliliğimiz değişmedi mi? Eskiye dair neyi yaşatma çabası var içimizde?

Şehrimiz mimari ve kültürel açıdan değişirken, biz kendimizi koruyabildik mi? Kentimizin hangi özelliğini taşıyoruz, hangi özelliğini, hasletini temsil ediyoruz? Kentimize ne katıp, onu zenginleştirebiliyoruz? Yoksa bunları hep başkalarından mı bekliyoruz? Bu soruları içtenlikle cevaplayıp, kenti koruma sorumluluğunun birey olarak üzerimize yüklediği görevlerden kaçmadan, “bana ne” demeden, bu yıkım ve yozlaşmaya karşı saf tutmalıyız.

Aynı durakta otobüs bekleyen, aynı parkta belki de aynı bankta oturan, aynı apartmanda, sitede yaşayan insanlar arasında mekân ortaklığı dışında artık hiçbir bağ ve iletişim yoktur. Günümüz şehir insanları, bunca kalabalığa rağmen yapayalnızdır. Bireyler yaşamın kargaşası içinde giderek birbirinden uzaklaşan bir görüntüdedir. Buna dur diyecek ve bizi iyi hissettirecek yegâne unsur da kültür birlikteliğidir.

Eğer bu mücadeleyi toplum olarak yapmazsak, trafiğin, kaldırımların, alışveriş merkezlerinin kalabalığında "yalnız" yaşayan, dinleyip anlamayan, dokunup hissetmeyen, düşünmeden konuşan, görmeden bakan ve tat almadan yiyen bir makineye dönüşmemizi hiçbir güç engelleyemeyecektir.

Bu satırlara itiraz ederek “Bırakın artık şu eski merakını, yeniliklere ve modernliğe açık olun” gibi sığ laflar edenler mutlaka olacaktır. Oysa yeni ve modern olmak için eskinin, tarihin yıkılması ya da yok edilmesi şart değildir. Avrupa’nın kadim kentlerinin neredeyse tamamı bunun yaşayan birer örneğidir. Üstelik bu itirazı yapanlar, yurtdışına çıkma fırsatı bulunca Paris’in, Londra’nın, Roma’nın, Berlin’in tarihi yapıları önünde çektirdikleri fotoğraflar ile sosyal medyada boy göstermekte, bu kentlerin çok iyi korunduğunun da altını çizmektedirler.

Şehirli olmak, o kentin emanetlerine sahip çıkmaktır. O kentin geçmişine, değerlerine, inançlarına ve ruhuna karşı hassas olmak ve onları yaşatmak için çaba göstermektir. Şehri inşa ederken hafızası imha edilmemelidir. Kenti idare edenler için bunun önemi ve vebali büyüktür. Görevi sonunda toplumla helalleşmenin ilk ve temel şartı imha değil, inşa etmiş olmaktır. 

Kentsel planlama süreci sadece teknik bir konu da değildir ve bu sürecin içinde kültür insanlarının da rol alması bir zorunluluktur. Bu bir çeşit multidisipliner bir yaklaşım gibi değerlendirilebilir.

Bir kentin kültür insanlarının o kente dair ürettiği bilgi, kentin gelişim sürecine doğrudan etki edecek niteliktedir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için kentle ilgili karar verme yetkisini elinde bulunduranların, iyi niyetle bu bilgilerden faydalanma ve kullanma arzusunun olması şarttır. Bir yandan kültürel değerleri korumak, diğer yandan gelişmelere ayak uydurabilmek için, bu düşüncenin hayata geçirilmesi artık bir zorunluluk halini almıştır. 

Mahallede herkesin birbirini tanıdığı, dertleriyle hemhal olduğu, hastalıkta, sağlıkta, düğünde, cenazede yani mutlulukta ve kederde birlikte hareket edip destek olduğu Malatya, artık çok uzakta. Sokak aralarında top oynayan, ip atlayan özgür çocuklar yok, geçmişten geriye hiçbir şey kalmamış gibi. Çocukların olmadığı, hanımların yollarını gözlediği, neredeyse tek bir sokak satıcısın bile geçmediği, artık hiç bir işe yaramayan sokaklardır onlar bizim için.

Tabi ki bu arada sevindirici olan nadir şeyler de oluyor. Mesela kültürel odaklı müzelerimizin sayısı gün geçtikçe artıyor. Artık kent kültürünün yeni anlatım şekli olan müzeler, kültürel miras unsurlarının, eğitici bir işlev kazandığı mekânlardır. Yıkımlar ile ruhu hasar görmüş bu kente adeta nefes aldıracak müdahalelerdir. Ancak bu mekânlar uzmanlık isteyen, oldukça özenli çalışmaları gerektirmektedir. Bu müzelerde kentin ruhu ve kültürü, özgün ve doğru bir biçimde yansıtılamaz ise müzeden çok bir antikacı dükkânı olacaktır çünkü.

Ey Malatya! Dermenin yeşile boyadığı büyülü şehir. Geçmişimizi ve geleceğimizi süsleyen sokaklar, caddeler. Her köşesine bir anımızı sakladığımız can yoldaşımız; 

Seninle savaş halindeyiz. Eğer kazanırsak kaybedeceğiz.

MALATYA ARŞİVİNDEN FOTOĞRAFLAR (Nezir KIZILKAYA)

Malatya'nın yakın tarihin en önemli yapılarından biri iken yıktırılarak yok edilen eski belediye binası (üstte) ve belediye binasının yıkımı

Malatya Kanalboyu'ndan geçmişteki bir görüntü

Malatya Sivas Caddesi'nin geçmişteki görüntüsü

Malatya Kernek Parkı

Bugün yerinde büyük bir tekstil firmasının çok katlı binasının bulunduğu Akpınar girişindeki Şirket Han

Paşaköşkü Semti'ne adını veren Şakir Paşa Köşkü'nün yıkılmadan önceki son hali

Satılarak özelleştirip yıkılan ve yerine AVM (Doğa Cadde AVM) yapılan Tekel Sigara Fabrikası'nın, yanında da ‘Çocuk Yuvası’nın bulunduğu pek bilinmeyen bir fotoğrafı

Satılarak özelleştirilen, yıktırılarak yerine AVM (MalatyaPark AVM) inşa edilen Sümerbank Fabrikası nizamiyesi ve Malatya'da Türkiye şampiyonu yüzücülerin çıkmasında önemli rolü olan olimpik ölçülerdeki fabrika yüzme havuzu

Malatya'nın önemli kurumlarından Sultansuyu Harası'nın, geçtiğimiz yıllarda tüm tepkilere rağmen yıktırılarak yok edilen idare binası

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

22 yorum yapılmış

  • mehmet selim muftuoğlu (1 yıl önce)
    fotograflar güzel malatyamızın neler kaybettiğinin göstergeleri
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Nurettin Karaköylü (1 yıl önce)
    Sn Nezir Kızılkaya haklı şehrimizin ve bölgenin sayısız güzellikleri eserleri bilinçsiz yokedildi.
    0
    0
    Yanıtla
  • Mehmet Aksu (1 yıl önce)
    Nezir abi merhaba, harika tespitlerle dolu bu yazı için teşekkürler. 20 yıl Malatya’da yaşayıp son 20 yıldır her bayram ve kiraz mevsimi Malatya’ya geliyorum. Bu acı dönüşümü ve yıkımı yıl yıl gözlemledim. Yürüdüğüm sokaklar, dost edindiğim mekanlar ve nihayet bizi büyüten ilişkilerin tek tek yok olduğunu görmek çok acı. Umarım bu yazı bu gidişatı bi yerde durdurmak için ilgilileri harekete geçirir... Sevgi ve saygılarımla, Mehmet Aksu
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Mustafa Kadıoğlu (1 yıl önce)
    Üstadım yüreğinize kaleminize sağlık hissedilen, görünen, görünmeyen, yaşanan, yaşatılan, kaybedilen, umursanmayan, sorumluluk alınmayan, sahip çıkılmayan, hoyratça harcanan kaybedilen bütün değerlerimizi, duygularımızı o kadar güzel dile getirip özetlemişsiniz ki buna ancak minnet duyulur alkışlanır. Küçücük bir düşüncemi de burada belirtmek isterim ; artık Malatyalılar olarak her türlü siyasi ve kültürel ötekileştirmeyi bir tarafa bırakıp etkin bir şekilde yukarıda belirttiğiniz bütün değerlere sahip çıkacak koruyacak kollayacak geliştirecek STK lar da herkesin gerek uzmanlık alanları gerek bilgi birikimleri ve donanımları çerçevesinde herkesin görev alıp gövdesini taşın altına koyması şarttır. Bu gelecek nesillerimize bizlerin en önemli borcudur.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Ahmet KARA (1 yıl önce)
    Malatya İnkilabı maalesef neticeye ermek üzeredir. Şehrin dili, örf ve adetleri, duyu organları kökünden değişikliğe maruz bırakılmıştır. Hala da sanki bizim otoyollar-ekonomi ihtiyacımız tek sorun imiş gibi sığ laflar; Geleceğimiz çocuklar ve maalesef gençler büyük kayıplar görülmemekte: RABBİM sonumuzu ve akıbetimizi hayr etsin.AMİN...
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Murat Bilmez (1 yıl önce)
    Yazı ve fotoğraflar için teşekkürler. Tüm Malatya'lılara selam olsun.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • Beşir Dilek (1 yıl önce)
    Öncelikle Nezir bey elinize sağlık. Sizi şahsen tanımam ama isminizi güzel duyuyorum. Yazınızı okuyunca şaşırdım. 1- Osmanlı sonrası kurulan Cumhuriyet ve devrimlere (harf, kıyafet, müzik vb) ne diyorsunuz? 2- Eğer ille tarih/nostalji ise basılı gazete ile yayın yapmayıp sabah çay, soba eşliğinde gazete okumak yerine kaloriferli evde internet üzerinden haber okumak doğru mu? 3- Varlığı göç üzerine kurulu bir milleti bu kadar ayrıştırmak doğru mu? İstanbul’da Cumhuriyet ile birlikte şehre gelenlerin çoğu Balkan göçmeni. Biraz Kırım göçmeni? 4- Türkiye’nin tarihi zenginliği düşünülünce yeni yerleşimi eski olmayan bu şehirde bu binalar tarih açısından ne kadar önemli olabilir? 5- Şehrin asıl mevzuları , sorunları be gelecek ufku yerine bu yazılar ile neler geri plana itiliyor. 6-Lütfen bir de bu pencereden bakın. 7- Şehirleri şehir yapan binalar değil, yüreklerin kaynaşması, dayanışmasıdır. 8- umarım maksat hasıl olmuştur. Selam ve muhabbetle
    %75
    %25
    Yanıtla
  • yazdıklarınızda en ufak bir mantık zerresi bulunmamakta. Lütfen baştan okuyun.
    %36
    %64
    Yanıtla
  • Haci (1 yıl önce)
    Malatya merkezde yaşayan yerli malatyalı suriyeliler hariç %25 ya var ya yoktur.Bundan 20 sene önce Malatyada yaşayan malatyalılar diye bir dernek bile vardı.Doğu ve güneydoğuda demografik yapısı bu kadar bozulan ikinci bir şehir yoktur.
    %73
    %27
    Yanıtla
  • Efsane Malatyasporlu 1966 (1 yıl önce)Haci isimli kullanıcı yorumuna
    Bizimle aynı kaderi paylaşan diğer şehirler ise maalesef Adana, Mersin ve G Antep. Dört şehirde kendi şehrinden olarak azınlıktayız.
    %100
    %0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (1 yıl önce)
    Nezir beyin yerinde tespitlerine katılmamak mümkün değil. Ne yazık ki bu güzel şehir adeta bir istilaya uğramış ve kimliksiz bir hale gelmiştir. İnönü stadı yıkılabilir ancak yerine aynı isim ile yenisi yapılabilirdi. Belediye binası, Sultansuyu harası binaları adeta yangından mal kaçırır gibi yıkılmışlar, mevcut tüm yöneticiler seyirci olmuşlar kıllarını bile kıpırdatmamışlardır. Söylenecek çok şey var ancak ne söylesek boş. Hani bir söz vardır "kedi gidince meydan farelere kalır" 1980 lerden sonra adım adım bu şehir yok edilmeye başlanmıştır. Bir kaç belediye başkanı olumlu yönde çabalasa da en sonunda sermayederlerin istediği olmuştur.
    %58
    %42
    Yanıtla
  • EROL (1 yıl önce)
    Malatya maalesef değerlerini yitirmiş.
    %77
    %23
    Yanıtla
  • Yaşar Karaaslan (1 yıl önce)
    "Nezir Üstad'ım. Son 20 yılda, başta komşuluk ve ortak yaşam kültürümüz olmak üzere nice taşınır-taşınmaz değerlerimizi kaybetmedik ki. Bu kayıplarda Malatya doğumlu veya Malatya'da yaşayan ve kendini Malatyalı addedenlerin payı olsa olsa yüzde onu geçmez. Malatyalı, yasal haklarını kullanarak yıkımların-kayıpların önüne geçmek için gereğini yapıyor. Yapıyor da, Malatya'yı bu hale getiren (Karar alıcılar)Yani yüzde 99'u Ankara'dan belirlenen seçilmiş yöneticiler (Belediye Başkanları- Belediye Meclis Üyeleri) ne yaptı? Ne yapacaklar? Belediye eski hizmet Binası- İnönü Stadı gibi Malatya'nın simge yapılarını yıkma talimatlarını uygulamaktan başka. O nedenle taşınır-taşınmaz değerlerimizin birinci birinci sorumluları istisnasız Belediye Başkanları ve Meclis üyeleridir. (Özellikle iktidar partisine mensup olanlar.)
    %58
    %42
    Yanıtla
  • Talebe (1 yıl önce)
    Malatya-malatyalılık demişken MHP mv. Arzu Erdem İstanbul'da yine bir hemşehri buluşması organizasyonunda sahneyi MHP'li gençlere bastırmış arbede çıkmış. malatyahaber bi araştırın bu durumu
    %68
    %32
    Yanıtla
  • Yavuzca (1 yıl önce)
    Bir milletin geçmişine uygun, bugünü ile uyumlu ve geleceğini ön görecek bir planlaması yoksa yaşayabilmesi imkansızdır.. Hatırlamak gerekir ki Kabile kafası ile düşünenler, milletin vicdanını, tarihini ve kültürünü his edemezler. Kabile çadırını korurken, milletin evini yakar; kül ederler.. Nezir Beye çok teşekkür ederim.. Malatya'yı yok etmek isteyenlere karşı verdiği mücadelede asla yalnız yürümeyecektir.. Eline emeğine sağlık..
    %65
    %35
    Yanıtla
  • Ali YİĞİT (1 yıl önce)
    Mahallesiz şehir şehirsiz mahalle düşünülemez.. Medeniyetler şehirde kurulur mahallede hayat olur. Mahallede hayat olan medeniyet şehri yaşanır kılar. Mahalle kültürünün yok edilmesiyle başladı şehirdeki yozlaşma, mahalleyi modernleşen şehre taşıyamayışımız bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırdı. Mahalle denilince yaşı 35-40'ın üzeri olan neslin içinin kıpır kıpır ettiği, gözlerin geçmişi aradığı, hatıraların yaşandığı, anıların tazelendiği günler akla gelir.. Genelde bir kaç sokaktan ibaret, avlulu birbirine bitişik cumbalı evlerin olduğu, tandır örtmelerinin bulunduğu, bir evden diğer eve hekirgelerden suların aktığı, her evin avlusunda sütlük diye tabir edilen küçük havuzlarda narpuzlu yoğurtlu çorbanın bulunduğu, cegetten cegete geçerek bahçelere ulaşıldığı yerlerdi bizim mahalle.. Mahrum ama çocukluğunu doyasıya yaşayan, erkek çocukların en lüks oyuncağı telden araba, kız çocuklarının bezden bebek olduğu, salçalı ekmek lezzetini ıskalamayan, pöt pöt pötürcekle hayfene kuran, kış aylarının olmazsa olmazı kızak kayan, büyüklerin kızaklara kül döktüğü, bizlerin ise geceden hemen yan tarafına kar koyup su dökerek sabaha hazır hale getirildiği günlerdi çocukluğumuzun mahallesi.. Derede akan suya çöp atan kıyamet günü attığı çöpü gözüyle çıkaracak tembihiyle oluşan çevre bilinci, ya biri görür korkusuyla hataların gizlice işlendiği, büyüklerin uyarılarına tamam amca bir daha yapmam sende babama söyleme korkusunun yaşandığı yıllardı.. Mahalle tam bir rehabilitasyon merkezi görevi üstlenirdi.. Kadınların kapı eşiğinde, pencere pervazında uzayan muhabbetleri tam bir rehabilitasyon işlevi görüyordu.. Birbirlerine içlerini döken hanımlar rahatlamış bir psikoloji ile hanelerine çekiliyorlardı.. Dostluklar stresin en etkili ilacıydı.. Başkası için yaşamak erdem,başkası ile beraber yaşamak esastı.. Tek başına kendisi için yaşamak meziyet değildi.. Sizlere yol gösteren elleri öpülecek dedeler, duası alınacak nineler vardı.. Mahallede her an bir abi, bir abla, bir amca,bir dayı,bir teyze ile karşılaşma ihtimaliniz yüksekti. O yüzden mahalle kötülüklere kalkandı.. Mahalleden 2 kez geçen yabancıya sorulurdu ne iş kimsin necisin kime geldin.
    %74
    %26
    Yanıtla
  • Cumhuriyet -î El Aziz (1 yıl önce)
    Bütün renkleri kirlettiler birinciliği beyaza verdiler. Malatya'nın kaderi böyle işte. Bende Malatya'nın yerlisiyim.
    %85
    %15
    Yanıtla
  • UltraŞakşakçı (1 yıl önce)
    Belirliler belirsiz oldu, belirsizler belirli oldu.
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Atilla Kantarcı (1 yıl önce)
    Çok teşekkür ederim Nezir Bey, hislerimize tercüman oldunuz. Uğraşılarımızı biliyorsunuz. Bu yüzden bir Malatyalı şöyle demişti; Yahu sen de her şeye karşısın. Adamlar eski Şirket Hanın yerine 23 katlı bina yaptılar sen buna bile karşı çıkıyorsun. Nasıl bir cevap vereyim diye düşünürken Betonu modernlik olarak gören bu zihniyete cevabım sadece susmak oldu.
    %70
    %30
    Yanıtla
  • Battal Gazi 44 (1 yıl önce)
    Malatya'nın yerlisi mi kaldı, nüfusa oranlarsanız yüzde on çıkar çıkmaz ama sözde herkes Malatya'nın yerlisi. Malatyalı olmayıp Malatya'nın yerlisiyim diyen yüzlerce insana rastladım bu şehirde hatta öyle ki şehir dışında bile Malatyalı olmadıkları halde Malatyalıyım diyor bunlar. Malatyalı garip düştü memleketinde. Malatya'da Malatyalılar Derneği boşuna kurulmadı. Merhum Necip Fazıl'ın dediği gibi öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Yine merhum Ömer Lütfü Mete'nin dediği gibi: Bu şehir girdap gülüm, girdap da mehtap gülüm...
    %79
    %21
    Yanıtla
  • Cemal hadi kara (1 yıl önce)
    Öncelikle nezihi beyi bu yazısından dolayı kutlarım . Malatyalı yabancıya karşı merttir , yedirir içirir yatırır gezdirir cebine harçlığını koyar ama malatyalı malatyalıya karşı mali müşavirdir inniğinden ciciğinden birbirinin hesabını tutar dedikodusunu yapar bu durum 50 li yılların sonu ve 60 lı yılların başından itibaren durum ve vaziyetleri gün geçtikce iyileşen malatyanın öz yerlilerinin bir kısmı dışa açılmaya daha büyük dikkat çekmeyecek şehirlere göç eyledi keban barajı ve karakaya baraj gölü istimlakından para alan , doguda yaşanan deprem afetleri terör belası vatandaşlarımızı şehre göç eyledi bundanda en fazla malatya nasiplenince şehir değişime uğradı malatyada kalan az sayıdaki yerlilerde ilğilenmeyince adam bana ne ciler olunca yönetimlere gelen idarecilerde menfaatleri için atadan kalan yerlerin korunmasına gidilmeyip dogal yapı korunmadan talan başlayınca birde rant eklenince sonuç nezihi beyin tesbitleri ortaya çıkmıştır . Sonuç olarak tarihimize değerlerimize sahip çıkamadık idarecisinden vatandaşından herkes suçlu.
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Gökhan (1 yıl önce)
    Eski belediye binası , kernek parkı ve mensucat bunlar asla yıkılmamalıydı sahip çıkamadık park bahçe millet bahçesi yapma yarışı var mensucat içindeki havuzla birlikte biçilmiş kaftandı eski binaların hepsi birer müze olurdu , belediye binası Malatya’nın ilk katlı taş binasıydı bir vekil ile bir belediye başkanının çekişmesine kurban gitti , kernek parkı Zeki sarılar diye bi aklı evvelin elinde rezil edildi dermenin yeşile boyadığı Malatya’da yeşil diye bişeyde kalmadı.
    %78
    %22
    Yanıtla

Nezir Kızılkaya yazıları