SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Nezir Kızılkaya

İnönü Üniversitesi'nin Rektörüne Açık Mektup

İnönü Üniversitesi'nin Rektörüne Açık Mektup
A- A+ PAYLAŞ

Nezir KIZILKAYA   
nezir.kizilkaya@hotmail.com

Memleket işlerinde, millet işlerinde, gerçek işlerde, duyguya, hatıra, kardeşliğe ve dostluğa bakılmaz. Mustafa Kemal Atatürk 

Üniversiteler, her şeyden önce hakikati aramanın mekânıdır. İlk üniversitenin kuruluşundan bugüne üniversiteler, hakikati arayan ve bunu topluma, insanlığa aktarmaya çalışan evrensel kurumlar olmuştur. Üniversiteleri diğer kurumlardan farklı kılan da, varlık sebebinin hakikat arayışı olmasıdır diyebiliriz.  

Üniversiteler, asıl işlevleri eğitim ve araştırma olmakla birlikte içinde bulundukları kentlere doğrudan ve dolaylı sayısız katkı sunar. Bir üniversite bulunduğu kent için insan kaynakları, bilgi, eğitim, sanat, spor, sağlık ve sosyal hizmetler konusunda önemli bir kurumdur ve sahip olduğu güçlü altyapı ve yetişmiş insan gücü dolayısıyla da kentin üniversiteden beklentisi her zaman üst seviyededir. 

Kent-üniversite ilişkisi göz önünde bulundurularak, Malatya’nın bir üniversiteye kavuşması için uzun yıllar süren çalışmalar yapılmış, bu işe gönül vermiş ve dert edinmiş insanların olağanüstü ve ısrarlı çalışmaları sonucu da 1975 yılında İnönü Üniversitesinin kuruluşu gerçekleşmiştir.  

İnönü Üniversitesinin kuruluşunda olağanüstü gayreti olan çok sayıda isim olmuştur. Ama bunların içinde, hem maddi hem de manevi olarak inanılmaz fedakârlıklar yapan Rahmetli Hayrettin Abacı’yı ayrı bir yere koymak gerekir. Bir ahde vefa örneği olarak da onun adının üniversitede yaşatılması kampüse değer katacaktır. İnönü Üniversitesi tarihini (Dünden Bugüne İnönü Üniversitesi-2020) kitap olarak hazırlamış ve yayınlamış biri olarak, bu talebimin ne kadar önemli olduğunun kelimeler ile izahının da olmadığı düşüncesindeyim. 

Gelecek yıl 50. yılını kutlayacak olan İnönü Üniversitesi, ne yazık ki günümüzde kuruluş felsefesinden oldukça uzaklaşmış, adı bilimsel çalışmalar, öğrenci ve mezun başarıları ile değil, neredeyse sadece çalışanların atama ve kadro yükseltmelerindeki haksızlıklar ile anılır olmuştur. 

İlk eğitime başlanılan Karakavak semtindeki Hayvan Sağlık Memurları Okulu binasındaki olumsuz fiziki şartlar sonrası, 1984 yılından itibaren eğitim-öğretim hizmeti veren bugünkü kampüs, Turgut Özal Tıp Merkezi'nin (TÖTM) kurulması ile de 1990'lı yıllarda İnönü Üniversitesini Türkiye'nin en hızlı gelişen üniversitelerinden biri haline getirmişti. 

Ancak 2000'li yıllardan sonra görev yapan rektörlerin, sanki ikisi bir arada olmaz gibi, kampüsü ikinci plana alıp sadece tıp merkezine yoğunlaşmaları, öğretim üyesi alımlarının nepotizm etkisi ile düşük profilli olması, görevde yükselmelerin liyakat yerine hülle yöntemi ile yapılması ve yeni açılan fakültelerin yeterli altyapı olmadan aceleci bir tavırla eğitim öğretime başlatılması bugünkü hazin sonu hazırlamıştır. 

Bu şehirde siyasetin en son girmesi gereken kurum olan İnönü Üniversitesi, son üç rektör döneminde de boğazına kadar siyasetin içinde olmuştur. 

Bu yazıda akademik kadrolar ile ilgili bilgilerin yanında üniversitelerdeki sistemin çalışması açısından büyük önem taşıyan idari kadro atama ve yükselmeleri ile ilgili geçmişteki uygulamalara da bakıp, yapılanlardan ders alarak doğruyu yani hakikati arayacağız. 

Bu anlamda özelikle son üç rektörün genel sekreter seçimleri sonucunda idari çalışanlar için görevde yükselme sınavları yerine hülle atamalar ile yapılan haksızlıklar tavan yapmış, çalışanların motivasyonunu olumsuz etkilemiştir.  

Rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu dönemi genel sekreteri tamamen siyasetin etkisi altında, fikrini beğenmediği hiçbir çalışan ile iletişimi ve hoşgörüsü olmayan, önyargılı, üniversite dışı referanslar ile yönetmeye çalışan bir kişiliğe sahipti. Hep “küçük olsun bizim olsun” anlayışı ile hareket ederek üniversitedeki liyakatsiz atamaları başlatan isim olmuştu.  

Prof. Dr. Cemil Çelik döneminde maliye memuru olarak göreve başlayıp sekiz yılın sonunda doçentlik unvanı alan genel sekreter dönemi, dönemin rektör yardımcısının da desteği ile adeta sürgünler devri haline gelmiştir. Hiçbir soruşturma yapılmadan ve unvan/konum gözetilmeden tamamıyla keyfi yapılan aleni bir idari kıyım bu devre damga vurmuştur. Genel sekreterlik gibi üniversitenin neredeyse gece gündüz en yoğun çalışma gerektiren bir görevini yürütürken, doçentliğe giden yolun ışık hızıyla geçilmesi de takdire şayandır!  

Yine bu zat-ı muhteremlerin hiçbir ön çalışma, fizibilite yapılmadan aldıkları popülist kararlarla Kale ilçesine yaptıkları otel, üniversitenin, daha doğrusu öğrencilerin milyonlarca lirasının çöpe gitmesine neden olmuş ve artık bir beceriksizlik anıtı olarak atıl durumda çürümeye terkedilmiştir. Ağızlarını üniversitelerinde olmayan bilimle açıp kapayanlar, tüyü bitmemiş yetim hakkı olan devasa bütçenin bu denli akıldan, mantıktan ve bilimden uzak tüketilmesine çanak tutmuşlardır. 

Sayın Prof.Dr. Ahmet Kızılay döneminde ise bütün atamalarda kul hakkı görmezden gelinerek hülle yolu seçilmiş, fakülte/enstitü sekreterleri ve şube müdürlüğü kadroları liyakat gözetilmeksizin tamamen referans ile verilmiştir.  

Bölgenin en iyi donanımlı arama-kurtarma ekibi İNOSAR’ın hele de Elazığ- Sivrice merkezli deprem sonrasında, bölgede büyük bir deprem beklendiği uyarılarına aldırış etmeden, mantıklı tek sebep olmaksızın, durup dururken, kapatılması, 6 Şubat sonrası vicdanlarda derin yaralar açsa da, elle tutulur bir açıklama dahi yapılamamıştır. 

İdari kadro yükseltmelerinde bütünüyle hülle yolu kullanılırken, akademik atamalarda da nepotizm, referans ve siyasi düşünce hâkim olmuş, doktorasını tamamlamış ve her türlü şartı sağlayarak yıllardır kadro bekleyen öğretim elamanları görmezden gelindiği gibi, yayın şartlarını sağlayamayan, yabancı dil puanı yeterli olmayan öğretim üyeleri göreve başlatılmış ya da başlatılmaya çalışılmıştır. 

Öğretim elemanı ve idari kadrolara atamalar, (özellikle de son 10-15 yıl için) büyük çoğunlukla nepotizm iddialarının dile getirildiği bir ortam haline gelmiştir. Öğretim elemanları kadroları bir istihdam yeri olarak görülmeye başlanmış, bilimsel yeterlilik göz ardı edilmiştir.  

Özellikle atama ve görevlendirmeler ile ilgili sayısız dava açılmış ve kaybedilmiş, mahkeme ve savunma masrafları üniversiteye ödetilmiştir. Dikkatsiz ve adaletsiz yapılan bu işlemlerden doğan mahkeme masraflarının ilgili yöneticiye rücu edilmesi haksızlığı da azaltacaktır. 

50. yılını kutlamaya hazırlanan İnönü Üniversitesi, ortalama bilimsel yayın performansı açısından 2004-2014 yıllarında Türkiye Üniversiteleri arasında 6.74 etki değeri ile 29. sırada iken (tubitak.gov.tr) 2024 yılında 2.93 etki değeri ile 67. sıraya gerilemiştir (ulakbim.gov.tr). Henüz 20. yılını bile doldurmamış Tunceli, Kilis, Siirt ve Bayburt Üniversitelerinin bu sıralamada İnönü Üniversitesinin üzerinde olduğunu da belirteyim. İnönü Üniversitesi, bu değerler ile bırakın dünya ve ulusal ölçeği, bölgesel ölçekte bile rekabetten çok uzaktadır. 

Burada daha fazla rakamlar ile boğmak istemiyorum ama üniversiteler sıralamasında neredeyse tüm kriterlerde (yayın sayısı, atıf, etki oranı vb.) düşüşe geçmiş, 20-30 yıl önce dikilen ağaçlardan dolayı yeşil kampüs sıralamasındaki yükseliş, İnönü Üniversitesinin tek gurur kaynağı olmuştur. Asli görevi araştırma ve eğitim-öğretim olan bir kurumun yerleşkedeki ağaç ve çimler ile övünmesi de sözün bittiği yerdir. 

Sayın Prof. Dr Nusret Akpolat’dan beklentimiz, nitelikli bilim insanı sayısını arttırarak orta ve uzun vadede bilimsel kriterler ile gelinen yüksek sıralamalar ile onurlanmaktır. 

Gerçekçi olmak gerekirse mevcut durumu ile bilimsel çalışmalar göz önüne alındığında, dünya hatta Türkiye’deki üniversiteler sıralamasında alt sıralardan kısa vadede kurtulması pek mümkün görünmeyen üniversitede, hiç olmazsa öğrencilere nitelikli bir eğitim-öğretim verilmesi için çaba sarf edilmelidir. 

Son yıllarda duraklama devrinden gerileme devrine giren üniversite, 6 Şubat felaketi sonrasındaki kriz yönetimindeki başarısızlığı ile dip yapmış, deprem sonrası ağır hasarlı binalarının yerine henüz bir kulübe dahi koyulamamıştır. Burada ödenek mazeretinin ardına sığınmak gibi ucuz ve sığ bir yola da girilmemelidir. Üniversite camisi hangi usuller ile yapıldı ise en azından mediko binası da hayırseverlerin katkıları ile acil olarak yapılıp öğrencilerin hizmetine sunulmalıydı. Öğrencilerin yemekhane, dinlenme, kültür, sanat ve spor gibi sosyal ihtiyaçlarının karşılanmadığı bir kurum asla bir üniversite değildir. 

Yeni rektörümüzden beklentimiz, İnönü üniversitesinde bulunan en alt kadrodan rektörlük makamına kadar, her çalışana orada bulunma sebebinin "öğrenci" olduğunu unutturmamak ve üniversiteyi "öğrenci" odaklı hale getirmek olmalıdır. Nitelikli eğitim-öğretim, kültürel faaliyetler, sanat ve spor da bunun yoludur. 

2016 yılında Bölgesel Amatör Ligde (BAL) mücadele etme hakkı kazanan İnönü Üniversitesi futbol takımının bu hakkının üniversitenin imkânlarının yetersizliği bahanesi ile devredilmesi (hâlihazırda birçok üniversitenin bu ligde takımları mücadele etmektedir) son dönemdeki sportif başarısızlığın da habercisi olmuştur. 

Kadim dostum spor gazetecisi ve yorumcusu Abdullah Ergün’ün “Rektörden Satılık Futbol Takımı” başlığı ile duyurduğu haber sadece başlangıç olmuş, 18-25 yaş aralığında yaklaşık 40 bin genç öğrenciye sahip olan bir üniversite son 6-7 yılda futbol, voleybol ve hentbol başta olmak üzere birçok spor branşında takım dahi oluşturamamış, dolayısıyla üniversitelerarası turnuvalarda İnönü Üniversitesi temsil edilememiştir. Bu zorunluluktan ziyade tamamen bir tercihe bağlı bir sonuçtur. 

1980’li yıllarda dahi, dönemin kıt imkânları ile hiçbir branşta turnuva kaçırmayan İnönü Üniversitesini bu duruma düşüren ve yine hülle ile atanan spor yöneticileri de bu emsali olmayan başarısızlıklar ile tarihe geçmiştir. 

Bir zamanlar Türkiye Basketbol 2. Liginde takımı bulunan İnönü Üniversitesindeki bu sportif başarısızlığa derhal son verilmeli, başarısızlığın nedenleri araştırılmalı ve sorumlulardan mutlaka hesap sorulmalıdır. İnönü Üniversitesinin atıl kalmış liyakatli kadroları ile bunu başarabilecek altyapı ve gücü vardır. Önemli olan bu kararlığı göstermektir. 

“Liyakatlı olmasa da bizden olsun” anlayışı ile başarılı kişilerin önü kesilmiş, üniversite sadece 08-17 arası mesai doldurma kurumu haline gelmiştir.  

Çok acil olarak İnönü Üniversitesi nepotizm anlayışından kurtarılmalı ve çalışmaları ile kendini kanıtlamış akademisyenler için tercih edilebilir bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Öğretim elemanlarının, öğrenci ve üniversiteden kopuk hareket etmelerinin önüne geçilmeli ve çalışmaları mutlaka denetlenmelidir. 

Üniversitenin içine düştüğü girdaptan kurtuluşu, tamamen işinin ehli kadroların kararlığına bağlıdır. 

Bu iç karartıcı tablo, göreve henüz başlayan yeni rektör Prof. Dr. Nusret Akpolat için bir fırsat olarak da değerlendirilmelidir. Özellikle nelerin yapılmayacağı ile ilgili önemli veriler içeren son yıllardaki hata ve yanlışlar listesi yeni yönetimin işini oldukça kolay hale getirmektedir. Burada yapılması gereken şey, hataları görmek, kabul etmek ve ders çıkartmaktır. Liyakatsizlik ve torpilin kılcal damarlarına kadar çürüttüğü bu kurumu düştüğü bu kötü durumdan çıkartmanın tek yolu da budur. 

Sayın Rektör Prof. Dr. Nusret Akpolat, objektif bir bakış açısıyla, özellikle de akademik ve idari çalışanlar için ölçülebilir ve nesnel kriterler aracılığı ile adaleti sağlayabilir. Bu tamamen tavizsiz bir irade gösterilmesi ile ilgilidir. Adaletli bir 4 yılın sonunda sorunların çoğu çözülecek ve Sayın Prof. Dr. Nusret Akpolat, üniversitenin ve şehrin hatıralarında iyilik ile yâd edilecektir. 

Eğer bu iç karartıcı tabloda herhangi bir sorumluluk hissedilmez ve ders çıkartılmazsa zaten şehirle iletişimi dip yapmış üniversiteyi, şehirden ve hakikatten tamamen uzaklaştıracaktır. 

Sonucun ne olacağı sadece ve sadece yeni Rektör Prof. Dr. Nusret Akpolat’ın tercih ve seçimlerine bağlıdır. 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

47 yorum yapılmış

  • Dönerci (2 ay önce)
    Nezir bey ellerinize sağlık. Tespitleriniz doğru, temennimiz ve beklentimiz bu yanlışlıkların düzeltilmesi, Üniversitemizin daha iyi yerlere gelmesi, daha olumlu faaliyetlerle hatırlanması. Umudumuz yok ama inşallah olur diyelim fakat “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” diye boşuna söylenmemiş. Üniversitemiz Rektörü, bilgilenmeye ihtiyaç duyduğu bir konu için istişare etmek istese kurumumuzdaki idari ve akademik personelden görüş ve fikirlerini almak istediği hiç bir personelin bu isteğe olumsuz yaklaşacağını düşünmüyorum. İnsanlar büyük bir şevkle yardımcı olurlar. Fakat bu kişiler rektör danışmanı görevinde olmadıkları için bu hizmetlerinden dolayı kendilerine ek para ödenmez. Bizlere yakışanda budur. Kurumumuzda eksik olan da budur. 8 yıl bir arada üniversiteyi yöneten ekibin başarısı ve yanlışları ortada iken, aynı ekibin bazı üyelerinin rektör danışmanları sıfatı ile üniversiteyi yönetecek yeni ekip gibi göreve gelmeleri yeni yönetimin 8 yıllık eski yönetimin devamı olacakları izlenimini vermektedir. 8 yıl rektör yardımcılığı yapan hocalarımız, 8 yılda yapamadıkları hangi hizmetleri, hangi faaliyetleri rektör danışmanı olarak yapacaklar, rektör danışmanlığı, rektör yardımcılığından daha önemli bir görev ise 8 yıllık dönemde rektör danışmanlığına geçselerdi, üniversitemiz daha ileri gitseydi olmaz mıydı? Olmazdı; çünkü rektör yardımcısı iken daha fazla döner sermaye geliri alıyorlardı. Hocalarımız rektör yardımcılığı görevinden alınınca kendilerine ek olarak ödenen döner sermaye gelirinden mahrum kalacaklardı. Alamayacakları bu döner sermaye gelirinin biraz daha azını almaya razı olarak atandıkları rektör danışmanlığı görevini kabul etmeleri de yeni yönetimde menfaat ilişkisinin devam edeceğini göstermektedir. Sebep bu değilse rektör danışmanı olarak kendilerine odenecek ek her hangi bir geliri veya ödemeyi almak istemiyorum diye beyan edebilirler. Üniversitelerimize Döner Sermaye geliri altında giren kafe, otopark, hasta geliri, vs.. gibi büyük miktardaki paranın(pastanin) paylaşımının nasıl yapılacağı bazı kişilerin ayarlaması ile ve imtiyazlı kişilere odenmesi devam ettiği müddetçe bu ilişkide devam edecektir. Bizim insanımızın cebi doyar ama gözü doymaz. Bilmezler ki insanoğlunun gözünü bir avuç toprak doyurur.
    %93
    %7
    Yanıtla
  • üniversiteli (2 ay önce)
    bazı fakültelerde 5 yıla yakın zamandır hocaların ikinci öğretim ders ücretleri yatırılmadı. düşünün hoca 5 yıldır derse giriyor ve hiç ders ücreti alamıyor. varın siz düşünün üniversitenin nasıl yönetildiğini ve hocalara verilmeyen ders ücretlerinin nerelere aktarıldığını.
    %36
    %64
    Yanıtla
  • Fatih (2 ay önce)
    Süleyman'a cevap; Bunlar daha üniversitenin iyi günleri. Asıl tiyatro şimdi başlıyor.
    %95
    %5
    Yanıtla
  • Pırasa (2 ay önce)
    Bugün aldığım bir bilgiye göre olayın aslı şöyleymiş; solcuların elimden kurtulan üniversite İslam sancağının yükselmesi için örf,adet,töre ve ahiret bilincine gerek kalmadan İslami kadrolar yerleştirmekmiş. Önemli olan fetih yapıp yeni nesli İslam'a yakın tutmakmış. Hak adalet ve liyakat önemli değilmiş. Önemli olan cumada ön safta yer alanları kadroya almakmış. Bu sebepten iktisat falan bitiren 4 kişi tarih bölümüne atanıp tarihçi olmuş. Bir konu üzerine doktora yapıp nasıl tarih hocasıyım diyip nasıl tarih profesörü olabilirsiniz? Allah sizi bildiği gibi yapsın.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Süleyman (2 ay önce)
    Sabık rektör ahmet kızılay, yeni rektör nusret akpolat! 8 senede en güzel yaptığınız iş; partizanlık, nepotizm oldu. Pandemide yönetilemeyen bir üniversite, deprem sonrası yönetilmekten aciz bırakılan bir üniversite. Akademik kadrolara atamada eş, dost, akraba, bilim sahtekarlarının kayırılması. İsterseniz sadece 4 örnek olarak yeni rektör, şu an danışman olan eski 2 rektör yrd ve sahte dergi oluşturan, orada yayın yapmış gibi gösteren bir fakülte yöneticisinin çok yakın akrabası üzerinden örnekler vereyim. Lojman dağıtımında depremde evi yıkılmış personele lojman vermeyip, yönetime yakın adamlarınızı kayırdınız. Hatta bir siyasi bile seçimlerden önce üniversite lojmanlarını ikametgah olarak kullanmadı mı? Hobi bahçesi denilen zıkkımları dahi el altından dağıttınız. YÖK başkanını sadece kendinize tahsis ettiğiniz vagon evleri gezdirerek, tüm üniversite personelinin hizmetine sunduk diye utanmadan yalan söylediniz. İdari kadrolardaki yöneticiliklere yine kendi adamlarınızı atadınız. Yok yapmadık derseniz kendi korumanız ve diğer güvenlikçiler üzerinden örnekler vereyim. Üniversiteyi hem akademik hem de idari olarak 30 sene geriye götürdünüz. Şu habere yazılan yorumları okuduğunuzda dahi insan olarak hicap duymanız gerek. Ama köseleşmiş yüzlerin hicap duyması imkansızdır.
    %89
    %11
    Yanıtla
  • Liyakat mi nasihat mi? (2 ay önce)
    Bilimin toplum için yapılmasının veya toplum için yapılan kısmının yöneticiler tarafından yanlış anlaşıldığı kanaatindeyim. Hatta bu yanlış anlaşılma topluma da sirayet etmiş durumda. Akademinin toplum yararına da işler yapması veya yapıyor olması toplumun üniversiteye ve hatta üniversite yönetim süreçlerine dahil olmasını gerektirecek bir durum değildir. Bunun da ötesinde üniversiteler toplumun herhangi bir kesimi için sosyalleşme bölgesi de değildir. Özellikle üniversite yöneticilerinin bu konuyu çok iyi idrak etmesi ve üniversite ortamının akademisyenler ve öğrencileri için bir paylaşım alanı olmasını temin etmesi gerekir. Bu temin; hem sosyal, hem akademik hem de güvenlik parametrelerini kapsamalıdır. Eskiden üniversiteye girişte güvenlik kontrollerinin sıkı olması eleştirilirdi. Geldiğimiz noktada bu kontrollerin gerekliliğini birçok kez anlamış olduğumuzu düşünüyorum. Yönetim kademeleri, ademisyenlerden beklentilerini sıralamadan önce üniversite ortamını öğrenciler, öğretim elemanları ve idari personel dışındakilerden arındırmalıdır. Kampüslerde ticari faaliyet gösteren/gösterecek dış girişimcilerden de bu şekilde teminat alınmalıdır. Zira geldiğimiz noktada, üniversitenin fiziki anlamda gereksiz yere toplumsallaşması; akademisyen, öğrenci ve idari personelin yeterince canını sıkmaktadır. Akademisyenleri yöneten kişiler; toplumun, siyasilerin, STK'ların ve tüccarların taktirine değil, yönettikleri kişilerin ve öğrencilerin taktirine talip olmadır.
    %92
    %8
    Yanıtla
  • Ferhat (2 ay önce)
    Adam hastalara şifa dağıtacağım diye doktor olmuş. 8 yıl boyunca hiç hasta bakmamış. Görünen o ki 4 yıl daha da bakmayacak. Umurunda değil hastalar.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • A K P (2 ay önce)
    Akp yüzyılı işte. Tam akp ye Malatya'ya yakışır bir rektör maşallah suphanallah liyakatli birisi
    %80
    %20
    Yanıtla
  • Şamil (2 ay önce)
    Şayet seçim yapılmış olsaydı en fazla 15 oy alırdı.
    %90
    %10
    Yanıtla
  • Bilge (2 ay önce)
    Yeni rektör ataması Malatya İçin hayırlı olsun demek isterdim ama 8 yıldır rektör yardımcısı olarak görev yapmaktaydı ve bütün kontrolde bu arkadaşın elinde idi. şimdi neyin değişmesini iyileşmesini bekliyoruz onuda anlamış değilim. Spor işine gelince spor yöneten arkadaş dışarıda ticaret kovaladığı İçin fırsat bulup mesai’ye gelebilirse spor işlerinide yapacak inşallah
    %74
    %26
    Yanıtla
  • Bu yorum aslında bir ihbar. Soruşturulmalı, doğru ise gereği yapılmalı.
    %62
    %38
    Yanıtla
  • Mustafa (2 ay önce)
    Bu zaten yazdığınız bozuk düzenin 8 yıldır içinde olan rektör yardımcısı madem 8 yılda bu kadar rezalete göz yuman bir inasanın şimdi nasıl üniversiteyi şaha kaldırmasını bekliyorsunuz yazıyı yazan sanki dışardan farklı biri atanmiş gibi yazmiş adam zaten 8 yıldır rektör yardımcısı
    %93
    %7
    Yanıtla
  • Aynen
    0
    0
    Yanıtla
  • Mektup (2 ay önce)
    Açık mektup yazsanız da, yıldırım telgraf çekseniz de tüm tarikatların hücumu altında bulunan bir kurumun tabutunun son çivilerini çakmak üzere görevlendirilmiştir. Tüm üniversitelerinin ve eğitim sisteminin ülkedeki bugünkü yeri Darülfünundan da, orta çağdan da geridedir. Çünkü zihniyetler kapkaradır. Üniversite FETÖ’nün hiç bir zaman temizlenmeye çabalanmadığı, sadece göze batan bir ikisinin göstermelik alındığı bir kurum durumuna düşürülmüştür. Sekiz sene boyunca idari makamları işgal edip yaptıkları da yapacaklarının teminatıdır. Aylarca beklenip bu teminatı en garantili verebilecek olan atanmıştır. NOKTA.
    %93
    %7
    Yanıtla
  • Adil (2 ay önce)
    Deprem dönemi vagon evler yaptılar tutup bu evleri 2-3 evi, villası ve lojmanı olan hocalara verdiler ve çoğu kullanılmadı boş tutuldu. Tabi o sırada konteyner bile bulamayan bazı akademik ve idari personel harıl harıl üniversite için çalışıyordu. Lojmanı depo olarak kullanan mı dersin, emekli olduğu halde boşaltmayan mı dersin, 5 yıl kalması gereken lojmanda 35 yıl kalanı mı dersin, evini kiraya verip lojmana geçerek ayda 700 tl lojman kirası vererek keyif çatanı mı dersin...Bu lojman verilen tiplere bakarsan çoğunun zerre faydası yok üniversiteye ve bilime... Yazık hem de çok yazık.
    %98
    %2
    Yanıtla
  • Soner (2 ay önce)
    Ahmet Kızılay rektörlüğe ilk atandığında vermiş olduğu beyanat ''üniversitemizi dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına sokacağım'' . Açın bakın o dönemdeki gazetelere. Aynen bu cümleyi kullanmıştı. Ahmet Kızılay rektörlüğü bıraktığında üniversitenin sıralaması 1700. Yanlış duymadınız binyediyüz...
    %92
    %8
    Yanıtla
  • Volkan (2 ay önce)
    PKK zihniyetli adamların yakınlarını işe alımında da yardımcı oluyorlar
    %54
    %46
    Yanıtla
  • Mişmiş (2 ay önce)
    İnönü kimin umurunda beyler. Spor haberi olsa yüzlerce yorum. Ama bir ülkenin geleceğini yetiştiren üniversite olunca kimin umurunda. Bilim yapılmıyor. Torpil tavan, ego tavan, adamcılık tavan, ..... Gençlerimizi emanet ettiğimiz geleceğin yöneticilerini, çalışanlarını eğittiğimiz üniversite kimin umurunda. Gelişmiş ülkelerde durumu bilip kıyaslayan mı var. Yazının sahibinin yerinde olsam Cafer hocayı alır gelişmiş ülkelerde böyle bir üniversite ve bilim modeli varmı sorardım. Bugüne kadar kim yaptı kimse. neden yok. Son 8 yılda 50 yıl geriye gitmiş gitmeye de devam ediyor kimin umurunda. Yeşil üniversite ile üniversite olunmaz. Maalesef bu ülkede 1 tek ağacı olmayan üniversiteler var. Kimse onları yen yeşil kampüste sonuncusu mu demiyor. Yapılan ve yapılacak bilime ve ülkenin geleceğinin katkısına bakıyor. Yazıklar olsun. Yanlışa devam edin. Entropi sonsuza kadar artmaz. Elbet bir gün bu ülkenin geleceği için Bilim için güzel günler gelecek. Siyasilerin söylemindeki değil.
    %79
    %21
    Yanıtla
  • Haydi (2 ay önce)
    Fetönün temizlenmediği kurumların başında üniversiteler ve gümrük bakanlığı başta geliyor... nokta ...
    %88
    %12
    Yanıtla
  • Kündübekli (2 ay önce)Haydi isimli kullanıcı yorumuna
    YÖK'ü eklememişsin kardeş. Balık baştan kokar, malum.
    %78
    %22
    Yanıtla
  • ONUNCU KÖY (2 ay önce)
    Tek kelimeyle MUHTEŞEM bir yazı. Emeğine, kalemine sağlık Nezir Bey kardeşim. Elli yıllık İnönü Ü. geldiği duruma üzülmemek elde değil. Neden-sonuç ilişkisi zaten yazıda tüm çıplaklığı ile dile getirilmiş. 2010 yılına kadar Türkiye üniversiteleri arasında birinci lige çıkmaya çalışan İnönü Üniversitesi bugün dünya sıralamasında 1700"lerde, Fırat, Gaziantep, Maraş üniversitelerin çok gerisinde. Bu sorumluluk ve vebal son yıllarda görev yapan çok sayıda üniversite yöneticisine aittir. "Makamlar-mevkiler geçicidir ancak vebali kalıcıdır" sözünü hiçbir yönetici unutmamalı, üniversite ile ilgili bir karara imza atarken, akademik personel alırken liyakat-ehliyet vasıflarını göz ardı etmemelidir.
    %95
    %5
    Yanıtla
  • Şahap (2 ay önce)
    Ego ve kibri ile Nobel alır.
    %93
    %7
    Yanıtla
  • Fırat (2 ay önce)
    Demedi demeyin. Üniversite tarihinin en kötü dönemi olacak. Nusret AKPOLAT'in ego ve kibri üniversiteyi bitirecek. Fazla değil 1 yıl sonrayı bekleyin.
    %87
    %13
    Yanıtla
  • Kündübekli (2 ay önce)
    Ben şok misali. Troller işbaşında. Yazı ve Üniversite ile ilgili Yapıcı eleştiriler ve önerileri dahi beğenmeyen, tahammül edemeyen bir zihniyetten bir şey beklenmez. Daha iyisi için çabalar boşuna. Demek ki liyakatsız kadrolar rahatsız olmuş yazı yorumlardan. Kokumuşluğun bir göstergesi. Yazık oluyor Malatya'ya ve Türkiye'ye. Taze rektörün açıklama yapması, vizyon ve planlarını açıklaması gerekir bir an önce.
    %71
    %29
    Yanıtla
  • Karaca (2 ay önce)
    Topsöğütü Üniversiteye doldurup, 4 kardeşini de Üniversiteye akademisyen yapan ‘dindar abinin’ yeni görevi güncellenerek danisman olmuş. Nezir Hoca da kalkmış yeni rektörden hizmet bekliyor. Cihat Ç de atanırsa, balkonu salona katarız tam olur erenler…..
    %88
    %12
    Yanıtla
  • Vatandaş (2 ay önce)
    Üniversitede 2 bine yakın akademisyen var. Ne hikmetse sayın kizılay 8 yıl boyunca üniversiteyi 20-30 kişiyle yönetti. Sayın Akpolatta gelir gelmez 8 yıllık rektör yardımcısı sayın baharçiçeği danışman yapmış. Ne bulunmaz bir adammış sayın baharçiçek. Sayın rektör danışacak başka insanlar yok mu. Yoksa birileri mevcut durumun devamı için onuda danışman yapmanızımı talep ettiler. Herkesten daha dindar olduklarını ima eden Müslümanlara şunu hatırlatmak isterim. Makamlar sizlere emanettir ve icraatlarınızın hesabını Allaha vereceksiniz. İnşallah iyi yönetir. İyi insanlardan olursunuz.
    %90
    %10
    Yanıtla
  • Mişmiş (2 ay önce)
    Yeni Yönetim ile inşaAllah 4 yılda ilk 5'e girer. Rektör danışmanları ile de birlikte daha yukarılara. Ahmet hocada danışman olabilirdi aslında. Rabbim nazardan saklasın.
    %55
    %45
    Yanıtla
  • 44Malatya44 (2 ay önce)
    Çok doğru tespitlerde bulunmuşsunuz. Katılmamak mümkün değil. Üniversiteyi yönetenler akıl tutulması yaşıyorlar. Bunun nedenide az gelişmiş, gelişmekte olan ve eğitimsiz toplumlarda gücü elinde bulunduranların kendilerini kaybetmeleri ve öğle ki kurumları kendi özel mülkiyeti gibi yönetmeye başlamaları ile Nepotizm devreye giriyor. Depremi iliklerine kadar yaşamış bir üniversitede ögrencilerin derslikleri, yemekhanesi, laboratuvarları kalmamış. Ancak nasıl bir akla hizmetse önceliği ögrenci olması gereken yöneticiler keyfe keder bey efendilere, hobi bahçesi yapıyorlar. Gel keyfim gel. Hobi bahçesini yapanlar ve oturanlar azcık düşünmezler mi öğrencilerin yemekhane sırasındaki sıkıntılarını dersliklerdeki problemlerini ama kendi çocukları bu sıkıntıları yaşasa yaygarayı koparırlar. Ama bile bile lades yapıyorlar. Allah herşeyi gören ve bilendir. Kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Er yada geç... Doymak bilmeyen nefisleri sen doyur Allahım. Üzerinden iki yıl geçmiş prefabrikten yemekhane yapılamazmıydı. Ama ona gelince bütçe bulamazlar. Ama hobi bahçeleri için bulunuyor. Yazıklar olsun...
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Pırasa (2 ay önce)
    Maalesef ki kentin ve öğrencinin çıkarını düşünen bir avuç hocaya karşı, menfaat maaş ve adam kayırma derdine düşmüş bir ordu karşı karşıya... İlahiyat hocalarımızı tebliğe davet ediyoruz. Gerçi oradada yakınını atamayla uğraşan biri var. Allah size ilim bildirmeyi nasip etmişken dünyalığa devam...
    %83
    %17
    Yanıtla
  • %67 inanan hakkı hukuku bilen müslüman %33 ne saçmalıyor ahiret falan diyen adam. Tebrikler
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Kündübekli (2 ay önce)
    Tamamen çökmekte olan bir binaya sağlam bir destek vererek geçici olarak yıkılmasını önlediğinizi düşünün. İşte bu yapı 40 binden fazla öğrencisi olan İnönü Üniversitesi'dir. O sağlam destek (dayak) ise an itibariyle Karaciğer Nakli'dir. Tıp Merkezi ve çevresi ise genel olarak bir sahra hastanesi görünümündedir. Bilmem kaç ülkeden kaç öğrenci, bilmem kaç fidan dikimi, bilmem kaç adet güneş panel yerleştirilmesi bir üniversite için başarı değildir. Birçok yabancı kurumun dünya üniversiteleri listesinde adı bile geçmeyen dev bir oluşum kendi çalıp kendi oynamaktadır. Yazarın dediği gibi liyakatsızlık ve nepotizm her kurumu çürüttüğü gibi İnönü Üniversitesi'ni de çürütecektir. Bir Malatyalı olarak korkum odur ki, yeni rektör ve yönetim de mevcut çarkı döndürerek görev süresini tamamlayacaktır. Siyaset, dost, ahbap, hemşehri vs kokuşmuş bir kültürle ne kurumlar ne de ülkeler bir yere varamaz.
    %77
    %23
    Yanıtla
  • Mağdur (2 ay önce)
    Çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık. Bunlara ek daha söyleyecek o kadar çok şey var ki. Ama birazı yine de anlatılmış. Siyaset üniversiteden xikmadan liyakat öne gecmeden, emeğe saygı gösterilmeden bu üniversite düzelmez
    %64
    %36
    Yanıtla
  • Kml (2 ay önce)
    İyi güzel yazmış. Ancak biz kendimiz bir makama geldiğimizde ne kadar adil ve şeffaf oluyoruz. Mühim olan bu
    %84
    %16
    Yanıtla
  • Orhan Apaydın (2 ay önce)
    Devgili Nezir Hocam, Malatya sevdalısı ve dikkatli analizleri ile uzaktaki bir Malatyalı olarak izlediğim bir isim. Bugün yazdıklarını ise sadece bir Malatyalı olarak değil, kıymetli abimiz rahmetli Hayrettin Abacı ve milletvekilimiz Mehmet Delikaya ile birlikte üniversitemizin kuruluş girişimini gerçekleştiren 10 kişiden biri olarak dikkatle okudum. İlk rektörümüze derneğimiz tarafından ilk koltuğu satın aldığımız, ilk telefonunu (2607) bağlattığımız günlerdeki projeksiyonumuzun “insan hataları” ile sekteye uğramış olması içimi sızlattı. Umarım 50. Yıldönümü bir milat olur ve o silkiniş ile ülkemiz üniversiteleri arasındaki sıralamada da yukarılarda yer bulur. Kayısı konusunda Asma, tıpta Yılmaz hocalarımız gibi bireysel başarıların çokça artmasını dileği ile emeği geçenlere teşekkürler. Orhan Apaydın
    %57
    %43
    Yanıtla
  • malatyalı (2 ay önce)
    üniversitelerin saygın olması ve gelişmesi için ana şart ,sorgulayan ,tartışan, fikir üreten öğretim elemanlarına sahip olmasıdır.cemaat tarikat ve siyaset ile beraber yol alan öğretim görevlileri öğrenciye hiç bir şey veremez.bu gün malatya dahil bir çok üniversite bu kısır döngü içerisinde sadece diploma dağıtmaktadır.bu diplomaların içleri boşalmıştır.batıda birkaç ünüversite harici türkiye de yüksek öğretim yok olmuştur.öğretim üyeleri bilim üretmiyor.üniversiteler medrese ,külliye ,cami karışımı bir yapıya bürünmüş ,toplumun bir beklentisi de kalmamış ,sadece diploma al çık.dışarıda kendini geliştirirsen ne mutlu sana.dikkat etmelisin ünüversite seni köreltmesin.
    %79
    %21
    Yanıtla
  • Murat akdağ (2 ay önce)
    Birçoğunun bilim adamlığı felan yok ki;aksine aciz,korkak,torpilsiz hiçbir yere ve ortama giremeyen,imkan ve zemin bulduğunda dinini vicdanını sözde davalarını hemen satıverecek insancıklardır…üç kuruşluk hallerini göremeden doğurduklarının rızkını hak yiyerek oluşturmaya çalışan sözde bilim adamları!ülkedeki en büyük sorun böyle haksızca bir yerlere gelenlerin bütün kazanımlarının ellerinden alınmamasıdır.Allahtan kıyamet ve ahiret var Tekassür suresinde Rahman şöyle buyuruyor “Elbette mal ve nimetlerden hesaba çekileceksiniz “
    %74
    %26
    Yanıtla
  • Vatandaş (2 ay önce)
    Sayin Nezir bey olayı mükemmel izetlemissiniz.Keske siz rektör olsaniz.Ama bu üniversiteden bir cacık olmaz.Neden mi,milli egitimin basariz ogretmenleri ne yazikki bu universitede yatarak prof. Oluyorlar.50 kisiyi ismiyle sayarim.Liyakat dedinizde,Turkiyede yasadiginizi unuttunuz herhalde.Yillarca Hz. Omerin adaletini derslerde anlatanlarin kendi cocuklarini hulle ile akademik kadrrolara nasıl aldiklarini herkes biliyor.Rektor bey universiteye nasil ve hangi sartlarla secildiyse oda o sartlarda iş yapacaktır.Bir hakim arkadas bana hakim olmak icin sayisiz insana ulasip torpil yaptığını ve böylece atandığını soylemisti.Tekrarinda da bundan sonra adaletsizce gelen biri olarak nasıl adalet dagitabilirim demisti Bu universiteden bir cacık olmaz...
    %69
    %31
    Yanıtla
  • 50 kişiyi sayar mısınız merak ettim 49 olmaz ama 50 olacak
    %25
    %75
    Yanıtla
  • Ah le Malatya (2 ay önce)
    Nezir hocam elinize sağlık. Ancak bir itirazım olacak yazdıklarınıza. Yöneticiler sürekli nepotizm ile suçlanıyor ama bu işlemin kar sağlayan tarafı olan ve mevkisi olmayan akrabadan (veya eş dost her neyse) kimse bahsetmiyor. Saydığınız rektörler döneminde nepotizm ile üniversiteye yerleşmiş kimseler Edirneli mi, veya Karslı mı? Veya Belçikalı mı? Nereli bu nepotizm (veya torpil) sevdalıları? Bir tarafta birkaç tane yönetici, bir tarafta binlerce insandan oluşan bir kitle... Hangisinin talebi uygulamaya alınır? Bu nepotizm uyarılarını yöneticilerden ziyade Malatya halkına yapsanız daha doğru olmaz mı? Halk ve yakın çevre bunu talep etmezse yöneticiler de zorla yapmaz diye düşünüyorum... Bana sorarsanız bu sorun sadece Malatyanın değil tüm Türkiye'nin sorunudur. O nedenle en azından bir şehrin üniversitesinde o şehirli olmayan kimselerden belirli bir yüzdede personel (en azından akademik personel için uygulanabilir) bulundurulması şartı aranmalıdır ki kurumlar bu bataklığa saplanmasın...
    %72
    %28
    Yanıtla
  • Şükrü (2 ay önce)
    Nezir bey elinize kaleminize sağlık halkın içinden gecenleri yansitmisiniz Yazınız inşallah yerine ulaşır ve dikkate alınır.
    %62
    %38
    Yanıtla
  • Ercan (2 ay önce)
    Yazı güzel ve idealist ancak belli vakıf ve tarikatların bastırmasıyla makam sahibi olanlar hiçbir zaman devlete millete faydalı olmayıp kendini oraya getirenleri ihya etmekle meşgul olmuştur.
    %66
    %34
    Yanıtla
  • Dağlı (2 ay önce)
    Eksiksiz ve doğru bir yazı olmuş. Üniversiteyi çok iyi gözlemlemişsiniz hocam tebrik ediyorum.
    %64
    %36
    Yanıtla
  • MUSTAFA (2 ay önce)
    Sayın Nezir Kızılkaya söylenecek her şeyi yazmıştır. Sayın rektör bu yazıdan çok şey alabilir. Tercih sayın rektörü. Nokta. Nezir Kızılkaya ya da Üniversitenin fotoğrafını çeken yazısı için teşekkür ederiz. Şehrini, memleketini seven bir insanın haykırışıdır.
    %60
    %40
    Yanıtla
  • Mişmiş (2 ay önce)
    Kaleminize sağlık Ama nafile Atananın geliş şekli yapacaklarının teminatıdır. İnönü düzelmez (İnşaAllah düzelir ama) neden yanlışın hesabı sorulmazsa. Son üç akademik ilanda Yönetmeliğe aykırı atananlar için gereğini yapacak mı, Bilim hainlerinden hesap soracakmı, Genel sekreterden hesap soracak mı, Türkiye'nin hiç bir Üniversitesinde olmayan Enstitü yönergelerindeki yanlışlıkları düzeltecek mi, Dünya bilim sıralamasında kabul edilen kriterlere göre İnönünün yerini açıklayıp gereğini nasıl yapacak, .........
    %65
    %35
    Yanıtla
  • Doktoralı (2 ay önce)
    Yazı gayet yerinde ve güzel ancak Ahmet Kızılay ile beraber üniversiteyi bu hale sokan Nusret Akpolat'tan iyi şeyler beklemek hayal ötesi bir durum... Çöküş dönemi devam edecek maalesef... Bay ego zaten Kızılay'ın yardımcısıydı şimdi de yeni rektör olarak atandı değişen ne olabilir ki ?!
    %67
    %33
    Yanıtla
  • Kadir (2 ay önce)
    Nezir Hocam,güzel yazmışsınız da;Türkiye de siyasetin karışmadığı,cemaat ve tarikatların etkili olmadığı kurum kaldı mı? Yeni rektörden şahsen bir beklentim yok.
    %68
    %32
    Yanıtla
  • İlkokul terk (2 ay önce)
    Elinize sağlık önemli tespitler yapılan güzel bir yazı olmuş.. şöyle bir düşündüm de üniversitenin bilimsel açıdan düzelmesi zor, çok zor hatta saygıdeğer hocalarımız gözümün önüne geldi.. imkansız.
    %66
    %34
    Yanıtla

Nezir Kızılkaya yazıları