Aaaaaah Kernek Aaaah...!!!
...Malatya, içinde yaşayan insanların ruhuyla örtüşmeyen bir yapıya büründü...
Nezir KIZILKAYA nezir.kizilkaya@hotmail.com
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir! Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir! Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene. Yahya Kemal Beyatlı
Kentlerin onları canlı tutan, mana katan, tarihi, kültürel dokusunu ruhumuza işleyen ve bir hafızası olmasını sağlayan sembol mekânları, yapıları vardır. Bu mekânlar ve yapılar, içinde bulunduğu kentin ortak dilidir. Çünkü orada yaşayan herkes, o mekânlardan aynı şeyi anlar.
İşte bu yüzden bu kentteki her şeyin bizler için bir anlamı bir karşılığı vardır. Bizi kente bağlayan ve onu bize sevdiren de bu mekân ve yapıların, hepimiz için aynı şeyi ifade etmesi, hepimiz için aynı dili kullanmasıdır. Kentle iletişimimizi sağlayan bu ortak dilin yaşaması için de bu mekân ve yapıların korunması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
FOTOĞRAF: Kernek su kaynağı ve şelalenin 1950'lerdeki görüntüsü
Kentin hafızasının silinmesi, geçmişinin yok edilmesi, içinde yaşayan insanların tüm geçmişini silmek gibi, onların fotoğraf albümlerini yakmak gibidir. Kenti geçmişinden koparmak telafisi imkânsız sorunların oluşmasına sebep olur. Kentin geleceğinin daha iyi planlanması, ancak tarihsel süreç içerisinde ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsal olarak geçirdiği değişim ve dönüşümün doğru okunması ile mümkün olacaktır ki, işte bu yüzden kent mekân ve yapılarının sürekliliğinin korunması önemlidir. Ancak ne yazıkki Malatya’nın son dönemde bu açıdan karnesinin kırıklar ile dolu olduğu da hepimizin bildiği acı bir gerçektir.
FOTOĞRAF: Kernek 1950'ler
Şimdi buraya kadar yazılanları okuyanların hafızalarında mutlaka sayısız mekân belirecektir. Spora ilgi duyanlar için İnönü, Şeker ve Sümer statları, Kapalı Spor Salonu, özellikle çalışanları için Sümerbank ve Tekel Fabrikaları, çarşının müdavimleri için Eski Belediye binası, daha eskiler için Şirkethan, Akpınar’ın aslanlı çeşmeleri bunlardan bazıları olacaktır. Ama eminim ki bu kentte yaşayan herkesin aklına tek ortak mekân gelecektir; “Kernek”. Unutulmuş, unutulmaya yüz tutmuş, artık bir hayal olmaktan başka bir şey ifade etmeyen anılarımızın mekânı Kernek!
Hıdrellez coşkusunun festivale dönüştüğü ve bütün Malatyalıları sardığı, zamanı durduran, bizlere kendimizi ayrıcalıklı hissettiren, kalplerimizde bıraktığı sevgi dolu izleri ile unutamadığımız bu mekânın artık bize anlatacak bir şeyi kalmadı. Kernek maalesef sadece türkülerde hatırlanabilen sisli anılarımızın arasındaki yerini aldı. Önünden her geçişimizde bize Malatyalı olduğumuzu hatırlatan, geçmişimizden kopuşumuzu engelleyen, bizi koruyan son kale de düştü.
FOTOĞRAF: Kernek 1960'lar
Ya o Kanalboyu! Nice yaşamların, sevdaların gizli tanığı, Kanalboyu, o güzelim kesme taşları üzerine beton dökülüp kör edildi. Hayatımızı monoton olmaktan çıkartan, yorgunluk derdimize, dinlenme dermanı olan Kanalboyu artık kendisi beton ve mermerden mamul, monoton bir mekân.
Kent insanının aidiyet duygusunun gelişmesinde önemli katkı sunan bu iki mekândan biri olan Kernek, dönüşüm maskesi ile beton yığınına dönüşürken, bir diğeri Kanalboyu da ismini aldığı asıl özgün yapısına veda etti. Kenarındaki söğüt dallarının sularını okşadığı Kernek ve kesme taşlara çarparak akan suyun sesini dinlediğimiz Kanalboyu ne yazık ki artık yok. Hayatımıza bu kadar fazla dokunan bu iki mekânın yok oluşu da Malatyalılara yüreğinde derin acılar hissettirmektedir
Her ilkbaharda gürültüyle patlayan “Kernek Pınarı”nın o pırıl pırıl parlayan suyu beton mezarına gömüldü. Oysa ülkemizde hangi kentin tam da orta yerinden suyu kaynağından çıkarken görmek mümkündür bu zamanda? Anneler, babalar çocuklarının ellerinden tutup suyun kaynağından çıkarken dans ettirdiği kum taneciklerini gösterip “Bak çocuğum su yeryüzüne işte böyle çıkar” deme şansını başka nerde bulabilirler ki?
Kernek, Kanalboyu; Acaba şu anda kente dair hangi mesajı veriyor, verebiliyor? Kernek’den, Kanalboyu’ndan, yeşilden arındırılmış bir Malatya’yı biz nasıl anlatırız başkalarına? Adına "bulunmaz eşin"diye türkü yakılan kaç şehir var ki. Bu kentin kıymetini anlamamız için daha neleri kaybetmemiz gerekecek acaba.
FOTOĞRAF: Kernek Parkı 1970'ler
Kentin belleğine yapılan müdahaleler giderek daha da travmatik bir hal aldı ve Malatya, içinde yaşayan insanların ruhuyla örtüşmeyen bir yapıya büründü. Modernleşme arzusu kentin kimliğini yitirmesine yol açtı. Mekân-insan ilişkisi bu durumdan oldukça etkilendi ve bu kentte yaşayanların aidiyet hissi hızla kaybolmaya başladı. Aslında Paşa Köşkü’nden, Şirket Han’dan başlayan bu yıkımdan Malatya’ya karşı sorumluluk hisseden herkesin vicdanen rahatsızlık duyduğundan eminim.
Kernek gibi, Kanalboyu gibi mekânlar, kentleri kent yapan, onlara bir kimlik ve özgünlük katan hafızalarıdır. Kent kavramına katkı sağlayan, hafıza işlevi gören soyut ve somut varlıklarıdır. Ancak, yıkımlar ile vücudu ve ruhu hasar görmüş bu mekânların acil tedaviye ihtiyacı vardır.
Zamanı tutmak belki mümkün değil ama hatıraları yaşatabilir, mekânlara hak ettikleri değeri vererek onurlandırabiliriz. Enlem ve boylamı 38 olan bu özel kentte yaşayanlar, kendilerini özel hissetmelerini sağlayan mekânların başında gelen Kernek ve Kanalboyu’nu geri istiyorlar. Artık karşı konulamaz hale gelen bu masum talep için kentin kurumları Malatya’nın hafızasını koruyabilmek adına üzerine düşeni yapmalıdır. Bu kentin sembol olmuş mekân ve yapıları, kültür adamlarının dâhil edileceği bir süreç içerisinde yeniden kazanılmalı ve korunmalıdır.
Bir kentin kültür adamlarının o kente dair ürettiği bilgi, kentin gelişim sürecine doğrudan etki edecek niteliktedir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için kentle ilgili karar verme yetkisini elinde bulunduranların, bu bilgilerden faydalanma ve kullanma arzusunun olması şarttır. Bir yandan kültürel değerleri korumak, diğer yandan gelişmelere ayak uydurabilmek için bu düşüncenin hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. Unutulmamalıdır ki kentsel planlama süreci sadece teknik bir konu değildir ve bu sürecin içinde kültür adamlarının da rol alması zorunluluktur. Bu bir çeşit multidisipliner bir yaklaşım olarak da görülebilir.
FOTOĞRAF: Kanalboyu 1970'ler
Şehirli olmak, o kentin emanetlerine sahip çıkmaktır. O kentin geçmişine, değerlerine, inançlarına ve ruhuna karşı hassas olmak ve onları yaşatmak için çaba göstermektir. Şehri inşa etmek için hafızasını imha etmemektir. Kenti idare edenler için bu daha da önemlidir. Görevi sonunda toplumla helalleşmenin ilk ve temel şartı imha değil inşa etmiş olmaktır.
Şehrin belleğini oluşturan, ruhunu yansıtan, özgün değerleri kaybetmemek için, modernleşmek ve çağdaşlaşmak adına ortaya çıkan kentleşme çılgınlığından kurtulup bu sembollerin kent için ne anlam ifade ettiğinin çok iyi ortaya konulması gereklidir. Kernek bu açıdan önemli bir mekândır.
O siyah beyaz günlerin rengârenk Malatya’sında, ılık yaz esintilerini orada yakaladığımız, ruhumuzu papatyalar ile süslü yemyeşil ovalara götüren ve bizim için kıvrım kıvrım akan dere kenarlarından daha serinletici olan Kernek! Ahhhh Kernek ahh!
FOTOĞRAF: Betonlaştırılan Kernek, 2016 (Kernek Parkı'nın yerine yapılan düzenleme, Yeni Kernek Parkı!)