Malatya'da 90 Yıl Önceki Hipodrom ve At Yarışları
..Memleket Hastanesi'nin karşısındaki alan, o gün yapılacak yarışlara hazır hale..
Nezir KIZILKAYA nezir.kizilkaya@hotmail.com
20. yüzyıl başlarına kadar ulaşım ve savaş meydanlarının vazgeçilmez unsuru olan at, otomobilin ve motorize savaş makinelerinin yaygınlaşması ile artık binicilik ve at yarışları çerçevesinde bir spor aracı olarak gündemimizdedir. Bilinen en eski sporlardan biri olan ve atın evcilleştirilmesi ile başlayan at yarışlarını diğer spor türlerinden ayıran en belirgin özellik ise bir hayvan ve bir insanın işbirliği ile yapılmasıdır.
Atın Türkler tarafından evcilleştirildiği de genel kabul gören bir görüştür. Bu yüzden at yarışlarının kökenini de bizim kültürümüzde aramak gerekir. Gerçekten de Türk mitolojisinde, Dîvânu Lugâti’t-Türk’te ve Manas Destanı’nda at yarışlarından bahseden bölümler yer almıştır.
Antik çağda savaşlarda kullanılan atlı arabalar da arabalı yarış kültürünü doğurmuştur. Eski Yunan’da ve Roma’da atların çektiği arabalarla yapılan yarışlar için devasa yapılar inşa edilmiş, Grekçe hippos (at) ve dromos (yarış, meydan) sözcüklerinden türeyen “hipodrom” kavramı böylece ortaya çıkmıştır.
Anadolu’da Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in Bursa’yı fethinden sonra düzenlenen zafer kutlamaları çerçevesinde yapılan yarışlardan sonra, bu spor Türkler arasında daha da yaygınlaşmış, gündelik hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bu yarışlar, seyreden kalabalıklar için bir eğlence aracı olduğu gibi savaşta ihtiyaç duyulan mükemmel biniciliği de sağlamıştır.
Cumhuriyet döneminde ise 1926 yılında çıkarılan “Islahı Hayvanat Kanunu” ve bu yasaya dayandırılarak kurulan ve günümüzdeki Türkiye Jokey Kulübüne eşdeğer bir kuruluş olan “Yüksek Yarış ve Islah Encümeni” yarışçılığımıza çağdaş bir yapı kazandırmış, programlı yarışlar da bu tarihten itibaren başlamıştır. 1927 yılında İstanbul, Ankara ve İzmir'in yanı sıra Bursa, Adana, Samsun, Sivas ve Konya'da da yarışlar düzenlenmiştir.
Aslında tam olarak da bu tarihte, hatta daha da öncesinde Malatya’da da at yarışları düzenlenmiş, ancak bu konuda daha önceden yerel bir araştırma yapılmadığı için bu bilgi maalesef konu ile ilgili çalışmalarda yer alamamıştır.
Her şeye rağmen konuya bir yerden başlamak gerekir ki, en azından bundan sonrası için Malatya’da yapılan at yarışları ile ilgili tarihe bir kayıt düşülsün ve o dönemde bu kadar iyi organize edilmiş yarışların yapılabilme kabiliyetinin olması Malatya’yı bir kez daha ayrıcalıklı bir kent konumuna taşısın.
Konu ile ilgili ilk bilgiye 16 Haziran 1927 tarihli Malatya gazetesinde ulaşıyoruz. “Malatya İlkbahar At Koşusu” başlıklı haberde bir yıl önce yani 1926 yılında da yapılan at yarışlarının bu yıl yerinin değiştiği, şehre biraz uzak olsa da Babuhtu Mezrasının Boztepe mevkiinde “Deve Çökeği” olarak adlandırılan yerde yapıldığı bilgisi veriliyordu.
Yapılacak olan yarışların duyurusu önceden yapılmış, hatta Elaziz’de yayınlanan Mamuratül-Aziz gazetesine ilan bile verilmişti. Gazetenin 25 Mayıs 1927 tarihli 2057. sayısında yayınlanan ilana göre, toplam 1.000 lira mükâfatlı Malatya Büyük İlkbahar At Koşuları ve İdman Müsabakaları 12 Haziran Pazar günü gerçekleştirilecekti
Koşu alanına dönemin Malatya Valisi Nevzat Beyefendi (Tandoğan) ile hakem ve sağlık heyeti için bir çardak yapılmış, yarışları izlemeye gelecek hanım ve beyler için de çadırlar kurulmuştu. Yani bugünkü deyişle protokol ve seyirci tribünleri hazırlanmıştı. Havanın oldukça sıcak olmasına rağmen sabahtan itibaren koşu mahalline gelen halk, Udi Sıdkı Bey’in idaresindeki ince saz takımının icra ettiği şarkılar ile adeta serinliyordu.
Gazetenin haberine göre o günün programı sadece at yarışlarını içermiyordu. Güreş müsabakalarının da yapıldığı alanda 7 yarışmacının katıldığı 500 metre mesafeli “Bisiklet Müsabakası”, 6 yarışmacının katıldığı 300 metre mesafeli “Mekteplere Mahsus Yaya Sürat Koşusu” yine 6 yarışmacının katıldığı 500 metre mesafeli “Ahaliye Mahsus Yaya Tahammül Koşusu” ve 1.000 metre mesafeli “Merkep Koşusu”ndan sonra bugün bizlere hayal gibi gelen ve 6 aracın katıldığı bir “Otomobil Müsabakası” da kazasız olarak gerçekleştirilmişti. Bahsi geçen bütün yarışların para ödüllü olduğunu da ayrıca belirtmekte fayda var.
Nihayet günün asıl programına, at yarışlarına geçilmiş, 7 yarışmacının katıldığı 1.000 metre mesafeli ve 45 lira ödüllü “Jandarma Hayvanatına Mahsus Koşu”da Jandarma Mülazımı Sabri Bey’in atı, 4 yarışmacının katıldığı 2.500 metre mesafeli ve 150 lira ödüllü “Yerli Hayvanatına Mahsus Tahammül Koşusu”nda Arğalı Mikdâd oğlu Mehmet Efendi’nin Kızıl Kırı ve günün son yarışı olan 4 yarışmacının katıldığı 1.700 metre mesafeli ve 200 lira ödüllü “Yerli Hayvanatına Mahsus Sürat Koşusu” nda da Sarı Beyzade Kadir Efendi’nin Al Atı ilk sırayı almış ve etkinlik saat 18.00 de son bulmuştu.
Haberin sonunda koşu alanının her yıl değişmesinin aksaklılara neden olacağı, yarışların bölgeye ekonomik olarak da bir katkı sağlaması isteniyorsa, sabit bir koşu sahası yapılmak üzere bir alanın tahsis edilmesi gerekliliği vurgulanmış ve Malatya Valisi Nevzat Beyefendi’nin de bu konuda kararlı olduğu belirtilmişti.
1930 yılına kadar yarışlara ara verilmişse de, boş durulmamış, Malatya sabit tribünleri olan bir hipodroma kavuşmuştu. 6 Kasım 1930 tarihli Yeni Malatya gazetesinde çıkan haberde yeni hipodromda 31 Ekim 1930 Cuma günü yapılan Sonbahar At Koşusu bilgisine yer veriliyordu.
Habere göre at yarışları için hipodrom olarak düzenlenen Memleket Hastanesinin (Eski Devlet Hastanesi) karşısındaki alan, o gün yapılacak yarışlara hazır hale getirilmiş, sabah saatlerinden itibaren şehirde davul zurna ile yarışların duyurusu yapılarak, bütün gece yağan yağmura rağmen tribünlerde boş yer kalmamıştı. Bu alanın üzerinde günümüzde 2. Ordu Komutanlığı karargâhının bulunduğunu da eklersek, hipodromun yeri daha iyi anlaşılacaktır.
Yarışları izlemeye gelenler arasında, başlarında İl Maarif Müdürü Sıtkı Bey’in olduğu İlk Mektep öğrencileri de vardı. Öğrenciler ellerinde eğitim-öğretimin yararları ile ilgili yazılar bulunan pankartlar taşıyor, hep bir ağızdan şarkılar ve marşlar söyleyerek etkinliğe neşe katıyorlardı. Kapalı havaya ve ara sıra yağan yağmura rağmen hıncahınç dolu tribünlerin coşkusu zirveye çıkmıştı.
Saat 14.00 olduğunda, ilk yarış olan 3.500 metrelik “Tehammül Koşusu” için numaralı gömleklerini giymiş jokeylerin bindiği yedi at sıralanmış ve çıkış düdüğü ile beraber heyecanlı bir koşu başlamıştı. Kazananın 400, ikincinin 75 ve üçüncünün 25 Lira ödül aldığı yarışı, Mülazım Nuri’nin Ceylan adlı atı kazanmış, Malatyalı Ali ve Şarkışlalı Asım’ın atları ikinci ve üçüncü olmuştu.
İlk yarışın ardından “Ahali Hayvanatına Mahsus” 1.000 metre mesafeli Halk Koşusu yapılmış, atı birinci gelen Göksunlu Şaban 75, ikinci gelen Nezirağa oğlu Mahmut 20, üçüncü olan ve Sultansuyu Harasında Mürebbilik yapan (Yetiştirici) İskender Bey de 5 liralık ödüle hak kazanmışlardı.
Günün son yarışı olan 1.000 metrelik “Eşek” yarışına ise 7 iştirak olmuş, Hacı Hasan birinci, Oniki oğlu Ahmet ikici, Yusuf oğlu Mehmet de üçüncü olarak sırasıyla 40, 10 ve 5 liralık ödüle hak kazanmışlardı.
Haberden de anlaşılacağı üzere oldukça ilgi gören at yarışlarına katılım sadece Malatya merkezden değil civar il ve ilçelerden de olmaktaydı.
Bir yıl sonraki yarışlar ise 23 Ekim 1931 Cuma günü aynı alanda yapılmış, Yeni Malatya Gazetesi 29 Ekim 1931 tarihli sayısında yarışları “Sonbahar At Koşuları Geçen Cuma Günü Yapıldı” başlığı ile şu şekilde duyurmuştu:
“Hususi İdarenin Malatya’da tertip ettiği Sonbahar At Koşuları geçen Cuma günü saat 14.00’de hastane civarındaki yarış meydanında yapılmıştır.
Malatya’da hayvan beslemek alışkanlığı, Türk’ün kadim hasleti itibariyle, eskiden beri mevcuttur. Bundan dolayıdır ki milli bir şekil mahiyetini alan at koşularına karşı muhitin rağbet ve muhabbeti umumidir. Bu umumi rağbeti de insan ancak koşu günü takdir edebilir.
Sabahtan başlayan insan akınlarını gördükten sonra bir müşahidin bu neşe ve alaka karşısında hayran kalmaması imkân ve tasavvur edilemez.
Akınlar devam ederken herkeste bir heyecan başladı. Hakem heyeti yavaş yavaş yerlerini alıyorlar, jokeyler de atları üzerinde hafif hafif yürüyüşlerle ileri geri gidip geliyorlar.
Düdük işareti ile birinci tay koşusu başladı. İştirak eden 4 taydan birinciliği Baytar Müdürü Kadri Bey’in “Seyyar”ı, Malatya Vilayeti Halkına tahsis edilen ikinci teşvik (sürat) koşusuna iştirak eden 11 attan birinciliği Malatyalı Ali Bey’in “Derviş”i ve Güzel Malatya (tahammül) koşusuna iştirak eden 7 attan birinciliği de Sivaslı İmdat Bey’in “Geyik”i kazandı.
Üç koşunun mesafeleriyle, kazanan atların ve aldıkları mükâfatın cetvelini aşağıya yazıyoruz.
TAY YARIŞI, MESAFE:1.000 m. KATILIM: 4 1. (Seyyar) Baytar Müdürü Kadri 200 Lira 2. (Teyyare) Hekimhanlı Mahmut 50 Lira 3. (Mesut) Malatyalı Nedim 25 Lira
TEŞVİK (SÜRAT) YARIŞI, MESAFE:1.800 m. KATILIM: 11 1. (Derviş) Malatyalı Ali 150 Lira 2. (Ceylan) Hekimhanlı Etem 50 Lira 3. (Neşe) Malatyalı Yusuf 25 Lira
GÜZEL MALATYA(TAHAMMÜL), MESAFE: 3.000 m. KATILIM: 7 1. (Geyik) Sivaslı İmdat 200 Lira 2. (Mesut) Diyarbekirli Sabri 50 Lira 3. (Derviş) Malatyalı Ali 25 Lira"
1934 yılına geldiğimizde artık daha profesyonel ve planlı yarışların yapıldığını görüyoruz. Malatya Valisi İbrahim Ethem’in himayesinde 29 Ekim 1934’ de Cumhuriyet Bayramında yapılacak koşular öncesinde Defterdar Kamil, Halk Fırkası Reisi Osman, Meclisi Umumi Azası Sait, Ziraat Müdürü Halil, Sıhhat Müdürü Hikmet, Piyade Alay K. Muavini Galip, Saltoğlu Vahap ve Maarif Müdürü Lütfullah’dan oluşturulan “Tertip Heyeti” bütün hazırlıkları yapmış, hakemleri, saha görevlilerini, güvenlik ve sağlık ekibini önceden belirlemişti.
Teyyare Cemiyeti yararına yapılan ve biletlerin tamamının satıldığı yarışlar ücretli olduğundan “Bilet Kontrol Memurları” dahi görevlendirilmişti. İl dışından katılacak olanların telgraf ile müracaat edebildikleri yarışlara yoğun katılım beklenmekteydi.
Cumhuriyetin 11. Yıldönümünde düzenlenen yarışlar o güne kadar görülmemiş kalabalık bir topluluk tarafından izlenmiş, bayram sevincine ayrı bir zevk ve heyecan katmıştı.
1935 yılı Mayıs ayında yapılan yarışlar, Sultansuyu Harası damızlıklarından yetişen atların katılımı ile daha heyecan verici hal almış, geçmiş yıllara göre daha iyi organize edilen ve yine teyyare cemiyeti yararına yapılan yarışlarda mahşeri bir seyirci topluluğu hazır bulunmuştur.
Malatya’da oldukça yoğun ilgi gören ve civar illerden de katılımların olduğu İlkbahar ve Sonbahar At Yarışları, dönemin Malatya Valisi İbrahim Ethem Akıncı’nın himayesinde 1939 yılına kadar devam etmiş, aynı yıl Vali İbrahim Ethem Akıncı’nın Malatya’daki görevinin sona ermesi ile de son bulmuştur.
Kazanılan deneyimler ile son derece iyi organize edilen ve civar illerden de yoğun ilgi gören at yarışlarının devamı için çaba gösterilmemiş ve at yarışı konusu Malatya gündeminden sessiz sedasız kalkmışsa da son yarışlardan 14 yıl sonra, 15 Nisan 1953 Çarşamba günü Gayret Gazetesinde yayınlanan “At Yarışları” başlıklı bir yazıda, yarışların yeniden başlaması temennisi şu satırlarla dile getirilmiştir:
“At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır” Türk umimiyetle atı sever. Onun üzerinde geçirdiği günleri, hatta ayları çoktur. Seferde onunla birlikte ölüme atıldığı, ölümle pençeleştiği az mıdır? Bunu her Türk ve Türk tarihini okuyan bilir.
Yer yer Türkiye’nin birçok vilayetinde at yarışları olur. Yarışların seyircileri heyecan içinde atların birbirine rekabetini gördükçe belki de Türk’ün tarihinden bir sayfa okurlar.
Malatya’mızda da eskiden at yarışlarına ehemmiyet verilirdi. Her sonbahar ve ilkbaharda at yarışları tertip edilir, bu yarışlara Urfa’dan, Gaziantep’ten ve muhtelif illerden atlar iştirak ederdi. Koşuya hariç vilayetlerden sadece yarış atları değil aynı zamanda seyir için de gelirlerdi.
Devlet Hastanesinin karşısındaki saha yarış mahalli idi. Bu mahallin tıklım tıklım dolup taştığını herkes bilir. Fakat her nedense bu yıllar Malatyalıları bu zevkten mahrum ediyorlar. Geçenlerde bu konuda Veteriner Müdürü ile dertleşiyorduk. Bana tahsisatın yokluğundan bahsetti. Sayın büyüklerimizin bu hususta bilhassa alakasını çekeriz.”
Evet, sayın büyüklerin alakası çekilmek istenmiş ama görünen o ki başarılı olunamamış. 1953 tarihinde dile getirilen bu temenni hala geçerliliğini sürdürmektedir ve gerçekleştirilmesi olanaksız da değildir. Türkiye’nin en iyi Arap taylarının yetiştirildiği, üstelik daha 1920’li yıllarda çevre il ve ilçelerin katılımını da sağlayarak at yarışları organizasyonları gerçekleştirmiş, 1930’ların başında yerleşik hipodromunu yapmış, bu denli atçılık ve at yarışı deneyimi olan bir kentte, neden bu işin sürdürülemediği ve günümüzde de hangi sebeplerden dolayı yapılamadığı ilgi çekici bir araştırma konusudur.
Temelinde kültür, sanat ve sporu önemsiz sayan bir vizyon eksikliği sorunu olduğunu düşündüğüm bu ve buna benzer problemlerimizin çözümü için, kent ile ilgili karar vericilerin kent kültürü, tarihi ve sosyal durumu ile ilgili verilere hakim olması bir zorunluluktur.
Not: Fotoğraflar için sevgili Turgay Kural’a candan teşekkürler
Nezir Kızılkaya'nın malatyahaber.com'da yayınlanan tüm yazıları için aşağıdaki linki tıklayınız:
___________