Bir Değer Nasıl Kaybedilir; Suat Arslanboğa
..Şehirli olmak, o kentin emanetlerine sahip çıkmaktır. O kentin geçmişine, değerlerine, inançlarına ve ruhuna karşı hassas olmak ve onları yaşatmak için..
Nezir KIZILKAYA nezir.kizilkaya@hotmail.com
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Kaybolan Şehir - Yahya Kemal Beyatlı
Bir kentte yaşayan insanlar, kentsel mekân içerisinde sahip oldukları ortak değerler ile kültürel birlikteliklerini devam ettirirler. Mekânlar nasıl ki, kültürel ve toplumsal birliğin nesnel unsurları ise kentte yetişen sembol kişilere karşı olan ilgi ve sevgi de kültürel ve toplumsal birliğin nesnel olmayan tanımlayıcılarıdır.
Kentin kolektif belleğini oluşturan maddi ya da maddi olmayan simgeler, kentle zihinsel bir bağın kurulmasında, toplumsal kimliğin ve aidiyetin oluşmasında oldukça önemli bir işleve sahip olurlar. Bu simgelere sahip çıkmak kendimize, kentimize, coğrafyamıza sahip çıkmaktır.
Eğer bir alanda en iyi olmuşsanız, yaşadığınız kente değer katan, o kentin sembol isimlerinden birisinizdir artık. Sağlık, spor, sanat, siyaset, ticaret, sanayi ve daha birçok alanda bu değişmez bir kuraldır. Şehirde büyük bir kesimin tanıdığı, saygı duyduğu bu özelliklere sahip kişiler, kentle bütünleşmiş ve kente mal olmuştur. Hele de mesele futbol ise, sadece o kentin değil, milyonların takip ettiği ve ilgi odağında bulunduğu, değer verdiği biridir artık. İyi yetişmiş insan gücü, ait olduğu kentin kartvizitidir bir başka deyişle.
Malatya da tarih boyunca kentte değer katan, her alandan insanın yetiştiği bir coğrafya olmuştur. Şöhreti bölgeyi hatta ülke sınırlarını aşan, her alandan onlarca Malatyalı göğsümüzü kabartmakta ve kendini Malatyalı hisseden herkesin gurur duyduğu bir sembol olarak gönül tahtımızda yaşamaktadır.
Bugün gönül tahtımızda yaşayan çok değerli bir ismi, Süper Lig Üst Klasman Hakemi Suat Arslanboğa’yı konuk edeceğiz sayfalarımıza.
Arslanboğa, 1978 yılında Malatya’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Malatya’da yaptı. 1.ligde yer aldığı 1987 yılında Efsane Malatyaspor altyapısında futbola başladı, Malatya’da birçok amatör kulüpte oynadı. 1996 yılında futbol hakemliğine başladı. Erciyes Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulundan 2000 yılında mezun oldu. 2001 yılında ilk defa bir profesyonel lig maçında yardımcı hakem olarak görev aldı. 2007 yılında Bursaspor-Gençlerbirliği Oftaş karşılaşmasında ilk Süper Lig deneyimini yaşadı. 2007 yılından beri de aralıksız olarak Süper Lig, Türkiye Kupası ve 1. Ligde önemli müsabakalarda görev aldı. 2014 yılı ekim ayında Malatya bölgesinden ayrılarak Eskişehir bölgesi hakemi oldu. İngilizce bilen Arslanboğa, evli ve 2 çocuk babasıdır.
Malatya’nın Süper Lig Hakemi seviyesinde yetiştirdiği ilk ve tek kişi olan Suat Arslanboğa, bu sembol ismin yaşadığı kent için ne anlama geldiğine aldırmadan, sırf kıskançlık, çekememezlik ve kişisel ikbal uğruna kendisine cephe alan dönemin il hakem yöneticileri tarafından uygulanan baskıdan dolayı Malatya’yı madden terk etmek zorunda kaldı ama onu tanıyanlar bilir ki manen o hep Malatya’da kaldı.
Üzerindeki sistematik yıpratma ve engelleme çabalarına daha fazla direnemeyen Arslanboğa, ne yazık ki Eskişehir’e yerleşmek zorunda kaldı.
O dönemde Arslanboğa’nın Malatya’da yaşadığı zorlukların farkında olan Eskişehir’deki spor camiasının ileri gelenleri bir heyet oluşturmuş ve Eskişehir Merkez Belediyelerinden Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a Suat Arslanboğa’nın kariyer ve eğitimine uygun bir pozisyonda iş verilmesi halinde bu Süper Lig Hakemini Eskişehir’e kazandırmak istediklerini iletmişlerdi. Başkan Ataç, hemen gerekeni yapmış, kenti için sembol isim olabilecek Arslanboğa’yı Tepebaşı Belediyesine ait spor tesislerinde görevlendirerek, transferin gerçekleşmesini sağlamıştı.
Malatya, elbirliği ile değersizleştirmeye çalışırken, Eskişehir’de iş ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlayan Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Arslanboğa’yı Eskişehir’e “Transfer” ederek kentin marka değerine önemli bir katkı yaptı. Muhtemelen o sırada Malatya’da kentin marka değerinden sorumlu kim varsa derin bir oh çekip bir “dertten” daha kurtulduklarını düşünüp rahatlamışlardı.
Suat Arslanboğa ile savaş halinde olanlar kazanırsa Malatya kaybedecekti ve maalesef koca kent kişisel ikbal peşinde koşan bir avuç insanın hırsına yenik düştü.
Bu kadar naif, beyefendi bir kişilikten kim ne isteyebilir, bir Süper Lig Hakeminin gidişi şehre hangi katkıyı sunar? Diye düşünüyor insan ama maalesef sorunun cevabı yok.
Her iki ilin o dönemdeki yerel ve spor yöneticilerinin kentin değerlerine dair bakış açısını göstermesi açısından da ibretlik bir hikâye olan bu gelişmeler olup biterken, koskoca kent ölü numarası yapmış, hiçbir refleks göstermemiştir.
Bu kentin hakem camiası kendi hatalarını görmek, kendi yanlışları ile yüzleşmek yerine hep Suat Arslanboğa hakkında ileri sürdükleri iddiaları ve hataları gündeme taşıdı. Oysa değerleri bozmadan, yozlaştırmadan, anlamsızlaştırmadan, yanlışların karşısında da cesaretle durarak, içi boş kalabalıklara uymadan doğru yolu görebilseydi, hakkın peşine düşüp, haksızlıklardan pay kapmak derdine düşmeseydi Malatya’nın marka değerine eşsiz katkılar yapan, belki de önümüzdeki yıllarda süper ligde görev yapabilecek çok sayıda hakemin kentimizde yetişmesine katkı sağlayacak böyle bir değerin elimizden kuş gibi uçup gitmesine gerek kalmayacaktı.
Dönemin il hakem kurulu, sorun olduğuna inanmıyorum ama varsa bile sorunlara eleştirel değil, çözümsel yaklaşım getirme metot ve yollarını aramalı, sadece ve sadece kendi bölgesindeki bir Süper Lig Hakemini daha üstlere nasıl taşıyacağının çabası içinde olmalıydı.
Bu şehri futbol hakemliğinde Süper Lige taşıyan Arslanboğa’ya, kent vefa borcunu ödeyememiştir. Vefa duygusunu yitiren toplumların kültürel geleceği de artık tehlikeye düşer, insanların birbirlerine olan güveni neredeyse yok olur. Birleştirici değerlere karşı yitirilen saygı, kopmayı parçalanmayı, yozlaşmayı engelleyecek yapıyı ortadan kaldırır.
Bu olayda sorumluluk alması gereken hiç kimse (basında çıkan birkaç yazıyı saymazsak) başta kent yöneticileri olmak üzere elini taşın altına koymamıştır. Ait olma ve sahiplenme sorumluluğunu başkalarına havale eden sözde kentliler de tartışmayı göze alamadığı ölçüde varoluşlarını başka güçlere emanet etmiş olur. Böyle bir kentlilik, kent kültürünü ne ölçüde içine sindirebilir ve ne ölçüde kentsel simge talebinde bulunabilir?
Şehirli olmak, o kentin emanetlerine sahip çıkmaktır. O kentin geçmişine, değerlerine, inançlarına ve ruhuna karşı hassas olmak ve onları yaşatmak için çaba göstermektir.
Bir kentin ‘sahiplenildiğinin’ en canlı göstergelerinden biri de, o kentin öne çıkmış, spor kültür ve sanat insanlarına verilen değer ve önemdir.
Eğer Suat Arslanboğa ile kurumsal bir bağ kurulabilse ve ona hak ettiği değer verilebilseydi, bugün süper ligde takımı olan bir kent olarak varlığı ile onur duyduğumuz bir değer de kaybedilmemiş olacaktı.
Emek ve sanat alkış görmediği yerden göç edermiş. Aslında, Arslanboğa doğup büyüdüğü memleketinden hiç ayrılmak istemedi ama içinde bulunduğu şartlar ona başka bir seçim şansı da bırakmadı. O artık kalitesinden ödün vermeden gitmek zorunda bırakıldığı Eskişehir’de yaşıyor ve “Eskişehir Bölgesi Üst Klasman Hakemi” Şimdi yeni bir Suat Arslanboğa yetiştirmek için bize en az 20 yıl gerekli, tabi ki onu da göndermezsek.
Bugün Suat Arslanboğa’nın görev yaptığı maçları ekran başında izleyen her Malatyalının “Karşılaşmanın hakemi Suat Arslanboğa, Eskişehir Bölgesi” anonsuyla farklı duygular yaşamaktadır.
İyi, dürüst ve doğru olanlar kaybetmez, kaybedilir.
____________