Çizgilerin Efendisi: Mustafa Düzleme
Bu usta ellerden çıkan çizgilere tanıklık etmek gerçekten büyük ayrıcalık..
Nezir KIZILKAYA Yazdı nezirs@mynet.com
“Aşk ile yoldaş oldu. Dert ile haldaş oldu. Sabırla gardaş oldu. Ah eyledi bu gönül.” Mustafa Düzleme
Okumayı henüz öğrendiğim yıllardan başlar benim çizgi roman aşkım. Akşam eve gelecek gazeteyi merakla bekler, gazetede ilk baktığım sayfa da; muhteşem çizgilerle anlatılan, kahramanlarının düşmana kan kusturduğu destansı öykülerin yer aldığı sondan bir önceki sayfa olurdu. Kendimizi de içine kattığımız bu öykülerde, Battalgazi ile beraber kılıç sallar, Tarkan ile Orta Asya’nın bozkırlarında günlerce at sürerek, Kara Murat ile kaleleri beraber fethetmenin gururunu yaşardık. Film tadında çizgi romanlardı bunlar.
İşte o kahramanlara can veren usta kalemlerden biri ile beraber olmak, o günleri adeta yeniden yaşatıyordu bana. Hayatımızda silinmez izler bırakan, her çizgisinde bir anı saklayan, her karesine bir ömür sığan resimlere hayat veren, can katan bu eli sıkmak inanılmaz heyecan verici benim için. Hayal ettiklerimizi getirip önümüze koyan, onların içinde bizi de yaşatan sıra dışı bir sanatçı Mustafa Düzleme. Onunla başladığım sohbette kalemle kâğıdın muhteşem buluşmasına tanıklık ediyorum.
Konuştuğu insanı, filozofça bir alçakgönüllülük, duru bir vücut dili ile rahatlatıyor. Kısa sürede, olağanüstü duygusal, kaprisleri olmayan, karşısındakine son derece kibar yaklaşan naif, saygın bir sanatçı ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz.
Çizimlerinin, dönemin önemli ulusal gazetelerinde yayınlandığı ve oldukça ilgi çektiği, eserlerinin en popüler olduğu yıllarda dahi, o eserleri ortaya koyan bir sanatçı olarak, ismini yaptığı işin önüne geçirmeyen bir sanatçı ile ve onun sanatı ile tanışmak, eserlerini görmek son derece mutluluk verici. Bu usta ellerden çıkan çizgilere tanıklık etmek gerçekten büyük bir ayrıcalık. Mustafa Düzleme, “Çizgilerin Efendisi” unvanını sonuna kadar hak eden gerçek bir usta. İki saatlik sohbetin ardından, hayallerim havada uçuşuyor, eski, unuttuğum rüyalarımı hatırlıyordum.
Yüzlerce eserini inceliyoruz birlikte. Ilık bir yaz esintisi yakalıyorum çizimlerinde. Papatyalar ile süslü yemyeşil ovalara götürüyor ruhumuzu. Kıvrım kıvrım akan dere kenarlarında serinliyor yüreğimiz. Eserleri yorgunluk derdine, dinlenme dermanları oluyor bizim için. Hem beden hem de gönül yorgunluğunu dindirdiğimiz yaşam duraklarımız oluyor adeta.
Mustafa Düzleme, 1951 yılında Malatya'nın Orduzu Kasabası’nda, Mehmet ve Şefika Düzleme çiftinin 5. çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini Orduzu'da, ortaöğrenimi de Malatya'da tamamlamıştır. Yüksek öğrenimine önce İstanbul Üniversitesi Arap-Fars Filolojisinde başlamış, ancak ikinci yılın sonunda dil öğrenimini yarım bırakmış ve özel yetenek sınavı ile girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu Grafik Bölümü’nden 1979 yılında mezun olmuştur. Öğrencilik yıllarında ve sonrasında çeşitli ulusal gazete ve dergilerde karikatür ve çizgi romanları yayınlanmış, çok sayıda hikâye ve romanı da resimlemiştir. Türk edebiyatında klasik sayılabilecek çok sayıda eserin kapağı da Mustafa Düzleme’nin çizgileri ile şekillenmiştir.
Gençlik yıllarında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin etkisinde kalarak tüm eserlerini okumuş, kısa bir dönem de “Bahri” mahlası ile şiirler yazmıştır. Uzun yıllar görev yaptığı Kültür Bakanlığı’ndan 2005 yılında emekli olmuş, halen Orduzu’da yaşamını sürdürmektedir.
Mustafa Düzleme, bu toprakların kahramanlarına can vermiştir. Kalemi ile adeta bütünleşerek duyguları olan çizimler ortaya çıkartmış, çizgilerin dili ile konuşmuştur bizlerle. Evet, onun en önemli özelliklerinden biri çizgi lisanı ile konuşabilmesi, duygu ve düşüncelerini çizgileri ile ifade edebilmesidir. Dikkat çeken önemli bir nokta da, ilk eserlerinden itibaren ortaya koyduğu ve günümüze kadar hiç değiştirmediği, kendine has tarzıdır.
Çizgileri bir dantel gibi işlemiş, gönlünde biriktirdiklerini çizgilere dökerek günümüze savurmuştur. Onun sanatı, içinde insan olan, onları yaşatan bir içeriğe sahiptir. Ortaya koyduğu eserleri ile mazide kalmış hayatları, içinde bulundukları ıssızlıktan koparıp günümüze taşımıştır.
O bugünlere ilk günden beri ürettiği eserleri ile tek tek bir tuğla dizer gibi gelmiş, ancak binayı biraz gözden uzağa yapmıştır. Bize düşen bu ıssız ve tenha köşelerde kalan eserlerin unutulmamasını sağlamak, onlara karşı göstereceğimiz ilgi ile şehrin kültür mirasına kazandırmak, kültür adamlarına karşı oluşan bu duyarlılık kopukluğuna son verilmesini sağlamak olmalıdır. Emek ve sanatın ilgi görmediği yerden göç edeceği unutulmamalıdır. Bir kentin sanatçıları, yazarları, kent kültürünün vazgeçilmez yapıtaşlarıdır. Kendi özgün sanatçılarını ve yazarlarını unutulmaya terk eden toplumlar, yabancı kültürlerin rüzgârları önünde savrulmaya mahkûm olurlar.
Mustafa Düzleme, şimdi kendi köşesine çekilmiş, sevdiklerinin portrelerini kâğıda dökmekle günlerini geçiriyor. Eserleri ile bize dijital çağın getirdiği zihin yorgunluklarının arasında “estetik” kavramının neyi ifade ettiğini hatırlatıyor. Onun sahip olduğu potansiyelin yeterince kullanılamaması, kültür hayatına kazandırılamaması son derece büyük bir kayıptır. Kurumsal bir destek ile bu eserleri bilinir hale getirilmeli, onun ve sanatının tanıtılması sağlanmalıdır.
Mustafa Düzleme gibi sanatçılar hayatımızı monoton olmaktan çıkartır, yaşantımıza renk katarlar. Onlar yaşamımızın içerisindeki molalardır. Güç enerji ve motivasyon depolama duraklarımızdır. Yaşarken değerini bilmeli, onu bu sanat yolculuğunda yalnız bırakmamalı, sanat yaşamını erken bitmiş bir hikâye haline getirmemeliyiz.