Nezir KIZILKAYA
nezir.kizilkaya@hotmail.com
Şehir denildiğinde öncelikle akla iki şey gelir. Şehrin siluetini oluşturan yapılar, caddeler sokaklar ve şehirdeki geleneksel yaşam tarzının sembolü olan kültürü. Şehrin caddeleri, sokakları, mimarisi, müzeleri, ortak kullanım mekânları, referans noktaları, giyim-kuşamı, konuşma dili şehirde bulunan canlı cansız her şeye bir anlam ve değer yükler. Bunu yaparken de kendisini o şehre ait hisseden herkesin anlayabileceği bir dil kullanır ve bu dil artık şehrin ortak kültürel dilidir.
Her şehrin olduğu gibi Malatya’nın da bir dili vardır ve o dili anlamazsak şehirle iletişim kuramaz, anlaşamayız ve daha da önemlisi sevemeyiz. Şehirden ne anladığımızı ve hissettiğimizi bu dil bize tanımlar.
Ve biz de kendi alışkanlık ve zevklerimizle, bir başka deyişle, bireysel yaşam biçimimizle karşılaştırarak Malatya’yı severiz ya da sevmeyiz, hatta bazen bizim için tutkuya dönüşür, âşık oluruz. Yani hepimiz şehirle ilişkilerimizin toplamı oranında şekilleniriz ve buna da kültür deriz.
ARŞİV FOTOĞRAFI: Aşağıdaki Malatya kent merkezinin genel görünümünü yansıtan fotoğraf 2022 yılında çekildi
Malatya, mekânsal açıdan baktığımızda, bütün yaşanmışlıklarımızın hem tanığı hem öznesidir. Bu yüzden de anılarımızda yer almayan, orada kendine yer bulamayan mekânlar bizler için bir anlam taşımayan, yapay ve soğuk yapılardır. Başka bir deyişle, mekânlar kendileri ile yaşatılan anılarla değerlidirler.
Ancak, ne yazık ki şehir, 6 Şubat felaketinden sonra önüne çıkan “yüzyılı planlama” fırsatını kaçırmış, taşıdığı kültürel misyonun bağlamından koparılarak, Malatyalılar için hiçbir anlam taşımayan “anılarımızda yer almayan” tek tipte, soğuk, sevimsiz ve adeta açık cezaevi görünümlü bir yapıya bürünerek Malatyalılar ile olan gönül bağını kopartmıştır.
Bırakın kadim Malatya ile olan benzerliği, herhangi bir mimari özellik taşımayan, sanki MsPaint programı ile anasınıfı öğrencilerine çizdirilmiş algısı veren Yeni Malatya, her şeyin aynılaşmasına yönelik olarak yapılan ve kültürel olguları yok sayarak özel-özgün alanları göz ardı eden, değersizleştiren vahşi bir bakış açısı ile içerisinde değil bir bahçeli müstakil evi, iki-üç katlı tek binanın bile olmadığı bir beton yığınına dönüştürülmüştür.
FOTOĞRAF: Aşağıdaki Malatya çarşı merkezi fotoğrafı Aralık 2024'te çekildi
Malatyalı Gazeteci-Yazar Necati Güngör’ün “Güle Güle Renkli Sinema” başlıklı yazısında ifade ettiği gibi; “Yok olan yalnızca bir bina, yalnızca bir ev, bir bahçe ya da bir sokak değildir. Yok olan çocukluğumuz, ilk gençlik yıllarımız, geçmişimiz, anılarımız, kültürümüzdür; bizi biz yapan değerlerdir ki, içgüdüsü parayla beslenenler bunu anlayamaz! Kültürü, dili bu kentte mayalanmamış olanlar asla bunu bilemez!”
Bu derecede vahşice yapılan bir katliamın yapılabilmesinin yegâne sebebi, bunu yapanların bu şehirde köklerinin olmamasının verdiği rahatlıktır. Malatya’nın sokaklarında çocuk olmamış, Kernek’te nefeslenip, Kanalboyu’nda turlamamışlar, Fuzuli’den Kışla’dan yürüyüp Akpınar’ın kalabalığına karışmamış, çarşıdan Sıtmapınarı'na, Çarmuzu'ya yürümemişlerdir.
FOTOĞRAF: Aşağıda yer alan Çevre Yolu Akpınar kavşağından yeni inşa edilen çarşıyı yansıtan fotoğraf Aralık 2024'te çekildi
En az bu yıkım kadar üzücü olan ise şehrin takındığı duygusuz tavırdır. Bütün şehir sessiz bir çaresizlik içinde olanı biteni sadece izlemekle yetiniyor ve üzerimize çöken umutsuzluk giderek ağırlaşarak hissettiğimiz hüznü ve acıyı daha geniş bir zemine yayıyor.
Unutulmamalıdır ki insanların gerçeği söyleyemediği her yer yok olmaya mahkûmdur. Sorun varken de sessiz kalıp yokmuş gibi davranmaktan daha büyük bir felaket yoktur. Çünkü hata ve yanlış dile getirilip, kabul edilince düzeltilebilir. Aksi faciadır.
Sokak isimlerini değiştirirken en ön safta olan şehrin en büyük sivil inisiyatifi, Kent Konseyinin bütün kurulları, inşaatlar başladığından beri kafası kumun içinde yaşıyor. Şehir sakinlerinin gündeminin son sırasında bile olmayan meseleler için, PTT önünde, Soykan Parkı önünde toplanıp pankart açan, protesto yapan STK’lar “bana dokunmayan yılan benden de fazla yaşasın” şiarına sımsıkı yapışmış, şehrin yeniden yapılaşma sürecine dair tek kelime etmeden olanı biteni izliyorlar.
FOTOĞRAF: Aşağıda Malatya çarşı merkezinin son halini yansıtan fotoğraf, Ocak 2025'in ilk günlerinde çekildi
Tarih bu tavrı asla affetmeyecek ve bizim kuşağı, şehrin ait olduğu medeniyetten kopartılmasına rıza göstermesi ayıbı ile hatırlayacaktır.
Malatya avucumuzdan uçup giden bir kuş misali artık. Elimizden bir tutan olmazsa ruhumuz bu şehirde kayboluyor. Bilmediğimiz sokaklardan gözümüzü kaçıra kaçıra geçiyoruz bir çırpıda. Yaşadığınız kekremsi acı sadece geçmişe dair düşüncelerinizi değil geleceğe olan umutlarınızı da etkiliyor.
Bizi bekleyen; trafiğin, kaldırımların ve beton yığınlarından oluşan alışveriş merkezlerinin kalabalığında "yapayalnız" bir hayatdır.
Bu şehirde, geçmişin mekânsal dokularını ve bunların yaşamımız ile olan bağını görme şansımız ne yazık ki imkânsız artık Asıl acı olan ise, hiçbir hatıramızı bıraktığımız yerde bulamadığımız Malatya’da geçmişten günümüze yansıyan öykülerin mekânlarından bihaber bir nesil bırakıyor olmamızdır.
Tatlı-acı ne kadar hatıramız varsa hepsini önce enkaza sonra da betona gömmüşken ve tam da bu ortamda Malatyalının ruhuna iyi gelen mekânların sayısını artırmak bir zorunluluk iken yaşadıklarımız tam bir kültürel kıyamet. Şehri doğru planlayıp doğru inşa edemediğimizden, artık mazisi olmayan bir şehirde yaşamanın utancı ile baş başa kaldık.
Yeni görünümlü bu kent dokusunda yitirilmiş olan mekân-insan ilişkisinin yeniden inşası onlarca yılımızı alacak, 3-5 kuşak sürecek ve hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Eskiden hayatlarında Malatya olmadan yaşayanlara üzülürdüm. Güzel olan çok şeyden mahrum bir hayat sürdürdüklerini düşünür, coğrafya bağlamında şanslı olduğumuza inanırdım.
Ancak son zamanlardaki amansız değişim ve dönüşüm bu düşüncemi artık hiç onaylamıyor. Malatyalılıktan mahrum oldukları için üzüldüklerim, çoğu çirkinlik ve kötülükten uzak gibi geliyorlar artık.
Daha önce bu satırlarda, “kültürümüzle savaş halindeyiz, eğer kazanırsak kaybedeceğiz” demiştim.
Maalesef kazandık!