Hayat Bayram Olsa..

Nezir KIZILKAYA
nezir.kizilkaya@hotmail.com
Bütün Dünya buna inansa, bir inansa, hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa, birlik olsa, uzansak sonsuza
Bayram sabahlarının o eşsiz telaşı, heyecanı, uzaktaki sevdiklerimize kavuşmanın verdiği o sonsuz sevinç. Keşke, hayat bayram olsa da her sabah böyle uyansak. Çocukların sevinç çığlıkları, büyüklerin duaları, sofraların bereketi, bir fincan kahvenin sohbeti, telefonun diğer ucundaki ses, kapıyı çalan akrabalar, dostlar. Zaten, hayatı bayrama dönüştüren de bunlar galiba.
Hayat bayram olsa derken temennimiz bu güzelliklerin her daim sürmesi aslında. Bayramın birkaç gün süren bir kutlama değil, ruhumuzun tüm kötülüklerden arınıp bizim için bir yaşam biçimine dönüşmesi.
Bu ulaşılması zor temennimiz kadar olmasa da Anadolu’nun en güzel bayramlarının yaşandığı şehirlerden biri olan Malatya’da bayramı yaşıyor olmak, her şeye rağmen bizleri heyecanlandırmaya yetiyordu.
Bir zamanlar, şehrin Akpınar’dan Kanalboyu’na, Atatürk (Kışla) Caddesinden Sıtmapınarı’na, İstasyona kadar uzanan bütün sokaklarına, caddelerine, kayısı ağaçlarının dallarına, dut bahçelerinin serin gölgelerine, Kernek gölüne kadar sinerdi bayram sevinci.
Ancak, 6 Şubat karanlığında sadece binalar değil kalpler de sarsıldı, binalar yıkıldı, çaresizliğin yalnızlığına mahkûm olan şehir adeta sustu, Bayramlar, sevincin yerine hüznün kaynağı oldu.
Ve şimdi, işte yine bir bayram sabahı. Depremin ardından geçen aylar, Malatya’yı baştan aşağıya değiştirdi, sokaklar bazen bir yıkıntının, bazen bir inşaat iskelesinin gölgesinde nefes alıyor. Ama bu şehir yüreğinde hâlâ o eski bayramların sıcaklığını taşıyor.
Bugün hissediyoruz ki, bayramlar, konteyner kentlerin içine bile umut taşıyor. Çünkü bu şehir, paylaşmanın adıdır. Hangi acıyı yaşarsa yaşasın, hangi yıkımı görürse görsün, bayramlarda kapısını kapatmayacak, eski bayramların hatırası ile yeni bayramların yaralarını birlikte saracaktır. Çınar ağaçlarının gölgesinde oynayan çocuklar gibi, geçmişin içimizi ısıtan sıcaklığında yeni umutlar ekecektir toprağa.
Depremin ardından taş üstünde taş kalmamış sokaklarda bile, çocuklar yine el ele tutuşup şeker topluyorsa, Malatya’da bayram, sadece bir gelenek değil, acının içinden bile filizlenen bir umuttur. İşte o yüzden Malatya’da bayram, sadece bir gün değil, her yıkımın ardından yeniden ayağa kalkmanın, el ele vermenin, gözyaşlarımızı silip birbirimize sarılmanın adıdır. Yaşadığımız felaket sonrası Malatya’da bayram, sadece eskiyle yeni arasında bir köprü değil; acıyla umudu harmanlayan, bizleri birbirimize yaklaştıran güçlü bir bağdır.
Ne mutlu ki bu şehirde hâlâ o bayramlar yaşıyor. Çünkü Malatya’da bayram, hayatı bir daha, bir daha sevmek; düşsek de yeniden doğrulmak, yıkılsak da birbirimize tutunarak yeniden kalkmaktır. Her şeye rağmen yıkılmış duvarların arasında bile çocuklara şeker dağıtabilmektir
Şimdi o çınar dalları biraz daha az, o gölgelikler biraz daha nadir belki, ama semaya açılan ellerden yükselen dualar hâlâ gökyüzünde yankılanıyor.
Malatya’nın güzel yürekli insanları, hâlâ o eski bayramları içlerinde taşıyor. Hala kapılar ardına kadar açık, kim gelirse gelsin, hoş geldin diye buyur ediliyor. Çayın demi daha koyu, baklavanın tadı-kokusu daha baştan çıkarıcı. Çünkü bu şehir, misafirperverliğin başkentidir, bu şehirde bayram, sadece bir gelenek değil, insan olmanın, paylaşmanın ve sıcacık gülümsemenin adıdır.
Unutmayalım ki bayram, hatırlamaktır. Kendimizi, sevdiklerimizi ve en çok da insanlığımızı.
Ne mutlu bize ki, bu şehirde hâlâ bayramlar yaşıyor, yaşatılıyor.
Bayramınız mübarek olsun, kalbiniz sevgiyle dolsun, HAYATINIZ BAYRAM OLSUN!