SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Malatya'da İlk Sıhhi İmdat- Ambulans

Malatya'da İlk Sıhhi İmdat- Ambulans
A- A+ PAYLAŞ

Nezir KIZILKAYA   
nezir.kizilkaya@hotmail.com

Tarih boyunca insanlar birçok afetler, kazalar, savaşlar gibi sebeplerden yaralanmış veya hayatını kaybetmiştir. Dolayısıyla hastane öncesi sağlık müdahaleleri farklı tıbbi girişimleri beraberinde getirmiştir. Tarihte, yaralı askerlerin savaş alanı dışına çıkarılması ilk acil sağlık hizmetleri uygulamaları olarak kabul edilmekle beraber ilk kez acil yardım anlamında ambulans ise İtalya’da 1797 yılında Napolyon’un baş cerrahı olan Baron Larrey tarafından kullanılmıştır. Larrey, at arabasından yapılan, çevresi kapalı olan bir araç ve sağlık ekipleri ile cephedeki yaralıları toplayarak ilk yardım alanlarına taşınmalarını sağlamıştır. 

Ülkemizde ambulans hizmetlerinin geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ordusu içerisinde Hilal-i Ahmer (Kızılay) tarafından atlı ambulansların kullanıldığı, Yemen’de de aynı anda iki hasta ya da yaralının taşınabildiği develer ile tahliyeler yapıldığı bilinmektedir.  

Ambulans sözcüğü Türkçe’ye, ilk olarak 15. yüzyılda ortaya atılan İngilizce “Ambulance” sözcüğünden geçmiştir. Kelimenin kökeni Latince olup, "yürümek ya da hareket etmek" anlamına gelmektedir. Acil durumlarda veya acil tıbbi ihtiyaçlarda, ambulanslar çok önemli bir rol oynamaktadır.  

1899 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago şehrindeki Michael Reese Hastanesi‘nde kullanılmaya başlanan ve gerekli tıbbi araç ve gereçlerle donatılmış olan ilk motorlu ambulanslarda, hasta veya yaralıların güvenli ve hızlı bir şekilde taşınması sağlanmıştır. 

Günümüzde artık karayolu dışında havadan ve denizden sağlanan acil müdahale sistemleri de yer almakta ve etkin olarak kullanılarak hastane öncesinde acil sağlık hizmetlerinde hayat kurtarıcı bir işlevi yerine getirmektedir. 

Malatya’da da acil sağlık hizmetleri uzun süre atlı arabalarla yürütülmüş, ancak 1950’lerin başında şehrin ekonomik ve nüfus olarak büyümesi ile bu alanda daha profesyonel bir hizmet ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Şehirde bir cankurtaran aracına ihtiyaç olduğu konusu da ilk defa dönemin önemli gazetecilerinden Doğan Toros tarafından 14 Mart 1952 tarihli Fırat Gazetesindeki  “Her Sabah” başlıklı köşesinde şu satırlarla dile getirilmiştir. 

“Bu şehre bir sıhhi imdat arabası lâzım 

Her yerde her memlekette olduğu gibi memleketimizin de birçok şehirlerinde cankurtaran veya imdadı sıhhıye arabaları mevcuttur. Bu arabaların cemiyet arasında ve bilhassa insan hayatının ucuzladığı bu devirde rolü çok mühimdir. Bazı günü dolmamış yahut Azrailin gözünden kaçanların canını kurtarır. 

Bir yerde cinayet işlenir araba yok, vasıta yok, bulup yanına gidinceye yahut hastaneye kaldırılıncaya kadar belki ölür bile. 

İlçelerin birinde biri yaralanır, dam çöker, duvar kayar birkaç kişi mağdur olur. Bunların yanına gitmek, ilk tedavisini yapmak tabii Hükümet Tabiplerinin görevidir. Fakat Hükümet Tabibinin oraya gitmesi için mahsus bir vasıta yok. Ne yapacak adamcağız, yürüyerek mi gitsin? o 40 kilometreyi gece yarısı. Bu imkânsızlık içinde bu kadar büyük iş gören tabiplerimizin hakkını, emeğini inkâr eden, istismar eden nankörler de mevcuttur. “Ah evladım daha yaşardı ama doktor geç geldi” diye bir de yalan uyduranlar vardır. 

Doktorun durumunu düşünen ve müşkül vaziyetini gören yok ki. Varsa da selameti kötülemede buluyor. Hastayı, yaralıyı merkeze nakletmek, hastaneye getirmek için vasıta olmadığını biliyoruz, evet biliyoruz. Bu şehre sıhhi imdat arabası lazım, lazımdır, mutlaka lazımdır.” 

Doğan Toros’un bu yazısını yayımlamasından 10 gün sonra, 4 Mart 1952 Pazartesi günü, yine Fırat Gazetesinde çıkan bir haber bu konuda adım atıldığını gösteriyordu. 

“Belediyenin Küçük Otobüsü Cankurtaran Oluyor 

Memleketimizin bir cankurtaran arabası olmayışı hepimizi üzen bir durumdur. Müteaddit defalar gazetemizde yaptığımız neşriyat üzerine ilgililer belediye ile temasa geçerek 4 nolu küçük otobüsün tadilen cankurtaran yapılacağı öğrenilmiştir.” 

Haberden de anlaşılacağı gibi yeni bir araç almak için bütçe olmadığından Malatya Belediyesi tarafından eski bir otobüs, tadilat yapılarak cankurtarana dönüştürülmüş ve şehirde “Sıhhı imdat” hizmeti başlatılmıştır. 

1955 yılı geldiğinde şehirde, biri Malatya Belediyesine, biri İşçi Sigortaları Kurumuna ve biri de Sağlık Müdürlüğüne ait üç cankurtaran hizmet vermektedir. Ancak belki de bugünkü şartlarda anlayamayacağımız bir sebepten dolayı şehirde hizmet veren cankurtaranlar hakkında gazetelerde zaman zaman olumsuz haberler de yer almıştır.  

29 Ağustos 1955 tarihli Demokrat Malatya gazetesi, asli görevi, canı sıkıntıya düşen vatandaşın imdadına yetişmek ve kurtarmak olan cankurtaranların vazife çıkınca ortalarda pek görünmediğini, iki de bir şehir içinden keyfi olarak yıldırım süratiyle geçerek herkesin yüreğini ağzına getirdiğini yazarak cankurtaranlara tahsisi edilen masrafların bütçe harici bırakılmasını talep eder. 

Aynı gazetenin 6 Eylül 1955 tarihli nüshasında yer alan “Kulağıma Çarpanlar” köşesinde Arabalar, kamyonlar, taksiler ve hatta faytonların bile şehir içinde aşırı sürat yaptığı ve bunlardan korunmanın oldukça zor olduğu, hatta geçen günlerde cankurtaranın bir vatandaşa çarparak ayağını kırdığını ifade eden bir yazı yayınlanmıştır. Yazıya, Samanpazarı gibi kalabalık bir yerde, barakaların, köftecilerin, manavların toplandığı bir meydanda o derece süratli gitmenin manasız olduğu da eklenmiştir. 

1956 yılında ise gazeteye başvuran bir vatandaş, ihtiyacından dolayı cankurtaranlara müracaat ettiğini, Malatya Belediyesi ve Sağlık Müdürlüğüne ait olanların arızalı olduğunu, İşçi Sigortaları Kurumuna ait olan cankurtaranın ise şoförü bulunamadığından “sıhhı imdat” hizmeti alamadığından şikâyet etmiş ve yetkilileri göreve çağırmıştır. 

Bu şikâyetlerin münferit olaylar olduğuna, inancım tamdır. Aslında geçmişten bugüne taşınan bu olayların bizi gülümseten bir tarafı da olması, bu hizmetin Malatya’da başladığı tarihi unutmamamızı sağlayacaktır. Yoksa o dönemin gazetelerinde yer alan yüzlerce haberde hasta ve yaralıların bu üç kuruma ait cankurtaranların çabası ile hayata döndüğüne dair bilgiler mevcuttur. Zannediyorum, dönemin en zor taraflarından birisi, tek bir telefon numarası yerine her kurum için ayrı bir iletişim numarası olması ve cankurtaranların hem yetişmiş sağlık çalışanı, hem de ekipman açısından günümüzle kıyaslanamayacak kadar eksik olmasıydı.  

___________

KAPAK: Malatya Belediyesi Cankurtaran görseli yapay zekâ ile hazırlanmıştır. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • sezai bayram (1 gün önce)
    harika bir yazı. o dönemin habercilik dili, üslup, sorunların dile getirilişi ve çözülme şekli hakkında bilmediklerimi öğrendim. belediyenin sorunu çözüş yöntemi güldürdü. basın daha güçlüymüş o dönemde. bir konu hakkında haber yapıldığında kayıtsız kalınmıyormuş demek ki.
    %75
    %25
    Yanıtla
  • Enver KALAYCIOĞLU (1 gün önce)
    Değerli Arkadaşım kadim dost Nezir Bey kaleminize yüreğinize sağlık. Rahmetli Babam Bedir Kalaycıoğlu 1952 yılından itibaren her gün sabahleyin kasap pazarının bir köşesine geçer 10 kişiden fazla esnaf etrafına gelir günlük gazeteleri sabah 9.00 ile 10.30 arasında okur yorumlar kasapları bilgilendirir. Aynı zamanda Nurettin Akyurt un Belediye Başkanı olduğu dönemde belediye meclis üyesi Nurettin Akyurt da iyi arkadaşıdır. Ambulans konusu belediye meclisine gelmiş değerlendirilmiştir. Kasap esnafı böyle bir durumda nasıl destek alınacağı noktasında rahmetli babam tarafından bilgilendirilmiştir. Bu bilgileri babamın amcası oğlu kasap Seydi Bahçecioğlu ndan öğrendim. Rahmetli Seydi Amcamız anlatmıştı. Seydi Amcamızın anlattığına göre rahmetli babam kasap pazarındaki esnafa bir kaç yıl gazete okumuş. Ben çocukken biliyorum...Bizim eve günde 2 gazete girer. babam gazeteleri okumadan yatmazdı... Paylaşım için teşekkürler....
    %75
    %25
    Yanıtla