Sanat Sokağından Sanat Kentine, MALATYA
Nezir KIZILKAYA
nezir.kizilkaya@hotmail.com
Günümüz modern şehirlerinde, mekân kullanma alışkanlıkları tamamen değişerek daha işlevsel ve ihtiyaçlar silsilesine cevap verebilecek bir şekle dönüşmüştür. Geçmişten devralınan unsurlarının çoğu yıkıma uğrayan ve yeni şeyler eklenerek inşa edilen şehirler, oluşturduğu kültür ile toplumsal yaşam biçimini de önemli oranda belirlemeyi sürdürmüştür.
Ünlü sosyolog ve düşünür Louis Wirth, kentsel mekân planlamayı “geleceğin önceden kestirilerek, ortaya çıkacak gelişmeleri denetleme ve rasyonel bir şekle sokma konusunda insan zekâsından yararlanma” olarak kabul etmektedir. Buna göre kentsel planlamalar, işlevsel ve ihtiyaçlar silsilesine cevap verebilecek şekilde, toplumsal yaşamı desteklemeli ve kentin sürdürülebilirliğine katkı sağlamalıdır.
Bizleri adeta geçen yüzyılı andıran koşullarda yaşamak zorunda bırakan büyük yıkımın ardından, Malatya için planlanacak bütün kamusal alanlar üzerinde de büyük bir özen ve titizlikle çalışılmalı, şehrin yeniden ve düzgün bir şekilde imarı için – devasa bir kriz sonucunda olsa da – ortaya çıkan fırsat asla ıskalanmamalıdır.
En başta kabul edeceğimiz kural, ülkelerin olduğu gibi, şehirlerin de salt ticaret, sanayileşme ve ekonomi ile gelişip kalkınamayacağı, kültür, sanat ve spor gibi sosyal olguların da ekonomik gelişmedeki seviyeyi yakalamasının bir zorunluluk olduğu gerçeğidir. Dünyanın her yerinde kültür, sanat ve spor, ekonomi ve üretim ile yan yana, aynı safta yer alarak birbirilerine destek olmuş ve beslemiştir.
İktisatçıların büyük çoğunluğu büyümeyi ekonomik gelişme olarak kabul ederken, kalkınmayı ekonomik gelişmenin yanı sıra kültür, sanat ve spor gibi unsurların katkı sunduğu sosyal gelişmeyi de kapsayan bir çerçevede değerlendirmektedir. Kaldı ki günümüzde bu üç kavram da sektörleşmiş ve aktif olarak ekonomik değer de üretmektedir.
Yapılan araştırmalar dünya üzerinde, kültür ve sanata önem veren, bu kavramları gündelik yaşamın bir parçası haline getirmiş ülkelerde, mutluluk ve refah seviyesinin yüksek olduğunu da göstermektedir.
Tüm bunları göz önüne aldığımızda Malatya’nın ticaret ve konut alanlarına olduğu kadar, kültür, sanat ve spor mekânlarına da ihtiyacı olduğu oldukça açıktır.
Bugün yıkık ve virane olmuş kentte sürdürmek zorunda kaldığımız hayatlarımız, kültür, sanat ve sporun iyileştirici etkilerinden, üstelik ne kadar devam edeceğini bilemediğimiz bir süreyle kopmuştur Bu kopukluğun giderilememesi de yukarıda bahsedilen sebepler nedeniyle, şehrin geleceğinin yeniden inşasında sıkıntılar ile dolu bir sürece mal olabilir.
İhtiyaçlar silsilesi içerisinde şehrin ticaret ve konut alanlarına öncelik isteyenlere, bu düşüncelerine saygı duymakla beraber, kültür, sanat ve sporun, bu şehrin başta ekonomik olmak üzere yapısal sorunlarına tek başına çözüm olamayacağını ama sorunların çözümü için bizlere motivasyon kaynağı olacağını da belirtmek gerekiyor. Ayrıca edebiyatı, kültürü, sanatı ve sporu yaşamlarının bir parçası haline getirenlerin problemlerle başa çıkma ve çözüm önerileri üretme becerilerinin daha yüksek olduğu da herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Sanatın sokağa konuk olma durumu Eski Yunan’da kent meydanlarında yapılan tiyatro gösterilerinden beri devam ediyor. Ülkemizde de sokaklarda performans sergileyen resim, müzik ve tiyatro sanatçılarını büyük kentlerde her köşe başında görmek mümkün.
Hepimizin bildiği gibi Malatya’da da, sanata ve sanatçılara alan ve mekân sağlamak, şehre kültürel amaçlı gelecek ziyaretçi sayısını artırmak ve şehir halkını sanat ve sanatçı ile yakınlaştırarak bir kültür ve sanat iklimi ortaya çıkarmak amaçlı yapılmış bir sanat sokağı mevcut. Ancak fiziksel yetersizliğin yanında, kültür ve sanat boyutu oldukça düşük profili ile taşıdığı ismin anlamından çok uzakta. Orada bulunan bir eldeki parmak sayısından daha az sayıdaki sanatçıyı da saymazsak, sanat sokağından çok, esnaf sokağı hüviyeti kazanmış durumda. Depremin yaralarını sarmaya çalışan Malatyalıyı terapi etmekten oldukça uzaklaşmış, neredeyse sanatsız bir sanat sokağı hüviyeti taşıyor.
Mevcut mekânların herhangi bir çalışma saati disiplini olmadığı için sokak oldukça hareketsiz. Birkaç gün açılmayan hatta bir yıldan fazla bir süredir açılmayan mekânlar var burada. Bunun önlenebilmesi için, yapılan sözleşmelerde mutlaka bağlayıcı hükümler getirilmelidir. Haliyle bu tenhalık sokağın albenisi azaltıyor. Bir ressam, bir heykeltıraş, bir ebru ya da hat sanatçısının olmaması ise anlaşılır gibi değil. Ayrıca geleneksel üretim yapan zanaatkârlara da mutlaka burada sanatlarını icra imkânı tanınmalıdır.
Sanat, şehrin tüm unsurları ile karşılıklı iletişim içinde olduğu için şehrin varlığını ve yaşamın niteliğini destekleyen bir unsurdur. Bu yüzden de Malatya’da ihtiyaca cevap verebilecek nitelik ve niceliğe sahip, mevcut sanat sokağının getirildiği fiili durumun aksine, ticari alanların mümkün olduğu kadar azaltıldığı, hatta hiç olmadığı gerçek anlamda bir kültür ve sanat adası oluşturmak zorunluluğu vardır. Hele bu içinden geçtiğimiz zor zamanlarda bu ihtiyaç daha da önem kazanmıştır.
Bunun için en uygun alan da mevcut sanat sokağından İstasyon Virajı kavşağında bulunan Malatya Büyükşehir Belediyesine ait Dede Korkut Sosyal Tesislerine kadar olan bölgedir. Hâlihazırda söz konusu bölgede bulunan konutlar ağır hasar dolayısı ile yıkılmış ya da yıkımı beklemekte. Buradaki hak sahiplerine adil bir teklif ile buradaki problem kolaylıkla çözülebilir. Alanın büyük kısmı ise İnönü Üniversitesi Malatya Meslek Yüksek Yüksek Okuluna ait. 50 yıldan daha eski binaların yer aldığı bu kampüs, Büyükşehir Belediyesi ile İnönü Üniversitesi arasında yapılacak bir işbirliği ile başka bir alana ya da ana kampüse, Malatya Meslek Yüksek Okulu için yapılacak daha modern binalara taşınması ile bir “sanat kenti” için Malatya Büyükşehir Belediyesine devredilebilir. Burada her iki kurum da, kamu kurumu olma sorumluluğunda, Malatya’nın menfaati düşüncesi ile hareket ederse, bu devir gerçekleşecektir.
Sanat mekanlarının bahsettiğimiz noktaya kadar uzaması, kerpiç evleri de buraya entegre edecektir.
Değer üretme amacı güden, Malatya’nın kültürel kodlarına uygun, saygın bir mimari ile yapılacak bu mekânın, hem kültür ve sanatı destekleyici hem de kültürel ve sanatsal anlamda eğitici, bilgilendirici ve şehrin duyarlılığı artırıcı bir etkisi olacaktır.
Oluşturulacak bu “sanat kenti” sanatçı ile Malatyalı arasındaki iletişimi güçlü bir hale getirerek, sanatseverleri pasif olmaktan çıkartıp, sanatın ortaya çıkma sürecine katkı sağlamasını da sağlayacaktır. Yukarıda da bahsedildiği gibi ticari işletmelerin yer almadığı bu alan, Malatya’da kültür ve sanatı gündelik yaşamın bir parçası haline getirecek, yaşadığımız büyük yıkımın olumsuz etkilerinden uzaklaşma fırsatı verecektir.
Burada yaygın olarak yapılacak kültür ve sanat faaliyetleri, ruhu yorgun Malatyalı üzerinde dinamizm etkisi oluşturmak suretiyle yaşam ve mekân kalitesini artıracak, şehrine yeniden kavuşma hissine katkı sağlayacak önemli bir araç işlevi görecektir.
Hem kentsel mekânı güzelleştirme amacına hem de şehir sakinlerinde mekânsal aidiyet duygusu oluşturarak Malatya’nın yeniden yapılanması sürecine katkı sağlamak amacı ile düzenlenmiş bu kamusal sanat alanı bir anlamda yerel yönetimlerinin kültür ve sanat politikalarına verdiği ağırlığın bir göstergesi olarak nitelendirilebilecektir. Bu yıkık ve harap şehri yeniden bir kent yapmak ve burada kültür, sanat iklimini hâkim kılmak her Malatyalının olduğu gibi yerel yönetimlerin de görevidir.
Yerel yönetimlerin kültür, sanat ve spor alanındaki hizmetleri, etkinlikler, katılımcılar gibi özellikle de nicel veriler üzerinden değil, taşınır ve taşınmaz kültür varlıkların ortaya çıkartılması, korunması, sanatın ve sanatçının desteklenmesi ve tüm bu faaliyetlerin sürdürülebilir olması amacı doğrultusunda sunulan mekânların niteliği ve yeterliliği ile ölçülebilir.
Bu saydıklarımız da günübirlik alınacak kararlar ile değil, akılcı politikalar ile üretilen kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler ile gerçekleştirilebilir. Bu sürecin yönetiminin de ancak kültür ve sanatın içinden gelmiş, bu konularda bilgili, birikimli, deneyimli ve özverili yöneticiler ile olması zorunluluğunun sözünü bile etmeye gerek sok sanırım. Çünkü kültür ve sanat, asla bu işi bilmeyenlerin, bilmediğini kabul etmeyenlerin ve bilir gibi davrananların yani deneme yanılma yöntemi ile çalışmayı düşünenlerin yapacağı bir iş değildir.
Kültür ve sanat alanında yapılacak her çalışma geleceğe dair iyi bir şeyler biriktirmek, gelecek kuşaklara nitelikli bir miras bırakmaktır.
Bu alan, özellikle de gençleri hedefleyen eğitici, duyarlılığı artırıcı ve bilgilendirici işlevleri ile kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarının yaşatılmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Kültürel miras kapsamındaki el sanatları ürünleri, hem kültürel boyutuyla hem de üretimden gelen ekonomik değer boyutu ile başta istihdam olmak üzere sağladığı olanaklar ile sanat ve sanatçının sürdürülebilirliğinin sağlanmasında etkin rol oynayacaktır.
Şehrin binlerce yıllık geçmişinin izlerini, yapılarını ve kültürel değerlerini bugüne taşıyan bir titizlikle inşa edilerek kültürel miras taşıyıcılığı işlevini de yerine getirecek, burada kurulacak bir kent akademisi ile de eğitimler, sergiler ve şehir buluşmalarının yapıldığı, müzik ve diğer gösteri sanatları için sokak performanslarının sergilenebildiği, Malatya’ya vizyon kazandıracak bir kamusal alan olacaktır.
Mevcut sanat sokağının, fiziksel yetersizliğine rağmen barındırdığı müze ve az sayıdaki sanatsal mekânları ile bir turizm noktası olma yolunda aldığı mesafe göz önüne alındığında, böyle bir projenin Malatya’ya bir marka değeri kazandıracağı aşikârdır.
Bu alan, 2028 yılında düzenlenecek olan EXPO – Malatya için de önemli bir kurumsal mekân olarak, şehrin kültür ve sanatını uluslararası platformlara taşıma işlevi de yüklenecektir.
Çok büyük imkânlara sahip olan ve oldukça profesyonel performansların gerçekleştirildiği şehirdeki üniversitelerin de oluşturulacak bu “sanat kenti”nde, kültür ve sanat anlamında Malatyalı ile daha güçlü bir iletişim kuracağına da inancım tamdır. Gerek İnönü Üniversitesi, gerekse Malatya Turgut Özal Üniversitesi güçlü altyapıları ile bu alana değer katacaklardır.
Bu alan Malatyalı için popüler kültür girdabından önceki son çıkış olacaktır.
“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet, bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.” Mustafa Kemal ATATÜRK