Arslantepe'nin 'Hazineleri'
Bülent KORKMAZ
deybayah@gmail.com
Arslantepe…
Orduzu Beldesi sınırları içerisinde, merkeze “bir kuş uçuşu” mesafede bulunan Arslantepe Malatya’nın en önemli tarihsel mirasını bağrında taşıyan bir mekân. Şu an Profesör Marcella Frangipane başkanlığında çalışmalarına devam eden La Sapienza Üniversitesi Arkeoloji Heyetince neredeyse yarım asırdır kazılan Arslantepe, Malatya ve yörenin tarihine ilişkin birçok bilginin günışığına çıkmasını sağladı.
Arslantepe’nin konumu, tarihsel önemi, günümüz uygarlığıyla bağlantısı, bulunan eserler neyi anlatıyor? Değerli araştırmacı, Malatya Müzesi Uzmanı ve Antropolog Sayın Hüseyin Şahin’in yazısından özetle aktarmaya çalışalım:
· 30 metre yüksekliğindeki kültür dolgusuna sahip Arslantepe M.Ö. 5000 yıllarından M.S. 11. yüzyıla kadar yerleşim görmüştür. M.S. 5 ve 6.yüzyılları arası Roma köyü olarak kullanılmış ve en son Bizanslılar tarafından nekropol, yani mezarlık, olarak kullanılmış ve yerleşimini tamamlamıştır.
· Arslantepe’de ilk kazılar 1930lu yıllarda Louis Delaporte başkanlığında bir Fransız ekip tarafından yapıldı. Geç Hitit dönemi tabakalarına rastlandı. Bu kazılar sonrası taş üzerine alçak kabartma ile süslenmiş iki aslan heykeli, devrilmiş bir kral heykeli Ankara’da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesine götürüldü. Bu eserler halen orada sergileniyor.
· II. Dünya Savaşı sonrası Fransız arkeolog C. Schaeffer birkaç derin sondaj yaptı ama sürekli kazılar 1961’de Salvatore M. Puglisi ve sonrasında Alba Palmieri başkanlığındaki İtalyan heyetince başlatıldı.
· Yapılan kazılar sonucunda M.Ö.3300-3500 yıllarına ait bir kerpiç saray, 3600-3500’lere ait tapınak, iki bini aşkın mühür baskısı ve kaliteli metal eserler bulundu. Bu veriler Arslantepe’nin “aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şekillerinden birinin ortaya çıktığı resmi, dini ve kültürel bir merkez” olduğunu ortaya koymakta.
· Arslantepe’de yüksek tabaka sınıfın politik ve dinsel egemenliğin yanı sıra ekonomik gücü elinde tuttuğu anlaşılıyor. Bugün olduğu gibi tarihte de Malatya su kaynakları bakımından zengin ve tarıma çok uygun arazilere sahip. Arslantepe sık sık taşan Fırat’a uzak olduğundan güvenli de. Tüm bu özellikleri egemen bir merkez olmasını sağlamış.
· Yapı malzemesi olarak kerpiç yoğun olarak kullanılmış. Kerpiçten anıt binalar var. Bunlar büyük olasılıkla farklı işlevlere sahip. Kerpiç sarayın koridor ve duvarları baskı motif ve duvar resimleri ile bezeli. Bulunan çok sayıda mühür baskısı burada idari etkinliğin yoğun ve malların depolardan alınıp verilmesi için çok sayıda memurun bulunduğunu gösteriyor. Geçmişte daha çok dinsel amaçlar için yapılan büyük yapı ilk kez başka işlevlerde kazanıp içinde kamu hizmetlerinin de görüldüğü, mimari açıdan gelişmiş, böylece Yakın Doğu’da sarayın başlangıcını oluşturmuştur.
· Saray kompleksinde arsenikli bakır alaşımlı, gümüş kakmalı kılıç, hançer gibi silahların yanı sıra yüksek ayaklıklı meyvelikler ve Mezopotamya tipi uzun vazolar da ele geçmiştir. Ayrıca sarayın hemen yanında M.Ö.2900’tarihlenen önemli bir kişinin (belki bir kralın) mezarı da ortaya çıkarılmıştır. Mezardaki zengin ölü hediyeleri ve mezarı kapatan taş kapak üzerinde bulunan kurban edilmiş 4 genç insan cesedi, bu mezarın bir kral mezarı olduğunu düşündürmektedir.
· Geç Uruk Dönemi’ne ait yapılar büyük yangınlarla ortadan kalktıktan sonra ortak kullanım alanı terk edilmiş, yerli geleneğe yabancı topluluklar yerleşmiş. Bunu, gerek yerleşim düzeni ve konutlar, gerekse Doğu Anadolu-Trans-Kafkasya kökenli çanak-çömlekler kanıtlamaktadır.
· Erken Tunç Çağı denilen M.Ö. 2700-2500 dönemi yöre Suriye-Mezopotamya kültüründen kopmuş ve Doğu Anadolu-Trans Kafkasya kökenli geleneklere dayanan özgün ve incelikli bir kültür ortaya koymuş. 3 binli yıllardan itibaren Anadolu’nun kentleşme geleneğine uygun bir yerleşme düzeni ortaya çıkıyor. 2200 yılında Fırat Nehrine doğru genişleyen Hitit İmparatorluğu Melidia-Meliddu adıyla şehri kullanmış.
Arkeologlar Neyin Peşinde?
Arslantepe kazıları Prof. Dr. Frangipane başkanlığında, Geç Uruk Dönemi Sarayı ile Geç Hitit Sarayı alanında, devam ediyor. Saray kompleksinin olduğu bölüm 2011 Mayıs ayı içerisinde Açık Hava Müzesine dönüştürülerek ziyarete açıldı. Müzenin girişinde ziyaretçiyi karşılayan tabelalar gezi alanı boyunca gerekli bilgileri veriyor.
Belki Arslantepe’yi ziyaret eden birçok kişi, bilhassa yerli ziyaretçiler, daha büyük bir yapı, daha elle tutulur eserler görmek istiyorlar. Belki bazıları “hepsi bu mu?” diyerek hayal kırıklığını ifade ediyor. Bulunan eserler yerinde sergilenemediği için Arslantepe tüm görkemiyle kendini ortaya koyamıyor. Çünkü bu eserlerin bir bölümü, özellikle siteye ismini veren aslan heykelleri, kral heykeli ve kabartmalar Ankara’da, diğerleri Malatya Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Şu an bu eserleri yerinde sergilemek mümkün olmadığından girişe aslan ve kral heykelleri ile kabartmaların birebir kopyası konulduysa da özgün eserlerin yerini tutamıyor.
Ayrıca tarihi mekânda yer alan yapılar taş-mermer gibi dayanıklı malzemeden değil kerpiçten yapıldığı için günümüze pek bir şey kalamamış. Kalanlar ise arkeologların saygı duyulası, yıllara yayılan emeğiyle ortaya çıkarılmış.
Peki, arkeologlar bu Arslantepe’de ne arıyor?
4 Eylül 2004 tarihli New York Times gazetesinde Arslantepe hakkında bir yazı kaleme alan Roderick Conway Morris bunun yanıtını veriyor. “Yakın ve Orta Doğunun halklarının arkeologların hazine arayışında olduğunu düşündüğünü” söyleyen Morris, arkeologların 40 yılı aşkın kazılarda (2004 yılı itibarıyla) görece çok az altına rast geldiklerini, bu anlamda “hazine” bulamadıklarını ama bu mekânın dünyanın en eski şehir yapılarından birine ait bilgiler içermesinin yanı sıra ilk bilinen kılıçlar, insan kurban edildiğine dair kral mezarı ve “pağa” sayesinde bir “hazine” olduğunu söylüyor.
Bildiğiniz gibi Malatya yöresinde eskiden yoğun olarak kullanılan ve şimdi pek rastlanmayan anahtar-kilit sistemine pağa deniyor. Bu sözcüğün İngilizce karşılığı olmadığından yazar “bir anahtarla işleyen, tahtadan yapılmış, dişli kilit” açıklamasını yapmak zorunda kalıyor1. Orta Doğu ve Afrika’da kullanılan bu sistemin Arslantepe’de de kullanıldığı tespit edilmiş.
Yani bizim ağaçtan yapılma “fıkara pağamız” kalbi tarih ve kültür sevgisiyle dolu insanlar için bir küp dolusu altından daha çok kıymet görüyor.
Arslantepe’ye Orduzu’dan Gitmek
Malatya’dan Arslantepe’ye gitmek çok kolay. Şehir merkezinden otobüslerle rahatça ulaşabilirsiniz. Ancak özel aracıyla gidecek olanların dikkat etmesi gereken bir nokta var. Eski Malatya kavşağından Orduzu yönüne döndükten sonra tabelayı izleyin. Birkaç yüz metre ileride sağda Arslantepe tabelasını görünce sağa sapın. Biraz ileride yol ikiye ayrılacak, soldan ören yerine, sağdan Orduzu’ya gidiliyor. Soldaki yol kestirme ama sağdan, yani Orduzu’nun içinden geçerek, giderseniz daha hoş bir gezi yaparsınız. Böylece şehrin bu şirin beldesini, sayıları gittikçe azalan cumbalı-kerpiç evlerini ve insanlarını da görebilirsiniz.
1 Morris’in yazısına şu linkten ulaşılabilir:
http://www.nytimes.com/2004/12/04/style/04iht-conway_ed3_.html?_r=1&scp=1&sq=tombs%20and%20temples&st=cse