SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Bülent Korkmaz

Hikmet Hoca, Bozkırın Tezenesi ve “Büyük İnsanlık”

Hikmet Hoca, Bozkırın Tezenesi ve “Büyük İnsanlık”
A- A+ PAYLAŞ

Bülent KORKMAZ

deybayah@gmail.com

İnsanlar doğar,

İnsanlar yaşar,

İnsanlar ölür…

Acaba?

***

Bir işim nedeniyle sabah erkenden evden ayrıldım, akşama kadar ne Internet’e girme olanağım oldu ne haber dinleme. Eve döndüğüm minibüsün radyosunda yayınlanan haber bülteninde, Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş Ustamızın vefatını duydum. Şüphesiz üzüldüm üzülmesine ama belki beklenen ölüm olduğundan, hasta olduğunu biliyordum en azından, çok şaşırtıcı olmadı.

Asıl şoku eve gelip malatyahaber.com sitesine girdiğim an yaşadım: Sevgili dostum, ağabeyim Hikmet Tekin de vefat etmişti. Bir süredir görüşemiyorduk, rahatsız olduğunu hiç duymamıştım, kendisi de bahsetmemişti. Her ölüm erken ölümdür ama öyle vefatı beklenecek kadar yaşlı birisi de değildi. Henüz 50li yaşlardaydı.

Hikmet Hocayı 1980lerin sonunda gazeteciliğe başlayınca tanımıştım. Antrenör olarak tanıdım kendisini. Futbolculuk yıllarına yetişememiştim. Öncesinde Tekelspor, Ataköyspor ve Yeşilyurtspor gibi takımlarda futbol da oynamıştı. Tekel Fabrikasında işçi olarak çalışıyordu. Konuşması ve tavırlarından birikimli birisi olduğunu hissederdiniz. 2 üniversite bitirmişti. Okur, araştırırdı, kendisini sürekli geliştirmek isterdi. Kibardı.

Vefat haberini alır almaz Tekel’den ve futboldan çalışma arkadaşı Fahrettin Eserdi Ağabeyi aradım. Çok üzgün olduğunu, Hikmet Hocanın kısa süre önce ortaya çıkan derde kurban gittiğini söyledi.

Maalesef çok erken ayrıldı aramızdan Hikmet Hoca. Rahmet olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

***

Neşet Ertaş’ı hayatımda hiç görmedim.

Ne akrabalık bağım ne karşılıklı oturup çay içmişliğim var.

Telefondu, mektuptu, elektronik postaydı iletişim kurmuşluğum da yok.

Bu satırları okuyan çoğu kişi için de öyle olmalı!

Ama bir türküsünü, yorumunu dinlemeden geçmiş günüm yok.

Bu satırları okuyan çoğu kişi için de öyle olmalı!

Ertaş’ın vefatını duyunca aklıma sevgili Ali Cengiz Ağabey’in yakın bir tarihte anlattığı bir mevzu geldi. Cengiz, Malatya kayısı festivallerine gelen sanatçılardan bahsederken, sanatçıların büyük çoğunluğunun alacağı parayı garanti etmeden gelmediğini veya parayı almadan ayrılmadığını anlatıp “Bir tek Neşet Ertaş farklıydı. Konseri verdi. Giderken, benim hesap numaramı biliyorsunuz, uygun zamanda gönderirsiniz, diyerek Malatya’dan ayrıldı” demişti.

Aklımda yanlış kalmış olabilir mi diye Ali Ağabeyi aradım, doğruladı ve sonra bana 1990ların sonunda yaptığı belgeselle Neşet Ertaş’ı tekrar Türkiye’nin gündemine getiren TRT yapımcısı Sayın Ali Bozkurt’un telefon numarasını verdi. Aslında Bozkurt’u, Ertaş’ın Malatya’ya tam geliş tarihini öğrenmek için aramıştım, o da tam hatırlayamadı, 2000-2001 gibi olmalı, dedi Sonra ilginç diyebileceğim başka şeyler anlattı.

Ertaş, sağlık sorunları nedeniyle 1970li yıllarda Almanya’ya gitmiş. Zaten hayatına sebep olan aynı illet. 20 yıl kadar Türkiye’yle bağı olmamış. Ali Bozkurt TRT’ye belgesel çekmek için Usta’yı aramış, o kabul etmemiş. Çünkü bu “âlemde” çok kullanılmış, herkese şüpheyle yaklaşıyormuş haklı olarak. Hayatı boyunca çektiği sıkıntılar tedirginliğini daha da arttırmış.

Uzun aramalar ve ikna çabalarından sonra Ertaş, tamam Almanya’ya gelin, demiş. Kalkıp gittiklerinde bile kabul edip etmeyeceği belli değilmiş. Önce pek gönüllü olmamış. Sonra gelenleri iyi niyetli bulmuş, ikna olmuş. Sonra da kendisini bizim gibi “görece” gençlere tanıtan Bozkırın Tezenesi adlı 4 bölümlük belgesel çıkmış ortaya.

Neşet Ertaş’a takılan “Bozkırın Tezenesi” lakabının öyküsü çok ilginç. Bozkurt, program için ad üretmeye çalışıyor. Bozkırlı-bozlaklı bir isim bulmaya çalışıyor. Bozkırın mızrabı diyor, kafasına yatmıyor. Sonra, Bozkırın Tezenesi’nde karar kılıyor. Bunu yazıyor. Çekime gidiyorlar, röportaj yaparken Ertaş o çok bilinen Yaşar Kemal öyküsünü aktarıyor. Ertaş, Yugoslavya’da trafik suçundan hapse düşer. Dil bilmez, yol bilmez. Önüne gelene mektup yazar. Kimseden cevap yok. Sonra bir gün bir kitap gelir Yaşar Kemal’den. Kemal, kitabı “Bozkırın Tezenesine geçmiş olsun” diye imzalamıştır.

Yani Ali Bozkurt ve Yaşar Kemal “aklın yolu bir” sözünü doğrularcasına, birbirinden habersiz, Abdal Türkmen geleneğinin, Bozlak geleneğinin babası Muharrem Ertaş’tan sonra en büyük ismi Neşet Ertaş’a aynı ismi takmışlardır.

***

Sadece foto muhabirlik (kendi ifadesi) yönüyle değil düşünceleriyle de ülkemiz için büyük bir değer olduğunu düşündüğüm Ara Güler sanatçıların portrelerini çekme nedenini açıkladığı bir röportajında, aklımda kaldığı şekliyle aktarıyorum, “Sanatçılar olmasa insanlık ne olurdu? Ot gibi, taş gibi bir şey olurdu” diyordu.

Güler’in bu yaklaşımına şunu eklemek isterim:

Bugün yeryüzünde uygarlık adına, insanlık adına ne varsa önce emekçilere sonra sanatçılara borçluyuz. Bunun dışında kimse (bu satırların yazarı dâhil) kendine önem atfetmesin.

***

Işıklar içinde yat Hikmet Hocam…

Işıklar içinde yat Bozkırın Tezenesi…

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

Bülent Korkmaz yazıları