Malatyasporlu Çetin Aslan, “Hans” Levent, Vefa
Malatya’da bugün futbol konuşuyorsak, fitili işte o şampiyonlukla ateşlenmişti...
Bülent KORKMAZ korkmazbulent@gmail.com
Yeryüzünde iki türlü halk vardır:
Hafızası (arşivi de anlayabilirsiniz) olanlar ve olmayanlar.
Hafızası olanların işi-gücü diğerlerine göre daha tıkırındadır, daha mutludurlar, daha az sorunlu bir hayat sürerler.
Bir de…
Hafızası olan daha kıymet bilir, kadirşinas, vefalıdır.
***
Akşam Görüş Gazetesi'nde otururken Abdullah Ergün Ağabey aradı. 30 yılı aşkın süredir tanıdığım Abdullah Abinin “asıl mesleği”, emekli olduğu bir işi ve yerel gazetelerde futbol ağırlıklı yazılar yazmak gibi faaliyetleri olsa da, Malatya’dır.
Özellikle de eski ve güzel Malatya…
Ölüye-diriye de hassastır bu uzun boylu ve bol kıvırcık saçlı hemşerimiz. O sebeple taziye-cenaze kaçırmaz; duymayabiliriz diye bize de haber vermeyi ihmal etmez. Telefonum çalıyor, ekranda da onun ismi yazıyorsa, “orta şiddette” işkillenir, acaba yine birine bir şey mi oldu, demekten kendimi alamam.
Bu aramasında da benzer bir durum vardı…
Bu yılın 24 Nisan'ı, 73 yaşında hayata gözlerini yuman, Fenerbahçe’nin eski futbolcularından ve divan kurulu üyesi Ahmet Levent Engineri’nin vefatını takiben yayınlanan haberlerde, oynadığı diğer takımlar sayılırken (Ankara Güneşspor, PTT, Kayserispor, Orduspor), Malatyaspor’dan bahsedilmiyordu ama Engineri burada da oynamıştı.
Sapsarı saçları nedeniyle “Hans” lakabıyla tanınan Engineri’nin sarı-siyahlı Malatyaspor formasıyla çekilmiş bir fotoğrafı Ergün’ün elindeydi. Ergün bununla da yetinmedi, yenilgisiz şampiyon-efsane takımının kaptanı Sefa Tatlıcı ile bağlantı kurup, 75-76 sezonundan, içerisinde Levent Engineri’nin de olduğu, kadronun bir fotoğrafını temin edip bize yolladı.
Engineri, maalesef, Malatya’da uzun süre futbol oynayamamış, yaşadığı trajik bir olay futbol hayatının bitmesine yol açmıştı.
Cenaze töreninde gazetecilere konuşan takım arkadaşı Yavuz Şimşek, “Engin talihsiz bir kaza geçirdi, ondan sonra düzelemedi” derken, büyük bir ihtimalle, bu hadiseye atıfta bulunuyordu.
Malatya’da bulunduğu dönem sokaktan geçerken tanık olduğu bir kavgayı ayırmaya çalışan Engineri’nin kafasına odunla vurulmuş, bu darbe komaya girmesine yol açmış, sonrasında iyileşse de kendisini tam olarak toparlayıp futbola dönememişti.
***
O yıllarda henüz Çırmıhtı'dan çarşıya inip maçlara gelecek olgunluğa erişemediğimden maalesef Engineri’ni hatırlayamıyorum; vefatına kadar ismini duymuşluğum da olmadı.
Ancak Engineri gibi yine 70li yıllarda Malatyaspor formasını terletmiş, “Fenerbahçeli Muharrem” diye bilinen Muharrem Algış ismini çok duydum. Onu izleyenler uzaklardan attığı golleri öve öve bitiremezdi.
Sefa Hoca'nın gönderdiği fotoğrafta Muharrem ve Levent de yer alıyor.
Birkaç sene önce Algış da vefat etmişti; bir Fenerbahçe maçında anısına saygı duruşunda bulunuldu ama biz fark edemedik, haberini dahi yazamadık.
Arşivi/hafızası olmayan giller eşrafından olunca, böyle…
Ama tüm Malatyalılar öyle mi?
Efsane Kaleciye Vefa
İhlas Haber Ajansı'nın geçen hafta içerisine geçtiği bir haberde “Ankara Malatyasporlular Derneği Başkanı Fuat Yılmaz ve yöneticilerinin, 1980li yıllarda Malatyaspor kalesini korumuş, Parkinson hastalığıyla boğuşan Çetin Aslan’ı ziyaret ettiği” bildiriliyordu.
Çetin Aslan Abinin halini görünce üzüldüm, gözlerim yaşardı açıkçası. Kahrolası hastalık çocukluk kahramanımızı, benim gözümde halen “dünyanın en büyük takımı”, 1983-84’ün namağlup şampiyon Malatyaspor’unun kalesini gole kapatan abimize ne yapmıştı öyle?
Dernek başkanı Fuat Yılmaz ve yöneticileri sağ olsunlar, çok güzel bir şey yapmış, vefa örneği gösterip, ziyaretleriyle kalecimizi mutlu etmişler.
Çetin Aslan’ın Malatyaspor kalesini koruduğu günleri bizler unutamıyoruz. Gençler haliyle bilmez, onlar için bir-iki satır karalayalım.
1966 yılında kurulan ve şimdi amatör kümede yaşam mücadelesi veren Malatyaspor, 80li yılların başına kadar genellikle, bugünün 1. Ligine denk gelen, 2. Ligde oynamış ama iddialı bir ekip olamayıp orta sıralarda idare etmişti. Önce sarı-siyah, sonra sarı-kırmızı* renklerle boy gösteren takımımız 80lerin başında Nurettin Soykan’ın başkanlığa gelmesiyle zirveye odaklanmış ve bunu 1983-84 sezonunda şampiyonluk hedefine ulaşmıştı.
Hem de ne ulaşma!
30 maçta 23 galibiyet, 7 beraberlik, 0 yenilgi, atılan 52, kalede görülen sadece 8 gol. Bu gollerin ikisi iç sahada, altısı dış sahada yenilmiş. Düşünsenize, tuttuğunuz takımı kendi tribününüzde bir sezon izliyorsunuz, kalenizde gördüğünüz gol sayısı sadece iki.
Galibiyete 2, beraberliğe 1 puan verilen sistemde en yakın takipçiye 13 puan fark (3 puanlı sistemde 20 puan) yapılmış.
Daha dün ne yediğini hatırlamayan şahsım, aradan geçen onca seneye rağmen bu kadroyu ezbere sayabiliyorsa, varın düşünün, o ekip gönlümüzde ne güzel yer etmiş!
Çetin, Melih, Tümer, Cengiz, İbrahim, Fuat, İhsan, Selim, Muzaffer, Sefa, Ali Rıza, Oktay, Feridun, Necmettin, İsmet, Cihat, Recep, Osman, Bünyamin, Deniz, Sadık, Kader (Beşiktaşlı Recep Çetin'in abisi), Necmettin, Maradona Hasan…
Teknik Direktör Nihat Atacan, yardımcıları İsmail Tekin ve Ali Dalgıç, masör İsmail, malzemeciler Aziz Oktay, Hüseyin.
Daha sayalım mı?
Çetin Aslan Malatyaspor’a şampiyonluktan 1 sezon önce transfer edilmesine karşın, o sene hiç Malatyaspor formasını giyemedi, yerine kaleyi Osman korudu.
Neden mi?
13 Haziran 1981’de Eskişehirspor’la Beşiktaş, ligin son haftası, hayat-memat meselesi denebilecek bir maça çıktılar. 15 yıldır şampiyon olamayan Beşiktaş rakibiyle berabere kalır, Trabzonspor misafir ettiği Adanaspor’u çok farklı yenmezse, şampiyonluğa ulaşacaktı. Galibiyet zaten şampiyonluk demekti. 1960ların sonu ve 70lerin ortalarına kadar ligi sallayan, şampiyonluklar kaçıran Eskişehirspor ise düşmemek için kazanmak zorundaydı.
Maçın ilk yarısı, Malatyalı futbolseverlerin de yakından tanıdığı, Ziya Doğan’ın golüyle Beşiktaş öne geçti. Eskişehir ikinci yarıda Zafer’le eşitliği sağladı; 76. dakikada orta alandan atılan ara pasa hareketlenen Ziya, kaleyi koruyan Çetin’den sıyrılıp skoru 2-1’e taşırken kıyamet de koptu. Eskişehirliler golün ofsayt olduğunu ileri sürerek (değildi) yan hakem Hüseyin Karaca’nın etrafını sardılar. İtirazlar sonuç vermezken tribünler alevlendi. Akabinde yan hakem Karaca’nın kafasına açık tribünden taş gelince, orta hakem Talat Tokat maçı tatil etti.
İşte bu maçta yaşanan hadiselerden dolayı Beşiktaş 3-0 hükmen galip sayılırken, bir fatura da Çetin’e çıktı, aklımda yanlış kalmadıysa, 9 ay ceza aldı ve bu cezasını Malatyaspor’da çekti.
Ama şampiyon olduğumuz sene, Çetin Aslan da, diğer takım arkadaşları gibi öyle bir performans sergiledi ki, biz o cezayı unuttuk, affettik.
Deneyimi, önünde oynayan savunma oyuncularıyla diyalogu, basit görünen, gösterişsiz ama etkili performansı, pozisyonlara zamanında müdahalesiyle Çetin, belki de atak futbol sergileyen Malatyaspor’un orta saha ve ileri uçta güvenle hareket edişini sağlıyordu.
Bugün Malatya’da halen futbol diye bir şey konuşabiliyorsak, fitili işte o şampiyonlukla ateşlenmişti. Çetin’in de o çorbada tuzu vardır.
Kendisine acil şifalar diliyoruz.
__________________
* Malatyaspor ve Yeni Malatyaspor’un forma renklerinin tarihçesini daha önce Malatyahaber’de yazmıştık.
FOTOĞRAF: Levent Engineri Malatyaspor formasıyla (Abdullah Ergün Arşivi)
FOTOĞRAF: 1975-76 sezonu Malatyaspor takımı. (Ayaktakiler-soldan sağa) Kaleci Yalçın, Sefa Tatlıcı, Muharrem Algıç, Karateci Hayati, “Hans” Levent Engineri, Ömer Güçlüer. (Oturanlar) Yalçın, Zafer Güler, Necdet, Ferruh Ergin, Es-Es Yusuf. (Sefa Tatlıcı Arşivi)