Elon Musk'a 'Kardeş, Bırak Bu İşleri' Diyen İlk Biz Olduk!
Bülent KORKMAZ
korkmazbulent@gmail.com
Bilenler bilir!
Sanal yazarınız gezegene intikal ettiği günden beri dört tarafı mizahla çevrili bir yaşam adasında deviniyor.
Ne büyük bir şans!
Tamamına yakını gerçek hikayelere ya tanıklık ediyor ya tanıklık eden usta anlatıcılardan dinliyor, çoğunlukla güldüren, gülümseten, arada hüzne boğan bu öyküleri fırsat buldukça kaleme alıyor.
Anlatılan hiçbir fıkranın, mizah temasıyla, kurgusuyla çevrilen film veya kaleme alınan yazının gerçeğin kendisi kadar komik olamayacağını bildiğimden, bu öyküleri layıkıyla yazarak, hakiki duygusunu verebildiğimden emin olmamakla birlikte anlatıcılarımın nakilde muhteşem bir performansa sahip olduğunu söyleyebilirim.
Onlar ayrı bir yazıyı hak ediyor!
Laf orada değil sevgili okurlar!
Yıllardır milletin başına geleni yazan benken bu defa “mizahın nesnesi” ben oldum. Fırından teze çıkmış, üstü küncülü ekmek kıvamında, dumanı tüterken sizinle paylaşayım.
***
İsmet Abinin deyimiyle “sosyal bilgiler medyası” ile pek aram yok. Sosyal medyaya karşı olduğumdan değil çok zamanımı alır korkusuyla uzak durmaya çalışıyorum. Facebook’un ilk zamanlarında birkaç yıl fena kullanmadım ama sonra vaz geçtim. Twitter, Instagram denemelerim de başarısızlıkla sonuçlandı.
Tuşlu telefonu bırakıp akıllısına geçmem de epey zaman almıştı.
İki ay kadar önce yazar arkadaşım Tuğba Tülin Durdu ile Youtube ortamında bir kanal açmıştık. Amacımız, yazdıklarımızı-konuştuklarımızı görüntü marifetiyle sayın halkımıza aktaralım, paylaşalım, bunu vesile bilen şahsım da çekimler, röportajlar yapıp, bunların içerisinden Malatyahaber.com tesislerine yeni yazılar çıkarabilsin idi.
Akabinde, “Youtube video paylaşımlarınızı sosyal medyada da paylaşsanız fena olmaz” diyen arkadaşların önerisiyle, Facebook ve Twitter hesabı edindik. Hesapları adıma aldım ama ikimizin kontrolünde.
Twitter üyelik işlemlerini yaparken, illa birini takip edeceksiniz diye şart koşunca, karşıma ilk önerilen kişi olarak gelen Elon Musk’u takibe aldım. Joe Biden da önerildi, 15 saniyeliğine takibe aldım, sonra vaz geçtim. Ne işim olacak Amerikan başkanıynan, beni uzaylılar mı kaçıracak?
Gel zaman git zaman Dünya Kupası hareketlenmesi oldu, BBC’den baş futbol yazarı Phil McNulty okuduğum yazarlardan biriydi, bari onu da takip edeyim dedim.
Takip dediysem, 24 saat sosyal medyayla yatıp kalktığım yok; telefondan hiç açmam, fırsat olursa günde ortalama bir-iki defa bilgisayardan bakıyorum.
Anlayacağınız sosyal medyayla bir türlü yakın ilişki tesisinde bulunamıyorum.
***
Hal böyleyken 18 Aralık 2022 tarihine gelindi.
Dünya kupalarında, 1978 Arjantin-Hollanda (uzatmada 3-1) finalinden bu yana tek bir final kaçırmamış, 1974 Batı Almanya-Hollanda (2-1) finalini televizyondan izlemese de hayal meyal hatırlayan, 1994 İtalya-Brezilya (penaltılarla 2-3) finalini askerdeyken o gece sadece bir saat uykuyla izleyen, 1986 Arjantin-Batı Almanya (3-2) finaliyle noktalanan Meksika’daki kupa maçları ile Fransa’nın 3-0’lık Brezilya zaferiyle biten 1998 Dünya Kupasını izleyecek diye iş hayatında bir aylık ertelemelere giden şahsım elbette son finali de kaçırmayacaktı.
Yalan yok, favorim Fransa olsa da gönlüm sonuna kadar Arjantin’den yanaydı.
İlk kimin söylediği belli olmasa da Pelé’nin popülerleştirdiği terimle, “güzel oyun” futbolu milyonlara en çok sevdiren isimler arasında yer alan Lionel Messi’nin şampiyonlukla FIFA Dünya Kupasına veda etmesi, birçoğunuz gibi, benim de temennimdi.
Hikâyeyi biliyorsunuz…
Galiba dünya kupalarının en muhteşem finalini izledik.
Karşılaşma bittikten sonra televizyonu bırakıp F klavyeli (kırmızı çizgimdir) bilgisayarımda Internet’in başına geçtim. Yabancı haber ajanslarından tutun Arjantin ve Fransa futbol federasyonlarının sitelerine giriyor, analizleri okuyor, basın toplantılarını takip ediyor, şampiyon hoca Lionel Scaloni ne dedi, Messi neler konuştu, Buenos Aires çarşısında durum nedir, bakıp duruyorum.
Hatta o arada finali oynayan ülkelerin federasyon sitelerine girip birkaç satır karalayarak tebrik ettim. Sadece Arjantin’i kutlamak yetmezdi elbette, Kylian Mbappe ve arkadaşları da muhteşem oynamıştı. Gerçi finalde skoru 2-1’e getirene kadar hiçbir varlık gösteremediler ama olsun, önceki maçlarda gösterdikleri performansı, kadro kalitesini, atılan gollerin güzelliğini küçümseyemezsin, o da bir emek…
Dört senede bir olan muhteşem bir futbol şöleni, her gün maç izlediğimiz, bu kadar ayrıntılı bakıp ettiğimiz yok zaten. Tadını çıkarıyoruz…
İşte ben bu minval üzere Internet’te dolanırken Twitter ekranına Türkiye saatiyle 02:20 gibi Elon Musk’ın bir paylaşımı düştü.
Malum dükkânın sahibi ve CEO’su Mr. Musk “yöneticiliği bırakayım mı?” diye biz takipçilerine soruyordu. Çıkan karara da uyacağını eklemişti.
Cevaplar iki şık idi: evet veya hayır. Açıkçası, Musk’ın çalışanlara karşı “irrite” tutum ve davranışlar içerisinde olduğuna dair dış basında epey haber okumuşluğum var, onun etkisiyle olsa gerek, “bırahsan eyi olur” şıkkına denk gelen “Yes” tuşuna bastım.
İLK OY BENİM!. Musk’ın paylaşımına kullandığım ilk oyu gösteren ekran görüntüsü. Bilgisayarımdaki saat TSİ’ye göre 1 saat geri.
Ekrana bir daha baktım, yanlış mı görüyorum diye.
Açılan sandık sayısı 1, sayılan oy 1, “Yes” oy oranı haliyle 100% (İngilizcede yüzde işareti bize göre ters tarafa alınıyor) çünkü Musk anketi açtığı anda ilk ve birkaç saniyeliğine tek oy kullanan ben olmuşum.
Elbette tamamen tesadüf. Galiba Musk’ın sorusu 40-50. saniye arası bir zaman diliminde önüme gelmiş, tuşa basmışım.
Yine de emin olamayarak, ekran görüntüsünü alıp kaydettim. Birkaç saniye sonra oylar benzin istasyonundaki pompa sayacı gibi akmaya başladı.
Kırk yılın başı, bilmem kaç yüz milyon Twitter kullanıcısı arasında bir tweet atmışım, Arjantin dünya şampiyonu oldu ya, benim de bir derece yapmam lazım sanki, onda da patronu karşımıza almışız.
Bu arkadaş akis de bir oğlan; eski kız arkadaşı Amber Heard ablaya kızıp hesabını silmişliği var diye haberler işittik. Olmaya ki bizim hesabımızı da kızıp sile ibreti alem için.
Gerçi 2 (two) takipçimiz var.
Sonra Musk’ı seçmenleriyle baş başa bırakıp Dünya Kupasına ilişkin video izleme-yazı okuma eylemime devam ettim, epey geç saatte yatıp uyudum, meseleyi de unuttum gitti.
Öğleden sonra haberlere bakınca gördüm ki Musk’ın anketine 17 buçuk milyon küsur kullanıcı oy kullanmış, %57’si Musk’ın görevi bırakmasını istiyor.
Bunlardan biri hatta birincisi ben oluyorum.
***
Musk efendi sen buraları okumazsın elbette; şakalar makalar bir yana güldük eğlendik tamam da…
Bence siz CEO kalmaya devam edin, dükkân sizin, bence kimseyi ilgilendirmez ama unutmayın ki teknoloji ile mevcut ekonomik düzenin fetiş haline getirdiği “gelişme” kavramı, bize bir gün Mars’ta organik domates yetiştirme imkânı verse de, bunlar sadece bizim toprakların değil, tüm gezegenin en büyük şairlerinden Nazım Hikmet’in Büyük İnsanlık* şiirinin dizelerindeki “insani zirveyi” yakalayamadığı sürece zerre anlam taşımayacak.
Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor.
7 Ekim, Taşkent, 1958
* Nazım Hikmet, Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları
Not: Bu şiirdeki insanın evlilik-ölüm yaşları sizi şaşırtmasın; ortalama insan ömrü son yüzyılda ciddi biçimde yükseldi. Ömür kısa olunca evlilikler de erken olmak zorundaydı.