Kedi Hayvanı ve Çam Ağacı
Bülent KORKMAZ
Büyüklerinizden duyanlarınız olmuştur...
Eskiden Malatya’nın dağları ağaçlıktı; ardıç tepeleri vardı, şimdi dağlarda bir tane ağaç kalmadı...
Türk filmlerinin klasik cümlelerinden birini duyar gibi olursunuz böyle konuşulunca: Senin annen bir melekti yavrum!
Büyüklerinden tersini duyanlar da olmuştur: Malatya’nın dağları ağaçlık değildi. Son yıllarda ufak tefek yeşillenmeler oldu...
Anadolu’nun en ciddi insanı Hoca Nasrettin’in dediği gibi, her iki taraf da haklı olabilir.
Ama bugünkü durum itibarıyla, Malatya’nın dağları ağaçlık değil, Doğanşehir ve Pütürge’nin belli bölümleri hariç şehir kel bir ova. Havadan baktığınızda bunu daha iyi anlayabiliyorsunuz. Yeşil görmek için mercek kullanmanız gerekiyor.
Neden acaba?
Malatyalı yeşile olabildiğine faydacı zihniyetle bakar. Daha açık ifadeyle, Malatyalıya özgü pragmatizmin yeşil anlayışı “meyve veren ve üstelik en kısa sürede meyve veren yeşil”dir. Doların yeşili dünya halklarının çoğu için ne ifade ediyorsa, ağacın, otun yeşili de Malatyalı için onu ifade eder.
Kaysı para ettiğinden dağa taşa dikilir. Para etmezse, bu kez kesilir, odun niyetine satılır. Görece erken meyveye geren kiraz, şeftali, elma, armut için de aynısı geçerlidir.
Malatyalı bugün Şire Pazarında ceviz bulup yiyebiliyorsa, bu yeryüzündeki canlılara yaşam mücadelesinin en muhteşem örneklerini sunan karga ve sincap (deyin) sayesindedir. Ceviz, yedi yıl yerin altına, yedi yıl üstüne büyüyüp meyve verdiğinden Malatyalının sabrı gelmez yetiştirmeye.
Ancakkkk....
Hekimhanlıyı öldür, cevizini yeme!
Hekimhanlı hemşehrilerimiz Malatya’nın en sabırlı insanları olarak, yedi yıl yerin altına yedi yıl üstüne büyüyüp meyveye duran cevizi ‘gerçekten’ yetiştiriyorlar. Bin bir emekle, özenle. Üstelik cevizin ilk yetişme yıllarında şiddetle gereksinim duyduğu su bu yörede yetersiz olduğu halde.
Bu memlekette dere kenarında bağı bahçesi olanın gözde ağacı ise kavak veya selvidir. Niye? Beş-altı, bilemediniz on yılda kereste olur da ondan. Meyveye duramıyorsan, keresteye dur!
Çam ağacı diken kaç tane Malatyalı tanıyorsunuz? Ya da kendisinin olmayan araziye, meyve vermeyeninden geçtik meyvelisine de razıyız, ağaç diken kaç tane Malatyalı? Tamam, ağaç bayramı ve benzer etkinliklerle epey ağaç dikildi, dikiliyor. Ama yeterli değil. Malatya, özellikle dağları, halen kel; halen bozkır görüntüsünde.
İnanın, ağaç bulunmayan çok köy var. Görmesen de gitmesen de o köy senin olabilir, ama ağaç dikmiyorsan o köy senin midir, bir düşün!
Köyleri bırakın, baraj sahil şeritlerinde ağaç yok. Binlerce yıl sonra arkeologlar acaba yöreyi kazarlarsa bunu nasıl açıklayacaklar? Deniz var, ağaç yok. Çöz bilmeceyi.
Kaç ilçede asırlık çınarlar çevre düzenlemesi bahanesiyle katledilmiş ve kimsenin sesi çıkmamıştır.
Çözüm nerede?
Çözüm, yaşam kültürünün, ağaca, yeşile bakış açısının değişmesinde, gelişmesinde. İnsanın doğanın bir parçası olduğunun özümsenmesinde. Yeşilin çıkarcı anlayışla değil, gerçekten sevilmesinde.
Bir de kedi meselesi var, ayrı bir yazı konusu...
Malatyalı “etinden ve sütünden yararlanma ihtimali olmayan” hayvanı da beslemez. Bu yüzdendir bizde kedi besleyene pek rastlanmaması. Zaten o nankör hayvanın öyle bir talebi de yoktur, ne yapar eder geçinir gider.
(9 Mayıs 2002 tarihli malatyahaber.com'dan)